Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 274/2 Ekim 2009 Yaşamısevmekiçinemekgerek ? Necdet TURHAN www.necdetturhan.com “Türkiye’de engellilerin işi zor ve bence giderek de zorlaşıyor. Örneğin, bundan onon beş yıl öncesine kadar bir görme engelli olarak bastonumun desteği ile Bursa’da daha rahat geziyordum. Fakat artık zorlanıyor ve korkuyorum.” Yukarıdaki ifadeler bana ait. Bir televizyon söyleşinde kurguladığım tümceler bunlar. Spiker soruyor; “Türkiye’nin ilk görme engelli dağcısı ve milli atleti olarak dağlara çıkıyor, maraton koşuyorsunuz. Son olarak 2008’de Afrika’nın Çatısı Kilimanjaro zirvesine ulaştığınızı biliyoruz. Bunları yapan bir engelli olarak şehirde gezmekten korktuğunuzu ve zorlandığınızı söylüyorsunuz, burada bir paradoks yok mu?” “Hayır yok, zira durum gerçekten böyle. Bazen dağlarda gezmenin şehirlerde gezmekten daha kolay olduğunu düşünüyorum. Engellilerin büyüyen, kalabalıklaşan kentlerdeki yaşamı giderek zorlaşıyor. Bunu Bursa’daki deneyim ve gözlemlerimden bilmekteyim” yanıtını veriyorum. Şu an şehir merkezindeki evimde yalnız yaşıyorum. 22 yıl önce Ankara Körler Rehabilitasyon Merkezi’nde almıştım bağımsız hareket derslerimi. Başarılı tarzda beyaz baston kullanabilmek, dilediğim yerlere özgürce ulaşabilmek bu merkeze gitmekteki temel amaçlarımdandı. Bu motivasyon ile amacıma büyük oranda ulaştım. Rehabilitasyon Merkezi’nde aldığım baston eğitimimi Bursa’daki gezmelerim esnasında daha da geliştirdim. Üç beş yıl öncesine kadar her şey nispeten az sorunlu gidiyor, büyük oranda özgürce zorlanmaksızın gezi yordum Bursa kaldırımlarında. Şu an ise tablo epeyce değişti; kaldırımlara park etmiş bol sayıda araba, dükkân sahiplerinin kaldırımlara koydukları yönlendirmereklam levhaları, sattıkları mal numuneleri, kent merkezindeki kaldırımlarda araç park edilmesini önleyebilmek için konulmuş diz yüksekliğinde demir borular... Yani bizler için potansiyel tuzaklar. “Ama bunlar zaten öncesinde de vardı” denilebilir. Fakat öncelikle biz engellilerin, sonrasında diğer yayaların yaşamlarını zorlaştıran bu olgular son yıllarda misliyle arttı. Kaldırımlar otopark olarak kullanılıyor Kent suçu düzeyinde daha farklı gelişmeler de yaşanmakta. Örneğin; şehrin en işlek yerinde, evimin hemen yakınında açılan bir özel hastane önündeki kaldırımı oto park olarak kullanabiliyor. Ben her gün ortalama iki kez, ana caddeden geçiyormuşçasına yaşadığım çekince ve dikkat ile oto park yapılmış bu kaldırımdan geçmek zorundayım. Her keresinde söyleniyor ve bir engelli olarak yaşamımı zorlaştıran bu müessese sahiplerini eleştiriyorum. Kimlere mi? Yardım isteyerek kolunu tuttuğum her hangi bir vatandaşa. İlginç değil mi? Bir kaldırımdan yürürken bile ezilmekten korkuyor ve yardım talep ediyorum. Fakat son süreçte belleğimde oluşan bir düşünce var; sinirlenmeyecek, söylenmeyeceksin, hele hele önüne ansızın çıkan ve kaldırımı bir Çin Seddi gibi kesmiş arabaları tekmeleme arzunu kontrol edeceksin diyorum. Zira keskin sirke küpüne zarar. Toplumun tüm parçalarını gözetmeksizin plansız ve kontrolsüz gelişen bir kent ortamını, engelliler ve tüm va tandaşlar için daha yaşanılır kılmanın yolu nereden geçiyor? Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek var mı, aslında sorumun yanıtı demokrasi tanımları içinde çoktan verilmiş durumda. Yanıt var, ancak bu yanıta uygun eylem ve örgütlenmelerin olup olmadığı hayli tartışmalı. Demokratik süreçlerin doğasına uygun yanıtı yineleyelim; örgütlenmek, engelli dernekleri ve destek verecek tüm sivil toplum örgütleri ile birlikte hareket etmek, demokratik baskı grupları oluşturabilmek. Engelliler için daha kolay ve yaşanılır bir Türkiye umuduyla… Bu sayfa Ankara Fotoğraf Sanatçıları derneği (AFSAd) tarafından hazırlanmaktadır. 13