02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MAYIS 2008 CUMA Ankara yine savaş alanı... Siyasal silâhların amansızca kullanıldığı bir “sivil cenk” dönemi yaşıyoruz. Ankara, tarih boyunca, pek çok savaş yaşadı. Milâttan önce 240 yılında “Kardeşlerin Cengi...” Yüzyıllar sonra Bizanslılarla Araplar, Ankara’da ve dolaylarında zaman zaman boğuştular. 1071’den sonra da Türklerle Bizanslılar... 12. ve 13. yüzyıllarda Ankara, Müslümanlarla Hıristiyanların çatışmalarına sahne oldu. Ve Moğol saldırıları... 15. yüzyıl başlarında Timurlenk ile Bayezid’in savaşı, Osmanlı tarihinin büyük ve trajik bir yüz karası oldu. Onyıllar sonra, Akkoyunlu Uzun Hasan yakıp yıktı Ankara dolaylarını. Derken, Şehzade Cem ile Sultan Bayezid’in acıklı çatışmaları yaşandı Ankara’da. Sonra, 152627’de Ankara’daki üniversitelerden birkaçı, icatları ve buluşlarıyla zaferden zafere koşuyor. Tıpta, teknolojide, genetikte, fizik ve kimyada, müspet ilimlerin nice dallarında... Son birkaç yıl içinde nanoteknoloji alanında Türkiye’nin dünya çapındaki başarılarının pek çoğu, Ankara’daki bilimsel çalışmaların ürünü... Bütün bunlar, üçbeş üniversitedeki bir avuç öğretim üyesiyle birkaç yüz yüksek lisans öğrencisinin canla başla çalışması sayesinde gerçekleşiyor. Ve TÜBA ile TÜBİTAK’ın çok değerli destekleriyle...İcatlar ve bulgular, göğsümüzü kabartıyor, yüzümüzü ağartıyor. Ne var ki uluslararası bilim ve teknolojide daha derin izler bırakmamız, daha yaygın etkiler yapmamız için, gayretleri artırmak, çalışmaları genişletmek zorundayız. Bir yandan da üniversite öncesi eğitimde, yeni büyük teşviklere, laboratuvar deneylerine, daha nitelikli öğretime gereksinim var. Hem de yükseköğretim dışındakileri (bu arada yetişkinleri ve çocukları) bilim ve teknoloji hevesine kavuşturmak gerek. Bunu okullar ve şehirler başarıyla gerçekleştirebilir. Gel gör ki okullarımızdaki kapasite yeterli değil. Kentlerimiz ise henüz böyle bir bilince kavuşmadı. Nice ABD ve Avrupa şehirlerinde enfes bilim ve teknoloji müzeleri var. Bunların pek çoğu, yerbilim, gökbilim, insan bilim alanlarında büyüleyici örnekler ve öğretim olanakları sağlıyor. ANKARA Talât Halman ANKARA AKKARA Başkent Savaşları Hacı Bektaş’ın ahfadından olduğunu iddia eden derviş Kalenderoğlu’nun başlattığı ayaklanma. 1607’de, yaman bir Celâli harekâtı. Nihayet, 1683’teki büyük ayaklanmada yıkımlar muazzam oldu. 1832/3’te Mısırlı İbrahim Paşa, işgal etti Ankara’yı. Her türlü cengi, isyanı, çatışmayı yaşadı bu kent, geçtiğimiz 175 yılda. Başkentimizin görkemli simgesi olan Ankara Kalesi, yüz yıllar boyunca şehri sarsan cenklerin tarihini de yaşatmaktadır. Cumhuriyetimizin başkenti, kendi iç boğuşmalarıyla sarsıldı zaman zaman. Ankara, Cumhuriyetten önceki uzun tarihinde de ulusların askerî kuvvetleri arasında çarpışmalara, işgallere, dinlerin ve tarikatlerin cenklerine, kanlı ayaklanmalara, sahne olmuştu.Yakın onyıllarda, zıt ideolo jiler bazen gırtlak gırtlağa geldi, askerî darbelerle birkaç başarısız darbe girişiminin odağı da oldu. Bu seferki yaman olay, bir “sivil savaş...” Ülkemizin özgür seçim düzeni, ironik bir sonuca götürdü bizi. Demokrasi içinde bir mutlakiyet rejimi doğunca yanlış uygulamalara karşı ancak başkaldırı tarzında eylemler mümkün olabiliyor. Mutlak iktidar, her şeyi dilediği gibi kararlaştırıp uygulamaya kalkışan mağrur sahiplerini bazen bozuk işlere yöneltiyor. Temkin ve teenniyi göz ardı eden bir yönetim, kendisini sendeleme tehlikesine sürükler. Siyasette “sayı” tek ölçek değildir. “Saygı” da önemli bir ölçüdür. Saygıdan kastımız, yüzeysel nezaket değil. Ülkedeki değerlere ve duyarlıklara özen göstermek demektir bu. Kuvvetler dengesi, pek çok demokraside yasama, yürütme ve yargılama yetkilerinden oluşur. ABD buna, dördüncü yetki olarak basını (medyayı) eklemişti.Bizdeki iktidar yasama ve yürütmeye tümüyle egemen olduğu için bocalamaya başladı. Medyayı büyük ölçüde ele geçirmiş olması ve muhalefetin sayı bakımından sönük kalması da, iktidara yanlış bir özgüven verdi. Üçüncü yetki odağı olan yargı, ister istemez, yeni bir muhalefet, bir “karşı güç” durumuna girdi.Türkiyemizdeki “kuvvetler dengesi”nde üniversiteler ve silâhlı kuvvetler de vardır. Onlar şu sırada pasif kalmayı tercih etmiş görünüyor. Ankara’yı sarsmakta olan iki siyasal savaş, din ve laiklik arasında olduğu gibi, hukukla iktidar arasındadır. Başka savaşlar başgöstermesin diye dua etmeliyiz. Atatürk’ün uyarısı o kadar doğruydu ki: “Siyasi çekişmelerin çoğu beyhudedir.” Sivil savaşlar ve siyasal cenkler, çoğu zaman, trajik sonuçlar verir. Ankara savaşlarından vazgeçmek gerek. Bu kadar didişmek yetmedi mi? Artık memleketin, milletin hayrına, uyumlu çalışmak gerekmez mi? Ankara Bilim Şöleni Bazılarında, çocuklar ve yetişkinler, zevkten dört köşe olarak, bilimsel ve teknolojik bilgiler ediniyorlar. Bizde bu güçlü yaşantıları sağlayan açık mekânlar ve kapalı müzeler o kadar az, mevcut olanlar da o kadar yetersiz ki... TC’nin en değerli Kültür Bakanlarından Dr. Tınaz Titiz, başkentte böyle dört başı mamur bir bilim ve teknoloji merkezi kurmaya teşebbüs etmişti de nedense baltalamışlardı. Tınaz Titiz yılmamış, hayalinin gerçekleşmesi için, zamanın Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın’a bu projeyi kabul ettirmişti. Hizmet aşkıyla çalışan Murat Karayalçın, Altınpark’ta, Feza Gürsey Merkezi’ni yaratmıştı. Mütevazı bir merkezdir bu.Yine de yıllar boyunca, on binlerce çocuğa ve gence, keyifli bilim yaşantıları vermiştir. İstanbul’da bile iftihar edebileceğimiz bir bilim müzesi ya da teknoloji sergilemesi yok. Prof. Fuat Sezgin’in himmeti, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hizmeti sayesinde kurulan ve açılışı geçen hafta yapılan “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” sevindirici ve övündürücü. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve başka büyük kentlerimizde, hem böyle bilim tarihi müzelerine gereksinim var elbette hem de bugünün ve geleceğin bilim ve teknolojisini yetişkinlerle öğrencilere yaşatacak olan heyecan verici merkezlere... Kısa süreli şölenler de olağanüstü etkili olabiliyor. Çok başarılı bir örnek, bugünlerde New York’ta. Dün başlayan ve 1 Haziran Pazar günü bitecek olan “Dünya Bilim Festivali”, harika bir etkinlik: Müzelerde, üniversitelerde, kamu alanlarında gösteriler, sergiler, konferanslar, canlı programlar, deneyler, sokak olayları... New York Belediyesi’nin desteğiyle, çok sayıda vakıf ve büyük şirket, müzeler, tarih ve bilim kuruluşları, bankalar, New York’taki üniversitelerden üç tanesi, iletişim kuruluşları, “Dört Günde Bir Bilim Evreni” başlıklı şöleni elbirliğiyle yarattılar. Ben, ABD’de başarılı etkinlikler düzenleniyor diye bizim de benzer işlere girişmemizin ille de yararlı olacağına körü körüne inananlardan değilim. Ama, bu sefer böyle bir girişimden umutluyum. Ankara’da, bütün kente hitap edecek ve özellikle çocukları bilim ve teknoloji konusunda öğrenime özendirecek eğlenceli bir şölen. Bu uğurda, devletimiz, ilgili bakanlıklar, Büyükşehir Belediyesi ile öteki belediyeler, üniversitelerle başka okullar ve özel sektör bu şöleni mükemmel hazırlayıp günlerce sunmak üzere işbirliği yapmalı. Bilim ve teknolojiyi her yaştan kentliye zevk veren, çocuklara oyun oynar gibi eğlenceli bir yaşantı hâlinde öğretmek... Yaşamı birçok bakımdan yavan ve zevksiz olan başkentimiz, böyle bir bilim şöleniyle canlandırılabilir. Şehrimiz, iç turizm yönünden de zayıftır. Her yıl tekrarlanacak olan çok câzip bir şölene, ülkemizin dört bucağından, meraklıların çoluk çocuk geleceğini, okullardan öğrenci gruplarının getirileceğini bekleyebiliriz. Ankara Bilim Şöleni’ni o kadar başarılı düzenlemeliyiz ki yabancı turistler de seve seve gelip izlemeliler. Bilim ve teknoloji alanında Başkentimiz çok daha yaratıcı ve yeni kuşaklar için öğretici ve özendirici bir etkinlik olmalı. 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle