Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MAYIS 2025
5
Evde kalmak
istemeyen
bir kuşak
Gençlerin kendi sosyal alanlarını
kurduğu geçici topluluklar ve İstanbul’da
“sosyalleşme coğrafyası” eğlence,
DENIZ
yaratıcılık, dayanışma anlamında ve kentle
ÜLKÜTEKIN
kurdukları ilişkiyi yeniden tanımlıyor.
stanbul’da özellikle 18-30 yaş arası gençler Kent kültürü ve kültürel miras hakkındaki ortak hafızalar yaratmak ve bireysel
için “sosyalleşme” artık yalnızca bir eğlence çalışmalarıyla bilinen ve bu konudaki görüşleri iyiliği kolektifleştirmek anlamına da
değil, aynı zamanda bir direniş biçimi. oldukça dikkate değer olan İBB Miras kurucusu
geliyor.
Ekonomik zorluklar, artan mekân kiraları, Mahir Polat bir konuşmasında şu soruyu sormuştu:
İstanbul’un kaykaycıları da
İgüvenlik önlemleri ve kültürel kutuplaşma “İstanbul’da para harcamadan girebileceğiniz
kentte kendi mekânlarını yaratan
gençlerin kamusal alanlarda varlık göstermesini çatısı olan bir kamusal mekân yok. Bir insan
topluluklardan. Bazen bir parkın
evden çıkınca para harcamadan üstü kapalı bir
her geçen gün daha zor duruma getiriyor. köşesinde, bazen bir köprünün
mekâna gidemez mi?” Bu sorudan yola çıkarak
Ancak bu durum onları içe dönük yaşamaya altındaki rampada buluşuyorlar.
şunu söyleyebiliriz sanırım: Gençlerin kentle
yöneltmektense farklı yollar aramaya itiyor. Ortak bir isimleri ya da dernekleri
kurdukları ilişki keşif ile olduğu kadar kamusal
yok ama hep oradalar. Bir grup
Büyük kentlerde genç olmanın zorluğu bilindik
alanı dönüştürme arayışıyla da ilgili.
kaykaycıyla yapılan görüşmede
sosyalleşme biçimlerini “ulaşılabilir” olmaktan
şöyle diyorlar: “İnsanlar sanıyor ki
çıkarıyor. Ancak kentte yeni sosyal haritalar
BİRLİKTE DANS EDİP İYİLEŞMEK
Müge Olacak
buraya eğlenmeye geliyoruz. Bazen
da oluşuyor. Ortak arkadaş ağlarında organize
Bu dönüşüme örnek olabilecek noktalardan
öyle evet ama çoğu zaman kafayı mekânsal dışlanma ve sosyal
edilen partiler, ev konserleri, “house party”ler
biri de Jam Circle. Kurucusu Müge Olacak’a
boşaltmak için buradayız. Kaydıkça erişimsizlik gibi nedenlerle gençler,
ile Kadıköy, Kurtuluş, Balat gibi semtlerdeki
göre oluşum yalnızca dansı değil birlikte üretimi
unutur gibi oluyoruz.” Başka biri
“kamusal alanın meşru öznesi” olma
park buluşmaları, yürüyüş toplulukları ile sanat
M. Nur Aktan
ve paylaşımı da merkeze koyan bir topluluk
ekliyor: “Ev dediğin dört duvar
hakkını kaybettiklerini hissediyorlar.
kolektiflerinin açtığı “atölye”ler, açık mikrofon
deneyimi. “İnsanların müzikle, bedenleriyle
değil. Bir ağırlığı var. Kaçıyoruz
Aktan’a göre bu durum, gençliğin
geceleri yeni sosyalleşme biçimleri arasında önde
ve birbirleriyle kurduğu gerçek bağlantının bir
belki de.”
kentle ve toplumla kurduğu ilişkiyi hem mekânsal
geliyor.
yansımasıyız” diyen Olacak, swing danslarının
hem duygusal anlamda kırılganlaştırıyor.
Konrad-Adenauer-Stiftung’un 2021 tarihli
getirdiği doğaçlama ruhun katılımcılara samimi bir
EKONOMİNİN ETKİSİ
Yarı gizli sosyalleşme biçimleri -örneğin anonim
araştırmasına göre gençlerin yüzde 72.9’u fırsat
alan sunduğunu vurguluyor.
İstanbul Esenyurt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve
Telegram grupları üzerinden organize edilen
verilse yurtdışında yaşamak istiyor. Bu isteğin
Jam Circle, gençlerin kendi gibi insanlarla bir
Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Öğretim
buluşmalar- bir kaçış değil yeni bir toplumsallaşma
temelinde ise ekonomik zorluklar yatıyor. Benzer
araya geldiği bir paylaşım alanı. Ayrıca sabah
Üyesi
modeli. Bu alternatif biçimler, kent hakkının
şekilde, SAHA Merkezi’nin gençler üzerine
partileri, ailelere yönelik dans buluşmaları ve
Munise Nur
belli sınıflara tanındığı bir düzende hayatta kalma
yaptığı bir diğer araştırma da katılımcıların yüzde
tematik etkinliklerle her yaştan katılımcıya
Aktan’a göre
çabası ve yaratıcılıkla üretilmiş yanıtlar. Aktan,
36.8’inin asgari ücretin altında bir gelire sahip
hitap eden bir yapı oluşmuş. Olacak,
gençlerin klasik
“Kamusal alanlarda para harcamadan zaman
olduğunu ortaya koyuyor. Bu iki veri birlikte
“Bu toplulukların
sosyalleşme alanlarından
geçirebileceğiniz yer kalmadıysa yeni bir model
düşünüldüğünde ekonomik baskının maddi değil
zamana yenik
uzaklaşıp parklar, terk
yaratmak zorundasınız” diyor.
mekânsal bir daralma yarattığını da görebiliyoruz.
düşeceğini
edilmiş binalar, ev partileri gibi
Bu geçici bağların yüzeysel kalacağı
Ekonomik kriz ve mekânsal kısıtlamalar yanında
değil aksine
geçici alanlara yönelmesi bir toplumsal
varsayımının da her zaman geçerli olmadığını
kuşaklar arası farklılıklar da İstanbul’da gençlerin
birlikte
dönüşümün işaretini taşıyor. Ancak
sosyalleşme biçimlerini dönüştürüyor. belirten Aktan, ortak dışlanmışlıkların derin
kahkaha attığımız her anla daha da
süreci anlamak için “Hangi gençlik”
paydaşlıklar yaratabileceğine dikkat çekiyor:
Bu bağlamda ortaya çıkan “geçici topluluklar”,
güçlendiğini görüyoruz” diyor.
sorusunun sorulması gerekiyor.
“Spinoza’nın dediği gibi her karşılaşma bir kudret
gençler arasında hem anonim hem samimi bağların
Swing dansları aracılığıyla
Aktan, gençliğin homojen bir
kurulduğu yeni bir sosyalleşme biçimi sunuyor. açılımıdır. Yani en beklenmedik anda bile derin bir
İstanbul’un kalabalığına ve
toplumsal kategori olmadığını
sosyal bağ kurulabilir.” Gençlerin kentle kurduğu
İstanbul gibi büyük kentlerde gençlerin kentle bireyselleşmesine karşı bir tür karşı
farklı sınıfsal, kültürel ve siyasal
ilişki biçimi kent politikalarına sessiz ama etkili
kurduğu ilişki ise keşif, kaçış ve yaratıcılık kültür inşa ettiklerini belirten
aidiyetlerle çeşitlenen, tikel bir yapı
arasında bir yerlerde. Kamusal alana duyulan Olacak, “Gençler gerçek bir bir itiraz niteliği taşıyor. “Sadece bir araya gelmek,
olduğunu vurguluyor.
temkinli yaklaşım, onları gözden ırak alanlarda bakış, birlikte atılan bir adım düşünmek, vakit geçirmek için bile kamusal
Gençlerin mekân tercihleri yalnızca
arıyor. Biz de bu teması dansla,
kendi dünyalarını kurmaya teşvik ediyor. Böylece, alanlar şart. Gençlerin alternatif alanlara yönelimi
bireysel eğilimlerden değil, yapısal
samimiyetle kuruyoruz” diye
gündelik yaşamın baskılarına karşı yaratılan bu bu eksikliğe verilmiş yaratıcı ama eleştirel bir
eşitsizliklerden de besleniyor.
ekliyor. Jam Circle’ın sunduğu sosyal
“yarı gizli” ve “geçici” alanlar yalnızca eğlenme yanıt” diyen Aktan, bu mekânsal yönelimin aynı
Kimlik ve aidiyet arayışlarının
deneyim, birlikte dans etmek değil
değil, ifade biçimlerine dönüşüyor. yanı sıra ekonomik kriz, zamanda bir eleştiri dili taşıdığını hatırlatıyor.
Ezilmiş bir kola kutusunun öyküsü
akıcı bir güneşin altında sahnelerinin Eyüp’ün yolculuğuyla durmadan söylenerek Eyüp’ün sessizliğini Motosikletle gittiği/gidemediği uzun planlar,
AY’A SEYAHAT
kuruyan domatesler, yük eşdeğer ilerleyeceğini sonra fark çığlıklara dönüştüren bir akraba, “İşe gitmem dalgın yürüyüşler Eyüp’ün varoluşsal
haline gelen bir karpuz, ediyoruz. Çünkü öykünün başında gerekiyor” dediği halde onu bir yerlere çatışmalarının bir uzantısı ancak bu ölü
bir çalışıp bir bozulan gerçekleşen kırılma yani Eyüp’ün sürükleyen tanıdıklar... Her bir yeni karakter, zamanlar karakterin harekete geçemeyişinin,
Y bir motosiklet ve oradan Hemme’yle başlayan husumeti, (“Deleuzeyen” bir ifadeyle) duyu-motor
kadere boyun eğmesinin, topluma ayak
oraya sürüklenen ezilmiş bir kola anlatının çekirdeği olurken Eyüp’ün şemaların çökmesine, Eyüp’ün gözlerinden
uyduruluşunun bir yansıması. Böylelikle
kutusu... de karakter uçlarını törpülemeye ateşler çıkarken tepkisizleşmesine, hiçbir şey
Eyüp’ün içinde düştüğü kapanı ve bunaltıyı
Prömiyerini Venedik Film başlıyor. yapamayacak hale getirilmesine hizmet ediyor.
daha yoğun hissedebiliyoruz.
Festivali’nde yapan ve Orizzonti Bu andan itibaren öfkeyle Parkta ayaklar altında dolanan bir kola
SESSİZLİĞE İKNA OLMAK
Bölümü’nden jüri özel ödülüyle dönen kavrulan Eyüp, talihinin onu yarı kutusuna dönüşüyor Eyüp: Ezilmiş, üzerine
BAŞAK BIÇAK
Eyüp aslında küçükten büyüğe uzanan bir
Murat Fıratoğlu imzalı “Hemme’nin yolda bırakması gibi motosikletiyle basılmış, harcanabilir bir emek haline getirilmiş
anlatıyı da temsil ediyor: Sonuçta bizden
Öldüğü Günlerden Biri” işte böyle de yarı yolda kalıyor. Hemme’yi ve kenara atılmış. Üzerindeki baskı ve otorite
basakbicak
beklenen roller filmin başındaki gibi “halay
şekillendiriyor kahramanını, onun öldürmeye karar verdikten sonra o kadar güçlü ki yevmiyesini istemesi “dik
@gmail.com
çekmekten” ibaret, halaydan kopmak değil.
bir garip yolculuğunu ve trajikomik ise bir kahraman gibi neden- başlılık” gibi görülüyor. Ailesini bırakıp İzmir’e
Adaletsizlik söz konusu olduğunda bir “sinek
kaderini. Pastoral renklerin hüküm çalışmaya gittiği için hata yapmış oluyor.
sonuç ilişkisi içinde davranmasını,
vızıltısından” fazlasını çıkarmamak ve hatta en
sürdüğü çorak topraklarda, domateslerin
eyleme geçmesini bekliyoruz. Ancak Eyüp, Çünkü ondan beklenen bir ağacın altında oturup
önce çevremizdekiler tarafından o sessizliğe
göz alıcı kırmızılığıyla iş koşullarını klasik bir sinema karakteri değil. Nedenler bağlara bahçelere bakması, ailesinin başında
ikna edilmek... Bunların her biri, bu coğrafyanın
“renklendirdiği” bir hasat zamanı başlıyor kafasını o kadar meşgul ediyor ki sonuçlara durması. Bu nedenle o kasabanın gelenekleri
kodları. Bu yüzden Eyüp’ün çaresizliği çok
hikâye. İflas ettiği için kasabasına, Urfa’nın ulaşmakta yetersiz kalıyor. Erkek-egemen ile yoğrulmuş bireyleri, bir domates gibi
tanıdık, çözümsüzlüğü ve vazgeçmişliği bize
Siverek yöresine geri dönüp mevsimlik bir toplumun kültürel kodları ve geleneksel kurutuyorlar Eyüp’ü. Solduruyorlar, öğütüyorlar
dair. Çünkü Eyüp de bir kasaba hayaleti gibi
işçi olarak çalışmak zorunda kalan Eyüp yapının temaları birer birer, her yeni karakterle kendi dünyalarında.
arafta sıkışıp kalmış. ne cehenneme gitmeye
(Murat Fıratoğlu), sıcağın altında canhıraş öyküye eklemlenirken Eyüp giderek toplumun Eyüp sonunda Heidi gibi “dağlarda başına
gücü var ne de cennete mecali… Hemme’nin
mücadelesiyle karşılıyor bizi. Tıpkı domatesler bireylerini pasifize etmesi gibi eylemsizleşiyor. geleceklerden” habersiz oradan oraya
gibi başlangıçta “canlı” görünüyor. Sırasıyla “Koltuğundaki karpuzlar” yetmezmiş gibi savruluyor. İtkileri çözüldükçe zaman bir Öldüğü Günlerden Biri’ni, MUBI Türkiye’de
izlediğimiz tuzlama ve kurumaya bırakılma başka bir karpuzla daha ona yük olan bir dede, imge olarak daha belirgin duruma geliyor. izleyebilirsiniz.
PUANIM: 7/10