22 Nisan 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 NİSAN 2025 6 ‘Bugün Nil yönetsin’ Orkestra şefi Nil Venditti ile bir cümle sonucunda değişen yaşamını konuştuk. enüz 30 yaşında şef olarak dünyanın “Bak Nil, sende ışık DENIZ genç kadın şefi olarak gösterilen Nil var, istersen benim Venditti, İtalyan bir baba ve Türk bir hocamla orkestra ÜLKÜTEKIN annenin kızı. Küçük yaşlarda çello şefliği çalış” dedi. H ile başlayan klasik müzik tutkusu Bir yıl sonra Premio Claudio Abbado’yu kazandım. Artık herkes onu tüm orkestranın önünde batonunu sallayan bir beni turlara, orkestralara, konserlere orkestra şefi şef olmaya giden serüvene yöneltmiş. Dünyanın en olarak istiyordu. O zaman karar verdim. Artık ünlü klasik müzik sahnelerinde yer alan Venditti çelloyu geride bırakacağım ve orkestra şefliğini şimdi CRR Senfoni Orkestrası daimi şefi. Dün dört küçük solist ile birlikte verdiği konserle 23 Nisan deneyeceğim. Şeflik okudum, Londra’da beni temsil edecek bir şirket buldum ve böylece şeflik Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı için sahnede kariyerim başladı. yer alan Venditti ile ilgi çekici yaşamöyküsünü konuştuk. ‘HAYATIMI BUNA VERDİM’ u İtalya’da Perugia’da doğdunuz ve zannediyorum u Dünyanın en genç kadın şefi olarak ki çocukluğunuz müzikle iç içe bir ortamda geçti. gösteriliyorsunuz. Basamakları bu kadar hızlı Ancak böyle bir ortamda yer almak her zaman tırmanırken başarı reçeteniz neydi? bir çocuk için geleceğe dönük bir esin kaynağı Benim için şimdilik en güzel başarı bu. Her olmayabiliyor. Siz müzikle ve klasik müzikle ilişkinizi orkestra -ister daha önce konser verdiğim olsun nasıl şekillendirdiniz? ister ilk defa tanıdığım- konserden sonra hep Annem beni hep konserlere götürürdü. diyorlar ki “Lütfen bir daha gel, bir hafta sonra Perugia’da tiyatroya, operaya veya her pazar yine gel”. Bu benim için en büyük mutluluk. günü düzenlenen başka bir etkinliğe... Kentte sık Çünkü hayatımı buna verdim. Buraya gelmek için sık oda müziği konserleri ve festivaller olurdu. çok çok çalıştım. Bu müzisyenler herkesle çalışıyor Biz de neredeyse her hafta oradaydık. 5 ya da ama benim konserimden sonra, “Haydi bir daha 6 yaşındaydım. Bir kuartetin konserindeydik. ‘Müzik nefes alıyor’ yapalım, lütfen hemen geri dön” diyorlarsa bu çok İçlerinden biri (çellist) öyle bir solo çaldı ki güzel bir şey. Bundan çok gurur duyuyorum ve enstrümandan öyle büyüleyici bir ses çıktı ki u Ortamı ve tarihsel geleneği ile sizi en çok heyecanlandıran ve ağırlığını hissettiren konser salonu mutluyum. donup kaldım. Anneme, hangisi? “Ben bunu çalmak u Klasik müzikte Birkaç tane var tabii ama bazıları gerçekten çok çok özeldi. Hamburg’daki patriyarkal bir düzen istiyorum” dedim. Elbphilharmonie... Salon tamamen doluydu, konser biletleri tükendi. Ve ortam müthişti! ve kadınların aşması Araştırmaya başladık, Böyle bir şey çok az olur. Orada müzik yapmak, sahnede olmak unutulmaz bir gereken görünmez duyguydu. Bir de Londra’da, Royal Albert Hall’da The Proms (Sekiz haftalık bir çello öğretmeni engeller var mı? Siz bu klasik müzik yaz konserleri) konserlerinde yer aldım. O salon... Yani öyle bulduk. İlk dersimde engellere ne kadar maruz bir salon yok. Gerçekten yok! Sahneye çıktığın anda hissediyorsun. hocam, “Bu enstrümanı kaldınız? Tarih var, ağırlık var, müzik nefes alıyor sanki. Ve kendi çocuğun gibi Evet, tabii ki bu biz sahnede çok eğlendik. O anlar kalpte kucaklayacaksın” İzmir’de oldu. Evet, yani her sorunun bir doğruluk kalıyor. dedi. O gün, çelloya O yüzden İzmir’le şef ya bir enstrüman payı var ama böyle âşık oldum. Müziğe büyük bir bağım var, büyük çalar, ya şarkıcıdır ya da düşünmek yani duyduğum aşk ise bir sevgi. İzmir seyircisiyle de aramızda özel bestecilikten gelir. Yani sadece “şef” olarak “Kadınlar yapamaz” biraz daha sonra geldi. bir bağ var. Orada konser vermek her zaman çok başlamazsın. Bir yerden gelmen lazım. Bir şefin gibi. Öyle bir şey değil. Çünkü müziği gerçekten mutlu ediyor beni. Sonra İzmir Belediyesi de beni rutini nasıl dersen sabah kalkarsın, genelde orkestra Zorluklar var ama bu, kadınlar şef olamaz demek sevebilmek için önce onu anlamak gerekiyor. Ben çağırdı, sürekli konserler yaptık. Bilkent’le daha ile prova olur. Sabahları provalar vardır veya değil. Eğer sen sevdiğin şeye odaklanırsan -benim de zamanla, müziğe tüm kalbimle bağlandım, âşık çok konser yaptık. Marina ile Bodrum Festivali’ne evde partitür çalışırsın. Öğleden sonra yine prova için bu müzik- ve hep müzik hakkında düşünürsen, oldum. gittik. Başka kentler de beni çağırmaya başladı. olabilir. Saat iki, üç, dört veya beşe kadar sürebilir. konuşursan, çalışırsan... O zaman zorluklar çok Örneğin Bursa, Eskişehir... Sonra artık İstanbul’da Eğer prova yoksa yine evde çalışırsın. Akşamları, u Farklı ülke ve kurumlarda eğitim aldınız. Şefliğe azalıyor. Çünkü herkes görüyor ki senin amacın da devlet beni çağırdı. Bir konser yaptık, Covid yönelmeniz bu kurumlarda mı oldu yoksa henüz çok opera yapıyorsan temsil olabilir ya da tekrar prova. müzik. Ve müzik, cinsiyetsizdir. dönemindeydi. Sadece yaylılarla, AKM’de. Bütün küçükken orkestranın önünde batonunu sallayan o Eğer hiçbir şey yoksa dinlenirsin. Batonla çalışma FAZIL SAY ÖNERDİ bu konserler bir kariyere dönüştü ve seyirciler beni karizmatik kişiye duyduğunuz hayranlık sayesinde mi? diye bir şey aslında yok. Çünkü şefin enstrümanı tanımaya başladı. En sonunda İstanbul Büyükşehir Yok, ben küçükken hiç orkestra şefi olmak orkestra. Batonla tek başına çalışamazsın. Sadece u Müzikal anlamda Türkiye ile bağlantınız nasıl Belediyesi’nden teklif geldi. İBB Kültür Daire istemiyordum. Ben çellocuydum ve sanki öyle orkestra önünde batonla çalışabilirsin. Bu yüzden gelişti? Sizi kültürel olarak zorlayan şeyler nelerdi? Başkanlığı’ndan iletişim kurdular. Dediler ki yeni doğdum. Hayatımı öyle geçirecektim. Çelloyla şef olmak biraz zor. Bir çellist gibi, “Şimdi bu CRR Senfoni Orkestrası’nın daimi şefi olmanıza sezonda CRR’nin daimi şefi olarak gelmek ister bütün dünyada konser vermek istiyordum. Şeflik pasajı çalışacağım” diyemezsin. Çünkü orkestra uzanan süreç nasıl ilerledi? misin? Ben de çok gurur duydum ve başladık şaka gibi girdi hayatıma. Çellocular biraz oyuncu seninle beraber değilse o çalışmayı yapamazsın. İlk davetim Bilkent’te Ankara’daydı, Fazıl CRR’yle. olur. Arkadaşlarım bana şaka yapmak istedi, Say sayesinde. O, benim adımı vermiş. Bilkent Evde müziği anlamaya çalışırsın. Besteci ne orkestra şefine “Bugün Nil yönetsin” dediler. Senfoni Orkestrası ile bir konser yaptık. İkinci istemiş, müzik nereden geliyor, hangi duyguyu u Bir şefin günlük çalışma rutini nasıldır? Örneğin Şef beni çağırdı, şefliğe dair hiçbir şey bilmeden davet İzmir’den geldi, İbrahim Yazıcı’dan. Aslında baton pratiği bunun bir parçası mıdır? Ayrıca şefler taşıyor, neyi anlatmak istiyor... Tüm bunları önce yönettim. Gerçekten çok kötüydü! Ama şef bana ikinci davetti ama ilk konserim Bilkent’ten önce genel olarak bir enstrüman da çalar mı? senin anlaman lazım. Bir kentin ölümcül kimlikleri stanbul’un bütün ölçekli unsurları, toplumun “şimdi”sini Sanırım Zehra’nın telefonunun kabında AY’A SEYAHAT yapıları, şöhretleri, oluşturan yapılarla filizlendiriyor. Daha saklamaya devam ettiği bir uçak biletiyle tabiat güzellikleri da mühimi, karşıtlıklardan beslenen geldiği kentte yaşadığı onca sorunun ve bir ve coğrafyası... bir organizmayı, her bir tarafını, nüfuz cüzdanına bile sahip olamayışının ifadesi “ İ Sokakları, “tarafsızca” anlatarak portrelemeyi “kimliksizliğinin” ötesinde iki söylem, “İstanbul mahalleleri, semtleri... Kente ilişkin deniyor. Ansiklopedisi”ni -sonlara doğru melodrama resimler, şiirler, kitaplar, romanlar, kaçan tavrını göz ardı edersek- Netflix’in uzun İSTANBUL’A GELİŞ seyahatnameler... İstanbul’a gelmiş zamandır yayımladığı en iyi yerli dizi haline Küçük kentten büyük kente göç, yabancı şöhretler...” getiriyor. Çünkü “Bir Başkadır”ın karikatürize modern ve gelenekselin karşılaşması, Reşat Ekrem Koçu’nun, 1944’ten kötü karakterlerini sırtından atan BAŞAK BIÇAK Doğu-Batı karşıtlığı gibi pek 1973’e kadar büyük oranda kişisel ve toplumun her kesimine çok kavram, köklerini Türk basakbicak çabalarla sürdürdüğü, toplamda 11 eşit mesafede yaklaşan @gmail.com sinemasının geçmişinden cilde ve “G” harfine dek varabilen “İstanbul Ansiklopedisi” almaları nedeniyle İstanbul Ansiklopedisi, yukarıdaki ne öyküsünün ortasına Canan Ergüder öykücülüğümüzde cümlelerle başlıyor kentin dokusunu yerleştirdiği Zehra’yı yeni değil ancak Selman oluşturan parçaları anlatmaya. Yazarın kendi ne de çevresindeki bütünüyle yalnızca insan olmalarıyla ilişkili ve Nacar, tüm bu “geleneksel” deyimiyle İstanbul’un “kütük”ünü oluşturmak seküler o yönde ilerliyor. Ve bu nedenle dönüşümleri temaları, “modern” yapılarla üzere yıllar süren bir çabanın ürünü olan ve karakterleri de yine bu doğrultuda gerçekleşiyor. bütünleştirerek nefis ömrü vefa etmediği için tamamlanamayan eser, tümüyle “iyi” ya Son olarak “İstanbul Ansiklopedisi”nde, bir hikâye kurguluyor. okuyucusunu kent geçmişinde bir gezintiye da “kötü” olarak tiyatro hocasının seyircili provadan sonra Amasya’da, muhafazakâr çıkarıyor. Tıpkı, yıllar sonra adını verdiği dizinin konumlandırmıyor. öğrencileriyle yaptığı konuşma bile bugün, bir aile ve ortamda büyüyen de benzer bir gayreti taşıdığı gibi. Çünkü bu biraz, birbirimize neyi ve yanlış anlaşılmadan nasıl Zehra’nın, İstanbul’da Selman Nacar’ın Netflix’te yayımlanmaya Mithat Cemal söyleyeceğimizi bilemediğimiz bir ortamın üniversiteyi kazanmasıyla kente başlayan “İstanbul Ansiklopedisi” Reşat Kuntay’ın da Üç Helin Kandemir nefis bir yansıması bu hikâyede. Kim ne gelişini, buraya ayak uydurmaya Ekrem Koçu’nun şaheserini yalnızca çeperine İstanbul’u gibi... söylese, başka bir yere gidiyor. Kim ne dese çalışmasını ve bir Janus’u andıran yerleştirmekle kalmayan aynı zamanda Farklı dönemlerine herkes nefretle, öfkeyle karşılamaya hazır. kimlik bunalımını anlatan dizi, ona çekirdeğine de konumlandıran bir öykü. Çünkü tanık olmuyoruz belki ama Çünkü “kafamızdaki o kalıplar” her şeyi birbirine zıtlık oluşturan Nesrin ile ilkin, tümüyle Koçu’da kişisel anlatıların, görüşlerin ve bakış farklı zümrelerinin pencerelerinden karıştırıyor o sohbetin sonundaki gibi çözümsüz seküler-muhafazakâr ikileminde ilerleyecekmiş açılarının bir kent panoraması meydana getirmesi bakıyoruz kente. Arafta bir kimlik Zehra’nın, bırakıyor. Dolayısıyla kendi adıma, sosyal gibi görünüyor. Ne var ki dizi ilerledikçe gibi küçükten büyüğe İstanbul’u ve hatta seküler kimlik Nesrin’in ve muhafazakâr kimlik kimliklerin birbirine karıştığı bir ülkede, hiçbir hikâye anlatıcılığında belki de en çok görmek Türkiye’yi resmetmeye girişiyor. Ana karakteri Aylin’in penceresinden. Bu yüzden her bir istediğimiz şeyi -hem de tuhaf bir zamanlamayla- grubun “iyi” temsil edilmeyişini daha samimi Zehra’nın dizinin her zerresine, kentin köşe karakter kusurlu ve karakter hatalı bu öyküde. yakalıyoruz: İstanbul’da hayatta kalmaya, eğitim buldum. Neticede olanlar, her birimizin kusuruyla bucağına nüfuz eden yolculuğu veya bir bavulu Kimse mensup olduğu çevreden ötürü masum almaya çalışan gençlerin maddi sıkıntıları. kendisine kabuk belleyen iç dünyası gibi küçük veya canavar değil. Her bir karakterin yolculuğu, ilişkili ve tam da bu yüzden daha gerçekçi. PUANIM: 7.5/10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle