22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 EYLÜL 2023 7 parça içinde anlıyorsun, kalıyorlar ya da gidiyorlar. İnsan içinde trompet çalmaktan Sıra dışı bir ses, alışılmadık bir müzik ve kendi öyküsünü yaratarak sahneye düşen bir isim: Dilan Balkay çekinen biriydim. Orkestrada bakırların bir parçasıyken sokakta bir solo enstrümana dönüşmüştü trompet ve bu çok yeni bir duyguydu. Aynı zamanda uzun süre orkestra için düzenlenmiş parçalar ‘kUYU’dan çaldığımdan notalara ‘Kendim’i bağlı bir ilişkim kalanlar vardı topluluk u İki yıl önce yayımladığınız çıkış müziğinde. albümünüz “kUYU”ya bugünden Sokakta baktığınızda hangi hislerin kaldığını çalarken ilk hangilerinin gittiğini söyleyebilirsiniz? defa doğaçlama Hâlâ “kUYU”daki her hissi zaman sokakta yapmayı zaman hissediyorum. Bende yerleşmiş bir denedim. melankoli sanırım bu. Yoğunlukları değişse Trompetimle de benden tamamen kopmuş değiller, aramda yeni ve bulmaya çalışıyorum. aynı zamanda da daha sağlam bir müziği bozmadan kendimden bir şeyler bağ oluştu. katabiliyor ve üretimi büyütebiliyorsam buldum u Utangaç ne güzel. kendinin dışına çıkmak olduğunuzu ve başkalarının yoğunluğuna söylemişsiniz ama karışmayı ufuk açıcı ok katmanlı keşfe açık şarkıları, sahnedeki duruşunuz buluyorum. kendiliğinden oluşan imajı ve müziğe oldukça etkileyici. yaklaşımıyla tamamen kendine Kendinize özgü bir sahne Çözgü bir isim Dilan Balkay. 2021’de “persona”nız var mı? çıkardığı “KUYU” adlı albümünden Sahneye alışmam uzun sürdü sonra teklilerle süregelen müzikal yaşamında açıkçası. Birilerine trompetimle eşlik son olarak “Geceyi Dinle”yi bizimle buluşturan ederken rahat hissediyorum artık kendimi. başarılı müzisyenin “sokakta” başlayan özgün Eskiden olduğu gibi karın ağrılarıyla kariyer öyküsünü kendisinden dineldik. boğuşmuyorum. Ama kendi sahnemde u “Geceyi Dinle” her geçen gün biraz daha kendi müziğimi yapmak hâlâ çok gergin hızlanan, hareketlenen ve çeşitlenen müzikal bir durum. Şarkı söylemek de benim için kronolojinizde önemli bir yer görece yeni olduğundan hâlâ alışıyorum. tutuyor diye düşünüyorum... Sahnemde kendimi gerçekten olduğum gibi Önceki üretimlerimde hissediyorum. Bir sahne personam yok yani. prodüksiyon aşamasının çok şiiRleR beste oldu içindeydim. Onur Güney Kumaş’la “KUYU”yu u Söz yazarlığı konusunda dili yalın yaptığımız dönem bu ve melodiyle uyumlu bir biçimde etkili dahiliyetin en yoğun kullandığınızı düşünüyorum. Yazarlık pratiğiniz olduğu zamandı. Sonra nasıl gelişti? dEn İz prodüksiyonda ipleri Küçüklüğümden beri okumayı ve yazmayı ülkü TEkİn biraz elimden bırakmak severim. Özellikle lise yıllarımda şiir ve başka bir üretim süreci okumaya ve blog yazmaya başlamamla abelli bir aşamaya kadar tek başıma ilerletmek gibi aklınıza gelebilecek hemen her özel günde deneyimlemek istediğime daha yoğun oldu bu pratik. Okuldan eve istediğim parçalar da pişiyor bir kenarda. performans yapan bu orkestraya sürekli şahit karar verdim. Kaan Arslan’ın müzikal döndüğümde bilgisayarın başına geçip müzik Sanırım bir yol daha keşfetmiş oldum. oldukları için üflemeliler sıradanlaşmıştı diye ve teknik yaklaşımının bu parçaya dinleyerek şiirler ve yazılar yazıyordum. düşünüyorum. Bu Türkiye’de yaşayan bir çocuk çok yakışacağını düşündüm ve u Trompet çalmaya sanırım İlk bestem “Karanlığa Döndüğüm Gün” de için inanılmaz özel bir fırsat bence, bir parçası “Tamam”ı birlikte yapmaya yaşadığınız yer olan Şile’deki yazdığım bir şiiri sonraları bestelememle olabildiğim için çok şanslı hissediyorum. karar verdik. Yanında rahat kültür merkezinde ortaya çıktı. Hâlâ parçalarımın bir çoğunu Hayatımı değiştiren şey oldu bu. hissettiğim ve güvendiğim başlamışsınız? Trompet yazdığım şiirlerden besteliyorum. bir prodüktörle çalışmak ülkemiz için biraz sokak müziği yıllaRı u Şarkılarınız çok katmanlı seslerden oluşuyor alışılmadık bir çok keyifliydi. “Geceyi bu yüzden tekrar tekrar keşfe açık üretimler. enstrüman. u İlk sahneniz sokaktı diyebiliriz sanırım. Nasıl Dinle” ise aslında Farklı sesleri nasıl eşliyorsunuz? Trompetin başladınız sokakta çalmaya? “KUYU”ya dahil etmek Çok katmanlılık dinlediğim müziklerde ülkemizde Belediye Orkestrası günlerimi saymazsak istediğim bir parçaydı. aradığım bir özellik. Bu yüzden kendi alışılmadık kendim olarak müzik yaptığım ilk yer sokaktı. Arsan Salaryfar’la müziğimi de bu anlamda geliştirmeye bir enstrüman 2013 yılında bir arkadaşım aracılığıyla tanıştığımızda birlikte çalışıyorum. Bahsettiğiniz tekrar tekrar olduğunu Şile’den Kartal’da bir barda müzik yapan insanlarla müzik yapma fikrine keşfedilebilirlik sevdiğim müziklerde beni en taşındığımda tanıştım. Trompetim yanımdaydı, sahnelerine çok yükseldik. “Geceyi çok heyecanlandıran şey. Kendimi müziğimle öğrendim. Orada davet ettiler. Çok hızlı şekilde kaynadı kanımız Dinle” bu ortaklık için ifade ederken de arayışım bu yönde oluyor. ve birlikte çalmaya başladık. Uzun yıllar çok uygun bir parçaydı ve çocuklar için üflemeli Parçalara daha sonradan bulunmak üzere ortaya hem Arsan’ın kendine enstrümanlar çok sık Kadıköy ve Taksim’de sokak müziği yaptık. bir şeyler gizlemek, ilk özgü sound’unu hem de benim karşılaştıkları, uğraştıkları Yazların bir kısmını da Datça Meydanı’nda dinleyişte fark edilmeyen müzikal dünyamı taşıyan bir parça bir şeydi. Kültür merkezi bir çalarak geçiriyorduk. Sokakta müzik yapmanın ama yüzeydeki öğelere çıktı. Bundan sonraki üretimlerimde bir yandan çocuklara ücretsiz dersler en güzel yanı tesadüfen orada olan bir seyirciye alıştıktan sonra derininde prodüktörle çalışma ve normalde gitmeyeceğim verirken bir yandan da belediye orkestrasına çalmak bence. Beklentisiz bir şekilde oradalar. yeni şeylerle karşılaşma yerlere gitme fikri çok çekici geliyor. Ama yine eleman yetiştiriyordu. Yazın Şile Bezi Bu beklentisizlik sanatçıda bir özgürlük alanı fikrinden çok hoşlanıyorum. prodüksiyonunu üstlendiğim ve en azından Festivali’nde ya da 19 Mayıs, Kabotaj Bayramı açıyor. Müziği sevip sevmediklerini birkaç Pastoral, romanvari ve şiirsel bir film mi izlemek istersiniz? ‘Sekiz Dağ’ tam size göre... Bir zirve, bir ev, iki arkadaş: Sekiz Dağ ünyada sekiz dağ ve sekiz deniz var. Ortada ise büyük bir dağ: Sumeru. Peki kim daha “Dfazla şey öğrenmiş olacak? sekiz dağı ve denizi dolaşan mı, yoksa aY’a SEYaHaT Sumeru Dağı’nın zirvesine ulaşan mı?” Budizm inancında kutsal dağ kültüyle özdeşleşen Sumeru’nun evrenin merkezi ve bütün dağların kaynağı olduğuna inanılıyor. Fakat İtalyan yazar Paolo Cognetti’nin Başak Bıçak kitabından uyarlanan ve kısa sürede güçlü bir arkadaşlık bağıyla üslupları Alpler’in eteklerinin, zirvelerinin, yüzleşme fırsatı yakalıyor. Bruno’yla inşa basakbicak “Sekiz Dağ” (Le Otto bağlanan Pietro ve Bruno’nun bu yakınlığını etmeye karar verdikleri kulübeyle yıllar patikalarının, vadilerinin, kayalıklarının @gmail.com Montagne) için Sumeru gören Pietro’nun ebeveynleri, Bruno’nun üzerine sindiği bir arkadaşlığın hüzünlü önce arkadaşlıklarında açılan gedikleri yalnızca filmin ana ailesine oğullarını Torino’ya götürmek portresini resmederken yaz ve kış gibi doldururken bir yandan da uzaktan uzağa karakterlerinden Pietro’nun ve eğitim aldırmak konusunda bir teklifte sekiz dağ ile Sumeru gibi farklı iki genç iki oğlu haline geldikleri ailenin evin (Lupo Barbiero) sekiz dağı gezerek ulaşmaya bulunuyor. Fakat bu öneri arkadaşının adamın dünyevi hırslar ve ruhani bilgelik temellerini atıyorlar. Enkaz temizlendikçe çalıştığı veya Bruno’nun (Cristiano Sassella) “bozulmasını” istemeyen Pietro ile babasının arasındaki geçişlerini öyküsünün ayrıntılarına Bruno ve Pietro’nun arkadaşlığı onarılıyor, deyimiyle çoktan o doruk noktasına eriştiği arasındaki ilk çatlağı oluşturduğu gibi gizliyor. “Sekiz Dağ”da öykü ilerlerken yaz ev büyüdükçe kardeşlikleri sağlamlaşıyor. zirveyi simgelemiyor aynı zamanda iki Bruno’yu uzaklara götüren ve onları ayrı mevsiminde küçük kamaşmalara yol açan Görüntü yönetmeni Ruben Impens’in bazen karakterin farklılıklarının ana simgesine bırakan Bruno’nun babası yüzünden iki bu ayrıntılar filmin sonunda sert bir kış bir pencereden bazen bir kapı eşiğinden dönüşüyor. İtalyan Alpleri’nde bir yaz arkadaşın arasındaki ilk yarığı da meydana kadar acımasız olabiliyor. Ancak en sonunda bazen küçücük bir camdan veya tavan mevsiminde başlayan bir arkadaşlığı anlatan getiriyor. Bu olayın üzerinden yıllar Alpler’in “doğası”nı değil ama o doğayı aralığından attığı bakışlar çocukluklarından “Sekiz Dağ”, bizleri Bruno ve Pietro’yla geçmesine karşın arkadaşıyla ayrı kaldığı için oluşturan ayrıntılardan mürekkep nefes kesici birlikte buruk, bilge ve telaşsız yolculuğa itibaren başlamış ve yavaş yavaş, mevsim babasını affetmeyen Pietro’yla Bruno’yu yine bir manzara karşımıza çıkıyor. çıkarıyor. mevsim büyümüş, güçlenmiş bir arkadaşlığın bir araya getiren ise bir yolla, baba oluyor... “Sekiz Dağ”, Alpler’in kalbinde doğan, 80’li yıllarda Torino’dan biraz pastoral betimlemesini sunuyor. Böylelikle yazlarını geçirdiği, Bruno’yla serpilen ve tıpkı Alpler gibi, yüzyıllara uzaklaşabilmek ve yaz aylarına geçirmek Roman gibi film dağlarında birlikte koştuğu, göllerinde meydan okuyacak kadim bir arkadaşlığın üzere kurgusal Grana köyüne gelen Pietro ve ailesi, bu köyde yaşayan 12 yaşındaki yüzdüğü köye dönen Pietro, hem arkadaşıyla Felix van Groeningen ve Charlotte tasviri. Zarif, duru ve yürek burkan... “Sekiz Bruno’yla tanışıyor. Birbirlerini çok seven ilişkisini tamir etme hem de babasıyla Vandermeersch’in romana bulanmış Dağ”ı, MUBI Türkiye’de izleyebilirsiniz. Puanım: 8.5/10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle