22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 MART 2022 6 p anıu: 8m /10 Euphoria dizisinden fark edilmeyen ayrıntılar Aynadan içeri Genç kuşak arasında en popüler yapımlardan belki de birincisi olan Euphoria, geçen günlerde ikinci sezonunu tamamladı. Hayranları 3. sezonu merakla beklemeye başlamışken biz de sizi sıra dışı dizinin alt metinlerinde bir yolculuğa çıkaralım. ç gi zi a stla Batman efsanesi daha karanlık bir şekilde geri döndü ‘Kapkara’ Bir Şövalye: s r ulodop serra.rodoplu The Batman @gmail.com kara göz altları artık karizmatik bir milyarder- Başından beri çürümüşlüğün den, salt münzevi bir adama dönüştüğünün ifadesi fantastik simgesi olan Gotham City oluyor. Çağdaş politikanın bir alegorisini kurgu- on zamanların en fazla ses getiren şılması güç sorular sormasını sağlamakta. şimdi modern dünyanın yarattığı layarak hikâyesini ahlak kavramıyla temellendi- dizilerinden biri Euphoria oldu. Nesnelerin ve imgelerin, gerçek yaşamda ren film, anarşist kötü karakterini dahi “adalet ara- kokuşmuşluğun mütevazı bir Ergenlik ve büyümenin acımasız- ki gibi olup ama aynı zamanda düşsel sezgi- yan” birine çeviriyor. Ve pek tabii Batman’i de bu lığı, ilişkiler, travmalar, aşk gibi leriyle ortaya konduğu resimde, aynanın ters yansıması olarak karşımızda. Batman çürümüşlüğün ortasında yalnızca kanun koruyu- Skonuların işlendiği dizi, çekim de- yüz edilmiş işlevine rağmen, önünde du- cu olarak değil, kendi pusulasını arayan biri hali- de bu dünyada çalkantılı! Ruhuyla taylarından iddialı makyajlarına, kıyafetler- ran kitap yansıması doğrudur. Yansıması- ne de getiriyor. den oyunculuklara kadar kendisine çekmeyi nı gördüğümüz roman Edgar Alan Poe’nun var oluyor. Kanıyor, acı hissediyor ve çok iyi başarıyor. tamamlanmış tek romanı, genç Pym’in Gü- anti kahamanr pinrelei insan olmayı öğreniyor. İkinci sezon bölümlerinden birinde lise- ney Kutbuna yolculuğu sırasında gizemli Geçmişinin gölgeleriyle mücadele eden nin havalı çocuğu olan Nate’in biraz ga- bir şekilde aniden sona eren hikâyesini konu izgi roman evreninin en ikonik kahra- Wayne’in, çocukluğuyla ilintili ilk işareti ise rip bir rüya sekansı ile karşılaşıyoruz. Na- eden, “Arthur Gordon Pym’in Öyküsü”nün manlarından birinin hikâyesini yeni- filmin açılışında görüyoruz. Schubert’in Ave te çarpık bir ayna yansımasında kendi kafa- Fransızca kopyasıdır. den başlatmaya gerek var mıydı? Mad- Maria’sı eşliğinde “ilahi adalet için” gerçekleş- sının arkasına bakarken görülüyor. Bu sahne di sebepleri bir kenara bırakırsak, Matt tirilen bir cinayetin peşi sıra suç mahalline ge- Ç li lkçg atbiir Rene Magritte’in en çok kafa karıştıran ese- Reeves’in göz alıcı vizyonuyla bezeli len Batman, kendisi gibi yetim kalan bir çocuk- Magritte, “Gördüğümüz her şey bir başka- ri “kopyalanmamış” tablosunun bir temsi- yeni Batman’le tanıştığınızda olumsuz yanıt ver- la karşılaşıyor. Bu çocuk, simgesel olarak kolay- sını gizler ve biz her zaman görünenin giz- li aslında. Daha önce, 1974 yılında çekilmiş mek bir hayli zor. Çünkü isminin başına eklenen lıkla Batman’in çocukluğuna çağrışım yaparken lediğini merak ederiz” der ve bu söz sanat- olan Georges Perec’in Paris’te bir göz odada “the” ekiyle zaten bildiğimiz bir figürü anlatacağı- gerçekleştirilecek bir dizi suçun Bruce Wayne’in çının, gerçeküstücülerin bilinçdışı, düşler ya yaşayan bir üniversite öğrencisinin yaşadığı nın garantisini veren The Batman, bu va- kimliğiyle ilişkili olduğunu da açıklı- da tamamen duygulara bırakılmış, biraz te- bunalımları anlatan “Uyuyan Adam” filmin- adini daha da ileriye taşıyor ve tüm bir yor. Özellikle son yıllarda Batman’in sadüf barındıran yaklaşımlarına karşılık, de hikâyenin geçtiği odanın duvarında poster usbde miti açıklamaya girişiyor. Evet, karşı- üzerine giydirilen ölümsüzlük peleri- akılcı bir mantıkla hareket ettiğini gösterir. olarak yer alan bu eser, sadece birkaç sani- mızda yine Batman var. Ancak bu kez ninin ötesinde, tıpkı çizgi romanlar- Magritte resimde bizi rüyalarda değil, ger- ye karşımıza çıkarak Euphoria’nın Nate gibi gerçekten başrolde. da olduğu gibi bir dedektiflik maskesi- çeklik labirentinde dolaştırır. Sanatçı, gerçe- karmaşık karakterinin, ikilemlerini bize ko- Modern dünyanın çalkantılarının ve nin takılması ve izleğin, tümüyle bir ka- küstücülüğe getirdiği farklı bakış açısını, gi- layca aktarma imkânı sunuyor. kontrol edilemez değişimlerinin sine- ra film çizgisinde ilerlemesi de yine bu zem temasıyla bütünleşerek felsefi bir üslup maya yansımaması imkânsız. Salgınla- sebeple gerçekleşiyor. The Batman, iyi t suhaf ularor geliştirir ve insan dünyasının içinden “nele- rın, savaşların, göçlerin -hâlâ- günde- bir kötünün, bütün bir filmi kurtarmak- Resme baktığımızda, ayna karşısında ayak- rin” geçtiğini sorgular. Kendimizi sorgular- lik hayatımızı şekillendirdiği bir yüz- la kalmayıp, başyapıta çevirdiği The ta duran bir adam, aynadan onun yüzünü gör- sak, biz kimiz sorusu; gerçekte kim olduğu- yılda, beyaz perdede “ölümsüz” ve Dark Knight gibi bir emsalin aksine, meyi beklerken sırtını yani resme bakarken muz, dışarıdan nasıl gözüktüğümüz, kendi- “süper güçlü” kahramanlar görmek gi- b k a b ak her ikisi de -kendi yöntemleriyle- plü- bulunduğumuz yerdeki görüntüyü görürüz. mizi nasıl gördüğümüz ve olmak istediğimiz derek anlamını yitiriyor. 60’ların So- tokrasiye savaş açan The Riddler (Pa- Bu beklenmedik, rahatsız edici görüntü, izle- kişi olarak çok yönlüdür. basakbicak ğuk Savaş yıllarında veyahut 2000’ler- ul Dano) ve The Batman aracılığıyla iyi yicinin, gerçeklik dünyasına ait tuhaf, anla- Resim bize, gördüğümüz şeylerin aslın- @gmail.com de göz kamaştırıcı CGI efektlerle par- ve kötü arasındaki çizgiyi bulanıklaştı- da gerçek olmadığını, gerçe- layan “kurtarıcıları” izlemek heyecan rıyor. O kadar ki süper güçlerinden olu- ğin kusursuz bir taklidi, bir vericiydi. Ne de olsa yıkılmaz önderle- şan kabuklarını birer birer soyduğu ana yansıması olduğunu düşün- re ihtiyacımız vardı, en azından hâlâ lider kültüne karakterinin yaralı sırtına, görünmez bir antikah- dürür. Dolayısıyla, gerçekli- inanıyorduk. Ancak değişimin ivme kazandığı bu raman pelerini giydiriyor. ği sorgulanabilecek bir yan- çağda, ölümsüzlük ve mutlak mutluluk yok. Güç sımanın bile olmaması halin- int siamak am sışu rlerteakark zehirlenmesiyle açılan savaşlar var, “demokrasi- de, kişi kendine baksa bile, nin beşiğinde” gerçekleştirilen Capitol baskınları Gotham’a gelince... Cehennemi andıran renk pa- tam olarak neye benzediği- leti, gotik atmosferi ve hiç durmayan yağmuruyla, var (ki filmde de tesadüfen bir benzerlik var), yok ni kim olduğunu göremez ve yere ölen, yerlerinden edilen insanlar var. yarı inşa edilmiş bir gökdeleni kendisine mesken tu- kendine yabancı olmaya baş- tan nihilist bir Batman’e yakışacak kadar görkemli. lar, tıpkı dizideki, ideal liseli aanlrkık sgoafrtiinema Çünkü Matt Reeves’in Batman’i, Nirvana’nın vo- erkek imajını çizen, yakışık- Yönetmen Matt Reeves, tam bu sebeple bize ih- kalisti Kurt Cobain’in melankolisinden esinleniyor lı, karizmatik, başarılı spor- tiyacımız olanı veriyor ve yolsuzluklarla kararmış ve filmde de “Something In The Way”i dinlediği- cu, iyi ilişkisi olan ama baş- bir dünyayı, kanlı canlı bir karakter eşliğinde önü- miz leziz bir sahne yer alıyor. Benzer bir biçimde, kaları gözünden konumlandı- müze seriyor. The Batman, Tim Burton’ın orta- The Riddler’la karşılaştığımız ve Edward Hopper’ın ğı imajını etrafına yansıtırken ya koyduğu ya da Christopher Nolan’ın kusursuz Nighthawks’ını hatırlatan sahne ile köhnemiş bir korkularıyla yüzleşemeyen, mirasının bilincinde ve yüküyle, yepyeni bir ev- şehri saran suç ağının parçalarını birleştirmeye çalı- kendisini bastırmaya devam ren ve süper kahraman tasavvur ediyor. Ve Bat- şırken yaratılan aksiyon şöleni, The Batman’in gör- ederek, kendi görüntüsü için man külliyatına, daha önce hissetmediğimiz bir sel üslubunun ve leziz anlatısının yalnızca bir par- benliğimi yitirerek bir yalanı “tin” ekliyor. Loş sinematografisiyle aydınlatı- çası... Temponun düştüğü anlarda filmin süresinin yaşayan Nate gibi… lan Gotham şehrinin ve varoluş kriziyle kavrulan göze batmaya başladığı aşikâr ancak söz konusu se- Bu eser, ne zaman karşımı- Batman’in artık gerçekten bir ruhu var. Nabzı atı- kanslar, Zoe Kravitz’in baş döndürücü Catwoman za çıksa, sanatçının yarattığı yor, kanıyor, acıyor ve “insan” olmayı öğreniyor. performansı ve yeraltı dünyasının gangsterleri John gizem, aracılığıyla varoluşu, Kamera, maskesini çıkaran Bruce Wayne’in sır- Turturro ile tanınmaz haldeki Colin Farrell’la güç- kendimizin gizli yanlarını sor- tındaki yaralara odaklanırken bugüne dek gördü- lükle de olsa destekleniyor. Belki filmin şiddet da- gulatmakta; insanın kendisini ğümüz en karamsar ve mutsuz Batman tasviriy- marı bir parça daha güçlendirilebilirdi fakat onu da gerçekten “görme” konusun- le karşılaşıyoruz. Robert Pattinson’ın kambur du- “intikama susamış” karakterimizin yeni hikâyesinde daki yetersizliğini gösterir. ran yapısı, vampiri anımsatan soluk benzi ve kap- görmek mümkün olabilir... stanbul Müzik Festivali bu yıl İKSV’yle birlik- v İstanbul in krb adzi v Muammer Sun İ te 50. yaşını kutluyor. 6-24 Haziran tarihleri arasın- berrin.karadeniz@cumhuriyet.com.tr Müzik da gerçekleştirilecek festival, üç hafta boyunca 12 farklı sempozyumu mekânda yuriçi ve yurtdışından 65’in üzerinde solist, top- Festivali umhuriyetin üçüncü ku- luluk ve orkestrayı ağırlayacak. Biletleri hızlı tükenen fes- KKültür rotasıültür rotası C şak bestecilerinden Muammer tival için yerinizi şimdiden ayırtmayı unutmayın! 50 yaşında Sun,vefatının yıldönümünde bir et- kinlikle anılı- yor. Cumhu- v Demiryolu riyet devrim- lerini sanata Hikâyecileri yansıtan Sun, Kurtuluş ve ğuz Atay’ın “Korkuyu Cumhuriyet O Beklerken” adlı eserinde- film müzikle- ki “Demiryolu Hikâyecileri”, rine de imza “Unutulan” ve “Beyaz Man- v Blues devleri attı. Sempoz- tolu Adam” hikâyelerini, Yi- v Ödüllü bir müzikal: ‘Alice’ aynı sahnede yum “Beste- ğit Sertdemir sahneye uyar- cilik, Fikir İn- ladı ve yönetti. Terk edil- ewis Carroll’un yazdığı ve bu- müzikal yeniden sahnede. Serenay ireysel olarak kendi çaldıkları gruplarda, sanı ve Müzik L miş bir demiryolu istasyonun- güne kadar 174 dile çevrilen Sarıkaya, Ezgi Mola, Enis Arıkan, B yıllarca caz, rock ve bluesun sınırlarının Eğitimciliği Boyutlarıyla Muammer da, seyyar hikâye satıcılığı yapan üç kişinin “Alice Harikalar Diyarında”, Ser- Şükrü Özyıldız, İbrahim Selim ve ötesine geçen müziklere imza atan iki usta Sun” başlığıyla 22-24 Mart’ta Ha- hikâyesini dinlediğimiz oyun, 21 Mart Pazar- dar Biliş’in yönetmenliği ve Bey- Merve Dizdar başrolleri paylaştığı isim Robben Ford ve Bill Evans, 14 Mart Pa- cettepe Üniversitesi Ankara Devlet tesi saat 20:00’de Eskişehir Zübeyde Hanım han Murphy’nin koreografisi ile müzikal, 13 Mart Pazar günü saat: zartesi saat 20.00’de CRR sahnesi’nde İstan- Konservatuvarı’nda düzenlenecek. Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. ilk kez 2019’da perde açan ödüllü 19.00’da Zorlu PSM’de. bullu müzikseverler ile buluşacak. raen er ıç şa ro en erek erra
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle