Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART 2022
6
p anıu: 8m /10
Euphoria dizisinden fark edilmeyen ayrıntılar
Aynadan içeri
Genç kuşak arasında en popüler yapımlardan belki de birincisi olan
Euphoria, geçen günlerde ikinci sezonunu tamamladı. Hayranları 3.
sezonu merakla beklemeye başlamışken biz de sizi sıra dışı dizinin
alt metinlerinde bir yolculuğa çıkaralım.
ç gi zi a stla
Batman efsanesi daha karanlık bir şekilde geri döndü
‘Kapkara’ Bir Şövalye:
s
r ulodop
serra.rodoplu
The Batman
@gmail.com
kara göz altları artık karizmatik bir milyarder-
Başından beri çürümüşlüğün
den, salt münzevi bir adama dönüştüğünün ifadesi
fantastik simgesi olan Gotham City
oluyor. Çağdaş politikanın bir alegorisini kurgu-
on zamanların en fazla ses getiren şılması güç sorular sormasını sağlamakta.
şimdi modern dünyanın yarattığı layarak hikâyesini ahlak kavramıyla temellendi-
dizilerinden biri Euphoria oldu. Nesnelerin ve imgelerin, gerçek yaşamda
ren film, anarşist kötü karakterini dahi “adalet ara-
kokuşmuşluğun mütevazı bir
Ergenlik ve büyümenin acımasız- ki gibi olup ama aynı zamanda düşsel sezgi-
yan” birine çeviriyor. Ve pek tabii Batman’i de bu
lığı, ilişkiler, travmalar, aşk gibi leriyle ortaya konduğu resimde, aynanın ters
yansıması olarak karşımızda. Batman
çürümüşlüğün ortasında yalnızca kanun koruyu-
Skonuların işlendiği dizi, çekim de- yüz edilmiş işlevine rağmen, önünde du-
cu olarak değil, kendi pusulasını arayan biri hali-
de bu dünyada çalkantılı! Ruhuyla
taylarından iddialı makyajlarına, kıyafetler- ran kitap yansıması doğrudur. Yansıması-
ne de getiriyor.
den oyunculuklara kadar kendisine çekmeyi nı gördüğümüz roman Edgar Alan Poe’nun
var oluyor. Kanıyor, acı hissediyor ve
çok iyi başarıyor. tamamlanmış tek romanı, genç Pym’in Gü-
anti kahamanr pinrelei
insan olmayı öğreniyor.
İkinci sezon bölümlerinden birinde lise- ney Kutbuna yolculuğu sırasında gizemli
Geçmişinin gölgeleriyle mücadele eden
nin havalı çocuğu olan Nate’in biraz ga- bir şekilde aniden sona eren hikâyesini konu
izgi roman evreninin en ikonik kahra-
Wayne’in, çocukluğuyla ilintili ilk işareti ise
rip bir rüya sekansı ile karşılaşıyoruz. Na- eden, “Arthur Gordon Pym’in Öyküsü”nün
manlarından birinin hikâyesini yeni-
filmin açılışında görüyoruz. Schubert’in Ave
te çarpık bir ayna yansımasında kendi kafa- Fransızca kopyasıdır.
den başlatmaya gerek var mıydı? Mad-
Maria’sı eşliğinde “ilahi adalet için” gerçekleş-
sının arkasına bakarken görülüyor. Bu sahne
di sebepleri bir kenara bırakırsak, Matt
tirilen bir cinayetin peşi sıra suç mahalline ge-
Ç
li lkçg atbiir
Rene Magritte’in en çok kafa karıştıran ese-
Reeves’in göz alıcı vizyonuyla bezeli
len Batman, kendisi gibi yetim kalan bir çocuk-
Magritte, “Gördüğümüz her şey bir başka-
ri “kopyalanmamış” tablosunun bir temsi-
yeni Batman’le tanıştığınızda olumsuz yanıt ver-
la karşılaşıyor. Bu çocuk, simgesel olarak kolay-
sını gizler ve biz her zaman görünenin giz-
li aslında. Daha önce, 1974 yılında çekilmiş
mek bir hayli zor. Çünkü isminin başına eklenen
lıkla Batman’in çocukluğuna çağrışım yaparken
lediğini merak ederiz” der ve bu söz sanat-
olan Georges Perec’in Paris’te bir göz odada
“the” ekiyle zaten bildiğimiz bir figürü anlatacağı-
gerçekleştirilecek bir dizi suçun Bruce Wayne’in
çının, gerçeküstücülerin bilinçdışı, düşler ya
yaşayan bir üniversite öğrencisinin yaşadığı
nın garantisini veren The Batman, bu va-
kimliğiyle ilişkili olduğunu da açıklı-
da tamamen duygulara bırakılmış, biraz te-
bunalımları anlatan “Uyuyan Adam” filmin-
adini daha da ileriye taşıyor ve tüm bir
yor. Özellikle son yıllarda Batman’in
sadüf barındıran yaklaşımlarına karşılık,
de hikâyenin geçtiği odanın duvarında poster
usbde
miti açıklamaya girişiyor. Evet, karşı-
üzerine giydirilen ölümsüzlük peleri-
akılcı bir mantıkla hareket ettiğini gösterir.
olarak yer alan bu eser, sadece birkaç sani-
mızda yine Batman var. Ancak bu kez
ninin ötesinde, tıpkı çizgi romanlar-
Magritte resimde bizi rüyalarda değil, ger-
ye karşımıza çıkarak Euphoria’nın Nate gibi
gerçekten başrolde.
da olduğu gibi bir dedektiflik maskesi-
çeklik labirentinde dolaştırır. Sanatçı, gerçe-
karmaşık karakterinin, ikilemlerini bize ko-
Modern dünyanın çalkantılarının ve
nin takılması ve izleğin, tümüyle bir ka-
küstücülüğe getirdiği farklı bakış açısını, gi-
layca aktarma imkânı sunuyor.
kontrol edilemez değişimlerinin sine-
ra film çizgisinde ilerlemesi de yine bu
zem temasıyla bütünleşerek felsefi bir üslup
maya yansımaması imkânsız. Salgınla-
sebeple gerçekleşiyor. The Batman, iyi
t suhaf ularor
geliştirir ve insan dünyasının içinden “nele-
rın, savaşların, göçlerin -hâlâ- günde-
bir kötünün, bütün bir filmi kurtarmak-
Resme baktığımızda, ayna karşısında ayak- rin” geçtiğini sorgular. Kendimizi sorgular-
lik hayatımızı şekillendirdiği bir yüz-
la kalmayıp, başyapıta çevirdiği The
ta duran bir adam, aynadan onun yüzünü gör- sak, biz kimiz sorusu; gerçekte kim olduğu-
yılda, beyaz perdede “ölümsüz” ve
Dark Knight gibi bir emsalin aksine,
meyi beklerken sırtını yani resme bakarken muz, dışarıdan nasıl gözüktüğümüz, kendi-
“süper güçlü” kahramanlar görmek gi- b k a b ak
her ikisi de -kendi yöntemleriyle- plü-
bulunduğumuz yerdeki görüntüyü görürüz. mizi nasıl gördüğümüz ve olmak istediğimiz
derek anlamını yitiriyor. 60’ların So-
tokrasiye savaş açan The Riddler (Pa-
Bu beklenmedik, rahatsız edici görüntü, izle- kişi olarak çok yönlüdür.
basakbicak
ğuk Savaş yıllarında veyahut 2000’ler-
ul Dano) ve The Batman aracılığıyla iyi
yicinin, gerçeklik dünyasına ait tuhaf, anla- Resim bize, gördüğümüz şeylerin aslın-
@gmail.com
de göz kamaştırıcı CGI efektlerle par-
ve kötü arasındaki çizgiyi bulanıklaştı-
da gerçek olmadığını, gerçe-
layan “kurtarıcıları” izlemek heyecan
rıyor. O kadar ki süper güçlerinden olu-
ğin kusursuz bir taklidi, bir
vericiydi. Ne de olsa yıkılmaz önderle-
şan kabuklarını birer birer soyduğu ana
yansıması olduğunu düşün-
re ihtiyacımız vardı, en azından hâlâ lider kültüne
karakterinin yaralı sırtına, görünmez bir antikah-
dürür. Dolayısıyla, gerçekli-
inanıyorduk. Ancak değişimin ivme kazandığı bu
raman pelerini giydiriyor.
ği sorgulanabilecek bir yan-
çağda, ölümsüzlük ve mutlak mutluluk yok. Güç
sımanın bile olmaması halin-
int siamak am sışu rlerteakark
zehirlenmesiyle açılan savaşlar var, “demokrasi-
de, kişi kendine baksa bile,
nin beşiğinde” gerçekleştirilen Capitol baskınları Gotham’a gelince... Cehennemi andıran renk pa-
tam olarak neye benzediği-
leti, gotik atmosferi ve hiç durmayan yağmuruyla,
var (ki filmde de tesadüfen bir benzerlik var), yok
ni kim olduğunu göremez ve
yere ölen, yerlerinden edilen insanlar var. yarı inşa edilmiş bir gökdeleni kendisine mesken tu-
kendine yabancı olmaya baş-
tan nihilist bir Batman’e yakışacak kadar görkemli.
lar, tıpkı dizideki, ideal liseli
aanlrkık sgoafrtiinema
Çünkü Matt Reeves’in Batman’i, Nirvana’nın vo-
erkek imajını çizen, yakışık-
Yönetmen Matt Reeves, tam bu sebeple bize ih-
kalisti Kurt Cobain’in melankolisinden esinleniyor
lı, karizmatik, başarılı spor-
tiyacımız olanı veriyor ve yolsuzluklarla kararmış
ve filmde de “Something In The Way”i dinlediği-
cu, iyi ilişkisi olan ama baş-
bir dünyayı, kanlı canlı bir karakter eşliğinde önü-
miz leziz bir sahne yer alıyor. Benzer bir biçimde,
kaları gözünden konumlandı-
müze seriyor. The Batman, Tim Burton’ın orta-
The Riddler’la karşılaştığımız ve Edward Hopper’ın
ğı imajını etrafına yansıtırken
ya koyduğu ya da Christopher Nolan’ın kusursuz
Nighthawks’ını hatırlatan sahne ile köhnemiş bir
korkularıyla yüzleşemeyen,
mirasının bilincinde ve yüküyle, yepyeni bir ev-
şehri saran suç ağının parçalarını birleştirmeye çalı-
kendisini bastırmaya devam
ren ve süper kahraman tasavvur ediyor. Ve Bat-
şırken yaratılan aksiyon şöleni, The Batman’in gör-
ederek, kendi görüntüsü için
man külliyatına, daha önce hissetmediğimiz bir
sel üslubunun ve leziz anlatısının yalnızca bir par-
benliğimi yitirerek bir yalanı
“tin” ekliyor. Loş sinematografisiyle aydınlatı-
çası... Temponun düştüğü anlarda filmin süresinin
yaşayan Nate gibi…
lan Gotham şehrinin ve varoluş kriziyle kavrulan
göze batmaya başladığı aşikâr ancak söz konusu se-
Bu eser, ne zaman karşımı-
Batman’in artık gerçekten bir ruhu var. Nabzı atı-
kanslar, Zoe Kravitz’in baş döndürücü Catwoman
za çıksa, sanatçının yarattığı
yor, kanıyor, acıyor ve “insan” olmayı öğreniyor.
performansı ve yeraltı dünyasının gangsterleri John
gizem, aracılığıyla varoluşu,
Kamera, maskesini çıkaran Bruce Wayne’in sır-
Turturro ile tanınmaz haldeki Colin Farrell’la güç-
kendimizin gizli yanlarını sor-
tındaki yaralara odaklanırken bugüne dek gördü-
lükle de olsa destekleniyor. Belki filmin şiddet da-
gulatmakta; insanın kendisini
ğümüz en karamsar ve mutsuz Batman tasviriy-
marı bir parça daha güçlendirilebilirdi fakat onu da
gerçekten “görme” konusun-
le karşılaşıyoruz. Robert Pattinson’ın kambur du-
“intikama susamış” karakterimizin yeni hikâyesinde
daki yetersizliğini gösterir.
ran yapısı, vampiri anımsatan soluk benzi ve kap-
görmek mümkün olabilir...
stanbul Müzik Festivali bu yıl İKSV’yle birlik-
v İstanbul
in krb adzi
v Muammer Sun
İ te 50. yaşını kutluyor. 6-24 Haziran tarihleri arasın-
berrin.karadeniz@cumhuriyet.com.tr
Müzik da gerçekleştirilecek festival, üç hafta boyunca 12 farklı
sempozyumu
mekânda yuriçi ve yurtdışından 65’in üzerinde solist, top-
Festivali
umhuriyetin üçüncü ku- luluk ve orkestrayı ağırlayacak. Biletleri hızlı tükenen fes-
KKültür rotasıültür rotası
C şak bestecilerinden Muammer
tival için yerinizi şimdiden ayırtmayı unutmayın!
50 yaşında
Sun,vefatının yıldönümünde bir et-
kinlikle anılı-
yor. Cumhu-
v Demiryolu
riyet devrim-
lerini sanata
Hikâyecileri
yansıtan Sun,
Kurtuluş ve
ğuz Atay’ın “Korkuyu
Cumhuriyet
O Beklerken” adlı eserinde-
film müzikle-
ki “Demiryolu Hikâyecileri”,
rine de imza
“Unutulan” ve “Beyaz Man-
v Blues devleri
attı. Sempoz-
tolu Adam” hikâyelerini, Yi-
v Ödüllü bir müzikal: ‘Alice’
aynı sahnede
yum “Beste-
ğit Sertdemir sahneye uyar-
cilik, Fikir İn-
ladı ve yönetti. Terk edil- ewis Carroll’un yazdığı ve bu- müzikal yeniden sahnede. Serenay
ireysel olarak kendi çaldıkları gruplarda,
sanı ve Müzik L
miş bir demiryolu istasyonun- güne kadar 174 dile çevrilen Sarıkaya, Ezgi Mola, Enis Arıkan,
B yıllarca caz, rock ve bluesun sınırlarının
Eğitimciliği Boyutlarıyla Muammer
da, seyyar hikâye satıcılığı yapan üç kişinin “Alice Harikalar Diyarında”, Ser- Şükrü Özyıldız, İbrahim Selim ve
ötesine geçen müziklere imza atan iki usta
Sun” başlığıyla 22-24 Mart’ta Ha-
hikâyesini dinlediğimiz oyun, 21 Mart Pazar- dar Biliş’in yönetmenliği ve Bey- Merve Dizdar başrolleri paylaştığı
isim Robben Ford ve Bill Evans, 14 Mart Pa-
cettepe Üniversitesi Ankara Devlet
tesi saat 20:00’de Eskişehir Zübeyde Hanım han Murphy’nin koreografisi ile müzikal, 13 Mart Pazar günü saat:
zartesi saat 20.00’de CRR sahnesi’nde İstan-
Konservatuvarı’nda düzenlenecek.
Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. ilk kez 2019’da perde açan ödüllü 19.00’da Zorlu PSM’de.
bullu müzikseverler ile buluşacak.
raen er
ıç şa
ro
en erek
erra