Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 ŞUBAT 2021 7 OKUDUKLARIM İZLEDİKLERİM DÜŞÜNDÜKLERİM ATAOL BEHRAMOĞLU 4 mutsuz aşk şiiri ‘Mutlu aşk yoktur’ Son Karşılaşmanın Şarkısı Anna Ahmatova (18881966) BAumzadabnirbdiür şetlekyaülbrüimyoirsıgkiıbşityırdıiymor;du sanki SÇaıkğaerlıipmsionleelldimiveengiinyidim BO“ABiyktmseçanaeiatzmoğtpaülueçklöetaolnr.p.mı”nuedaüzirçygaetisabfınınisgedılyeaddlnadidisblıoearnsbbaaamhnaaakrlar “UDÖAçellüaddrriamıü,tmıklkdö.i.ıtm“üÖBylbüeaenrznügd.mı.meÜ,sbzaegelndünianndtlüteeımböse.ey.vnlegiy.i.li.im”..”.. SDYMoaönutnamkükaploarbdrş,ıialrkasaıkşnymeıızntasdnıpazıe,hnnsaacşaerbırraekbksıitsirınımyıdşdıekıkablaruapnalrıklıyeovred;u... Türkçesi: Ataol Behramoğlu GÖLGELER obYBGirDiakraielribedncrgilaerıaiözn,ldmelbvegrgeibieirenkandceeiiePeyrnglcdkaei,öaecenyaln,ekıgoyygaeaagoöY.rtkö.rraz.atlYüuanagvaylr,eaoolksbnyrriaeıauovszynımevanvzbbe(dg1iibayrrö8iübrrbk7izüuapr8nlydeeeütrır1kündzir9lne.eea.1irün4iznı)neir.inde. KCBFBUaaoıirzsnrşşaıullşıtıdnemkaayaarşışvrzıuylşuaazıorlyararafnlbraa,ımaknryşaüıablştazekbrelyakıniünrrigb,zşıeeıinanrl,elclededdıyyruioielrrnaknukuebyoankiornraokrblmlltaialuraşırlkmyreöloıra:ayirrnlllaıaee?crrıenb.iır.birlerine OYAGHFarnelaıanslcdyaıeılkaşzddaı,avermbaeşiiırkradyaiyoeekgalrriölckbcaaleeigrlkkeaeblg,araezaörnlu,kyllgdliaaaeovkşysaketaiamubrv,naeeaöalkynbkmabiüircieanrakğydbkaiaeilldrcmalbıareniikrşra.illnmaıeşrriıağb.ı.in.r.b..irlerine Türkçesi: Ataol Behramoğlu Flora Attila Jozsef (19051937) ŞBFGAGDSieamöreöinktzçvrdıdakgeçieetmiötiınlitkşikyiimıliybüikelmoi,yirrikrobçiou,çlirinynrşomuaeldbama,freankrdl,anıagenöhrtnöknazvdreöcyieeyünpekmntiecıüngrğiyirıyepcaiyloleüesyomlrımnairnukeuepedmzmmdbksaueanbainykyçukeGgaiynniudnüaçiülbilrbnangndeireirnıyımkymadi’eieyoınm.ıkdtaiolerrrinaehatlığıyla KYBVMNVÇaöeietğayüukkmslnnhiülıoalktnuanrsiüarşcoıaalesıgfsmı,,aileılgelvelıküesuş,toaıcmfnnğpıeneştaekruakşğame,yıdeğraçon,muaağömahlammzıstşukgıaualaühçinhmdçsrtaıtialkuanüçdaçhğlatasloteahaarpbsamçraasaaualkkıch,kuıtmtlaşaanauçr;tıshınaltddaıacknılma. rısnadnaa BSÇuior,cktuaökşytenanansaeıslvılgleeorrkgeukelrs,eineklilerikysestreoikyuncaklara Isıtan bir sevgiye; İşçi için bilincin Ve gözüpekliğin anlamı neyse YVBVAFoeeikklrbonıshluru,aaallusa!yıiynlaçYaigıtünkneçrıriçokezeonğlgkıcuiiklmsuir,iykuydsnloneeaal;rhsygııeenlörpagsiintemberruieişezkttneeolipöbyslyiurelemı.şıukn Türkçesi: Ataol Behramoğlu MUTLU AŞK YOKTUR MBPANHiauçreirttçıgalgğbuamüıirnracpiıüşpşakes,,raybnçyniaeeorslkogiaantlüucuLddçırarelo.sıüaudkbzveooilusğlüşlcilaAğluudrükrınin,ratdunıgia,nreogssgndöaıümelng(nyı1selnüıe8sk:irr9ıieb.7tğiurit.1thu9ağ8çu2tı)rmountluunlu. k. MSNÇSBöieuaiylyrratlleeehbusyasbiaıazşuz,şkrnkkaaalasraykkrokraaeıkirdrbtslseueaiırrrzrb.eitakçabhainnelledangmırzkiıey,teradtrunihkrtaiesglynomöandziterşyı.anaşaulkayşraaınnmmı.laarlaı,rı. MVTVYGeeeauküartorzlapnuaelaırllaianlbmaşrsiykır,bzıspkyaöeoukalvküaşrgtrrdgiulllıiaeirmbm.rridi,btraakiilnşamgınröbeıazemklynseaiirymzniüinnryöe,iaçrğgrdiiaenümçmğedürbekmesenensinömbiz.i.lze,ri: MBBKAViiuüağrrtkçlelüaüiuztsrgmıpyanieoeşirkknbçiiişcyanriiolrkibbtkkıibikttllueeierörynn.ğşüiairccrereeeknkpıgmliiöeşçerzmiyiynmeaabşnhizlilaalıegkryüıalnadntiıcöö.ıekşdımmeymıeunketcskau.yzaludkegke. rek. İMGVİkYHzeiöaumübzrttıylaısipurzarakaiaşnakıçlnaşmmsalkreaşıaanynkbyyioıaniaadktmnnıbtgruoieaabbrğyşş.uiuekkdnlgiymyreooavnakkşayektttuuaadynrrneoik.aknaaştsşulkakprnıyt.eodd.kaat..ur. Türkçesi: Orhan Suda Geçen ay yitirdiğimiz akademisyen, gazeteci Kayıhan Güven’e bir selam, bir gezinti ve bir dilek Hoca hep sokaklarda olacak GÜLER EMEKTAR M armara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bizim için okuldan çok hayat okuluna çeviren kıymetli hocamız, yol arkadaşımız, biricik dostumuz Kayıhan Güven’in elinden tutup Cağaloğlu’ndaki Cumhuriyet gazetesine getirdiği öğrencilerinden biri de bendim. Marmara İletişim Haber Ajansı (MİHA) ile başlayan Cumhuriyet Dergi maceramız, aynı çatı altında yanılmıyorsam 20 kuşak boyunca devam etti. İlk haberlerimizin, ilk röportajlarımızın, ilk heyecanlarımızın adresiydi Cumhuriyet Dergi. Yaz kış, bayram, tatil, akşam karanlığı demeden yazılarımızı diskete kaydeder, seçtiğimiz negatifleri, dia’ları beyaz bir A4 kâğıda yapıştırır yahut zarfa koyar Babıâli Yokuşu’nun yolunu tutardık. Kapıdaki güvenlik görevlilerinden başlardı selamlaşmalarımız; sonra sola dönüp sırasıyla Bilim Teknik ve Kitap eklerinin değerli yüzlerini, Eğitim Servisi’ndeki arkadaşlarımızı selamlamaya devam ederek derginin konuşlandığı köşeye varırdık. Spor Servisi’nin hareketliliği hemen yanı başımızda olur, onlarla da muhakkak tebessümlerimizi karşılıklı sunardık. Tüm bu selamlaşma merasimindeki tanışıklık duygusu, bize öğrenciliğimizi, acemiliğimizi, dışarıdan gelişimizi unutturur, kendimizi evimizde, bildiğimiz işi yapıyormuşuz gibi hissederdik. Bir yuvamız MİHA idiyse kuşkusuz ki ikinci yuvamız da İpek Çalışlar, Berat Günçıkan ve Aynur Çolak’ı her gördüğümüzde kucaklamak istediğimiz Cumhuriyet Dergi’ydi. Birlikte nice dersler yapıldı, mesailer bölüşüldü, yeni yıllar kutlandı, doğum günü sürprizleri hazırlandı, başarılara imza atıldı, sevinçler paylaşıldı, kaybedilen dostların yası tutuldu, bol bol hatıra fotoğrafları çekildi, dergide çıkan her röportaj arşivlerde özenle yerini aldı... Hepsinin hatırası bizimdir. Ve şimdi, seneler sonra Kayıhan Hoca’yı burada anmak, zor olduğu kadar tüm bunlardan ötürü çok da kıymetli... Ne mutlu ki editörümüz Hilal Köse, o yıllardan da Marmara İletişim’den de bir dostumuz yine... Anlatmak, ama nasıl? İyisi mi pandemiyi unutalım ve bir şubat gününde, sokaklarda hocamızın peşine takıldığımızda nelerle karşılaşırdık, onları birkaç adımda hatırlayalım. Bir ada: Burgazada Burgazada’nın Kayıhan Hoca’nın kişisel tarihinde özel bir yeri olduğu gibi her kuşaktan Miha’lıları senede en az bir kez Marta Koyu’na, Kalpazankaya’ya, Hristos Tepesi’ne taşımışlığı sebebiyle bizim için de yeri ayrıdır. Hocayla yapacağımız bir gezintide adanın Rumları, balıkları ve mezeleriyle ünlü Barba Yani, Sait Faik’in kahramanları da kolumuza girer, köpekler, kediler peşimize takılır. Ergün Pastanesi’nin milföy pastalarına Hristos Manastırı’na göz kulak olan Sivaslı ailenin ikram ettiği gelincik şerbeti eşlik eder. Şubat ayında mimozaları Burgaz’da ağaçta görmek paha biçilmezdir ya her ne kadar kıyamasak da bir demetini masamıza götürmekten de alıkoyamayız kendimizi... Bir semt: Beyoğlu Haberlerimizi arayıp bulduğumuz, hayata karıştığımız ve en çok anı biriktirdiğimiz yerdir Beyoğlu... Atıf Yılmaz Sokak’taki Havai Lostra Salonu’nda yahut bir arka sokağındaki Üçüncü Mevkii’de, Balık Pazarı’ndaki Reşat Balık’ta, Feridun Amca’lı Üç Yıldız’da, Aslıhan Pasajı’ndaki sahaflarda, Yapı Kredi kitapçısında ve sergi salonlarında, Pera Fotoğraflar: Kayıhan Güven Bir dilek: Paşabahçe K ayıhan Hoca’nın çok sevdiği, adını sanını, huyunu suyunu, hikâyesini bildiği Paşabahçe...Hocamız, öğrencileriyle seneler boyu vapurun izini sürmüş, kurtulsun diye haberlerini yapmıştı... İBB şimdi vapuru korumaya aldı. Paşabahçe yıl sonunda bir müze vapur olarak seferlerine başlayacak belki... Hocamızın tüm sevgisinin ve çabasının yakın tanığı İstanbullular olarak dileğimiz, Paşabahçe’de Kayıhan Güven’in bir köşesinin, hatırasının olmasıdır. Bu dilek, insanlara yerel yönetimlerin beceremediği kadar çok İstanbul sevgisi aşılayan ve bu şehirle arkadaş olmamızı sağlayan bir İstanbul âşığı için çok mudur ki? Paşabahçe Vapuru Müzesi’nde, Osman Hamdi Bey’in tabloları karşısında, Hazzo Pulo’daki çaycı Mustafa Amca’da veya kahveci Manda Batmaz’da, kiliselerde, pasajlarda, daha burada sayamayacağım pek çok köşesinde, esnafıyla, seyyar satıcısıyla muhabbetlerde Kayıhan Hoca’dan bir iz muhakkak vardır. Bugünden bakarsak onu bazen Ağa Camii’nin önünde Pala Şair’le sohbet ederken, bazen Narmanlı Yurdu’nun mor salkımlarını fotoğraflamaya çalışırken görmek bizim için şaşırtıcı olmayacaktır. Bir başka sefer Tünel’deki Alman Kitabevi’nden çıkarken karKayıhan Güven şılaşırız hocayla ya da Şimdi Kafe’de, Helvetia’da, Sofyalı’da bir şeyler atıştırırken ona eşlik ederiz ve elbette İmroz’un Yorgo’suna, Çiçek Pasajı’nın Madam Anahit’ine selamlarını iletiriz. Bir macera: Eminönü Kayıhan Hoca bazı zamanlar kendi tabiriyle “fotoğraf avına” çıkardı. İşte bunun adresi de genellikle Eminönü olur. Mideyi şenlendirmek için Kozluca Han’ın önündeki ciğerci, Hallaç Abdurrahman Sokak’taki Uludağ Kebapçısı, Mısır Çarşısı’ndaki Pandeli tek geçilir; Vakıflı’dan alınanlarsa eve götürülmek üzere çantaya atılır. Rüstempaşa Camii ve Valide Han avluları bir nefeslik mola duraklarıdır. Olmazsa olmaz iki fotoğraf durağı ise Kızılay Han’daki Kristal ve Sirkeci Hayyam Pasajı’ndaki Macro’dur. İlkine fotoğraflarını bastırmak, ikincisine ekipmanları için uğrar... İstanbul’daki, Türkiye’deki, dünyanın bir ucundaki adreslere yollayacağı güzel fotoğraflar için de istikamet Büyük Postane! Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, MİHA’nın efsaneleşmiş hocası Kayıhan Güven’i, bize veda edişinin ardından çok sevdiği İstanbul’da, sık sık uğradığı rotalarda izini sürerek selamlıyoruz. Bir anı: Haydarpaşa E efsane kar yağışlarından biri 2008 yılında olmuştu ve Kayıhan Hoca üşenmeden şehri turlayıp sonunda da bizi şaşırtan fotoğraflarla çıkagelmişti. Bir fotoğrafta Haydarpaşa Garı karlar altındaydı, hepimiz bir süre bakakalmıştık. Anlattığına göre, yoğun kar yağışıyla görünmez olan garın ana kapısı, helikopterlerle su sıkılarak anca açılmıştı. Biz de bu haberi yutmuştuk. Hocanın muzipliğini biliyorduk bilmesine de fotoğrafın Miniatürk’ten olacağını düşünememiştik... Dediği gibi fotoğraflar da bazen yanıltır... Haydarpaşa Garı Bir çarşı: Kadıköy Çarşısı V apura atlayalım Kadıköy Çarşısı’na doğru... Kayıhan Hoca’yı şekerlemeci Cafer Erol’un kapısında bulabiliriz. Dükkânlar arasında gezinerek kim bilir kaçıncı kez aynı soruyu sormuştur: Sahi, Kadıköyü Çarşısı’nın bir ruhu var mı? Balıkçı tezgâhlarından birinde mevsim balıklarını kıskançlıkla izliyor, satıcıyla tarif yarışına giriyor da olabilir... Bir imkânını bulsa kapar bir kilo hamsiyi, oracıkta pişirir ve mideye indirir. Balık üstü tatlı için Baylan Pastanesi... Şimdi kup griye ile bir başka İstanbul’a dalma vaktidir.