22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 26 TEMMUZ PAZAR Altun’la İnkılâp Yayınları etiketiyle çıkan kitabını ve tabii ki Türkiye meselelerini konuştuk Yasayı beklerken Hayvanları koruma polisleri İ çişleri Bakanlığı, doğa, çevre tahribatı, hayvan hakları ihlalleri ve hayvan haklarının korunması amacıyla emniyet ve jandarma bün yesinde Çevre, Doğa ve Hayvanları Ko ruma Şube Müdürlüğü ekipleri oluştur du. 81 ilde göreve başlayan bu ekipler, 5199 sayılı kanun çerçevesince müPATI GÜNLÜKLERI dahalede bulunabi lecek. Ne yazık ki, 5199 sayılı hay vanları koruma ka nunu, Türk Ceza Kanunu’na değil, kabahatler kanu nuna dahil. Ceza lar yetersiz, caydı DEN IZ YAVAŞOĞULLARI rıcı değil. Bu noktada değişen bir cdenizy@gmail.com şey yok, ancak her halükarda, hayvan hakları konusun da, emniyete bağlı özel bir ekibin saha da olması çok iyi bir gelişme. Hayvan lara olduğu kadar, hayvanseverlere de şiddet artışta. Özellikle de, semt, mahalle besleme lerinde çok fazla sorun yaşanıyor. 5199 sayılı kanunda “sokak hayvanlarının beslenmesi engellenemez” ibaresi yer alsa da saldırıların önü alınamıyor. İHBAR HATTI 155 VE 156 En çok, kadın gönüllüler hedefte. Artık bu gibi durumlarda, hayvanları koruma polislerine ihbarda bulunmak mümkün. Hayvan koruma polisleri ile gönüllülerden ve dernek üyelerinden olumlu görüşler geliyor... Şimdilik, bu şubede 260 personel var. İstanbul, İzmir ve Ankara’da personel sayısı, diğer illere oranla yüksek. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanı Levent Tuncer, özel eğitimden geçen 260 kişilik personelin çoğunun, veterinerlik fakültesi mezunlarından seçildiğini söylüyor. Ekiplere ait araçlar da, şubenin görevine uygun tasarlanmış. Arabaların arkalarında, hayvanları taşıyabilmek amacıyla kafesler yer alıyor. Şehir içinde 155, kırsalda ise 156’yı arayarak Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma ekiplerine ulaşabilirsiniz. ‘HAYDİ’ HAZIRLIK AŞAMASINDA Bir de Hayvan Durum İzleme “HAYDİ” adlı bir aplikasyon yaratılıyor. Uygulama şu an yazılım aşamasında, en kısa sürede hizmete geçeceği söyleniyor. Bu uygulama yine Asayiş Daire Başkanlığı bünyesinde kurulan, Kadın Destek Uygulaması (KADES) ile aynı mantıkta. 155156’yı aramanın yanı sıra, Google Play Store’dan indirilecek “HAYDİ” üzerinden de çevre, doğa ve hayvanlarla alakalı olumsuzluklar ihbar edilebilecek. Mücadeleye devam EMRAH KOLUKISA Altun, “Bazı kadınlar şiddeti, ayrımcılığı daha fazla yaşıyor; fiziksel engel, etnik köken, yaş, din, eğitim seviyesi, cinsiyet kimliği gibi birçok faktör kadınların konumunu daha da zorlaştırıyor. Kadınların tek tip olmadığını bilmek ve her biricik kadının biricik hikâyesiyle mücadeleyi büyütmek önemli” diyor. Avukat Feyza Altun, teşbihte hata olmasın, sırtında hedef tahtasıyla dolaşanlardan adeta. En son Berna Laçin, Canan Kaftancıoğlu ve Nevşin Mengü ile birlikte adı sosyal medyada dolaşan bir tecavüz listesinde yer aldı. Muhalif kimliği sebebiyle türlü odakların saldırılarına maruz kalıyor. Mesleği sebebiyle memleketteki kadına yönelik şiddetin de ilk elden tanıklarından. Altun’un bu tanıklıklardan yola çıkarak yazdığı ilk romanı “Sınırda Üç Kadın” geçenlerde okurla buluştu. Altun’la kitabı vesilesiyle söyleştik. u Daha önce de kitaplarınız olmuştu ama bu sefer bir romanla çıktınız okurların karşısına. Neden roman, onu merak ediyorum. Ne kadar başarılı olduğumu bilemiyorum, aslında önceki kitaplarımda da kısa öyküler vardı, her zaman deneme yazmışımdır. u Gerçek olaylardan esinlendiğinizi vurgulamışsınız romanın hemen girişinde. Burada anlattığınız olayların roman formunda okura sunulması nasıl bir fark yatacak size göre? İnsanlar bazen gördükleri okudukları şeylerin münferit olduğunu düşünüyor. Kurgudur deyip geçiyorlar. Ben istedim ki bu tür olayların münferit olmadığı görülsün. Her zaman, her yerde bazen kapı komşumuzda bazen çocuğumuzun okul arkadaşının evinde, bazen her gün gördüğümüz insanların evinde yaşanıyor bu olaylar. uRomanda teşekkür ettiğiniz küçük kız? Kendi küçüklüğüm. Çok teşekkürü hak eden bir çocuk benim küçüklüğüm. u “Alice Harikalar Diyarı”na çok fazla atıf var romanda. Ne ifade ediyor Alice? Biliyorsunuz Alice’in neden yazıldığı konusunda birçok iddia var. Borderline kişilik bozukluğunun anlatıldığına dair çok şey okudum. Alice’teki karakterlerle kitabımdaki karakterleri benzeştiriyorum. Dengesizlikler, duygusal şiddet, baskı, öfke... DERINDEN ETKILENDIM u Edebiyat denince başka hangi eserler ve yazarlar var sizi etkileyen? Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Yusuf Atılgan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu okuyarak büyüdüm. Kemal Tahir, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Adalet Ağaoğlu... Nefessiz okurdum. Kendimi bu yazarların kitaplarında kaybederdim. Son zamanlarda hayatımı şekillendiren kitap ise Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” oldu. Derinden etkilendim. Bana önemli kararlar aldırdı. Ece Temelkuran’ı çok seviyorum, hani gazetenin köşesini çiziktirse saklar okurum. u Türkiye sizi bebeğinizle duruşmaya girdiğinizde tanıdı desek çok yanlış olmaz herhalde. Neydi o günün hikâyesi? Neden kucağınızda küçük bebeğinizle girdiniz duruşmaya? O gün duruşmam vardı, davacı vekiliydim, iki kez mazeret sunmuştum, bakıcım yoktu, annem çalışıyordu ve ben duruşmaya gitmek zorundaydım. Neyse, oğlanı göğsüme sarıp gittim. Duruşmaya girdim çıktım ve bir fotoğraf çekip Instagram hesabıma koydum, tabii altına politik bir metin yazdım. Sonra olay gelişti, ben meclisi ziyaret ettim. O fotoğrafı koyarken Başsavcı kesin görür belki emzirme odası yapar diye düşünüyordum ama bütün ülkeye ve hatta başka ülkelere kadar konu yayıldı. Anlaşılan o ki çocuk bakımı tüm ülkelerde hâlâ çö zülememiş ve annelerin zorunluluğunda görülen ve kadınların işi bırakmasına sebep olan bir durum. Kadınlar çocuk doğurduklarında ya çocuklarından ya işlerinden vazgeçmek zorunda olmamalı. u Birçok davada kadınların yaşadıklarıyla bizzat yüz yüze geldiniz. Gözlemlerinize göre kadınların en önemli sorunları neler? İşsizlik, yoksulluk. Çünkü ekonomik gücü olan kadınlar şiddete katlanmıyor. Çalışmayan, çalışamayan kadınlar ise ev içinde kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyor maalesef çünkü nereye gideceklerini, ne yapabileceklerini bilmiyorlar. u Barolarla ilgili getirilmek istenen yeni düzenlemeye ne diyorsunuz? Bu durum kadınları ilgilendiren davaları nasıl etkiler? Kabul edilebilecek bir iş değil. AKP kazanamadığı kurumları bölerek işleyişini, bütünlüğünü parçalıyor. Şimdi oluşturulacak baroların kadın hareketine bakışıyla ilgili olarak davaların takip şekli değişebilir. Muhafazakâr bir baro aynı İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran bağnaz zihinler gibi kadının dert çekip evde oturup çocuk büyütmesini ister ve onaylarsa o davalar bugünkü gibi takip edilmeyebilir. INSAN OLMAYA ÇALIŞIYORUM u Hakkınızda o paylaşımı yapan şahıs hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? Berna Laçin’in şikâyetinde takipsizlik verildi. Benim dosyamda şu an gelişme yok. Onlar da itiraz etti zaten. u Twitter profilinize ilk önce “İnsan” maddesini eklemişsiniz. Bunu yazarken ne düşünüyordunuz? Ali Şeriati’nin çok güzel bir açıklaması var; bazıları beşerdir, yer içer yürür konuşur ama insan olmanın erdemlerinden mahrumdur... Ben insan olmaya çalışıyorum. Anlamaya, öğrenmeye, hissetmeye, duygudaşlık kurmaya çalışıyorum. Feyza Altun O LISTEDE ADINI GÖRÜNCE HISSETTIĞI “Öfke. Aşırı bir öfke. Hâlâ hissediyorum. Bu insanlar bir karışıklıkta kimlere neler yapacaklarını planlıyor. Arınma Gecesi diye bir film vardı, bana o filmi hatırlatıyor. Yılda bir gün 12 saat suç işlemek serbest... İnsanın yüreği daralıyor izlerken. Ben ne cemaat bilirim, ne tarikat, ne ihale... Böyle çıkar ilişkilerinin dibine batanlar, bir karışıklıkta bize zarar vermeyi planlıyor. Zavallılık.” ATATÜRK’ÜN AÇTIĞI YOLDAN BUGÜNE BAKIŞ “Atatürk’ün bu ülkede var etmeye çalıştığı hangi değerin kıymeti bilindi ki? İslamcılar ezelden beri nefret ediyorlar Atatürk’ten, laiklikten, moderniteden. Biz de şurada hata yaptık, laiklik diyerek başka yaşam alanlarına izin vermedik, baskı siyasal İslamın yükselişine neden oldu diye düşünüyorum. Dinin devlette, eğitimde, hukukta referansı olmadan ortak bir yaşam kurabilmeliydik.” BU SORUNLARI BIR GÜN AŞABILECEK MIYIZ? “Umutsuzluk serpmek istemem kimsenin yüreğine ama siyasal İslam var olduğu sürece hayır. Siyasal İslam cehaletten, boyun eğmeden, biattan, baskıdan beslendiği için bir iktidar biçimi olan şiddet devam edecektir. Ama tabii özgürlüğüne düşkün, baskıya gelemeyen müthiş bir nesil geliyor, orada ümitlerim yeşeriyor. Yolumuz var ama daha. Mücadeleye devam...” rin şiddetine maruz kalmış milyonlar Bİ DÜNYA İNSAN Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden haberi olmayanlara öneririm ca çocuk var dünyamızda bugün bile. “Çocuk işçi”, “çocuk asker”, “ço Doktorun çizdiklerine bir bakın cuk militan” “çocuk gelin”. Ne soysuz tanımlamalar. En alçakça olanı haz endüstrisinde “kullanılan” çocuk lar. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Cenap Şahabettin’indir denir “tıbbiyeden ara sıra doktor da çıkar” vecizesi için. Politika yapan Osmanlı aydınları arasında asıl mesleği doktorluk olanların çokluğundur tabii bunu Şahabettin’e söyleten. Hoş bir şakadır elbette. Kaldı ki hem mesleğini hem de her neyle ilgileniyorsa onu başarıyla sürdüren nice doktor var. Prof. Dr. Halis Dokgöz bunlardan biri. Çok ama çok usta bir karikatürist aynı zamanda. Sağ olsun bizi, o muhteşem çizgilerinden mahrum bırakmıyor. Sosyal medyada yayımladığı karikatürlerini görmeli, karikatür albümlerini edinmelisiniz. Konuyu bilenler ne derler bilemem ama karikatür çizen doktorlarımızın sayısı sanırım çok değil, yanılmıyorsam. En tanınmış doktor karikatürist olarak ben de birçok kişi gibi Altay Martı’yı bilirim. Çok ama çok genç kaybettik onu maalesef. KONU TATSIZ, ÇİZGİLER GÜZEL Zor iş çizerlik. Bir iki çizgiyle anlatılmak istene Çocuk Hakları Sözleşmesi” albümü çıktı.[1] Keyifle çevirdim sayfalarını. Ama konu pek keyifli değil tabii. Tüm dünyada 1990’da yürürlüğe giren, 196 ülkenin imzaladığı bu sözleşmenin gerekleri ne kadar yerine getiriliyor, tartışmalı bir konu. Türkiye 1995’te imzaladı bu sözleşmeyi. ABD’nin ise söz lar bu maddelerden haberdar olmalı. Çocuklarının “sosyal bir varlık” olduğunu, anne babalarından bağımsız olarak hakları bulunduğunu bilmeleri açısından yararlı olur bu. Ayrıca sadece kendi çocuklarından sorumlu değil aileler, dolayısıyla, bu hakları bilmekle, meyenlere müdahale şansları da olur. “Çocuktur 1990’da ortaya çıkması çok geç ka MUSTAFA K. ERDEMOL lınmış bir girişim değil mi? Richard Lewinshon’ın, Cinsi Âdetler Tarihi kitabından bir alıntı size: “Açlık, aileleri bir tek çocukla kalmaya mahkum bilne ediyordu. Başka bir çocuğa gebe kalındı mı, çocuğun doğmasını önlemek için elden gelen şey esirgenmi hakkı olacak?” kadar yanlış bir soru olabilir mi? yordu. Bununla birlikte, her şeye rağmen çocuk do ğar da erkek olursa, anne baba öteki Yunan şehirleri YILLAR SONRA GELEN “HAKLAR” Çocuk sevmeyen var mıdır? Homeros’un İlyada’sında Truvalılar çok çocuklu oldukları için övülürler. Çok çocuklu olmakla neden övünülür ki? II. Ramses’in yüz altmış çocuğu olduğu söylenir. Hayatları nasıldı bu çocukların bilemiyoruz tabii. Çocuklar çok da mutlu yaşamış değiller geçmişte. İngiltere’de “çocuk” lafı bile kullanılmazdı. Ağır işlerde çalıştırılan çocuklardan “küçük işçiler” diye söz edilirdi. On sekizinci yüzyıl İngilteresi bir fela nin çoğundaki gibi çocuğu büyütmekte veya açık havaya bırakmakta ya da istedikleri gibi öldürmekte serbest değillerdi. Kuramsal bakımdan çocuk devletindi. Baba yeni doğan çocuğu bir sağlık kuruluna götürmek zorundaydı, bu kurul, çocuğun büyüyüp de, iyi bir asker yetişebilip yetişemeyeceğini kontrol ederdi. İyi bulduysa, devlet alırdı üstüne çocuğun bakımını sıhhi durumu iyi görülmezse Taygetus Boğazı’ndaki bebek mezarlığına atılırdı”. Yani çocuk tarihi son derece tatsız. O nedenle ketti. Çok sayıda anne babanın, çocuklarını Thames Dokgöz’ün albümüne dikkatle bakmak lazım. Neş ni verebilmek her babayiğidin harcı değil. Profesör leşmede imzası yok. Irmağı’na attıklarını anlatan kitaplar vardır. Büyük terle, tarama ucunu aynı başarıyla kullanan biri ola Dokgöz, ruhu amatördür kuşku yok ama gerçekten Dokgöz, sözleşmenin 54 maddesi için ayrı ayrı Rönesans tarihçisi Jacob Burkchardt’ın “İtalya’da rak bize bu sözleşmeyi anımsattığı için doktora te profesyonel bir çizer. Aralarında efsanevi Gırgır’ın karikatürler çizmiş. Çoğumuzun haberdar olmadığı Rönesans Kültürü” adlı o harika kitabında Gilles de şekkür borçluyuz. da bulunduğu çok sayıda dergide çizgileri yayınla mız maddeler bunlar. Haliyle çizgiyle desteklendiği Retz diye birinden söz edilir. Cinlere sayıları bine [1] Karikatürlerle Çocuk Hakları Sözleşmesi – Prof. Dr. Halis nan güçlü bir karikatürist. En son “Karikatürlerle için kitap algıyı görsellikle de sağlıyor. Anne baba varan çocuk kurban etmiş bir manyaktı. Büyükle Dokgöz, Akademisyen Kitabevi, Ankara, 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle