Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 5 NİSAN 2020 Büyük bir aileyle tanışma Dimitri’nin Müzesine yolculuk... T üm dünyaya yayılan ve milyonlarca insanı eve kapatan koronavirüs salgını, kültür sanat etkinliklerinin de online mecralara taşınmasına sebep oldu. Her ne kadar etkinlik mekânları, müze le büyüklerinin sahip olduğu iyi hafıza, konuşmayı ve anlatmayı çok seviyor olmaları; aile içinde hep var olan sözlü anlatım kültürü: “Bu anılar hep korundu. Fakat bu söz ler, sergi salonları faaliyetlerini durdurmak lü anlatım içerisinde şöyle bir eksiklik var zorunda kalmış olsalar da yeni medyanın dı; tarihsel detay yoktu. Mesela, ‘Büyük imkânları sayesinde sanatseverlerle buluşma dedemiz ikinci defa askerdeyken’ denildi nın yollarını arıyorlar. ğinde bunun ‘Yirmi Kur’a İhtiyatlar Olayı’ 2mi3museum isimli web sitesi ise salgın olduğundan; ‘Büyük Savaş’ta Almanlara dan çok daha önce online mecrada varlığı esir düştü denildiğinde ‘İkinci Dünya Sa nı sürdürmeye başlamış sanal bir aile müzesi. vaşı’ olduğu bahsedilmiyordu. Ortaköy’de İçerisinde 1800’lü yıllardan beri Türkiye’de Alman Koch’un bahçesinin büyüklüğün yaşayan; eski fotoğrafları, koleksiyonla den ve içerisindeki av köşkünden bahsedil rı, oyuncakları ve aile yadigârları ile birlikte diğinde böyle bir bahçenin bugün bilinme Rum, Ermeni ve İtalyan asıllı bir ailenin tari Dimitri Vafiadis mesi beni şaşırtıyordu... Sürekli, ne zaman hi yer alıyor. ve neden diye sorarak bu anlatı Ailesinin tarihini paylaşıma açan Di mitri (Vafiadis) Daravanoğlu, araştırmacı lar ve meraklıları için arşiv niteliği taşıyan 2mi3museum’u, Cumhuriyet Pazar’a anlattı. “Çocukluğumdan bu yana, Yunan mito lojisi, antik Yunan tarihi ve aile içerisin de bir peri masalı gibi anlatılan hikayeler le büyüdüm. Tarihe olan ilgim muhteme len bu nedenledir” diyor Dimitri Vafiadis 2mi3museum’u kurma hikâyesini anlatırken. Web sitesinin ismi de Dimitri Bey’in is AYÇA HAN minden geliyor. Kimya dersinde, Latin ce sayılar anlatılırken, 2 sayısının “di” ve 3 sayısının “tri” olduğunu öğreniyor. Princess Leila ve Buradan doğuyor 2mi3museum; yani Wicket The Ewok Dimitri’nin Müzesi... Peki Dimitri’nin Müzesi’nde yolculu ğa çıktığınızda, hayatlarına tanıklık ede ceğiniz üç farklı milletin, tek bir ailede buluşma hikâyesi nasıl başlıyor? Dimit ri Bey’in baba tarafı, yani Rum Vafiadis ailesi, 1880’li yıllarda Sakız Adası’ndan İstanbul’a geldiklerinde, farklı milletler den eşler ile evleniyor. Büyükdedesi Hur muzios Vafiadis, Ashen isminde bir Ermeni kadınla, onların tek oğlu Aleko Bey, Cusepina isminde bir İtalyan kadınla ve Dimitri Bey’in babası Stavro Bey ise aslen Imbroslu (Gökçeada) olan ama İstanbul doğumlu, Rum Teodora Hanım ile evleniyor. Bu evlilikler ile hiçbir eşin kültürünü kaybetmediğini, tam tersine koruyarak bugünlere ulaştırdıklarını söyleyen Dimitri Bey ise ken Dimitri Bey ve ailesinin 2002 yılında biriktirmeye başladığı Star Wars koleksiyonu, koleksiyonun star wars3.75 isimli bir Instagram hesabı da var. dini Rum olarak tanımlıyor. Aslında emüze temel olarak, Vafiadis Sanzoni ve Koulurgioti ailelerinin üzerine kurulmuş olsa da, yedi farklı soyadından bahseden Dimitri Bey, müzeyi kurmaktaki esas niyetini şu sözlerle anlatıyor: “Bu üç temel ailenin ya HaCnhSeowlobavceca nı sıra, bu isimlerle temas halinde ol muş, hayatının bir kısmını onlarla pay laşmış ailelere de ulaşmayı ve müzenin kapsamını genişletmeyi amaçladım. Bu nu yaparken de ailelerin illa Rum, Er meni, İtalyan olmasına gerek yok. 2mi3museum projesi kapsamındaki aileleri ele alırken, sadece baba taraflarını değil, anne taraflarını da inceliyorum. Dolayısıyla kapsamdaki soyisimler de artıyor. Temelde geçen bu üç aileyi aynı mecrada görmenizin sebebi, birbirleriyle evlilik yoluyla bağ kurmalarıdır. Vafiadis ailesi, Sakız Adası’ndan İstanbul’a gelmiş, Karantina günlerinde zaman ve mekânda yolculuk: Türkiye, Yunanistan, İtalya’ya lanları bir belgeye, kaynağa dayandırmak istiyordum. 2mi3museum kapsamında anlattığım hikâyeleri de, sözlü anıların ardındaki gerçekleri ortaya çıkarıp paylaşıyorum. 1927 tarihli Ortaköy Pervititch Haritaları’nda Alman Koch’un bahçesini, ‘Jardins de l’Horticulteur M. Koch’ ismiyle bulduğum günkü sevincim kelimelere sığmaz.” Sanzoni ailesi Palermo’dan Karaağaç’a ve Koulurgioti ailesi Samothrake’den Imbros’a gelmiş ve bu üç aile en nihayetinde İstanbul’da buluşmuş.” yayılmış geniş bir ailenin yüz yıllık öyküsü, Dimitri’nin BIRBIRINI BULMAK... Dimitri Bey projesini hayata geçirdikten sonra, daha önce hiç tanışmadığı, anne ve baba tarafından üçüncü dereceden beş KUTULARDAN ÇIKTI Dimitri Bey ve ailesi, ellerindeki materyalleri dijitale ak Online Müzesi’nde. kuzenini bulma hikâyesini anlatıyor: “Büyükdedem Hurmuzios Vafiadis, kendisiyle beraber tarmadan önce de uzun bir ça dokuz kardeş. Ve maalesef kar ba sarf ediyor. Belgeleri üç yıl boyun deşler belirli olaylar neticesinde dağılmışlar. ca toplamış ve arşivlemiş. İlk başta aile Onların çocukları birbirini tanısa da, torun için toplamış arşivini. Sonra da anlatılan ları birbirinden kopmuş, torunlarının çocuk sözlü hikâyelerin başka insanların çalış larının ise birbirinden haberi yok. malarına kaynak olabileceğini düşünmüş: Projenin başlaması ile birbirimizi daha “Paylaşıma açabilirsem kaybolmak üze kolay bulduk. Belki de birbirimizi bulmak re olan bir kültürü de örneklerle yaşatabile isedik ve proje buna vesile oldu. Bu buluş ceğimi düşündüm. Bu doğrultuda proje için maların güzel yanlarından biri, her akraba amaçlarımı netleştirerek faaliyete geçme ka nın yepyeni bilgilerle ve tabii ki fotoğraflar rarı aldım. Ve insanlarla tamamen ücretsiz la geliyor olması. Müze böylelikle daha da paylaşım yapabileceğim bir mecra aradım. genişliyor. En güzel buluşmalardan bir tane 2018 yılında “2mi3museum” adıyla bir si, anne tarafımdan kuzenimle oldu. Instagram profili oluşturdum ve hemen Anne tarafımdan büyükdedemin babası ardından “2mi3museum.com” isimli nın fotoğrafını paylaşmıştım. İşin garip ya web sayfasını kurdum.” ni, bende fotoğraf var ama adamın ismi yok. Instagram üzerinden ilgili etiketlerle ve kı ALMAN KOCH’UN BAHÇESI saca hikâye ile fotoğrafı paylaştım. Ertesi Sanal müzede “Ailemiz ve Tari gün aldığım bir yorumla çok şaşırmış ve çok hi Olaylar” başlıklı bir bölüm yer alı sevinmiştim. Yorumu yapan, bu fotoğraftaki yor. Bu kısımda Vafiadis, Sanzoni ve adamın torunu ve işin garip yanı o da ismini Koulurgioti ailelerinin tanık olduğu ta biliyor ama dedesinin fotoğrafını hiç görme rihi olayları kronolojik bir sırayla in miş. Tabii hemen birbirimizi aradık, konuş celemek mümkün. Dimitri Bey’e gö tuk ailedeki herkese haber verdik. Gerçek re müze projesinin en büyük şansı, ai ten çok güzel bir duyguydu.” Dimitri Bey’in büyükdedesi Hurmuzios Vafiadis, eşi Ashen Hanım ve çocukları Aleko (1930) 1930’lar Aleko Vafiadis M.Koch’un bahçesinde. ZAMANDA GEZINTI Hiç tanımadığınız insanların yaşam hikâyelerine tanıklık etmek; aile yadigârlarını, hatıralarını, Dimitri Bey’in eski para ve figür koleksiyonlarını; küçük kutulardan çıkmış siyah beyaz, sepya fotoğrafları görmek; insanlardan, birbirimizden mecburen uzak düştüğümüz bu karantina günlerinde güzel ve büyük bir aileyle tanışmak isterseniz: 2mi3museum.com sanal müzesinde zaman ve mekânda keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Kaybolan vicdan günlerinde sorular! ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Yalnız kalmanın iki türü vardır: İnsanlı yalnızlık, insansız yalnızlık! İç içe geçer bu durum. İçinde kök salan yalnızlığa çare bulmak için bıkmadan, inatla soru sormaya başlar kişi. Sorular tehlikelidir. Başkaldırmak için birinci yoldur. 1 K apana kısılmış gibi, soluk alamaz halde, pencereden görünen uzak dünyaya merakla ve hasretle baktığımız günler. “Yeniden yaşama dönebilecek miyiz?” diye düşündüğümüz, eski sıradan, mutlu saydığımız günlerin hayalinde geçirdiğimiz saatler! Sahi “dün”, günlük, olağan eylemlerimizi yaparken özgür müydük? Yoksa, elimizde olanın değerini, ancak yitirince kavradığımız için, pek matah olmayan o yakın zamanı özgürlük mü sanıyorduk? Elini cebine koyup, ıslık çalarak denize bakıp martılara simit atmak elbette özgürlüğün bir parçası; ancak sadece bu kadarıyla yetinir mi insan, kalan her ne varsa “kader” deyip geçebilir mi? İnsan bir kez düşünmeye koyuldu mu, bundan azına razı olmak mümkün müdür? Sahi, düşünmek sanıldığı kadar kolay mı? 2 Y alnız kalmanın iki türü vardır: İnsanlı yalnızlık, insansız yalnızlık! İç içe geçer bu durum. İçinde kök salan yalnızlığa çare bulmak için bıkmadan, inatla soru sormaya başlar kişi. Sorular tehlikelidir. Başkaldırmak için birinci yoldur. İnsan ilkin içindeki başkaldırı arzusunu fark eder, ardından bitmek tükenmek bilmeyen tutkuyla, susamış biçimde sormaya koyulur. İçinde tuttuğun soru tehlikeli değildir, ne zaman dile gelirse denge bozulur. Erdemli olma yolunu seçen kişi sorulara sarılır. “Anlamlı” bir yaşam sürmenin yolu soruları yüksek sesle sorma cesaretinden geçer, her tür yalnızlığın kapısı böylece aralanır. Sokrates: “Ben sizin için uyarıcı bir eleştirmenim. Sizi direşken kınama ve susturmaları ile harekete götüren, düşüncelerinizi durmadan mehenke vuran ve bildiğinizi sandı ğınız şeylerin gerçekte cahili olduğunuzu göstermeye uğraşan bir eleştirici. Her gün dinlediğimiz konuşmalarımda ortaya koyduğum sorunlar, tartışılması insanlık için en büyük iyilik olan konulardır. Böyle konularda mehenke vurulmayan bir hayat da yaşanmaya değmez” der. 3 Düşünürlerin temel mücadelesi insanlığı din adamlarının elinden kurtarmaktır. Hıristiyanlığın “özgür düşünce”yi masallarla tutsak ettiğini bilen Voltaire, geniş kitlelerin gönüllü boyun eğişi karşısında elbette öfkelenir. Hangi terazi ile tartacaktır kişi erdemli olma arzusunu? Masallarla, söylencelerle yaratılan Tanrı’dan merhamet mi dilenecektir, yoksa “özgür” olmanın kilidini açacak olan bilginin peşine mi düşecektir Bir kez düşünmeye başlayan kişi bundan vazgeçemez, unutamaz: Aklın yerle bir ettiği tüm inançlarla savaşmak zorundan kalır. Voltaire: “Cellatlar eliyle korunan ve her yanı alevli kütüklerle çevrilmiş bulunan saçma ve kanlı bir dini yeğlemek için insan kör olmalıdır; öyle bir din ki, onu ancak onun sayesinde etkinlik ve servet sahibi olanlar beğenir, dünyanın yalnız küçük bir bölümünde kabul edilmiş olan bu dini yalın ve evrensel bir dine yeğ tutmak için insanın kör olması gerekir” der. 4 T homan Paine Rights of Man (İnsan Hakları) adlı eserinde der ki: “Hoşgörü kavramı, hoşgörüsüzlüğün karşıtı değil, sahtesidir. Bunların ikisi Sokrates de istibdat biçimleridir. Biri, vicdan özgürlüğünü kendine sakladığını, ötekisi ise onu başkalarına da bağışladığını ileri sürmektedir” diye yazar. Birine, onu hoş gördüğünü söylemek/hissettirmek kibirli olmanın en belirgin göstergesidir. Var olan konumu her neyse; kalabalıktan gelen güçle kendini haklı saymak örneğin, bu kibri besler. Dilerse karşısındakini yerle bir edeceğinin göstergesidir hoşgörü. Bir saltanatın ifadesidir. Acıma duygusuyla eşdeğerdir, belki daha kötüdür. Birine: “Sen benimle eşit değilsin, ben senden üstünüm” demenin en kötücül yoludur. Birini hoşgördüğünü söyleyerek geniş kalabalıkları kendine hayran bırakan kişi, onları yönetmenin, egemen olmanın gereği ni yapmıştır. Her iktidar, güç sahibi ona hizmet ettiği müddetçe bir miktar hoşgörülü davranır, buna teşne kimseleri de bulur. Hoşgörüye boyun eğmek, teslimiyetin, tutsaklığın en korkunç halidir. Düşüncesinden emin, söylemekten çekinmeyen kişi, hoşgörü sahibinin yüzüne tükürmelidir! 5 B ir işe yaramak, sürekli fayda yaratmak kutsanır; kim koyar bu ölçüyü, ömrü, sürekli benzer eylemleri yineleyerek sürdüren insan için karantina günleri yepyeni bir olanak sağlar; o geç kalınmış soru gelir çalar kapısını: “Yaşamın anlamı nedir?” Sanılanın aksine birçoklarının yolu bu soruya düşmeden, yaşamı sonlanır. İnanmak, kabullenmek türü kolaycılıklara teslim olunca zaman çoğalır, ömür uzar gider. Ya özgürlük? Özgürlük sanısı ile, özgürlük arzusu, onu anlama çabası arasında derin uçurum vardır. Milton: “Bütün diğer özgürlüklerden önce, bana öğrenme, söylem, vicdan ve serbestçe tartışma özgürlüğünü verin” der. 6 Siyasal iktidarı elinde tutanlar, Tanrı’ya yaslanarak edindikleri gücü yitirmemek için, yeniden bir Tanrı inşasına gireceklerdir. Ancak erdemli yaşam sürülmeye değerdir. O halde “Tanrısız Vicdan”a gereksini mimiz var. Oysa “Vicdansız Tanrı” 7 Egünlerindeyiz. n büyük kaybı verdik, artık vicdan yok!