Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 29 MART 2020 Feng Shui, yaşadıklarımızın tesadüf olmadığını söylüyor 2020 yenilenme yılı Dünyayı baştan aşağı etkisi altına alan koronavirüs karşısında yaşanan çaresizlik, insanları materyalist ve pozitivist yaklaşımdan farklı inanç ve felsefeleri incelemeye itiyor. Son yıl larda takipçisi ve uygulayıcısı giderek artan Feng Shui felsefesi, günümüzdeki çaresiz konumumuz için bazı ce DEN IZ ÜLKÜTEKIN vaplar barındırıyor olabilir. Feng Shui Dünyası Kurucuları Ferda Ünsal ve Işıl G. Alfar ile 2020’nin getirdiklerini konuştuk. “2020, hayatın her u Feng Shui öğretisinden kısaca alanında bahseder misiniz? Feng Shui, beş bin yıllık geçmişiy le, doğanın insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası olduğundan yola çıka yeniliklere ‘merhaba’ diyeceğimiz rak bu varoluş özelliklerine uygun yaşam alanlarını düzenleme yöntemlerini içeren bir Çin öğretisidir. Sözlük ve yaşamın yeniden inşa anlamı Feng; rüzgâr ve Shui; su olan edilmesini bu öğreti, doğadaki evrensel yaşam enerjisi olarak adlandırılan Chi’nin bizimle daha dengeli, daha uyum deneyimlediğimiz lu akışını sağlar. Doğanın bir parçası olan insan, yaşadığı mekânda doğadaki dengeyi ve uyumu arar. Bu ka bir zaman olacak.” dim öğreti, insanın varoluş özellikle rine uygun yaşam alanlarını düzenle me, yerleştirme sanatıdır. Feng Shui öğretisi sayesinde daha sağlıklı yaşar, mutlu ilişkiler kurar, kendimizi geliştirir, kariyer beklentilerimize ulaşır ve kazancımızı artı rabiliriz. Chi’nin akışı ve kalitesi, aktifpa sif enerjilerin uyumu ve ateş, toprak, metal, su ve ağaç olarak adlandırılan 5 elementin dengesinin kurulmasıdır. Evrenin mikro bir modeli olan insanın ve yaşam alanının bere keti, huzuru, sağlığı bu elementlerin denge li akışıyla mümkün olabilir. 5 element, in sanların doğdukları yıl, ay, gün ve saat özel liklerine göre kişilik analizi yapılabilir, bes lenme, duygularımız ve gelecek konusunda da ipuçları verebilir. Hatta tarihsel döngüle re bakılarak ülkeleri, toplumları etkileyecek olan varsayımlar yapılabilir. Bu işin içinde, mekân yanında zamanın etkileri de önemli oluyor, çünkü 12 yılda bir gelen aynı seneler benzer olayları hayatımı za getiriyor, 60 yılda bir neredeyse tıpatıp aynı olaylar vuku buluyor. FARE YILININ GETIRDIKLERI Fare, her türlü ortamda, özellikle pis ortamlarda bile hayatta kalmayı başaran, virüs taşıyan ve bulaştıran bir canlı türü olmasından dolayı etkili olduğu yıllarda salgın hastalıkların yaşanması bir tesadüf olmuyor. Fare yılları geldiğinde, salgın hastalık beklentilerinin yükseldiği görülüyor ki, bu beklentiler tarihsel döngülerde karşımıza çıkıyor. Doğu felsefesi, 60 yıllık döngülerin çok önemli olduğunu ve benzer olayların tekrar ettiğini savunur. Metal Fare Yılları: 1900’de Amerika ve Afrika’da veba ve sarıhumma, 1960’ta HIV/ AIDS pandemisi, 2020’de koronovirüs salgını... Neden olarak, metal elementinin solunum yolları ve akciğerleri, yani nefes alma verme gibi hayati önem taşıyan organı temsil etmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. u Çin takvimine göre 2020 dünyaya ve Türkiye’ye neler getirecek? 25 Ocak’ta başlayan Çin Yeni Yılı, 11 Şubat 2021’e kadar devam edecek. Çin Zodyağı’nın ilk sıradaki burcu olan “Fare”, yeni başlangıçları işaret eder. 2019, döngünün son halkasını temsil eden “Domuz” burcuyla birlikte tamamlama, bitirme, yeni bir yola girmek için yeni yöntemlerin belirlenmesinin işaretiydi. Doğu kültüründe, her yeni gelen dönem, o yılın burcu olan hayvanın özellikleriyle kendini gösterir. Bunu belirleyen en önemli etken, yılın kişiliğindeki element yapısı ve yin/pasif ve yang/aktif özellikleridir. Fare yılı, tamamladığımız tüm döngüleri geride bırakarak, yeniliklere yer açmamız gereken yeni bir dönemdir. Ay Takvimi’ne göre, 4 Şubat bahar mevsiminin başlangıcıdır. Çin Yeni Yılı’nın baharın başlamasından önce bir tarihe denk gelmesine LapChun adı verilir. Bu özellik, “Fare yılının” büyüme enerjisiyle başladığını ve kaynaklarımızın verimli kullanılması gerektiğini gösterir. Yani, ekonomik duraklamadan çıkış için fırsatların ve yeniliklerin yaratılması için harekete geçme dönemidir. Fare, doğası gereği, her yönüyle hızlı, zeki, planlayan ve harekete geçen, akıllı, bir canlıdır. Şubat ayından bu yana, dünyada tüm olayların çok hızlı gelişmesi ve bizi şaşırtması hiç sürpriz değil. 2020, hayatın her alanında yeniliklere “merhaba” diyeceğimiz ve yaşamın yeniden inşa edilmesini deneyimleyebileceğimiz bir zaman dilimi olacak. Ferda Ünsal Işıl G. Alfar BU DÖNEMIN RUHSAL ETKISI İnsanların ruhsal durumu, tıpkı doğanın geçişleri gibi özellikler içerir. Duygularımızın mevsimlere göre değişmesi de diyebiliriz. Fare yılının metal ve su özelliği sonbahar mevsiminden kış dönemine geçişini, yani doğanın kendisini yenilemek amacıyla içine kapanması, dinlenmeye çekilmesidir. Serin, nemli ve soğuk hava etkili olur. Hem bizim hem de doğanın tatil, keyif, neşe döneminin bitmesidir. Hüzün, kaygı, insanlardan uzaklaşma, içe kapanma, depresyon gibi duygu dalganmaları yükselir. Dışa dönük aktiviteler azalır. Son iki yıldan bu yana, ateş elementinin az olmasından dolayı insanların tüketime yönelik eğilimleri düşüşe geçti. Çünkü güven duygusu azaldı, korku, üzüntü ve endişe duyguları yükseldi. Daha temkinli ve akılcı olma eğiliminin artmasından dolayı ekonomik daralma deneyimleniyor. K oronavirüs salgını sebebiyle birçok firma evden çalışma kararı aldı. Karantinaya alınma durumu ile birlikte evde daha fazla boş zaman geçiriyor olmamız bizleri her türlü atıştırmalık ve sağlıksız besinlerin tüketimine yönlendirebilir. Peki, bu süreci hem bağışıklığımızı düşürmeden hem de kilo artışı olmadan nasıl geçirmeli, nelere dikkat etmeliyiz? u Buradaki en önemli nokta, güçlü bir bağışıklığın her şeyden bol bol yemek anlamına gelmediğidir. Bağışıklığı artırmak çok yiyerek değil, sağlıklı beslenerek ve ideal kilo aralığında kalarak sağlanacaktır. Yeterli miktarda alışveriş yapın Karantina günlerinde beslenme MERVE SAATÇİ u Yeterli miktarda protein tükettiğinizden emin olun. Proteinler güçlü bir bağışıklık sistemi için önemlidir. Yağsız kırmızı/beyaz et, balık ve kurubaklagiller en iyi protein kaynakları arasındadır. Ancak protein içeren besinler de dozunda alınmazsa hareketsiz yaşam sonucunda kas yapımına değil, yağlanmaya sebep olabilir. Kilo ve boya göre değişiklik gösterse de günlük et/tavuk/balık tüketimi kadınlar için 90120 gram, erkekler için 150180 gram arası idealdir. Türk Kalp Vakfı Beslenme Uzmanı u Evinizde sağlıklı besinler olduğundan emin olun. Market alışverişi öncesi plan yapın ve bu listeye göre yeterli miktarda alışveriş yapın. Gereksiz yere stok yapmak piyasada sıkıntı yaratacak ve daha ciddi sorunlara yol açacaktır. Marketten aldığınız paketli ürünlerin ambalajlarını mutlaka silin. PROTEIN TÜKETIM I DOZUNDA OLMALI! u Karantina günlerinde makarna en çok tercih edilen besinlerden. Karbonhidrat içerdiği için tek başına tüketilmesi kan şekerinin hızlı yükselmesine ve kısa sürede acıkmaya sebep olabilir. Besleyici değeri yüksek olan ve tokluk hissi veren kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz. Ayrıca daha uzun süre tokluk sağlamak için makarnanızı yoğurtlu, peynirli, tonbalıklı, tavuklu veya kıymalı tüketebilirsiniz. u Yine kabızlığın önüne geçmek ve ba u Alışveriş listenizde sağlıklı ve bağışıklı ğışıklığınızı artırmak için günde 12 ğınızı güçlendirecek besinlerden olan porsiyon yoğurt veya kefir gibi ba yumurta, kapalı yoğurt, kapalı pey ğırsak floranızı düzenlemeye yar nir, paketli ekmek, kepekli makarna, dımcı probiyotik besinleri tüket bulgur, kurubaklagil, paketli kuru meye özen gösterin. meyve, esmer pirinç, yulaf ezmesi, donmuş sebzeler, maden suyu gibi besinlere yer verebilirsiniz. u Evde kalmanın en büyük dezavantajı, hareketsiz kalmaktır. Evde yapabileceğiniz egzersizleri u Evde bilgisayar karşısında çalışırken bir şeyler atıştırma ihtiyacı duyabilirsiniz. Açlık ataklarını bastırmak için meyve ve çiğ kuruyemişler güzel alternatif olabilir. Ancak por araştırın, diyetiniz ve egzersiziniz arasında bir dengeyle yaşam tarzınızı daha sağlıklı hale getirebilirsiniz. Unutmayın, sağlıklı beslenmek yaşamın her döneminde önemli. siyon kontrolü sağlanmadığında bu besinler de tehlikelidir. 23 porsiyon meyve + 23 adet ceviz veya 1015 adet çiğ bademçiğ fındık günlük ide al porsiyon büyüklüğüne örnek verilebilir. u Evde geçirdiğiniz dönemde hareketsizliğe bağlı olarak kabızlık ve ödem gibi sağlık problemleriyle karşılaşabilirsiniz. Hem bu problemlerin önüne geçmek hem de iştah kontrolünü sağlamak için günde 2 litre su tüketmeye özen gösterin. Ayrıca elektrolit dengesini sağlamak için her gün 1 adet sade maden suyu içebilirsiniz. Bu günlerde özellikle sofralarda olmalı Kuru fasulye sevgisi VECDI SEVIĞ vecdi.sevig@gmail.com Safiye Ayla’nın 1950’li yıllardan anımsadığı kokuya son günlerde daha sık rastlıyoruz. Ünlü sanatçı, 1969 yılının mart ayında gazeteci Tanju Cılızoğlu’na, “içeriden gelen kuru fasulye kokuları” arasından geçerek gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın’ı görmek üzere Üsküdar Paşakapısı Cezaevi’nde görüş yerine nasıl gittiğini anlatmıştı. Yalçın, 1954 yılı eylül ayında dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e, “diktatörce bir yönetim kurmak ve anayasayı çiğnemek” eleştirisinde bulunduğu için cezalandırılmış ve sekseninci doğum gününü cezaevinde kutlamıştı. Virüs salgını nedeniyle evlerden yükselen kuru fasulye kokularına daha sık rastlanılır oldu. Tencereler kaynarken Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, “İki çeşit yemek bizim harcımız değil/Nemize yetmez kuru fasulye?” ya da Aziz Nesin’in, “Kuru fasulye yiyip şükret karnın doyunca /Bilmem ki bu gidişle ne olacak halimiz?/Onu da zor bulursun, çalış ömrün boyunca” dizelerini anımsayanlar oluyor mu bilinmez. KAVURMALISINI BILEN VAR MI? Tahsin Yücel’in, 1960 yılında yayımlanan ilk romanı Mutfak Çıkmazı’nda İlyas’ın anımsadığı üzerinden buğular çıkan, ortasında kocaman bir et parçası duran bol salçalı kuru fasulyenin talibi her zaman vardır. Fasulye alımında doğru karar vermiş olmak ve bir gece önceden ıslatmak damakta anımsanacak iz bırakmanın önkoşuludur. Haşlanıp süzüldükten sonra tereyağı, soğan ve salça ile kısık ateşte dostluk kurmasına izin verilen fasulyenin içine et, pastırma, acı biber, domates eklemek pişirenin tercihine kalmıştır. Selim İleri gibi piyazseverler için bu aşamaya gerek yoktur, onlar doğrudan piyaz malzemelerini hazırlamaya başlayabilirler. “Bana, yazı yazmaktan uyumaya vakit yok. Fakat bugün pilava ilave edilen kavurmalı fasulyenin hatırı için yarıda kalan şiirimi bile feda ederim” satırları, Kurtuluş Savaşı’nda eğitimine ara verip cepheye giden Cevat Kâzım (Tunç) Bey tarafından defterinin 3 Haziran 1920 günlü sayfasına not edilmişti. Kavurmalı kuru fasulyeyi anımsayan var mı? BÜLENT ECEVIT’IN EVLENME TEKLIFI Cevat Kâzım’ın başkomutanı da kuru fasulyeseverlerdendi. Yaptığı röportajlarıyla iz bırakan gazeteci Hikmet Feridun Es, ünlü Tokatlıyan Oteli’nin lokan tasında Mustafa Kemal’in yüz yıl önce Anadolu’ya hareketine birkaç gün kala şef garson Karabet Kaçar’a ısmarladığı kuru fasulyeli pilavın öyküsünü Akşam gazetesinde 1930 yılında yayımlamıştı. Gazeteci Orhan Koloğlu, “Ecevit ile CHP” kitabında Bülent Ecevit’in geçen aylarda aramızdan ayrılan Rahşan Hanım’a, 1944 yılında İstanbul’da “küçücük bir lokantada” yedikleri kuru fasulyepilavdan sonra evlenme teklifinde bulunduğunu yazmıştı. Bülent Ecevit’in son başbakanlığı döneminde, geç saatlerde biten bakanlar kurulu toplantılarında çalışma arkadaşlarına İspir fasulyesi ikram ettirdiği de bilinir. Özellikle domatesin lezzetinin zirve yaptığı zaman birkaç küçük biberin de katıldığı, tereyağı uygun miktarda, taze biber acılığı belli belirsiz damağa vuran, ete katılmamış ve dağılmadan lezzetini suyuna salan kuru fasulye, tadına erişilme olasılığı az yemeklerimizdendir.