22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 EYLÜL 2019 5 Fotoğraf: Kurtuluş ARI “İtalyan Katolik Rahibeler Okulu’nda okudum. Bize günde dört kere, sınıflara girerken dua ettirirlerdi. Kızlar, okuldaki kilisede imtihanları iyi geçsin diye mum yakarlardı. Ben gözümün gördüğüne, aklımın erdiğine inanırım. Materyalistim..” “Evlilik düşünmüyorum. Evlilik benim için kutsal. Evli olma duygusunu çok severim. Bana bunu teklif edenler de oldu. Hepsi de buna layık insanlardı. Ancak nedense istemedim. Özgür kalmak beni daha mutlu kılıyor gibi hissediyorum.” “Yılmaz Güney’in eşi olmak bende hiç baskı, kompleks yaratmadı. Ancak çevremde, tabii ki. Nereye gitsek, “Yılmaz Güney’in eşi” olarak anıldım. Bundan hep gurur duydum ama benim kendi başıma bir kişiliğim, bir mücadelem var.” Fatoş Güney ile hayata ve 35 yıl önce kaybettiği eşi Yılmaz Güney’e dair... “Duygularım karmaşık... Artık Türkiye’de Yılmaz Güney’in otosansürden kurtulmasını diliyorum...” Rahibe gibi yaşamadım Yılmaz Güney Türkiye’de bazı kesimler için mitleşmiş bir isim. Sinema alanındaki başarılarının yanında siyasi eğilimleriyle de çok konuşuldu. Güney’in filmleri, kadınlarla ve çocuklarıyla olan ilişkileri hâlâ tartışma konusu. Yarın ölümünün 35. yıldönümü olan ünlü sinemacının eşi Fatoş Güney ise artık mücadeleden yorulduğunu ve köşesine çekilmek istediğini söylüyor. Güney ile hem eşini hem de eşinin ölümünden sonraki hayatını konuştuk. u 35 yıl geçti. Hisleriniz nedir? Neler değişti, ya da değişmedi? En zor soruyla başladın. Buna cevap vermek zor. Duygularım da karmaşık. Artık Türkiye’de Yılmaz Güney’in otosansürden kurtulmasını diliyorum. 2014’te TRT’ye başvuruda bulunduk, olumlu dönüş yaptılar. Fakat filmler gösterilmedi. Bir de kopyası ortadan kaldırılan 114 film var. “Faili meçhul”, ama 12 Eylül cuntası tarafından yok edildiler. Geride 15 film kaldı. Kültür Bakanlığı bize bu konuda destek verdi. Umut, Bakanlık tarafından restore edildi, Sürü Groupama Sigorta tarafından. Seyithan ve Yol’u da biz restore ettik. Restorasyonu yapılmayan filmler için de destek bekliyoruz. Filmlerin gösterimi için de imza kampanyası başlatacağım. Kampanyayı kendi sitemizde başlatmayı düşünüyorum. u Cumhurbaşkanı’na da çağrıda bulunmuştunuz... Ama cevap alamadım. Bir de müze ve film projelerim var. Ancak görüşmelerimizde orada da uzlaşmaya varamadık. u “Çirkin Kral Efsanesi” isimli belgeselden çok şikâyetçi olmuştunuz. Hüseyin Tabak’ın yaptığı belgeselde bana doğru gelmeyen şeyler vardı. Yılmaz Güney kadınlara şiddet uyguluyordu gibi göstermesi de belgeseldeki yanlışlardandı. Güney, filmlerinde kadın konusuna parmak basmış bir insandır. Bir kadının çıkıp da “Yılmaz Güney beni dövdü” diyebileceğine (o belgeselde söylenen dışında) inanmıyorum. içimizden vuranlar oldu u Yılmaz Güney, sizinle tanıştıktan sonra değişmiş olabilir mi? Hayatı boyunca değişime uğramıştı. Çünkü özeleştiri yapardı. Büyük hataları da olmuştur. Ancak bunun bilincine varıp, kendini baştan yaratmaya gayret gösterdi. u Yılmaz Güney’in dışında Fatoş Güney’i de merak ediyorum. Biraz da kendinizi anlatsanız. Ölümünden sonra hayatımı yaşadım. “Rahibe okulunda okudum, ama rahibe olmadım” diyebilirim. Yılmaz’ın ölümünden sonra da rahibe hayatı yaşamadım. Birlikte olduğum insanlar oldu. Vakıf kurdum. Bugün olduğu gibi hiç destek alamadım. Taviz vermeyince, yalnız oluyorsunuz. u Ne gibi tavizler isteniyor? Siyasi görüşlerde tavizler istendi. Belli oluşumlarda yer alabilirdim, görüşleri çerçevesinde, ona müsaade etmedim. u 2013’te HDP ile isminiz bir araya gelmişti. İlk Meclis’e girdiklerinde teklif geldi. Fakat ben siyaseti kişiliğimle uyumlu görmedim. Bugün de iyi ki girmemişim diye düşünüyorum. 40 yıldır “Yılmaz’la başlayan” bir mücadele içindeyim, manzara iç açıcı değil. Hep “umudumuzu kaybetmeyelim” diyoruz, ama yoruldum. Yılmaz’ın filmlerini özgür kılıp, kitaplarını bastırmadan mücadeleyi bırakmayacağım. Sonra inzivaya çekilmeyi bile düşünüyorum. u Sanırım siyasetten çok insanlar sizi yormuş. Her konuda, insanlar yordu. Dost dediğimiz, içimizden bizi vuranlar oldu. Yılmaz Güney’in tasvip etmediği insanların “arkadaşıyız” diyerek ortaya çıktıklarını görüyorum. Herkes kendi yorumuyla bir şeyler anlatıyor. Yüzde 80’i doğru değil. u “Yılmaz Güney pkk’ye karşıydı” dediniz. Ancak o çizginin temsilcisi olarak gösteriliyor. Bu konuda ne diyeceksiniz? Evet, ne yazık ki, bu yapılıyor, ama Yılmaz Güney teröre, insanların, çocukların öldürülmesine karşıydı. Kitlesel oluşumla, siyasal iktidar hedefliyordu. Düşüncesini silahlı mü cadele olarak görmek yanlış olur. u 1984’te “birleşik Kürt devleti ile ilgili” yaptığı konuşması çok eleştiriliyor. Siz ise ülkesini ne kadar sevdiğinden bahsediyorsunuz. Kastettiğiniz ülke hangi ülke? İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de Kürtler var. Dört ülkeye yayılmış durumdalar. Bunlar devletleri olmayan bir halk. Bu halkın hak ve özgürlük leri, kimlikleri tanınmadı, yakın zamana kadar. Yılmaz Güney de buradaki Kürtlerin birlikte mücadele etmelerini öneriyordu. Bana sorarsanız o ulusal demokratikleşme mücadelesidir. Herhangi ülkeden toprak alınsın da Kürtlere verilsin, anlamında söylememişti. u Nasıl bir model vardı kafasında? Kendi kendilerini idare edecekleri, otonomi mi deniyor ona? u Federatif yönetim de deniyor. Federasyon, otonomi, kimse devlet hakkı, şu hakkı, bu hakkı veremez, onu gelişen siyasi konjonktürler belirler. Yılmaz Güney de orada, ezbere Kürt devleti kurulsun demiyor. Diyor mu? O düğünü istemiştim u Ben dediklerinize yorum yapma pozisyonunda değilim şu anda. Hayır demiyor, “Kürt devleti kurulsun” demek istemiyor, ama “demokratik hak ve özgürlüklere bağlı bir yapı dört ülkenin halkları tarafından bir araya gelerek kurulsun” diyor. u Peki... Kızıyla ilişkinizi de konuşalım. Elif Güney, babası hakkında bir kitap yazdı, Güney Filmcilik’teki hakları sebebiyle davalık oldunuz. Sonrasında iletişiminiz oldu mu? Oldu tabii. Ne hissettiğini ona sorsanız daha iyi olur. Çünkü payının azaltılması ya da imzasının kullanılarak hakkının yenilmesi gibi bir durum söz konusu değil. u Kitabını okudunuz mu? Tam olarak okumadım, çünkü o kadar üzüldüm ki, o kadar anlaşılamamış ki babası. u “Ben ait olduğum sınıfın insanı değilim” demiştiniz. Aileniz ve çevrenizle aranızda ne gibi zıtlıklar vardı? Ben bir sanayicinin kızıyım, fakat burjuva özelliklerini taşımıyorum. Küçüklüğümden beri kendi sınıfım dışındaki kişilere ilgi duydum. u Yılmaz Güney’i tanımadan önce filmlerini izlemiş miydiniz? Hiç. Filmleri o zaman büyük şehirlerde vizyona girmiyordu. u Rol aldığı filmlerde sıkı bir burjuva ahlakı eleştirisi vardı. Çevrenizde gördüğünüz yaşam biçimleriyle Güney’in filmlerini eşleştirdiniz mi? Sonradan oldu tabii. Tanıştığımızda “Boynu Bükük Öldüler” isimli bir kitap vermişti. Bir kitap okudum hayatım değişti derler ya. O kitap, benim için o kitaptı. Bir filmi Yeldeğirmeni’nde oynuyordu. Ben Moda’da oturuyordum, ama Yeldeğirmeni neresi bilmiyordum. Gittim, sinemayı buldum ve Seyithan filmini izledim. Yılmaz’a “oradaki gibi düğün istiyorum, üç gün, üç gece” demiştim, ama şartlar izin vermedi. O ukde olarak kaldı. Botoks devrimci bir eylem u Sizin için botokslu devrimci diyorlar. İnsanların zamana karşı kendilerini korumaları gerektiğine inanıyorum. Ufak tefek, yaptırıyorum ve hiç beis duymuyorum. Yılmaz derdi ki, “sabah kalkıyoruz, dişimizi fırçalıyoruz, sakalımızı tıraş ediyoruz, saçımızı tarıyoruz, bunlar hayata direniştir.” İnsan yüzünün sarktığını gördüğünde, imkânı varsa ufak rötuşlar yapabilir. Tabii ki tamamen çevresini değiştirerek değil. Hiç de o devrimcilerin söylediği şeylere takılmıyorum. u Bir yönüyle “botoks devrimci bir eylemdir” diyebilir miyiz? Botoks, kendine güvenenler için, tabii ki öyledir. İşin esprisi tabii... Yılmaz Güney eşi Fatoş Güney’le. “Onun tasvip etmediği insanların ‘arkadaşıyız’ diye çıktıklarını görüyorum. Herkes kendi yorumuyla bir şeyler anlatıyor.” maneviyatı güçlüydü Yılmaz doğaüstü güçlere inanırdı. Altıncı hissine çok güvenirdi. Ben de şahit oldum. Her Türk kahvesi içtiğimde fal kapatırım. İnandığımdan değil, eğlence ya da avuntu olsun diye. Fransa’da bir gün kahveyi kapattım, Yılmaz’a “Bakar mısın” dedim. Fincana baktı, “Ay ciğerim, burada ölüm görüyorum” dedi. Hemen fincanı aldım, mutfağa götürdüm. Birkaç gün sonra – bir daha çıkmamak üzere – hastaneye yattı... Maneviyatı çok güçlüydü. yazı göndereceğiz... Yılmaz Güney’i anmak isteyenler oluyor tabii. Fakat bize hiç danışılmıyor. Kurumlara, derneklere yardımcı olmak isteriz. Ancak bundan sonra belediyelere, hukuksal haklarımızı hatırlatan bir yazı göndereceğiz. Güney Film olarak devam ediyoruz. Ben ve iki çocuğunun telif hakları var. Yılmaz Güney’le ilgili herhangi bir şey yapılacaksa bunun yolu bize danışmaktan geçiyor. Kimseye engel olmak amacında değiliz. Aksine herkesi destekleriz. DEN İZ ÜLKÜTEKİN Türkiye’nin en tartışmalı figürlerinden olan Yılmaz Güney yarın ölümünün 35. yılında anılacak. Yıllarca onun anısını yaşatmaya çalışan Fatoş Güney ise eşinin arkasından söylenenlerden şikâyetçi. Güney ile hem eşini hem de kendisini konuştuk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle