Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 İyi bir gözle eser seçtim... u Sanat koleksiyonculuğu da yapıyor musunuz? Aldığım ilk sanat eseri, 1984 yılında Galeri Baraz’daki bir sergide gördüğüm Burhan Doğançay’ın bir kâğıt üzeri teknik çalışmasıydı. Daha sonra dönemin en önemli sanat galerilerilerinden Urart Sanat Galerisi aracılığıyla önde gelen Çağdaş Türk sanatçılarının eserlerine ulaşmam mümkün oldu. İyi bir gözle gerçekten iyi bir koleksiyon sahibi olabildiğimi düşünüyorum. Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Yavuz Tanyeli, Murat Morova... Son aldığım iş ise Kuad Galeri’ deki sergisinden Çağrı Saray’ın bir çalışması ve kavramsal sanatın öncülerinden Amerikalı Joseph Kosuth’un bir yerleşkesi... Ödüllü yüzük Dionysos Dans Mermer Çanak EMRAH KOLUKISA URART’ın Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sağmanlı ile tasarım ve sanat odaklı bir söyleşi yaptık. Sağmanlı, URART’ın tasarımlarını “özgün ve saygılı” olarak özetliyor. 8 EYLÜL 2019 URART: Yaşamın içinde, her zaman elinizin altında tasarımların adresi Özgün, zamansız Takı ve mücevher dendiğinde akla gelen ilk markalardan biri URART. Yaklaşık yarım asırdır Türkiye’nin bu alandaki öncülerinden olmayı başaran markanın arkasında tasarımcı ve iş insanı kimliğiyle Erol Sağmanlı var. Çok yönlü kişiliği ve adanmışlığıyla URART adını dünyada tanınan bir markaya dönüştüren Sağmanlı ile tasarımdan sanata uzanan keyifli bir söyleşi yaptık. u Urart Türkiye’nin kendi alanında öncü markalarından biri. Üstelik tasarımlarında sanatsal bir niteliği de öne çıkardığı için hemen farklılaşıyor. Urart’ın bu tarzı nasıl ortaya çıktı, oradan başlayalım. 1972 yılında kurulan URART, bildiğiniz gibi 1989 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin kapılarını açtığı ilk ve tek mücevher firması... O gün yllardır gün ışığı görmemiş bu eşsiz hazinelere dokunurken inanılmaz bir heyecan hissetmiştim. Estetik ve oranlarıyla, üstelik yalnızca basit el aletleriyle üretilen gelişmiş işçiliğiyle antik çağın mücevherleri ve tasarımları gerçekten olağanüstüydü. Bugün hâlâ o duygularla, özgün tasarımlar ve materyalin özelliklerine saygı duyan yüksek nitelikli URART işçiliği, kullandığımız materyallerin farklı renk, doku ve kesimleri ile bu mükemmelliği sürdürüyoruz. İşte çağdaş ve özgün URART tarzının bileşenleri... Özel projeler New York Metropolian Müzesi, İngiliz Kraliyet Akademisi’ne ürün tasarlayan ilk Türk markasıyız. Film festivallerinin de dahil olduğu sayısız kültür ve sanat projesine katkıda bulunduk. Uluslararası birçok tasarım yarışmasında ödüllerimiz var. Çağdaş Türk sanatçılarının eserlerini sergiledik. Birçok kurumsal özel projeye imza attık. Son dönemde moda, tasarım, kültür ve sanat gibi birçok alanda konularının ileri gelenleri ile farklı işbirlikleri gerçekleştiriyoruz. URART dünü bugünde yaşatma, kültürel ve estetik mirasımızı gelecek kuşaklara aktarma misyonunu 47 yıldır sürdürüyor. u Tasarımlarınızda size ilham veren şeyler nelerdir? Ben orta ve lise eğitimimi Zürih’te tamamladım. Üniversiteyi Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi (University of Pennsylvania) Wharton School’da Ekonomi bölümü, ardından da master diplomamı London School of Economics’ten aldım. O yaşlarımda bile tasarıma ilgim vardı; her zaman güzel ve değişik olan ürünler dikkatimi çekiyordu. İş hayatına atıldıktan sonra URART bu merakımı geliştirip bilgileri aktarabileceğim bir platform olarak bir tutkuya, bir uğraşa ve bir yaşam tarzına dönüştü. Tasarım ekibini yönlendirirken veya kendi tasarımlarımın yaratım sürecinde sanat eserleri, moda ve endüstri ürünleri tasarımları, grafik çalışmaları, bazen bir seyahat sırasında hissettiğim duygular esin kaynağı olabiliyor. Örneğin benim tasarımım olan “Işıklar Kolye”, gece New York’un o ışıltılı görüntüsünün bir izdüşümü olarak doğdu... Daha önce belirtiğim gibi zamansız tasarımlar üretiyoruz, ancak değişen eğilimleri de izliyoruz... Bu çizgide koleksiyonun teması ortaya çıkmaya başlar. Bu temaya uygun ola Broş serisi rak konu seçimi ve detayları akademik olarak inceleriz... Bu tasarımın hangi malzemelerle yapılabileceğine, yani teknik açıdan da üretilebilir olup olmadığını da incelendikten sonra son onayına tasarım, üretim ve pazarlama bölümlerimizle birlikte karar veririz. Mücevherde pırlanta, safir, yakut gibi değerli taşların yanı sıra turkuvaz, turmalin, lapis gibi yarı kıymetli taşlar, altın ve gümüş, 9 ayar özel kırmızı altın, deri ve kemik ile tasarımlarımızı boyutlandırıyoruz. Objelerde ilk yıllarda sadece gümüş, sonra mermer ve gümüş ile başlayan üretim, bugün Limoges porselenlerine, Murano camlarına, bronzdan deriye uzanıyor. u Sanat galerilerinizden bahsetsek... URART olarak 1983 yılında İstanbul’da, daha sonra Ankara’da URART Sanat Galerileri’ni açarak, modern Türk sanatına yeni bir soluk getirdik. Çağdaş Türk sanatçılarının eserlerini sergiledik ve yayımladık. Zeki Çakaloz, Sezer Tansuğ, İsmet Doğan, Meriç Hızal, Neşe Erdok bunlardan bazıları. Bu süreç benim sanat ile ilgimi de boyutlandırdı. 2011 yılında bağımsız, bilgili ve eleştirel duruşuyla çağdaş sanat ve tasarımın yanında olan Kuad Galeri’nin ortağı oldum. Uluslararası bağlantılar ile ilgilendim. Kuad Galeri, özellikle sanat üretirken disiplinler arası kavramsal, kuramsal ve entelektüel içerik, biçim ve estetik arayışına giren genç kuşağın bilgi ve algı süreçlerine, kültürel alışverişe katkıda bulundu. u Bugün kaç tasarımcı ve üretimde kaç uygulayıcı çalışıyor Urart bünyesinde? Onun da ötesinde sayısal bir portre çizmek istesek, örneğin kuruluşundan bu yana Urart’ta kaç parça tasarım ve mücevher üretilmiştir? Türkiye’nin ilk mücevher tasarım firması olan URART’ın, sektörün bugünkü konumuna gelmesinde ve mücevher tasarımcılarının yetişmesinde büyük katkıları var: Sektörde “Tasarımcı ile çalışan” ilk mücevher firması. Beş kişiden Erol Sağmanlı oluşan, Güzel Sanatlar, ağırlıklı olarak Mimar Sinan kökenli, bazen yabancı ülkelerde tasarım eğitimi almış, örneğin Parsons’tan mezun tasarımcılarla çalışıyoruz. Eğitimleri, yaratıcılıkları, yetenekleri ve yeni teknolojileri kullanma becerileri üst düzeyde. URART tasarımları; dünya çapındaki yarışmalarda ödüller alarak birçok başarıya imza atıyor. 47 yılda, 10 binden fazla mücevher modeli, 1000’den fazla obje modeli belirli sayıda üretilmek üzere hazırladık. 40 binden fazla parça ürettik. Bugün bize gelip kataloğumuzda yer alan herhangi bir eski ürün talep edildiğinde, ona sahip olunmaması için hiç bir sebep yok... Mesela “Hitit Yıldız” kolye gibi bazı modeller tasarımı aynen korunarak 47 yıldır vitrinlerimizde yer alıyor. ÜNLÜLER TAKIYOR u Urart’ın yabancılar arasında nasıl bir algısı var? Yurtdışından ünlü isimlerin Urart mücevherleri taktığını biliyoruz. Birkaçını sayabilir misiniz? URART, başta New York Metropolitan müzesi olmak üzere Londra Kraliyet Akademisi, Ağa Han Müzesi gibi birçok müzede açtığı sergiler ve tasarladığı özel ürünlerle trendy değil ama araştırmacı ve prestijli bir marka olarak algılanıyor. Ürdün Kraliçesi Raina, Hillary Clinton, Madeleine Albright, ünlü oyuncu Helen Mirren, Prens Charles, Barak Obama, Pippa Middleton, George Bush’un eşi Laura Bush, Lady Gaga ilk aklıma gelenler. Türkiye’de ise Filiz Akın, Zuhal Olcay, Ajda Pekkan, Ayşegül Aldinç, Fadik Sevin Atasoy, Azra Akın, Kerem Bürsin... u Bu ünlü isimlerin sizden özel talepleri var mı? Yabancı bir sanatçı gümüş çanağımızı beğenmiş ve köpeği için mama kabı olarak uyarlamamızı istemişti. u Takı/mücevher tasarımı denince sizce ülkemizde ve dünyada hangi isim ve markalar öne çıkıyor? Repossi, Fernando Jorge, son dönemde eski parçalarını güncelleyen Bulgari ve Van Cleef, Sevan Bıçakçı. Dileyen kutlamak için istediği günü seçebilir ama iki ayrı Barış Günü olması yine de pek garip bir durum. Malum, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, eylülün üçüncü salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan edip, yıllar sonra 2001’de bu günü 21 Eylül Barış Günü olarak sabitlemesinden sonra “resmi” gün 21 Eylül olarak kabul ediliyor. Öte yandan Sovyetler Birliği'nin, Polonya'nın Nazi Almanyası’nca işgal edildiği günü, yani 1 Eylül'ü Barış Günü ilan etmesi üzerine söz konusu gün de kutlamalar yapılıyor. Sanırım 1 Eylül'ü Barış Günü olarak kutlayan herhalde tek ülke biziz. Ancak sadece “barış”ın hangi gün kutlandığı konusunda değil, sembolünün ne olduğu konusunda da bir hayli belirsizlik var. En yaygın simge olarak güvercin bilinse de bu pek doğru değil, çünkü “barış”ın birçok sembolü var: zeytin dalı, kırılmış bir tüfek, beyaz bir gelincik veya gül. Şu güvercin Güvercin iyi bir tercih midir önce bunun üzerinde durulmalı. Çünkü bu sevimli hayvanlar kendi cinslerini öldürmeleriyle bilinen hayvanlardır, bu yanıyla barış için ne kadar uygun olduğu tartışılmaya değer. Ancak dinler tarihi kuşkusuz bizim gibi bakmıyor güvercine. Hıristiyanlıkta "kutsal ruh"un temsilcisi bir kere. Erken Hıristiyanlıkta ağzında zeytin dalı da vardır güvercinin. Ayrıca Nuh'a, tufanda her çeşit can Zeytin dalı, güvercin, kırılmış bir tüfek, beyaz bir gelincik ya da gül... Hepsi ‘barış’ı işaret ediyor Barışın simgesi bir tane değil lıyla doldurduğu gemisiyle ne zaman karaya çıkacağı konusunda kılavuzluk eden de bir hayvan. Antik Japonya’da da kılıç taşıyan bir güvercin savaşın sonunu sembolize ediyordu. Bunlardan ötürü barış simgesi sayılmış demekki. Ama Barış Güvercini figürünü yaşamımıza sokan Pablo Picasso'dur tabii ki. 1949’da Dünya Barış Kongresi'nin amblemi olarak seçildiğinde güvercini modern bir barış sembolü haline o getirdi. Zeytin Dalı ile Nero Cross Zeytin dalının barışın sembolü olarak kullanılmasının tarihi daha eskidir. MÖ 5. yy’a kadar gittiği söylenir. Eski Yunanlar, zeytin dallarının kötü ruhları uzaklaştığına inanıyordu. Hatta zeytin dalı, Yunan barış tanrıçası olan Eirene’nin de elinde görülür sıklıkla. Roma İmparatorluğu sikkelerinde de zeytin dalı barışın sembolüydü örneğin. Yaygınlaşmasını herhalde 17. yüzyıl şairlerine borçluyuz. Bir başkası da şu baş aşağı durumda, kırılmış, Nero Cross olarak adlandırılan simge. Bir Nazi amblemini çağrıştırsa da aslında 1958’de İngiliz Nükleer Silahsızlanma Kampanyası için Gerald Holtom tarafından tasarlanmıştır. Holtom’un aslen bir Hıristiyan haçı kullandığı, ancak Haçlı Seferleri'ni çağrıştıracağı endişesiyle daha evrensel bir içerik verdiği söyleniyor bu işareti tasarlarken. Bu arada Holtom'un, hem de II. Dünya Savaşı sırasında bir vicdani eylemci olduğunu anımsatayım. ThornhIll’in tablosu İngiliz ressam James Thornhill’in alegorik resmi olan Barış ve Özgürlük (Tyranny Over Triumphing olarak bilinir), İngiliz Haklar Yasası’nı yürürlüğe koyan Kral William III ile Kraliçe Mary’i güvercinlerle birlikte cennette gösterir. Mutlak monarşilerin hüküm sürdüğü Avrupa'da özgürlüğe vurgu yapan bu resim barışın da sembollerinden birine dönüşmüştür sonradan. Ökseotu da simge Şaşırtıcı gelmesin çünkü ökseotu her zaman barışı, sevgiyi temsil eder kabul edilmiş bir çiçektir. İskandinav mitolojisine ait olduğu söylenir. Tanrıça Freya'nın oğlu ökseotundan yapılmış bir okla öldürüldüğü için onuruna barışın sembolü ilan edilmiş. Dostluk işareti olarak evlerin kapılarına asılırdı eskiden. Gökkuşağı da var Barışın bir diğer, hem antik ve hem evrensel sembolü .gökkuşağı insanlarla tanrılar arasındaki bağlantıyı temsil ediyor aslında. Günümüzde pek çok popüler hareket tarafından barış ve çevre için kullanılıyor. 1923'te İsviçre'nin Basel kentindeki bir barış örgütünce tasarlandı. 1961'de yapılan bir barış yürüyüşü için pasifist, filozof ve eylemci Aldo Capitini bir kadın yürüyüşü için günümüzde de kullanılan gökkuşağı tasarımı yaptı. Hâlâ kullanılır. Ancak 1980’lerde San Francisco lu sanatçı Gilbert Baker, eşcinsel hareketlerin onur yürüyüşlerinde kullanılan yine gökkuşağı temalı bir başka sembol tasarladı. Şimgi gökkuşağı barıştan daha çok eşcinseller hareketlerin sembolü durumunda. Kırık Tüfek nedenolmasın? Londra merkezli War Resisters’s International’ın (WRI) Kırık Tüfek sembolünün bilinen ilk örneği Ocak 1909'da, Hollanda'daki Uluslararası Antimilitarist Birlik'in aylık gazetesi De Wapens Neder’de görüldü. Ayrıca, 1915 tarihli bir broşürde, Norveç Sosyal Demokrat Gençlik Birliği ve (Alman) Savaş Kurbanları Birliği tarafından yayımlanan, Detin Brukne Gevaer (Kırık Tüfeğin Altında) adlı kitapta da rastlanıyor bu simgeye. Kadınların Beyaz Gelinciği 1933’te, Avrupa’da yaygın bir savaş korkusu yaşandığı bir dönemde, savaş karşıtı Kadın Loncası, askerlerin anısına İngiliz Kraliyet Lejyonu’nun kırmızı gelinciklerine alternatif olarak “beyaz gelincik”ler kullanmaya başladı. Beyazın seçilmesi pasifist tutumun yansıtılması amacını taşıyordu. Beyaz gelincik, 1980’de militarizmi yüceltmeden tüm savaş mağdurlarını anmak için bir barış sembolü olarak kullanılıyor hâlâ. Belki daha da vardır ama bunlar en çok bilinen barış simgeleri. Keşke bu kadar çok simge barışı getirebilseydi dünyamıza.