22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 MART 2015 / SAYI 1511 7 Şaşırmayın, hayvan ölümleri de politiktir Başakşehir barınağında 130 hayvan boğuldu. Kütahya’da ve Milas’ta köpekler açlıktan birbirini yedi. Bolluca’da donarak öldüler. Üstelik bunlar ufak barınaklardı. İBB’nin açacağı Kısırkaya 20 bin kapasiteli. Haliyle herkes kaygılı. Üstelik barınak İstanbul’un korunması gereken orman ve su alanlarında açılacak. Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner, Kuzey Ormanları Savunması’ndan Onur Akgül, Dört Ayaklı Şehir’den Berrak Doğan ve Derin Ekoloji’den Burcu Çelik’le konuştuk. Soldan sağa: Onur Akgül, Burcu Çelik, Berrak Doğan ve Burak Özgüner. Fotoğraf: CAN EROK ESRA AÇIKGÖZ Şimdiye kadar belki pek kulağınıza çalınmadı, ancak alışın, çünkü bundan sonra sık sık duyacağınız bir slogan bu: “Hayvan ölümleri politiktir!” Bu söylemin abartı olduğunu düşünüyorsanız, devletin koruması altındaki barınaklarda boğularak, donarak öldürülen, açlıktan birbirini yemek zorunda bırakılan hayvanları bir kere daha düşünün. Hayvan hakları aktivistleri, kent hareketi savunucuları bu vahşete yenisinin eklenmesinden kaygılı, çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kısırkaya’da 20 bin kapasiteli bir barınak açıyor. Bir büyük barınak da Pendik’te boy gösterdi. Üstelik bu araziler İstanbul’un önemli ormanlık alanları, su kaynakları. Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner, Kuzey Ormanları Savunması’ndan Onur Akgül, Dört Ayaklı Şehir’den Berrak Doğan ve Derin Ekoloji’den Burcu Çelik anlatıyor. Geçen hafta İBB önünde gerçekleştirdiğiniz Kısırkaya ve Pendik barınaklarına karşı eyleme oldukça geniş yelpazeden gruplar katıldı. Hayvan hakları aktivistleri, Kuzey Ormanları ve İstanbul Kent Savunması... Bu ortaklık nasıl sağlandı? Onur Akgül: Çeşitli alanlarda farklı mücadeleler sürüyor, ancak hayvan hakları da kentsel dönüşüm politikasından, kalkınma sevicilikle üzerimize dayatılan politikadan, ekosisteme yönelik tahribattan, iç güvenlik yasasına karşı mücadeleden bağımsız değil. Mücadeleyi bu anlamda birleştirmek çok önemli. Berrak Doğan: Çok bütünlüklü bir saldırı var, cevap da bütünlüklü olmalı. Burak Özgüner: Kısırkaya sürecine kadar hayvan hakları çevreleri izole, diğer toplumsal muhalefet alanlarında kafa yoran insanlardan, uzaktı. Yeni yeni oluşan bir birliktelik bu. Hepinizin buluştuğu slogan net: “Hayvan cinayetleri politiktir”; çünkü?.. Burcu Çelik: Çünkü biliyorsunuz, Bursa’da 80 köpek öldürüldü. Yanlarında iğneler bulundu. Halkın iğneyle işi olmaz, direkt akla belediye geliyor. Ancak belediye başkanı tutup, katliam yok, ihmal bu, diyor! Ölümler hayvanın fıtratında varmış, gibi gösteriliyor. Dolayısıyla halk tarafından gerçekleştirilen hayvan ölümleri ve şiddeti de devletin suçu; bugüne kadar yaptığı itlaf politikalarının getirisi. B. Özgüner: İki ay önce Dersim Pülümür’de de 36 sokak köpeği çöp kamyonuyla taşındı. Onunla ilgili Bakanlığa başvuruma yanıt yeni geldi: “Şikâyetiniz doğru, ancak kanunda bunun cezai müeyyidesi yok. Belediyeyi uyardık”. Oysa 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununa göre, hayvanlar türüne ve ırkına özgü koşullarda taşınmalı. Ayrıca bir maddede de hayvana psikolojik şiddet uygulamak yasaktır ve cezası vardır, deniyor. Burada devlet aklı problemli. Cezaları bile uygulamıyorlar. B. Çelik: Evet, belediyeler suç işliyorlar, devlet göz yumuyor. Dolayısıyla hayvan cinayetleri politiktir. O. Akgül: Bu politikliği şuradan da kurabiliriz; kentsel dönüşüm nasıl insanların barınma haklarını ellerinden alıyorsa, hayvanları da sokaklardan, yerlerinden ediyor. kıvranarak öldü. Kütahya’da ve Milas’ta köpekler açlıktan birbirini yedi. Bolluca’da 2012’de donarak öldüler. 2014’te Manisa’da, kafeslerde çürümüş hayvan cesetleri çıktı. Üstelik bunlar ufak barınaklarda yaşananlar, 20 bin kapasiteli bir barınakta kim bilir neler olur? Resmi makamların denetimleri ya da gönüllülerin sorunları tespit edip müdahale etme şansı olmuyor mu? B. Özgüner: İBB de, eylemlerden sonra Kısırkaya’da gönüllüler için özel yerler yapıldığını söylemeye başladı. Ancak gönüllülük İBB’nin kontrolünde. 2009’da 70 köpeğin öldürüldüğü Hasdal katliamından sonra bir gönüllü günah keçisi seçildi ve İBB bir iç yönetmelik yayınlayarak gönüllü girişçıkışını yasakladı. Gönüllü, emir eri gibi; hiçbir şeye müdahale edemiyor. Bir süre önce İBB barınaklarındaki gizli çekimler çıktı ortaya; ameliyattan çıkmış 56 köpek üst üste yığılıp el arabasıyla taşınıyor. Ben veterinerim, bu meslek etiğine, veterinerlik kanununa aykırı. Veterinerlik Odası müdahale etmeli, ama bugüne kadar oda ne bir çalışma yaptı, ne soruşturma açtı. Ayrıca Gıda Tarım Hayvancılık ile Orman Su İşleri Bakanlıkları’nın denetimleri olmalı, ama onlar da zorunlu denetimlerin hepsinde “Mevzuata uygundur” raporu veriyor. Bugüne kadar devletin denetimlerinden hiçbir şey çıkmadı. Ama biz belediye barınaklarının ne olduğunu çok iyi biliyoruz. B. Doğan: Bakın, Pendik’te inşaatı devam eden barınaklardan birine veteriner ve görevli olmadığı halde hayvan yerleştirilmiş! KurtköyPendik bölgesinde besleme yapan arkadaşlar, cerrahi işlem yapılmış, anesteziden daha uyanmadan ormana bırakılmış hayvanlar buluyor. Kimileri uyanamadığından ölmüş. Ayrıca o bölgedeki barınaklarda hayvan satışlarına şahit olmuşlar. Tepeören barınağındaki hayvanlara, insanlarda tam teşekküllü hastane dışında kullanılmaması gereken, solunum felci, kalp krizi gibi ani reaksiyonlara sebep olabilen Listonan’la uyutma yapılıyor. B. Çelik: Biraz da barınak fikrini konuşmak gerek. İnsanlara, sokak hayvanlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, diye soruyorum. Çoğunluk “Sokakta onları açlık, hastalık bekliyor, barınaklarda bakılsınlar”, diyor. Çünkü ünlüler programlara çıkıp mama götürerek barınak reklamı yapıyor. Hayvan hakları grupları bile, barınakları çözüm önerisiymiş gibi kurguladı bugüne kadar. Bu öğreti yüzünden sokak hayvanı “sorun”muş gibi algılanıyor. Bunu değiştirmeliyiz. Veteriner gözüyle sığınaklardaki sorunlar Kendisi de daha önce hayvan barınaklarında çalışmış bir veteriner Burak Özgüner. Dolayısıyla eksikleri ve yanlışları iyi biliyor. Peki, neler mi bunlar? “Belediyelerin kullandığı ilaçları işçiler, hayvana uyguluyor. Kanunda toplama ekiplerinde veteriner hekim bulundurma zorunluluğu var, ancak Türkiye’de tek bir toplama ekibinde veteriner bulamazsın. Bu yüzden hayvanların yarısı yolda aşırı dozdan ölüyor. İstanbul’da belki günde 100 hayvan daha toplanırken ölüyordur. Bu sistematik bir soykırım. İBB kamplarında kısırlaştırma da meslek etiği açısından yanlış. Lisansını yeni tamamlamış, hiçbir cerrahi deneyimi olmayan hekime kısırlaştırma yaptırılmamalı. Ancak İBB barınaklarındaki hekimlerin çoğu yeni mezun. Tonla hasta, kazazede hayvan, bakılmamak için uyutuluyor. Hayvan haklarını geçtik, mevcut mevzuat uygulansa ciddi kazanım elde ederiz. Bu sırada şunu söylemeden edemeyeceğim; Orman ve mera kanunun değişmesinde hayvanseverlerin büyük payı var. Bakanlığı suyoluna çevirdiler. İki kanuna da bir madde eklendi; devlete ait orman arazilerinde ya da meralarda hayvan barınağı yapılabilecek. Patlayıcı madde deposuna kadar pek çok şeyi de yanına koydular bu maddenin. İç güvenlik yasasından sonra uğraşacakları bir torba yasa var. Belediye, imar, TMMOB’un yetkilerini sınırlama... Sokak hayvanı soykırımı merkezileşecek”. l Sürgün politikası için sıra hayvanlarda Çözüm öneriniz ne? B. Çelik: Sokak hayvanlarına “sorun” olarak bakmadığında çözüm de kendinden geliyor. İnsanlar sokakta baksa, belediye sağlık, beslenme imkanı sunsa, sorun yok ki. Şu an kentler beton yığını. Refüjlerde çiçek görüyoruz. İnsanlar petshoplardan hayvan alıyor. Hep izole yerlerde hayvanları görmeye gidiyor. Belediyeler, “Barınaklar kent insanıyla hayvanlar arasında köprü kuruyor”, diyor. Oysa o hayvanların evi sokaklar, bizden önce onlar vardı. Buradan Ermeniler, Rumlar kovuldu, bu politikaları şimdi hayvanlara yapmaya başladık. O. Akgül: Evrimleşen bir tür olarak insanla hayvanın yaşamını, toplama kampları modeliyle ayırmaya çalışmak ciddi problem. Hayvanlar, bizim ekolojik hiyerarşiden kurtulacağımız bir politika geliştirmemizi sağlayacak dostlarımız. İnsanın içinde bencillik, iki yüzlülük var. Her şeyi araçsallaştırıyoruz. Oysa insana dair yaptığımız özgürlük tartışması hayvanlar için de geçerli. B. Çelik: Bunun meşruluğunu batıyı işaret ederek kurmaya çalışıyorlar. Oysa oradaki halk şu an bunun yanlışlığının bilincinde. Atina’da, Moskova’da, Almanya’da ve İsviçre’de Türk büyükelçilerine mektup gönderildi. İmza kampanyaları yapıyorlar. Almanya ve İsviçre’deki örgütler, Türkiye’ye turizm boykotu koymayı düşünüyorlar. Ayrıca Almanya’daki örgütler Papa’ya mektup yazmış; “Biz ettik, siz etmeyin” diye. l Barınaklar Nazi toplama kampı gibi... Kısırkaya ve Pendik’teki barınakları bu cinayetlerin bir parçası olarak görüyorsunuz... B. Çelik: Evet, bu barınaklar Nazi toplama kamplarının benzeri ya da TOKİ kafası. İnsanları yüksek binalara tıkıştıran kafa, hayvanları da küçücük hücrelere sıkıştırıyor. B. Özgüner: Devlet bize, siz de her şeye karşısınız, diyor. Geçmişte yaşananlar geleceğe dair öngörü veriyor. Mesela? B. Özgüner: 2007’de Bandırma’da 280 köpeği bir gecede kuduz şüphesiyle öldürdüler! Pendik’teki yeni barınak dereyatağına kurulu, 2009’da onun gibi araziye kurulu Başakşehir barınağını su bastı, 280 hayvandan 130’u boğuldu. Tekirdağ’daki barınakta paslı aletlerle, uygunsuz koşullarda yapılan kısırlaştırma ameliyatlarında enfeksiyon kapan hayvanlar acıdan Barınaklar, ekosisteme yönelik saldırının parçası Pendik ve Kısırkaya’daki barınakların yeri de İstanbul için önemli noktalar... O. Akgül: 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul… Bunlar artık satacak bir şeyi kalmamış tüccar gibi davranan merkezi otoritenin politikası. İstanbul’da artık doğubatı hattında şehirleşilemeyeceğinden şehrin kuzeyine doğru yöneldi sermaye ve iktidar. Barınak için seçilmiş lokasyon, Avrupa ekosistemleri içerisinde koruma altında bulundurulması gereken alan olarak sınıflandırılmış. Ancak kalkınma sevicilik üzerinden hareket ettikleri için İstanbul’u besleyen kuzey ormanlarını yok edecekler. Kısırkaya’nın arkası orman. 1725 Aralık dönemi tapelerine kadar düşen bir mevzusu var. Halka açık küçük sahil tesislerini yıkıp orayı, rica minnet talana açtılar. Böylesi bir araziye girmek için hayvan barınağı iyi bir strateji. Çoğunluğu, hayvanları korumak için yapıyoruz, diyerek ikna edebilirler. O. Akgül: Aynen, rant politikalarını yaşam hakkını savunan zihniyetle bir araya getirmeye çalışıyorlar. Ayrıca bu barınaklar taksök yapılar. Amaçlarını gerçekleştirdiklerinde orayı kolaylıkla boşaltabilecekler. Hem sokaktaki hayvan “sorunu”nu gidermiş, hem ağız sulandıran bölgeyi ranta açmış, hem de ekosistem tahribatı üzerinden kendi makro kalkınma sevicilik politikalarını sürdürmüş oluyorlar. Kolayca, olmadı yapamadık deyip, hayvanları öldürüp imar planlarını işletebilirler. Şimdiden, kapatmaya dair tarih bile belirlemiş olabilirler. B. Özgüner: Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği’nin 22. maddesinde geçici hayvan bakım evlerinin arazi kriterleri belirtiliyor. Kısırkaya bu koşulların neredeyse hiçbirine uymuyor. Ne gibi? B. Özgüven: Mesela barınaklar, dik yamaç üzerine, deniz kenarına, rüzgâr alan, su yoğunluğu fazla yerlere kurulamaz, deniyor. Kısırkaya yamaç, Karadeniz kenarı, Karadeniz’in çok yönlü rüzgârlarını alıyor. Toprak, ağustosta bile sulu. Ben Sarıyer’de oturuyorum, ama Kısırkaya’yı bitimine yakın bakanın beyanıyla öğrendim, düşünün, Kısırkaya Sarıyer’in köyü. Ne kadar gizli yapıyorlar bu işleri. Öğrenir öğrenmez de, yürütmeyi durdurma talebinde buldum, ama bilirkişi heyeti bile tayin etmeden reddettiler. Bölge İdari Mahkemesi’nden de ret geldi. İstanbul 6. İdari Mahkemesi’nde 19 Mart’ta ilk duruşmamız var. İşin garibi, İstanbul’da 50’den fazla hayvan derneği var, davayı sadece biz açtık. Şikâyet eden, idari başvuru yapan yok. Ancak herkesi davaya desteğe bekliyoruz. Pendik’teki barınak alanlarıyla ilgili sorun nedir peki? O. Akgül: Pendik toplama kampı alanı, Formula 1 pistinin bitişiği. Değirmendere, dere yatağının üzerine yapılı. Formula 1 nedeniyle toprağın geçirgenliği kaybolmuş. Yağmur o hayvanların boğulması demek. Taşkın olacak illa ki. Bir yandan da yaptıkları alan İstanbul’un su ihtiyacının 3’te birini karşılayan Ömerli Su havzasının koruma bandı içinde. Yönetmelikte domuz çiftliği kurulamaz, deniyor. Çünkü yeraltı sularının kirlenmesi söz konusu. Binlerce kediköpeğin atıklarını yeraltı sularından nasıl uzak tutacaklar? B. Doğan: Ballıca Ormanı dünyada sadece birkaç yerde kışlayıp üreyebilen turna kuşlarının yaşam alanlarından. Nesilleri tehdit altında. Şimdi bu tehdit katlandı. O. Akgül: Sen tutup dünyanın en kadim kuş göçleri üzerine havaalanı, köprü çakıyorsan, “Barınakları köpekler, kediler kendilerini iyi hissetsin, mutlu olsun” diye yaptık, diyerek bizi ikna edemezsin. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle