Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Desiree Akhavan. 8 ŞUBAT 2015 / SAYI 1507 “Makul Davranış” filminden. Makul Davranış’ın yönetmenine ailesinden “makul” tepkiler Sundance Film Festivali’nde, geçen yıl birçok olumlu eleştiri alan “Makul Davranış” filmi, bu kez İf İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde karşımıza çıkıyor. Filmin yönetmeni, senaristi ve başrol oyuncusu, İran asıllı Desiree Akhavan, kendi hayat öyküsünden yola çıkarak filmleştirdiği bu hikâyenin gerisindeki yüzleşmelerini, yaşadıklarını bizimle paylaştı. DENİZ ÜLKÜTEKİN daha çok bahsetsen, ya da yaptığın boktan işleri daha günyüzüne çıkarsan, nasıl olur” diye fikir verdi. Tüm bu eklemelerle, hikâye, iki kadın arasındaki romantik bir ilişkiye dönüştü. 20 yaşında, New York’ta yaşayan İranlı bir kadının hikâyesi hakkında düşünen biri, bunu somut bir kültür şokundan ibaret olarak görebilir. Peki daha derine indiğimizde karşımızda nasıl bir Shirin var? Bence bu tamamiyle izleyenlerin karar verebileceği bir şey. Umduğum ve niyetlendiğim herşeyi beyaz perdeye yansıttığımı düşünüyorum. Eğer seyirciye bir şeyleri yanlış ya da eksik aktardıysam, bu da benim eksikliğim. Yıllar önce bir kısa film çekmişsiniz. Konusu, İranlı kadınların burunlarıyla ilgili takıntılarıymış. Oldukça eğlenceli görünüyor. Evet bu film okuldaki mezuniyet projemdi. Kadın ya da erkek farketmez, İranlılar için güzel bir buruna sahip olmak önemli bir meseledir. Sizce makul davranış, İranlı izleyicilere de hitap ediyor mu? Filmi yasal olmayan yollardan indirip, izleyen yüzlerce İranlı lezbiyen ve biseksüelden eposta alıyorum. Hepsi bana teşekkürlerini iletiyor ve bu da benim için çok önemli. Bu filmin İran’da gösterilmesinin yasal olarak mümkün olduğunu sanmıyorum. Ancak umuyorum ki, insanlar bu filmi birbirleriyle paylaşır ve film, orada bahsedilen bir yapım haline gelir. Çünkü bugüne kadar İranlı eşcinseller hakkında çok az söz söylenebilmiş. Aileniz filmi gördüğünde, tepkileri ne oldu? İnanılmaz derecede destekleyicilerdi ve filmi sevmiş görünüyorlardı. Benimle birlikte, Sundance’e geldiler ve birlikte inanılmaz bir tecrübe yaşadık. Ruh halleri, “madem çocuğum Sundance’de, o zaman seks sahnelerine katlanabilirim sanırım” gibi miydi? Ha ha, evet, kesinlikle. Bunun hakkında biraz suçlu hissediyorum. Hiçbir baba çocuğunu bu halde görmemeli. Anneme, babamın gözlerini kapatmasını söyledim. Peki İran Devrimi’nden Paris’e kaçıp, sonra da ABD’ye yerleşen bir ailenin mensubu olmak nasıl bir tecrübeydi? Bu oldukça uzun cevabı olan bir soru ve böylesi kısıtlı zamanda cevaplamak pek mümkün değil. Ancak şunu söyleyebilirim, göçmen bir ailenin çocuğu olmak, baştan izole bir hayatı kabullenmeniz gerektiği anlamına geliyor. Etrafınız, iki kültürle birden kuşatılıyor. Bunun avantajları da var tabii, ama dışlanmışlık hissini atlatmak pek kolay olmadı. İran hakkında herhangi bir anınız var mı? Hâlâ ülkenizde neler olup bittiğini takip ediyor musunuz? New York’ta doğup büyüdüğüm için, İran’la ilgili anılarım, sadece yaz tatilleriyle sınırlı. Devrim öncesi İran’ı ise, ailemin anlattığı hikayelerden biliyorum. O yüzden, şu sıralar, İran’da yaşayan bir İranlı olmak hakkında, sınırlı bir fikrim var. Ancak ailem, artık orada ve ben de İranla ilgili haberleri takip ediyorum. Filme geri dönersek, Shirin’le Desiree’nin benzer yaraları var mı? Hayır, keşke bu benzetmeye pekçok anlam yükleyecek kadar zeki olsaydım. Ancak, onun yaraları, sadece annesinden ödünç aldıkları. Son olarak, Girls’le ilgili de konuşmak isterim. Bazı eleştiriler, dizinin hafifmeşref olduğunu söylüyor. Ancak, oldukça sürükleyici olduğu da bir gerçek. Siz bu eleştirilere ne diyeceksiniz? Daha ilk sezondan beri, dizinin büyük bir hayranıydım. Oyunculardan biri olmak ise benim için gerçeküstü bir olaydı. Bu yüzden eleştirileri de umursadığımı söyleyemem. l İ f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin en dikkat çekecek filmlerinden biri “Makul Davranış.” Film, New York’ta yaşayan, İran asıllı, biseksüel bir genç kız olan Shirin’in hikâyesine odaklanıyor. Tüm bu hikâyeyi yaratan isimse, Desiree Akhavan. İran Devrimi sonrası ülkeden kaçan bir ailenin kızı olarak, New York’ta dünyaya gelen Akhavan, şu sıralar, Hollywood’un gözde oyuncuları arasında. Yönetmen koltuğuna oturduğu ilk filmi ise bir hayli başarılı oldu. “Makul Davranış”ın İstanbul gösterimi öncesi, Akhavan’la filmi hakkında konuştuk. Hikâye nasıl başladı? Kökenleriniz, bu filmin senaryosuna ilham verdi mi? Bu uzun süredir kafamda var olan bir projeydi. Ailemle yaşadıklarım üzerinden yüzleşeceğim bir film olsun istiyordum. Aslında, ilk taslak, daha yüzeyseldi, biraz komedi ağırlıklıydı. Sonra yapımcım devreye girdi. “Bence çok eğlenceli bir ailen var. Bir göçmen çocuğu olmanın getirdiklerinden Kendimle yüzleştim Filmin ne kadarı kişisel hikâyenizle örtüşüyordu? Senaryoyu yazarken, bir kadınla yaşadığım ilk ilişkideki ayrılıkla ve sonrasında ailemle aramda geçenlerle yüzleşirken buldum kendimi. O yüzden bu yaşadıklarımın, hikâyenin temelini oluşturuduğunu söyleyebilirim. Fakat filmde yaşanan hikâye tamamen kurgusaldı. “Ninni”ler sadece uyumak için değil ESRA AÇIKGÖZ S onat Bağcan, yıllar sonra bir albümle karşımızda: “Sevgiyle Yürü Yolunu”. Bir ninni albümü bu. Tüm çocuklara ve içindeki çocuğu hala yaşatanlara söyleyeceklerini bu albümde toplamış. Bu sadece çocuğunuzu uyutmak için yapılmış bir albüm değil, müziğin daha anne karnındayken bebekler üzerindeki geliştirici etkisinin farkında Bağcan. Albümü pedegoglara, çocuk doktorlarına ve psikologlarına danışarak oluşturması bundan. Biz de kendisiyle albümünü, Bağcan ailesinin ferdi olmayı ve müzik serüvenini konuştuk. Müzik, Bağcan ailesinde her bireyin doğar doğmaz içine düştüğü bir sanat. Ama dinlemekle yetinmeyip albümler çıkartacak kadar gönlünüzde nasıl, ne zaman, neden yer etti? Müzik bizim için kendimizi ifade ediş biçimimiz, o yüzden çok küçük yaşlardan itibaren seslere duyarlı olup ruhumuzdaki etkilerini hep gözlemlemiş, sezgisel olarak bize çok iyi geldiğini fark edip hayatımızın baş köşelerinden birine oturtmuşuzdur. Sesle olsun, beste ve söz yazarak olsun, yaratmak her zaman iyidir ve müzik çok güçlü bir frekanstır. Ruhunuzu yükseltebilir de, aşağılara da çekebilir. Bu gücü fark edip tüm aile bireyleri geçmişte ve şimdi de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak üretmeye devam ediyor. Neden müzik eğitimi değil de, diş hekimliği eğitimi aldınız? Bu bir aile geleneği, mutlaka üniversite okuyacaksın, sonra istediğini yapabilirsin, denir. Nitekim halam Selda fizik mühendisi, Serenad eczacı, Seda elektrikelektronik mühendisi ve her biri şu anda sadece müzikle uğraşıyor. Şimdi bakınca görüyorum ki, hepimiz melodilerin, sözlerin, frekansların gücünü bize algılatacak meslekler seçmişiz ve bunları müziğimizde, sesimizde kullanmışız ve kullanıyoruz... Ninni albümü çıkarmaya nasıl karar verdiniz, neden bir ninni albümü? Tamamen tesadüfi bir şekilde yurtdışında yaşayan bir hocama doğum hediyesi olarak bir ninni besteleyip sözlerini yazarak gönderdim ve “ben ninniler yapmalıyım” diyerek yola koyuldum. Diş hekimliğinde kullanılmak üzere Yeditepe Üniversitesi’nin düzenlediği bilinçli hipnoz teknikleriyle ilgili kurslara katılmıştım, bize okumamız için ödev verilen bir çok psikoloji ve hipnoz kitaplarında gördüm ki, ilk doğduğumuz anda bir süzgeçimiz yok, bize söylenilen her şeyi olduğu gibi alıyoruz. Bu yüzden ilk söylediğimiz sözler önem kazandığı gibi; beğenilerimiz ve sanat algımız için duyduğumuz ilk melodiler de çok önem kazanıyor. Tüm bu bilgiler ebeveynlerin sözlerinin, duygularının, davranışlarının önemli olduğu kadar, ilk dinlettikleri ve söyledikleri ninilerin de çok önemli olduğunu gösteriyor. Buradan yola çıkarak tüm çocuklara ve içimizdeki çocuklara söyleyecek sözlerim olduğunu fark ettim ve bir ninni albümü yapmaya karar verdim. Parçaları neye göre, nasıl seçtiniz? Mesela bir pedagogla çalıştınız mı? Eşim tıp doktoru dolayısıyla etrafımızda konularında uzman, çeşitli branşlarda çok Sonat Bağcan, müziğin içine doğdu, ancak ailede herkesin bir üniversite bitirmesi yönündeki kurala uyup diş hekimi oldu. Ama onun da müzikle bağı hiç kesilmedi. “Sevgiyle Yürü Yolunu” adlı ninni albümü raflarda yerini aldı. Bağcan parçalarını sadece bebekleri uyutmak için değil, gelişimlerine yardımcı olmak için de söylüyor. değerli hekim ve öğretim üyesi arkadaşlarımız var. Sadece pedegoglara değil, çocuk hekimleri, çocuk psikiyatristleri, kadın doğum uzmanlarına kadar bir çok hekimle görüş alışverşinde bulunduk. Ninnilerin son halini dinlediklerinde çok olumlu geri dönüşler aldık. birimizin özgür, cesur, güçlü ruhlar oduğunu; huzurun, barışın, güvenin içimizde her an var olduğunu hem bebeklere, çocuklara, hem de ebeveynlere söylemek istedim. Bu ninniler sadece bebekleri uyutmak için değil, daha anne karnındayken gelişimlerini sağlamak için de. Nasıl bir bağ var müzikle, bebek gelişimi arasında? Müziğin hamilelik döneminde bebek gelişimini olumlu yönde etkilediğine dair birçok çalışmanın olduğunu biliyoruz. Bu etki bebek doğduktan sonra daha etkin hale geliyor. Anne mutlu olduğu bir müziği dinlediğinde endorfin hormonu salgılanıyor, bu plasentadan geçiyor ve anne gibi bebeğin de rahatlamasına ve gevşemesine neden oluyor, sakin bir bebeğin gelişimi istenilen düzeyde devam ediyor. Bebeğin gelişimine müziğin katkısının doğduktan sonra daha fazla olduğu söyleniyor. Halanız Selda Bağcan, kardeşleriniz Seda ve Serenad Bağcan. Aranızda nasıl bir müzikal dayanışma var? Albümüm halamın şirketi Majör müzik etiketiyle çıktı, o her zaman arkamızda bize destektir. Seda iki bestesiyle, Serenad da vokalleriyle albüme katkıda bulundu. Gerek müzikal anlamda, gerek yorumlama açısından birbirimize önerilerimiz ve katkılarımız her zaman olur. l Bağcan’ların dayanışması Nelere dikkat ettiniz? Ninnileri oluştururken bebeklerin, çocukların kendi değerlilik duygusunu destekliyecek sözlerin olması çok önemliydi. Ebeveynlerin de kendilerinin iç güçlerini ve değerlerini hatırlamalarını sağlamak, her C M Y B