20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 OCAK 2015 / SAYI 1503 5 Hiçbir yaş değişmek için geç değildir Bob ve Helena, yalnız. Umutsuz ve amaçsız. Üstelik hayatın ellerindeki kartlardan ibaret olduğunu anlayacak bir yaşta, yani 35’teler. “İki Kişilik Yaz” işte bu ikisi üzerinden bizi bir hikâyeye ortak ediyor. İzleyene hayatı, aşkı sorgulatırken umut serpmeyi de ihmal etmiyor. Bunda müziğin, dansın ve oyunculukların etkisi büyük. Oyunun yönetmeni Serkan Salihoğlu, oyuncuları Gizem Erdem, Tuğrul Tülek ve Özgehan Özturan anlatıyor. ESRA AÇIKGÖZ nelerin fazla, nelerin eksik bir süzgeçten geçir; Gerçekten bunları yaşamak mı istiyorsun? O yüzden bu oyunun hayatımın çok doğru zamanında geldiğini düşünüyorum. Özgehan Özturan: Ben önce gitar konusunda destek için dahil oldum. Sonra müzikal açıdan daha güzel bir sonuç çıktığına karar verip beni de sahnedeki köşeye koydular (gülüyor). Oyuncu olmadığım için metinle çok ilişkim olmadı, ama Tuğrul’un da dediği gibi çok doğru bir zamanda yakaladı bizi oyun. Oyundaki karakterlerin yaşlarına hemen hemen yakınız. O yüzden çok eğlenceli bir süreçti. Bu ekiple çalışmak da çok iyiydi. T. Tülek: Tamam, şeker gibi bir oyun, insanlar çok eğleniyor; ama bence oyundan çıktıktan sonra mutluluktan ziyade büyük bir umut kaplıyor içinizi. Bu çok kıymetli. B ir şarap mahzeninde yolları kesişen bir kadın ve adam. Yalnızlar. O kadar ki, mutsuzluk, amaçsızlık ve yalnızlık paçalarından akıyor. Helena, bir boşanma avukatı. Bob, yasadışı işlere bulaşmış, neşelenmek (!) için Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ını okuyor. İkisi de 35 yaşındalar, yani artık, hayatlarının ellerindeki kartlardan ibaret olduğunu biliyorlar... DOT yeni oyunu,“İki Kişilik Yaz”la, bu iki karakter üzerinden bize dünyada kapladığımız yerleri, kalpleri; bizde yer edenleri sorgulatıyor. Sadece konusu itibarıyla değil, başarılı oyunculukları ve enerjisiyle de insanı içine çekiyor. Biz de oyunun yönetmeni Serkan Salihoğlu ve oyuncuları Gizem Erdem, Tuğrul Tülek, Özgehan Özturan’la konuştuk. Önce sahneye koymak için neden bu oyunu seçtiğinizle başlayalım... Serkan Salihoğlu: Biz aslında bu tarz oyunlar yapmayan bir tiyatro olarak addetmiş olabiliriz. Makas Oyunları, Altın Ejderha, Dövüş Gecesi; hepsi politik içerikliydi. Gündem olarak devamlı karanlık şeylerin yaşandığı, ağır ve sıkıntılı politik gündemin olduğu, mutsuz zamanlardan geçildiği bir yerde yaşıyoruz. Sosyoloji ve politika o kadar iç içe geçmiş ki... Seçme sürecinde, politikayı bir kenara bırakıp sadece sosyolojiye konsantre olunan bir noktadan yola çıkarak oyun yapmak, öncelikli fikirdi. O da bizi bu oyuna getirdi. Kendi yolunu bırakmamalı 35 yaş insan hayatındaki önemli dönüm noktalarından biridir. Yaşamın sorgulandığı ve önemli kararların alındığı bir nokta. Neden sizce? S. Salihoğlu: Çünkü klasikleşmiş, sosyolojik gelişimin belli bir yaş aralığı var. Çocuklukta önüne bir sistem koyulmuştur; İlkokul, ortaokul, lise, üniversite... Yol bellidir. Adım adım ilerlersin. Üniversite bitince çalışma hayatına geçilir. Ama iş hayatında artık bir adım yoktur, her şey görecelidir. Başta para kazanmak, aileye bağlı kalmadan yaşamak zevkli gelse de, 35’e gelindiği noktada onun da monotonluğu insanları farklı yerlere iter. O yüzden herkes 35 yaşında koşmaya, yeni hobiler kazanmaya başlıyor. Hayatın yeni bir parçasını bulmaya çalışıyor. “İki Kişilik Yaz” müzik, dans ve metinin içiçe geçtiği bir oyun... Düşünme ve sorgulama boyutu da o yüzden oralarda başlıyor. T. Tülek: Bu biraz insanın doğasında da var galiba. Genelde belli yaş grubundaki arkadaşlarımdan artık evlenip çoluk çocuk sahibi olmakla ilgili şeyler duyuyorum. Biraz da vücudun haydi bir şey yap, diyor. S. Salihoğlu: Çünkü aslında ebeveynlerin de, toplumun da yaş grubuna göre şunu yapman lazım, diye koyduğu şeyler var. Bu çok keskinleşmiş. Onları yaptığın zaman düzgün ve sağlıklı bir hayat yaşadığın kabul ediliyor. Bence Bob karakterinin 18 yaşında planladığı bir şeyi 35 yaşında yapması harikulade bir şey. G. Erdem: 20’den 30’a kadar; üniversite bitiyor. Hayallerin, umutların bir kısmına ulaşılıyor, bir kısmına ulaşılamıyor. Mutsuzluklar, 30’a doğru pişmanlıklar başlıyor. Onlar sizin önünüzü kesiyor. İstediğinden daha da uzaklaşıyorsun. Halbuki hiç bir şeyin yaşı yok. 35 yaşında da kafan atabilir ve bir anda bambaşka bir şey yapma gücün olmalı, yapacağına inanmalısın. İnsan kendi yolunu hiçbir zaman bırakmamalı. Onu kaybetmek çok kolay tabii. Ben yaşadığım buhranlar açısından oyundaki karaktere çok yakınım. 30’dan sonra oldu. Şimdi 40’ta da bekliyorum, öyle bir şey olursa, bir ani karar daha verebilirim (gülüyor). Ö. Özturan: Ben hiç bunalıma girmedim. Fırsatım, vaktim olmadı. Çalışıyordum. İlk yaz tatilinde bunalıma gireceğim. S. Salihoğlu: Meslek grubu açısından da bakmak lazım belki. Şanslı bir meslek grubuyuz. Kime prova iş gibi geliyordur ki? O yüzden de çalışırken bunalıma girilmiyor. T. Tülek: Evet. Ben İngilizce öğretmenliğinden sonra konservatuvar okudum. İnglizce öğretmenliği yapmaya devam etseydim muhtemelen, 30 krizi, 35 yaş krizine girer, 40’lara doğru ben artık öleyim derdim. Tutunacağın bir nokta olduğunda geri kalan pek çok şeyle mücadele ediyorsun aslında. En büyük şansımız sevdiğimiz işi, sevdiğimiz yerde, sevdiğimiz şekilde yapmak. Bunun zorlukları da var tabii. Hem enstrüman çaldığınız, hem şarkı söylediğiniz bir oyun bu mesela. Provalarda en çok müzikle uğraşmışsınızdır herhalde... Ö. Öztuna: Gitar çalmayan insanlar için tabii ki zaman alacak bir şeydi. Ama Tuğrul ve Gizem hem çok yetenekli, hem de çok çalışkan. Ben onlar kadar çalışkan olsam, şu anda hayatta başka bir yerde olurdum. T. Tülek: Sonuçta bu işin eğitiminde müzik, dans da vardı. Bunlar cebimizde olan meziyetler aslında. Projesine göre çıkarıyorsunuz. DOT’ta altı yıldır bedene yönelik çalışmalar yapıyoruz. Biz gerçekten çok çalışan bir ekibiz. l [email protected] Oyun bizim için terapi gibi Sizler için metinde çekici gelen neydi? Gizem Erdem: Hem yakın bize, bizim hayatımızı, şu anki dönemi anlatıyor aslında; hem de David Greig’in dili gerçekten çok güzel. Çok sade, zarif, esprili bir yandan. Beni en çok çeken oydu. Bir de bu ekiple çalışmak çok heyecanlandırdı. Böyle bir ekiple, böyle bir metinle, bu dönemde, yumuşak bir oyuna girmek güzel oldu. Çünkü gerçekten tatsız şeyler yaşandığı için bu dönemde, Tuğrul’un dediği gibi “terapi gibi” geldi bize. Tuğrul Tülek: Benim de bu oyunda olmak istememin en pratik sebebi, tam da Serkan’ın söylediği gibi içinden geçtiğimiz bu karanlık durumlar. Şimdiye kadar oynadıklarımız arasında başka bir renk bu oyun. 3.5 ay boyunca prova yapınca bir süre sonra bu hikâye hayatınız oluyor, en çok onunla vakit geçiriyorsunuz. İşte bu esnada oyunun üstümdeki hissini çok sevmeye başladım. Bu çok ihtiyacım olan bir şeydi. Kafayı o kadar çok başka şeylere yoruyoruz ki, kendimizle ilgilenmeyi unutuyoruz. Bencillikten bahsetmiyorum ama biraz dur, kendine bak, Soldan Sağa: Tuğrul Tülek, Gizem Erdem, Özgehan Özturan, Serkan Salihoğlu. Fotoğraf: KAAN SAĞANAK Tutunacak noktan varsa... Tam da onu soracaktım; oyunda 35 boktan bir yaş, diyorsunuz. Peki, sizin 35’iniz nasıldı? G. Erdem: Ben kişisel gelişim kitaplarını çok okurdum, bir ay işime yarıyordu, sonra yine bunalıma giriyordum. Ama 30’lu yaşlardan itibaren tuğlaları yerine oturtmak daha kolaylaştı. Panik bir yapım olduğu için sakinleşmek bana iyi geldi. T. Tülek: Ben 30’larımın şimdiye kadar geçiridiğim en iyi yaşlar olduğunu düşünüyorum; bireysel olarak ama, dış dünyayı saymıyorum. Hiç 35 yaş bunalımına girmedim. 30 yaş bunalımına girmiştim, sonra zaten ani bir kararla İstanbul’a yerleştim. Hayatımdaki en büyük değişiklikler hep Misafir şair GÖRE Gözlerimiz birbirine göre Ellerimiz, dudaklarımız Ve aşk bize göredir Gece tam aşka göre Rüzgâr geceye göre Ve yağmur rüzgâra göredir Öpüşlerimiz yağmura göre Odamız öpüşlerimize göre Ve dünya odamıza göredir Ve biz dünyaya göreyiz Ataol Behramoğlu (Yarım Yüzyıldan Şiirler) Tabelaya inat Çocukken,  Bassaydım “çimlere basmayın” Tabelalarına inat. Belki de  Toprağı bu kadar Çok özlemezdim... Mehmet Tuncer Siperşop Topsentır Ziyaretçi defteri Âlem buysa Kral’ın soytarısı sensin!.. İbrahim Ormancı Utandırma servisi 2015, 2015, 2015… Elim alışsın diye yazıyorum. Bir halt beklediğimden değil. Kemal Ateş Misafir çizer: Michael Permyakov Siyaset Doğalkaz gelen yerden dalkavuk esirgenmez! Bülent Taş Off the record Alkol tüketimi on milyon yıl önce başlamış!.. NİCE YILLARA!.. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer Yazıişleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız Pazar ekidir / Yerel süreli yayın [email protected] @cumdergi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle