01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 7 EYLÜL 2014 / SAYI 1485 Âlâ sadece bir moda dergisi Âlâ, muhafazakâr kesimdeki kadınlara hitap eden bir moda dergisi. Gösterişli, pahalı kıyafetlerle poz veren kadınlar, tesettürlü, başörtülü olunca en çok da yine muhafazakâr kesimden eleştiriler alıyor. İmtiyaz sahibi Gülsüm Çiçekçi içinse bu saçma bir tepki, çünkü onlar “sadece ama sadece moda dergisi” yapıyor. Artık onlar da iş dünyasındalar Âlâ’nın kuruluş hikâyesi nedir? 2011’de kuruldu, dördüncü yılına girdi. Endonezya’ya lisans verdik. Sırada bekleyenler var; Dubai, Malezya gibi. Bir ara İtalyanlar da talepte bulundu, ancak anlaşamadık. Hedef kitleniz kimler? Eğitimli, çalışan kadınlar. Bugüne kadar hiç böyle bir dergi olmadığı için, 18 yaşında genç kızlar da, 45 yaşında kadınlar da, 60 yaşındakiler de okurumuz. Onları bir potada toplamak zor. Sosyoekonomik olarak? Aynı farklılık söz konusu. II. Abdülhamit’in torunları okurumuz mesela. Cosmopolitan kadını, Vogue kadını diye bir şey var, ama bu sektörde henüz öyle bir ayrım oluşmadı. Tüketici profili yeni şekilleniyor. Moda dergisi şehir kültürünü de gerektirir. Bir de o kadın profilinin iş dünyasında yer alması ve kendini ifade edebilen bir sosyal konuma gelmesi gerekiyordu. Son dönemde de tesettürlü kızlar iş dünyasında yer almaya başladı. Kendilerini ifade ediyorlar. l Gülsüm Çiçekçi, moda çekimlerinde... T ürkiye’de giderek büyüyen bir yeşil hizmet ediyoruz diye çıktık yola. Altı ve üstü, sermaye olduğu bir gerçek. İşte bu sadece ve sadece moda dergisiyiz! Bunu sermaye sahibi kesimin kadınları da anlamak istemeyen, anlamayacak; üç yılda artık kendilerine ait bir hayat tarzı inşa bunu öğrendik. Dergi kapansın diyorlar. Böyle ediyorlar. Üstelik görünür olmaktan da bir faşizm olabilir mi? Altı üstü moda dergisi çekinmeden. Paris’e alışveriş yapmaya bu, gerçekten altı üstü dergi modası! Bunu gidiyor, Çırağan’da kadın kadına partiler herkes başka bir şeyle doldurmak, içine bir düzenliyorlar. şeyler sokmak istiyor, anlıyorum ama formül “Stil sahibi kadının dergisi” sloganıyla yola basit. Moda üreticisi, tasarımcı ve kadın; bu çıkan Âlâ tam da bu kitlenin ihtiyacına hitap üçünün arasında giden gelen bir haberleşme ediyor. Tesettürlü ya da başörtülü kapak ağı bu. Parantez açılacak, virgülden sonra kadınlarının üzerinde birbirinden devam eden bir cümlesi yok. şık, pahalı kıyafetlerle poz vermesi sürekli tartışma yaratıyor. Bunları AVM de geziyorlar, konuşmak için Levent’teki namaz da kılıyorlar ofislerine vardığımda, karşımda Ama burada işin içine siyasi ya da İslami söylemlerden başörtüsü, tesettür, dolayısıyla uzak, Âlâ’ya tam bir iş olarak din girdiği çin; dinin modası var bakan bir kadın buluyorum. mıdır, gibi sorular çıkıyor. “Kadınlar partisi düzenlemek Dergiyi bir gerçekmiş gibi istediğimiz zaman da bu konu Yazılar: ESRA görmek istiyorlar. Yayın dili kapansa da ülkenin sorunları AÇIKGÖZ öğrenilmesi gereken bir şey. konuşulsa, biz bu kadar gündem Bu sektörde böyle bir dergi olacak bir şey yapmıyoruz, yoktu, moda kataloglardan takip ediliyordu. diye düşünmüştüm. Ama dört yıl oldu hâlâ Amaç sadece ürünü göstermek olmalı bitmedi” diye başlıyor cümleye, sonrasında gibi algılanıyordu. Sonra daha profesyonel sık sık “sadece ama sadece moda dergisi”yiz fotoğrafçılarla çalışmaya başladı üreticiler. demesi de bundan. Eleştiriler bitecek gibi Ebru Şallı gibi mankenler kullanıldı tesettür durmasa da, dergi 15 bin satıyor, üstelik 30 defilelerinde, o zaman da aynı tartışmalar binleri bulduğu da olmuş. yapıldı. Zaman, Yeni Şafak gazetesinin İşte Âlâ’nın imtiyaz sahibi Gülsüm yazarları bizi de defileci diye görmek istedi. Çiçekçi’nin anlattıkları... Ali Bulaç, siz defilatörsünüz, demişti. Ayşe Böhürler’den sonra İsmail Evine kadın dergisi hiç girmedi ki. Sıkıntı Kılıçarslan da ağır eleştirelerde bulundu burada. Kimse kötü niyetli değil. Biz bir dergi ve içeriğiyle ilgili. Neden size karşı kadın profili oluşturmaya çalışmıyoruz. Son bu kadar tepkililer? sayıda eleştirilerini ciddiye aldık ve tesettür En büyük neden, bir yere yaslanmamak, kullanmadık. Türkiye’de en az yüz bin kadın, bağlı olmamak. Bir gruba, partiye, cemaate yakasını tamamen kapatmıyor, ama başını ait olmadığımızdan onların söylemiyle züppe, bağlıyor. Fransız türbanı diyorlar ona. pespaye oluyoruz. Biz, bir ihtiyaç var ve buna Bu partiler zaten yapılıyor Biletleri 250 TL, locası 3 bin TL olan “Âlâ Fashion Party Tarihteki En Büyük Kızlar Partisi” düzenleyecektiniz geçen yıl, ancak çok fazla eleştiri, hatta tehdit alınca vazgeçtiniz... Editörlerimiz istedi. Daha doğrusu bir araya gelip Çırağan’da yapıyorlarmış zaten. Bunu Âlâ olarak yapalım dediler. Garsonundan DJ’ine, ses teknisyenlerine kadar hepsi kadın olacaktı. İnsanların eğlenmeye ihtiyacı var. Tamam, siz organize edin, dedim. Çok emek verdiler. Ama birileri terbiyesizlik derecesinde abarttı. Zaten biz yapmasak da kızlar bir araya gelip parti yapıyorlar. l getiriyor, moda da neticede insanlara bir hayat tarzı sunuyor. O mankenin pozuyla, tesettür, başörtüsü bütünleştiğinde İslamiyetin hayat tarzı böyle sunuluyor diye algılanıyor. İslamı lümpenleştirmeye çalışıyorlar, diye eleştiriliyorsunuz. Bu dergiyle, şöyle giyin, boğazını aç demiyoruz. Herkes içeride ve dışarıda ne giyebileceğini bilecek kadar bilinçli. Onlar, insanlarda bu bilincin olmadığını düşünüyorlar. Eğer öyleyse bunu düzeltecek bir çözüm bulsunlar, Âlâ’yı eleştirene kadar. Bunu söylemek bize düşmez, ama İslam hayattan kopuk bir din değil. Bugün Âlâ okuyan ve sokakta eleştirilen kadın profili, birincisi kadın, ikincisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, üçüncüsü çalışıyor ve bütün bunları yaparken de Müslüman. AVM de geziyor, namaz da kılıyor. Zengin olan muhafazakâr bir kesim var, hatta son süreçle yeşil sermayenin büyüdüğü herkes tarafından biliniyor. Anlaşılan bu görünür olduğu zaman mevzu oluyor. Yazarlar biraz sınıf çatışması olsun istiyor, bence. Yok, 10 bin liraya trençkot alıyormuş, Paris’e gidiyormuş... İnsanın harcayacak gücü varsa harcar, bu da kimseyi ilgilendirmez. Yaptığı iyilik de, kötülük de insanın kendisinde. Onu eleştirmek bence hadsizlik. O yazarlar, kendince bir sınıfı temsil ettiğini düşünüyor, ancak o sınıf, o köşe yazarının maaşını almak için ayda 300 saat çalışmalı. Onun sadece telefon faturasıyla çocuğunu okutmaya çalışan adam var. İş buraya gelirse çıkış yok. Sadece bir ay telefon kullanmasak faturalarıyla Somali’deki bütün aç çocukları doyurabiliriz. Üstelik, yazın muhafazakâr bir kadının giyinmesi çok zordu. Artık çoğu mağaza uzun kollular, uzun etekler üretiyor. Çünkü biliyorlar ki talep var. Eskiden sayılı firma ürettiğinden, nevresim kumaşlarını pardösü yapıp 400 TL’ye satıyordu. Şimdi kaliteli üretim yapmak zorunda kalıyorlar. Bunda Âlâ’nın etkisi büyük. l Türbanın bağlanmasından ziyade, başörtülü bir kadının seksi sunulması asıl eleştirilen... Başörtü değil ki o, aynı poz Audrey Hepburn’de de vardı. Biz sadece bir kadın dergisiyiz. Ölçülü giyinen, Türkiye’de yaz geldiğinde aradığını bulamayan kadınlara hitap ediyoruz. Manken elini kafasına tutup poz verdiği zaman, Âlâ okurları böyle gezmiyorlar. Bu bir anı fotoğrafı değil. Moda fotoğrafı, realist olması gerekmiyor. Orada iki gerçeklik çarpışıyor bence, İslamiyet bir hayat tarzını da beraberinde Eros, cinsellik, ölüm ve hayat G iorgione’nin uyuyan Venüs’ü, Titian’ın Urbino Venüs’ü, Hans Baldung Grien’in Eve versiyonları… Sabine Pigalle’in objektifinde mitoloji ve antik dönem sanatçılarının eserleri önemli bir yer tutuyor. Çünkü ona göre, bugün bile düşünce yapımızda ve modern toplumlarımızda önemli bir temel oluşturuyor mitoloji. Sanatçının “Night Watch” serisi dünyada ilk kez, 26 28 Eylül Son Akşam Yemeği tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek, 24 ülkeden 80 seçkin galeriyi sanatseverlerle buluşturacak uluslararası sanat fuarı ArtInternational’de gösterilecek. Pigalle’nin “cinsellikle iç içe geçmiş hayatın ve ölümün üzerinde oynadığı”, bilinçaltımıza hitap eden eserlerini görmek için yolunuzu mutlaka ArInternational’e düşürün. Ama dilerseniz önce ona kulak verin... Öncelikle ArtInternational’e hoşgeldiniz diyerek başlayalım. Burada olmak sizin için ne ifade ediyor? Globalleşme! Günümüzde iletişim ve bilgi, yenilik, duygu paylaşımı hayati önem taşıyor ve uluslararası bir sanat fuarı, bir sanatçının işlerini yaymak, görünürlüğünü ve takdirini sağlamak için mükemmel bir fırsat. Mitoloji eserlerinizde önemli bir yer tutuyor. Nedir sizi onların peşine düşüren? Mitoloji ilgimi çekiyor çünkü bizim düşünce yapımızda ve modern toplumlarımızda kendimizi temsil edişimizde önemli bir temel oluşturuyor. Olaylar karşısında yaptığımız bilimsel ve teknolojik açıklamalara rağmen aslında hâlâ dünyada olup bitenleri yorumlarken antik döneme ait, içinde büyü ve mucizelerin olduğu açıklamalar yapabiliyoruz. Antik dönem sanatçılarına gönderme yapıyorsunuz ve geçmişte kullanılan teknikleri güncel sanatta etkili biçimde uyguluyorsunuz ve bunları yaparken size özgün bir tarz ortaya çıkıyor... Night Watch (Gece Bekçisi) serisinde antik sanata gönderme çok net, çıplak kadınların verdikleri pozlar tamamen eski ustaların işlerinden esinlenildi: Giorgione’nin uyuyan Venüs’ü, Titian’ın Urbino Venüs’ü, Lucretia’nın Lucas Cranach tarafından tekrar yapılan portreleri ve Durer ya da Hans Baldung Grien’in Eve versiyonları… Bu yorumlamaların altında yatan tema aslında pagan tanrıları bir araya getirmek ve bunu yaparken kişisel yorumlara açık, küçük Gece Bekçisi serisinden... Onlarca sanatçıyı ve sanatseveri İstanbul’da buluşturan ArtInternational’in konuklarından biri de fotoğraf sanatçısı Sabine Pigelle. Mitoloji ve antik dönem eserlerinden esinlenen sanatçı, “Gece Bekçisi” serisiyle bizi cinsellik, ölüm ve hayat üzerine düşünmeye çağırıyor. C M Y B kutsal figür formatını, ahlaki yargılardan bağımsız, hem pozitif hem de negatif enerjilere odaklanarak kullanmak. John Berendt’in harika başlığında dediği gibi “iyi ve kötünün bahçesinde gece yarısı”... İşimin amacı Eros ve Thanatos’daki erotik güçler ve cinsellikle iç içe geçmiş hayatın ve ölümün üzerinde oynamak. Saklı şeyleri ve bilinçaltını su yüzüne çıkarmak için gece ve dolunay gizemi vurguluyor ve rüya hissi veren bir tasvire dönüşüyor. Eğer bu güncel sanatta işe yarıyor diyorsan, bu büyük ihtimalle işin evrensel karakterinden kaynaklanıyor… İşlerinizde özellikle kadın bedeni önemli bir yer tutuyor. Neden? İşlerimin çoğunlukla kadın temsiline odaklandığı doğru, çünkü kadınlar görünmeyenle, sezgiyle, duygusal dünyayla ve hem yeraltı hem de yerüstü yaratıklarla temas halindeler. Güzellik üzerine kafa yorduğunuz başka bir kavram. Sanatta gerçekten sonsuz ve zamansız bir güzellik var mı? Öyle olduğuna inanıyorum, bütün bu farklı kültürler ve kendini ifade etme şekilleri arasında güzellik algısı çok eski zamanlardan gelen bir duygu. l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle