22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 5 İSTANBUL’U GETTOLAŞMA BEKLİYOR İstanbul’da çevre duyarlılığı Gezi Direnişi’nden sonra daha da arttı. Ancak İstanbul’u korumak isteyen çevreciler, hangi kent talanına ya da çevre katliamına yetişeceklerini şaşırdılar. Birbiri ardına yükselen sayısız dev inşaatı hem nitelik hem de nicelik olarak kayda alan Mega Projeler İstanbul isimli interaktif harita ise kent duyarlılarına yardımcı olabilir. İ Kolaj: AYŞE BİLGET Yaşam değişir, mimari değişir ama bir stanbul son yıllarda gitgide büyüyen dev bir süreklilik ve bütünlük sezilir bir dokudan şantiyeye benzemeye başladı. Kentin dört öbürüne geçerken. Hoş 60’lı yıllardan bu bir tarafından yükselen ve içeriği de yana uygulanan yanlış kentleşme ve aşırı göç kamuoyuyla pek paylaşılmayan bu projeler, ile dokular zaten kimliğini hızla kaybetmeye “acaba bir on yıl sonra İstanbul neye başlamıştı ama buna karşın oluşan bir benzeyecek” sorusunu da beraberinde bilinç de söz konusuydu. Şimdilerde kâr getiriyor. Bu soruya cevap verebilecek dijital dürtüsü her şeyin önüne geçti. Kâr, rant her bir çalışma, İstanbul Serbest Mimarlar Derneği zaman inşaatçının önceliğidir ama merkezi tarafından yapıldı. “Mega Projeler İstanbul” hükümetin önceliği olunca işin rengi değişti. isimli interaktif harita, 1998’den günümüze ve Başakşehir gibi bazı ilçelerde, deyim gelecekte yapılacak tüm porjeleri ilgililere yerindeyse kuş uçmaz kervan sunuyor. Projenin geçmez yerlerde birtakım yürütücülerinden, İSMD Başkanı binaların yükseldiğini görüyoruz. Ersen Gürsel’le bu sanal harita Bu projelerde şehrin geleceğini üzerinde bir gezinti yaptık ve görebiliyor muyuz? kendisinden İstanbul’u bekleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın geleceği dinledik. TOKİ işbirliğinde yapılan yeni Harita kullanıcılarına ne konut projelerini anlamak çok sunuyor? zor. İhtiyaç duyulan konut İstanbullu mimarlar olarak kentte projelerinde talep nasıl oluşuyor, uygulanan projeleri endişeyle DENİZ yer seçiminde hangi etkenler izliyorduk. Üstelik her gün bir ÜLKÜTEKİN öncelik kazanıyor belli değil. Bu başka gazetede eksik bilgilerle projeler mimari yarışmalar yoluyla yarım yanlış tanıtılan projeler iyice elde edilseler bile, sosyal içerikten yoksun anlaşılmaz hatta inanılmaz olmaya başlamıştı. oldukları sürece yalnızlaşırlar. Çünkü konut Biz de İstanbu İSMD olarak bütün bu “mega” alanlarının yer seçiminden çevre düzenine denilen projeleri bir araya getirip, kentin ve mimari projelerin tasarımlarına değin her haritası ve hava fotoğrafı üzerine yerleştirip aşama, sosyal içerikli olmalıdır. Bu ve benzer görmek istedik.... Hepsi bir araya gelince yeni yerleşmeleri bekleyen, sosyalpsikolojik nasıl bir İstanbul’la karşılaşacağımızı, neleri sorunların oluşturduğu yeni gettolara kaybetmiş olacağımızı, hem biz görelim hem dönüşme ihtimalidir. de İstanbullular görsün istedik. İstanbul’un kuzeyinin şehir için hayati Bu projeler, kent dokusunu ne hale önemde olduğu hep söyleniyor. Kanal getirecek? İstanbul’dan, havaalanı, üçünücü köprüye Kent dokusu dediğimiz şey yıllar içinde kadar uzanan hat, şehre ne gibi çevresel ve yaşanmışlıkla oluşur. Bu dokuda tüm zararlar verecek? kentlilerin izi vardır, kültürünün kokusu Bugüne kadar kentin gelişiminin kuzeye vardır. Eski Osmanlı mahallelerinin dokusu yönlendirilmemesinin çok önemli bir nedeni farklı, Cumhuriyet dönemi dokusu farklıdır. vardı. Çünkü İstanbul’un kuzey ormanları kentin en önemli yeşil alanları olarak sağladığı biyolojik çeşitliliğin ve insana verdiği rahatlamanın yanı sıra aynı zamanda kentin akciğeri vazifesini de görüyordu. Şimdi yeni yerleşimlerle hiç abartısız, ciğerimiz gitti. Bu yapılaşmanın yaratacağı nüfus ve hava kirliliğine değinmiyorum bile. etkilemesi doğaldır. Kıyı bölgelerinde Marmara’ya açılan Haydarpaşa liman alanı bu projelerden biridir. Kamuoyu anlamsız resim ve perspektiflerle yanıltılmaktadır. Bu projeler kentin geleceğini, yaşam çevresine yönlendiren çok boyutlu olarak düşünülmeli ve tek bir meslek grubunu değil, birçok alandan uzmanı ilgilendiren çok boyutlu projeler olarak değerlendirilmelidir. Yabancılaşan kent: İstanbul Neredeyse tüm projelerin görselleri, bize muazzam bir yaşam alanını tasvir ediyor. Öte yandan gerçekleşmiş projelere bakarsak kente ne kattıkları ve götürdükleri tartışmalı. Sizce de öyle mi? Küresel politikaların gelişmekte olan ülkelerde kullandığı ekonomik modeli, başta İstanbul olmak üzere ülkemizin tüm kentlerinde görüyoruz. Bu politik modelin sadık uygulayıcısı olan Türkiye’deki stratejik yatırımcıların aktörleri, İstanbul’u ticari potansiyeli yüksek, cazip bir kent olarak görüyor, Yatırımcılar kısa sürede artı değer üretecek inşaatları gerçekleştirmek için özel teamül sınırlarını aşan ve emsal değerleri yüksek özel projeleri için imarlı arsalar ürettiler. Toplumsal değerleri hiçe sayan kentin tarihini, coğrafi kimliğini önemsemeyen bu arsa tüketicileri bir daha üretilemeyen toprağı giderek tüketmekte. Kentlerin üzerindeki çarpık gelişmelerin önlemi için hukuk yolları yeterli olmuyor. İnşaat teknolojisinin yönlendirmesiyle, mimari projelerin farklılıkları kayboldu ve böylece, dünyadaki benzer modeli uygulayan kentlerin fiziki çevreleri birbirine benzemeye başladı. Yeşil alanları, ormanları, hava koridorları, kıyı ve denizleriyle kimlik değerlerini kaybetmeye başlayan İstanbul’da yaşamak için direnmenin ne gereği var ki! İstanbul bize ait olmayan, yabancılaşan bir kent olmaya devam ediyor. l denizulk@gmail.com Yerlilerini dışlayan projeler... Bir diğer proje başlığı da kentsel dönüşüm alanları... FenerBalat özelinde, projeye bakınca neler söyleyebiliriz? Basından öğrendiğime göre kamu tarafından FenerBalat için yeni bir proje hazırlanmış. Projeyi görmedim; bu nedenle, benim söyleyeceklerim kentsel dönüşüm modelinin genel tanımı ve amacına ilişkin olacak. Uluslararası bir kavram olan kentsel dönüşüm modeli bizde kamu yönetimleri tarafından içi boşaltılarak amacından saptırılmıştır. Oysa kentsel dönüşüm projeleri fiziksel risk oluşturan ve de sosyal çöküntü nedeniyle sağlıksız olan kent alanlarında sağlıklı bir çevre ve yaşam kalitesi gerçekleştirmek amacıyla hazırlanan sosyal, fiziksel, ekonomik ve hukuki çok boyutlu projelerdir. Bu projelerin önemi dönüşüm alanlarındaki sosyal yapının korunmasına öncelik verilerek, fiziki çevrenin yenilenmesi olmalıdır. Çevresine yabancılaşan ve gerçek konut sahiplerini dışlayan (Sulukule örneği) projeler olmamalıdır. İlerleyen yıllarda Haydarpaşa ve Galataport porjeleriyle birlikte boğazın iki yakası dev bir şantiye alanına benzeyecek. Bu iki projeyi de değerlendirebilir misiniz? Haydarpaşa ve Galataport projelerinde amaç, kent merkezleri veya yakın Ersen Gürsel çevrelerinde bulunan eski liman alanlarının işlevlerini yitirmeleri ve kent dışına taşınmaları ile başlayacak süreçte, master planı kapsamı içinde kentin geleceğe sahip olacağı değerler açısından yeniden planlanması olmalıdır. Bu bölgeler üzerindeki yatırım stratejileri kentin gelecekte ihtiyacı olan sosyal, kültürel hizmet faaliyetlerine çözüm üreten, kentin yaşam kalitesine katkı sağlayacak projeler olmalıdır. Ne var ki, Salıpazarı, Tophane, Karaköy’e kadar uzanan Galataport projesi ticari amaçlı gayrimenkul projesidir. Oysa böylesi bir proje, İstanbul’un eski liman bölgesini Boğaz’a bağlayan bu yerlerin tarihi kimliğini koruyan bir proje olmalıydı. Bu proje kamuoyundan neden saklanıyor? Kruvaze turizminin oluşturacağı, konaklama, ticaret ve trafik sorunları kenti olumsuz olarak etkileyecek. Bölge üzerindeki altyapı ve ulaşım dokusunun bu projeyi taşıyacak kapasitede de olamadığından, yapılacak fiziksel operasyonlar da soruna çözüm üretemez. Bu tür projeler kentin master planından bağımsız sadece ekonomik yatırım projeleri olarak düşünüldüğünde, çevresindeki yerleşik bölgeleri olumsuz Etkinlik Bisiklet Festivali’ne davetlisiniz Soldan sağa: Nazmiye Atalan, Arif Belgin, Hüseyin Albayrak, Şengül Kılıç, Mehmet Salıcı ve Uğur Erten. Validebağ Korusu’nu 20 yıla yakın süredir her türlü inşaat projesinden gönüllüler koruyor. T ürkiye’nin birçok yerinde gerçekleşen Usta Ve Çırak Yapım Organizasyon’un gerçekleştirdiği Bisiklet Festivalleri turlarına devam ediyor. Festivalin bu ayki durağı medeniyetin beşiği Şanlıurfa Karaköprü. Çok sayıda bisiklet tutkununu farklı yerlerden bir araya getiren festivalde bu sefer pedallar Karaköprü Belediyesi’nin ev sahipliğinde barış için çevrilecek. Katılımcılar, kurulacak kamp alanındaki çadırlarda konaklayacak. Festivalin tanıtım yüzü, aynı zamanda bisiklet ve doğa tutkunu müzisyen Aydilge olacak. Açılış günü bir konser verecek olan Aydilge, festivalin tüm etkinliklerine ve turlarına da katılacak. Karaköprü Bisiklet Festivali’ne ev sahipliği yapan Karaköprü Belediye Başkanı avukat Nihat Çiftçi, “Burası insanlığın ilk yurdu, 12 bin yıllık tarihiyle insanlığın ilk evi ve yüzyıllardır bir barış havzası. Burada barış ve özgürlük için hep birlikte pedal çevireceğiz” diyor. Festivali düzenleyen Murat Kınay’a da teşekkürlerini iletiyor. Kınay'a göre, bisiklet aslında insanlar arasında köprü görevi gören bir araç; “Farklı kültürleri bir araya getiren, farklı eğlenceleri herkese sunan, birlikte özgürce hareket edebildiğimiz bir araç… Bisiklet vasıtasıyla insanların daha kolay bir araya gelebileceğini ve daha iyi anlaşabileceğine inanıyoruz” diyor. Karaköprü Bisiklet Festivali’nde de katılımcılar öncelikle birlik olma ve kamp duygusunu tadacaklar. Bir arada yaşayıp, bir arada hareket edecek ve gezecekler. Bunları yaparken de güzel vakit geçirecekler. Festivalin ikinci gününde Harran’a ve dünyanın ilk üniversitesine yolculuk yapılacak. Şehir merkezinde ise Eyyüp Peygamber Türbesi ziyaret edilecek, katılımcılarla sıra gecesi yapılacak. Ayrıca Şanlıurfa ile bütünleşen Göbekli Tepe, Balıklıgöl de ziyaret edilecek yerler arasında. Festivalde bisiklet şovları, bisiklet polo gösterileri ve bisiklet filmleri de gösterilecek. Festivalin Karaköprü’deki etkinlik ayağını ise Ağ Organizasyon üstleniyor. Katılımın ve konaklama alanlarının ücretsiz olduğu festivale katılım için formlara şu adresten ulaşabilirsiniz: http://bisikletfestivali. org/karakoprubisikletfestivali/ Eğer Şanlıurfa'daki festivali kaçırırsanız da üzülmeyin, çünkü festival İstanbul, Edremit, Şanlıurfa, Adıyaman, Muğla gibi birçok şehirde yapılacak bu sene içersinde. Kınay’ın ilerisi için bir projesi var; sürdürülebilir enerjiyi festivalle birleştirmek! “Film izleyen insanlar düşünün” diye anlatıyor, “bu filmin çalışabilmesi için belli bir enerjiye ihtiyaç duyulur. Biz de bu enerjiyi pedal çevirerek sağlamayı düşünüyoruz. İzleyenler hem pedal çevirecekler, hem de kendi ürettikleri enerji sayesinde filmi izleyebilecekler”. l III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’a içinde yaptırdığı köşkle birlikte hediye ettiği arazi 200 yıldan beri “Validebağ Korusu” olarak anılıyor. Valide Sultan’ın dünyanın dört bir yanından getirttiği ağaç ve bitkilerle oluşturulan koru, sonradan Altunizade ailesine geçiyor. Altunizade İsmail Zühtü Paşa da araziyi Padişah Abdülaziz’e armağan ediyor. Abdülaziz kız kardeşi Adile Sultan için arazide bir köşk yaptırıyor ki, biz o köşkün her odasına aşinayız. Zira bu köşk Hababam Sınıfı’na ev sahipliği yapan okuldur. İnsan eliyle 200 yılda ağaçlandırılan koru, günümüze kadar sayısız badire atlattı. Koruya yönelik tacizler gönüllüler sayesinde önlendi. Korunun gerçek koruyucuları: Validebağ gönüllüleri ÖZLEM GÜVEMLİ İ nsan eliyle ağaçlandırılarak 200 yılda oluşan koru şimdi yine insan eliyle yok edilmek isteniyor. Ancak bu o kadar kolay değil çünkü koru 1990’lardan beri Validebağ gönüllülerinin koruması altında. Gönüllüler yıllardır koruya yönelik sayısız inşaat projesinin bir kısmını durdurmayı başardılar. Şimdi de bugüne dek koru için yapılmış en büyük ve en çılgın inşaat projesi “Hyde Park”a karşı mücadele içindeler. Validebağ Gönüllüleri Derneği’nin temelleri 1990’ların başında Altunizade Mahallesi’nin sevilen muhtarı Cafer Koç’un her perşembe halkı çağırarak düzenlediği çay toplantılarında atıldı. Mahallelinin sorunlarını anlatıp çözümler aradığı bu toplantılarda Validebağ ile ilgili sorunlar muhtarlığı da aşınca önce bir inisiyatif kuruldu. 1998 yılına gelindiğinde ise korunun bir bölümünün hastane yapılmak üzere Marmara Üniversitesi’ne tahsis edildiği haberleri üzerine Acıbadem, Altunizade ve Koşuyolu mahallelerinden yüzlerce insan Validebağ Korusu’na akın etti. İşte bu tepki “Validebağ Gönüllüleri”ni ortaya çıkardı. Bu inşaat projesine karşı 6 bin imza toplayan gönüllüler, Koruma Kurulu’na başvurarak korunun sit alanı ilen edilmesini istedi. O güne kadar koru içindeki tarihi binalarla ilgili koruma kararları vardı ancak bu korunun tamamını kapsamıyordu. Koruma Kurulu 1999’da başvuruyu değerlendirip Validebağ Korusu’nu 1. Derece sit Alanı ilan etti. Validebağ gönüllülerinin ilk büyük başarısı da bu oldu. Gönüllüler çabalarını kurumsal bir hale dönüştürmek ve biraz da dava süreçlerindeki sıkıntılar nedeniyle 2001’de Validebağ Gönüllüleri Derneği’ni kurdu. değişecekti. Biz hep bunlara tamam dedik. İşe giriştiler her taraf paravanlarla kaplandı ne yapıldığını görmedik. Açıldığı zaman kasrın önünün mermer taşla kaplandığını gördük. Şimdi de kış bahçesi yapımı, ondan bir hafta sonra da büfe yapımı başladı. Çevre düzenlemesi içine mescit de kattılar” diyor. Zafer kazanılmadı Büyük tepki ile karşılanan otopark inşaatı da bu çevre düzenlemesinin bir parçası. 100 araçlık otoparkın kapasitesini 500’e çıkarmak Tehditler saymakla bitmez Derneğin başkanı Arif Belgin’den 90’lardan günümüze korunun karşı karşıya kaldığı inşaat projelerini anlatmasını istediğimizde söze “Saymakla bitmez” diye başlıyor. Üsküdar Belediyesi’nin 2009’da Kross Şampiyonası için dozerlerle açtığı ve taş döşediği yolları, 2004’te İBB’nin aydınlatma direği dikmek için açtığı devasa çukurları, İzci Evi inşaatını ve izci şampiyonası için dikilip bir daha da kullanılmayan 20 bayrak direğini anlatan Belgin son olarak 2012’de başlayan ve bir türlü bitmeyen çevre düzenleme çalışmasından dem vuruyor. 8 ayda bitirilmesi gereken çalışma sürekli yapılan ekler nedeniyle 26 aydır devam ediyor. Belgin “Adile Sultan Kasrı önü toprak zemindi ve üzerinde karo taşlar vardı. Bize gösterilen projede bu taşlar yenilenecekti. ‘Bunda ne kötülük olabilir’ dedik. Kırılan lambalar için koruya 2 hafta önce beton dökmeye başladılar. Ve gönüllülerin tepkisi üzerine bu inşaat durduruldu. Kısa bir süre sonra da Koruma Kurulu inşaatın sorumluları hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu iki gelişme “zafer” kazanıldı gibi bir algıya neden oldu. Validebağ Gönüllüleri’nin asıl mücadele ettiği Hyde Park projesine karşı yürütülen imza kampanyası da bu gelişmelerden olumsuz etkilendi. Çoğu kişi “otopark inşaatı durdu ne imzası topluyorsunuz” diye sormaya başladı. Oysa durdulan otopark inşaatı çevre düzenlemesinin bir parçasıydı. Koruma Kurulu’nun kararı da Adile Sultan Kasrı’nın çevresindeki tarihi yapıya zarar veren yol çalışması ile ilgiliydi. Üsküdar’ın çılgın projesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Üsküdar Belediyesi’nin çılgın projesi “Hyde Park” ise bugüne dek koru için planlanmış en büyük inşaat projesi. Bu projeye göre koruya seyir terasları, doğal göletler, yürüyüş alanları, tamamen ahşaptan, amfitiyatro, kır kahvesi, tiyatrolar inşa edilecek. İşte bu projeye karşı gönüllüler büyük bir kampanya hazırlığı içinde. Başkan Belgin “Kazanılmış bir zafer yok asıl büyük mücadele yeni başlıyor. Her şeyden önce şunu anlamaları gerek burası bir park değil koru. 1 derece doğal sit alanı. ‘1 metreküp beton dökmeyeceğim’ diyor belediye. Beton ya da ahşap buradaki doğal yaşam zarar görüyorsa biz hepsine karşı çıkıyoruz. Hukuki yolları deneyeceğiz, engellemek için her türlü eylemi yapmaya devam edeceğiz” diyor. “Hyde Park” bugüne dek Validebağ Korusu için planlanmış en büyük inşaat projesi. Gezi korkusu Valide Sultan’dan Hababam Sınıfı’na 1990’ların başından beri yapılaşma tehdidi altındaki, Anadolu Yakası’nın en büyük ikinci yeşil alanı olan Validebağ Korusu’nun geçmişi 200 yıl öncesine dayanıyor. Sultan III. Selim’in annesi Mihrişah Valide Sultan için Çamlıca eteklerinde yer alan arazide inşa ettirdiği bağ köşkü, Sultan Abdülmecit döneminde de sultan tarafından annesi Bezmiâlem Valide Sultan’a hediye ediliyor. Bezmiâlem Valide Sultan da yurtiçinden ve yurtdışından getirttiği bitki türleriyle araziyi modern bir botanik bahçesine çeviriyor. Validebağ arazisi, Abdülmecit’in ölümünden sonra Altunizade ailesinin mülkiyetine geçti. Altunizade İsmail Zühtü Paşa, 1860 yılında burada bir köşk inşa ettirerek Sultan Abdülaziz’e armağan etti. 1853 yılında, Sultan Abdülaziz kız kardeşlerinden Adile Sultan için saray mimarlarından Nigoğos Balyan’a koru içinde bir konut yaptırdı. Günümüzde Adile Sultan Kasrı olarak anılan bu yapı, öğretmenevi olarak kullanılıyor. Tarihi köşkü gözünüzün önünde canlandırmak isterseniz Hababam Sınıfı filmini düşünün. Adile Naşit’in teneffüs zili çaldığı, Mahmut Hoca’nın okuldan kaçarak maça giden Hababam öğrencilerini karşıladığı muhteşem merdivenler işte bu köşkün merdivenleri. l Korudaki Adile Sultan Kasrı günümüzde öğretmenevi olarak kullanılıyor. Bu proje duyulduktan sonra yeni gönüllüler kazandıklarını hatta dernekte 50 olan yaş ortalamasının bile gençleştiğini söyleyen 57 yaşındaki emekli bankacı Arif Belgin “Çadır kurup nöbet tutalım, dozerlerin önüne yatalım diyenler var. Eğer gerginliği tırmandırırlarsa bütün bunlar kaçınılmaz olarak yapılacak. Belediye başkanı bu proje için şimdi bizimle görüşmek istiyor, daha önce yüzümüze bile bakmıyordu. Şimdi bu ilginin nedeni ise Gezi Parkı. Burada benzer bir olay yaratmak istemiyorlar. Biz de 2. Gezi yaratalım çabasında değiliz. Ama halkın sabrını taşırırlarsa ne olacağını bilemeyiz ve bunun sorumlusu da biz değiliz. Bu tür çılgın projeler istemiyoruz” sözleri ile bitiriyor konuşmasını. Gönüllüler ayakta Gönüllülerin arasına yeni katılan 34 yaşındaki kamera asistanı Mehmet Salıcı’nın da ilk gençliği bu koruda geçmiş. Korudan bir sonraki kuşağın da yararlanmasını istediği için bu hareketin içinde. Koru etrafında oluşan doğal gönüllülüğün geldiği boyutu da şöyle anlatıyor Salıcı: “Biz koru içinde klip çekmek için bir TOKİ tabelası koyduk, inşaat perdeleri çektik. Ve infial oluştu. Arabasına atlayıp gelenler, ‘n’apıyorsunuz’ diye müdahale edenler, telefonlarına sarılıp çevresini haberdar etmeye çalışanlar oldu. Bu civarda böyle bir duyarlılık var, iyi ki de var.” 37 yaşındaki ileri sürüş teknikleri uzmanı Uğur Erten de çılgın Hyde Park projesini duyduktan sonra gönüllüler arasına katılmış. Tek talebi var Erten’in: “Hükümet buraya açık hava AVM’si yapmak istiyor ama biz istemiyoruz.” Hüseyin Albayrak ise Altunizade Mahalle Muhtarlığı’ndaki toplantılardan yani en başından beri bu hareketin içinde. Korunun ilk koruyucularından olan Albayrak “Burası 354 dönümlük bir arazi. 354 dönümü yutmak zordur, boğazınızda kalır” diyor. 55 yaşındaki Şengül Kılıç ile 58 yaşındaki Nazmiye Atalan da çılgın projeye karşı her gün imza topluyor, korunun karşı karşıya olduğu en organize inşaat projesine karşı herkesi tek tek uyarıyorlar. l ozlemguvemli@gmail.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle