22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 6 TEMMUZ 2014 / SAYI 1476 İçsesimi dinleyip bedellerini ödüyorum ALİ DENİZ USLU Şenay Gürler’i İstanbul’a bağlayan, bu şehrin mutlulukla mutsuzluk arasındaki sancılı hali. Burada küstahlık da profesyonelce yapılıyor, diyor Gürler. Ama yaşayacakları bitmeden İstanbul’dan gitmeye niyeti yok. Zaten burada yaşanacakların bitmesi de olası değil! Gürler, “İniş ve çıkışlarda öğrenilir hayat, hatta dipte öğrenecekleriniz daha fazla. Düşmek iyi bir öğretmen, iyi bir rehber. Kavgayı, mücadeleyi de iyi öğrenirsiniz orada” diyor. Güler, şimdi “Kaçak Gelinler”de oynuyor, sonbaharda beyazperde için geri sayımda ve elbette tiyatro ile geliyor. Her şeye hazır ve hiçbir şeye şaşırmayacak birisiniz gibi geliyor bana. Bu ne kadar tutarlı bir ilk tanı? “Artık hayatta hiçbir şey beni şaşırtamaz” dediğim oldu ama hâlâ şaşırıyorum. Şaşırmam da lazım! Öyle tecrübeler yaşıyoruz ki, tüm bunlar hayatın bir parçası, hatta büyük bir parçası. Sanırım zamanla baş etmeyi öğreniyoruz, yüksünmüyoruz. Sert ve sancılı bir eğitim alıyoruz! Her gün de yeniden başlıyoruz bu mesaiye. Yaşadığımız dönem ve de dünya çok tuhaf! Şahit olduklarımız, tecrübe ettiklerimiz karanlık olduğu kadar mutluluk verici, umut dolu yaşanmışlıkları da içeriyor. Zaten ben kanıksamayı ve kabullenmeyi hiç seçmedim, her şeyi olağanlaştırmak da büyük yanılgı! İçsesinizle aranız nasıl? İçsesimi dinlerim, çünkü hiç durmaz. Durmasını da ister miyim dersen o da muamma. Hayatımda hep sert virajlar, bıçak sırtı kırılma noktaları oldu. Her seçim de pek çok vazgeçişi barındırıyor tabii. Biz sonra tüm bu olanlara kader diyoruz. Ben ise içsesimi dinleyip, bedellerini ödüyorum. Ben en çok kendimle konuşuyorum, kavga ve mücadele ediyorum. Yürüyeceğim yolu içsesim seçiyor. İnsan en çok kendini acıtıyor, sonra da tedavi etmeyi deniyor. Şenay Gürler bazen hüzünlü, az biraz öfkeli sıkça enerjik ve hareketli. Bazıları tek role demir atar, ama siz her rolde yeniden tanımlıyorsunuz kendinizi. Hayat neler veriyorsa ya da alıyorsa onları aktarıyoruz karakterlere. Ne azı ne de fazlası var. Hayat nefes alıp verme değil, ciddi ve de yorucu var olma hallerinin toplamı. Ben de hayatı oyunculukla deşifre ediyorum, çünkü tutkuluyum. Hırs değil bu, yaşama tutunduğum şey. Anlayayım, öğreneyim, yenileneyim istiyorum. Var olma biçimi olarak bir tercih oyunculuk. Rutinin çemberini kırdığımda yaşadığımı hissediyorum. Düşmekten korkmuyorsunuz da? Uçurumun kenarına gitmeyi bilmek gerekli, orada yaşanmaz ama yolu bilirseniz sıkıntı yok. İstediğiniz zaman dönebilirsiniz. Çünkü iniş ve çıkışlarda öğrenilir hayat, hatta dipte öğrenecekleriniz fazladır. Düşmek iyi bir öğretmen, iyi bir rehberdir. Kavgayı, mücadeleyi de iyi öğrenirsiniz orada. Acı insanı besliyor, bu kaçınılmaz ve yadsınamaz bir gerçek. Küçükken bir rüya görmüştüm, sanırım 12 yaşındaydım. Bir yol vardı, havuzdan bir yol. Hayat diyordu rüyamdakiler ona. Şövalye kılıklı bir adam karşılıyordu beni ve havuzun içindeki herkes eğleniyordu. Ama bir şey eksikti, duyamıyordum, öğrenmem gerekenler vardı. Rüya işte, ben de havuzun altına, suyun dibine inip oradan devam ediyordum. Suyun altında, derindeyken her şey daha berraklaşıyordu benim için. Şimdi de suyun altında mısınız? O küçük kız çocuğu nasıl bu metaforlara anlam yüklediyse işte bugün de o kadın benim. Hâlâ suyun altındayım, her şeyi görüyorum ve dinliyorum. Sıkça kendime saklarım bazı şeyleri. Nasılsam öyleyim, hayat beni dipte yaşatacak şeyler getirmiş. Onun tortuları beni böyle yaptı. Yaşarken keşkeler pişmanlıklar var, ama bizi biz yapan yaşadıklarımız ve yolculuğumuz hiç bitmiyor. İzmirlisiniz, hiç dönmeyi düşündünüz mü? İzmirliyseniz onu hep taşırsınız yanınızda ama o şehirde yaşayacaklarınız bittiğinde oradan ayrılmanız gerekli. Ben orada yaşayacaklarımı tükettim. O yüzden oradan ayrıldım, İstanbul’da biterse başka yere giderim ama İstanbul kolay bitmez. Burası acayip bir şehir, elbette mutsuzlukları da ağır. Verdikleri aldıklarından ne kadar fazla ya da az bilmiyorum ama burada hayat başka işte. Buradaki insan ilişkileri, ikiyüzlülük ve “camia” denilen şey çok yoruyor. Burada küstahlık da profesyonelce yapılıyor. Her şeye rağmen İstanbul’un arada kalma hali beni hayata bağlıyor. Şenay Gürler, hayat neler veriyorsa ya da alıyorsa onları aktarıyor canlandırdığı karakterlere. Onun için oyunculuk da hayattaki var olma hallerinin bir toplamı, rutinin çemberini aşmak için de bir yol. Gürler uçurumun kenarına gidebilenlerden, farkı dönmeyi de biliyor olması. Şimdi bir yaz dizisi “Kaçak Gelinler”desiniz. Neler var bu hikâyede? Bu bir gençlik hikâyesi, mutlu ve enerjik bir yaz dizisi. Günümüzden, akıllıca ve zekice yazılmış bir senaryosu var. Günümüzdeki gençlerin inişli çıkışlı aşk hayatları çok nahif bir şekilde anlatılıyor. Güzel bir dünyada geçiyor dizi. Ben de zengin, hatta yaşadığı dünyadan haber olacak kadar zengin, buna rağmen tuttuğunu koparan bir kadını canlandırıyorum. Ben de karakteri yeni tanıyorum, adım adım yaklaşıyoruz birbirimize. Bu güzel bir serüven ve yeni başladı... Peki, aşk hâlâ var mı? Aşkı nasıl tanımladığınla ilgilinin bunun cevabı. Tutkuyu ne ve nasıl duyduğunda gizli yanıt ya da apaçık ortada. Hayat yeterince sıkıntı verici, aşk ya da aşk umudu bize nefes aldırıyor. Sen derinleştirirsen aşk da derinleşiyor. Senin sınırların belirliyor aşkı. Bu arada “Görüş Günü Kadınları” önemli bir projeydi ama soluğu kısa kesildi. Hikâyesi ve senaryosu çok iyiydi, derdi de büyüktü. Ama şanssızlıklar peşini bırakmadı. Bu konuda söylenebilecek çok şey var ama ben dizide oynamaktan büyük, çok büyük keyif aldım. Bazen ruhu doyurmak gerekli, işte o buydu. Bu yılı sorarsan tiyatro gelecek elbette. Onun disiplinine ve zorlayıcılığına ihtiyacım var. Tiyatronun oyuncuyu çıkardığı yolculuk çok başka. Hazırlığı sancılı, keyfi başka. Orada karakter aramak arayışların en güzeli. Sonbaharda bir sinema filmi hazırlığı içindeyiz, bu bir ilk film. O yüzden de desteğe ihtiyacı var, sıkıntılı bir süreç olacak gibi. Ama hikâyesi ve ayrıntıları şu an bizde kalsın. l Bu sergi çocuklarım için... “Seven kadar antipati duyan da olacaktır” diyor Türkan Taybara portreleri için. Dersim’in hüzünlü yüzlerini tuvale aktardığı çalışmalarını, Nehir, Toprak, Dersim sergisini hem çocukları hem de gelecek kuşaklar için bir miras olarak görüyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN Hikâyeyi çok yeni öğrendim. Ailem bizi geçmişte yaşanmış acı olaylardan dolayı siyasetten olabildiğince uzak yetiştirdi. Tabii ki bir siyasi görüşüm var insan! Ben 12 yıldır resim yapıyorum. Figurlerdeki hüzün, acı dolu, kederli bakışlar kendiliğinden oluşuyordu. Bunu geçmişten gelen, ağıtlarla büyütülmüş olmamızdan kaynaklı olduğunu düşünüyordum ki, iki yıl önce annemden, anneannemin hikâyesinini dinledim. Bunun üzerine yeni sergimin Dersim analarının acılarını içlerine gömmüş, sessiz sessiz ağlamış, anaların anısına olması gerektiğini düşündüm. Bu öncelikle beni belki benim yanımda bir kaç kişiyi daha iyileştirebilir diye düşündüm. Resimlerinizde oldukça somut mesajlar var. Dersim’in kederli yüzleri tüm detaylarıyla portrelerinize yansımış. Bu yüzlerle ilgili çalışmalarınız için nasıl yola çıktınız? Eski fotoğraf ve arşivlerle ilgili bir çalışmanız oldu mu? Resimlerimdeki somut mesajlar kendiliğinden olan, düşünülüp kurgulanmış resimler değil. Yüreğimin sessiz sesi. Bazı resimler fotoğrafçı arkadaşlarımdan, eski fotoğraflardan. Resimleri yaparken figürlerimle konuşup onların acı yaşanmışlıklarını kalplerindeki kederi hüzünü gözleriyle seyirciye vermeye çalıştım. Çalıştım ki geçmişimiz yok sayılmasın. Bizde derin izler bırakan geçmiş konuşulsun, yüzleşilsin. Geleceğe taşınmasın. Ne kadar yok sayarsak sayalım bir yerlerden çıkıyor. Kendimden biliyorum. Bu sergi sizin açınızdan Dersim’in 38’de yaşadığı acılarla bir hesaplaşma niteliği taşıyor mu? Evet, bu sergi benim için Dersim 38 ve daha sonra da devam eden Alevileri ötekileştirmeyle yüzleşme. Ben kendi adıma bu kadarını yaptım. Devam da edeceğim. Hayatım boyunca bir kez slogan atmamış biri olarak böyle bir sergi yapmak çok da kolay değil. Sempati duyan kadar belki daha fazla antipati duyan var. Serginin ismi Nehir, Toprak, Dersim. Nehir ve Toprak aynı zamanda çocuklarınızın ismi. Bu geçmişi Dersim’in gelecek kuşaklarına miras bırakma isteğinizden mi kaynaklanıyor? Risk aldım, kendim için, çocuklarım için gelecekleri için yapmam gerektiğini düşündüm. Biz de varız bütün bu acı geçmişe, ötekileştirilmemize rağmen, biz de varız. Geleceğe daha umutla bakmak istiyoruz. l D ersim’de, 1938’de yaşanan bir aile kavgası ilham olmuş Türkan Taybara’nın portrelerine. Öyle bir kavga ki, yaşanan acı tesadüfler, kadının kardeşinin ölmekten kurtulmasına ramak kalmışken, kocanın inadı yüzünden hayatını kaybetmesine sebep olmuş. Elbette, bu detaylar 1938’de Dersim’de yaşanan acıların ufacık bir detayından ibaret. Taybara, 12 yıllık resim çalışmalarını, Dersim’in hüzünlü portlerinde bir araya getirmiş. Niş Art Gallery’de görülebilecek sergi hakkında Taybara ile konuştuk... Öncelikle serginize ilham kaynağı olan hikâyeden başlayalım. Nedir bu hikâyenin çıkış kaynağı? Müzik keyfiniz katlanıyor, bütçeniz rahatlıyor Yaz geliyor, açık hava konser sezonu açılıyor! Hayatı kolaylaştıran BackUp’ın KeyfePara ürünü ile konser keyfi artıyor. KeyfePara üzerinden yapılan bilet satın almalarında kazanılan nakit geri ödemeler, eğlenceyi ödüllendiriyor. Biletix ve MyBilet üzerinden yapılan etkinlik alışverişlerinde yüzde 25 Nakit Geri Ödeme, GastroClub restoran ağında ise yüzde 25’e varan indirim sağlayan KeyfePara sistemi, özel üyelikle çalışıyor. l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın Fotoğraf: VEDAT ARIK cumdergi@cumhuriyet.com.tr / @cumdergi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle