Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MAYIS 2014 / SAYI 1467 7 Yeşillerin efendisi M ayıs ayı tam anlamıyla bir yeşillik ayı. Doğa tam anlamıyla yeşilleniyor, bitkiler tam hız büyüyor. Bizleri büyüten annelere adanan anneler gününün de Mayıs ayında kutlanması son derece anlamlı. Baharın gelişi ve kışın bitişi Nevruz ile kutlanıyor. Mayıs ayı ise su ile toprağı, denizle karayı birleştiren Hızır ile İlyas’ın buluştuğu gün olan Hıdrellez ile şenleniyor. Hızır ve İlyas Mayıs ayında toprakla suyu birleştirerek bitkilerin büyümesini, yeşermesini sağlıyorlar, bereket getiriyorlar. Hızır, inanışa göre abı hayat yani hayat suyu içtiği için ölümsüzlük kazanmış bir insan. Suyun getirdiği yeşilliği temsil ediyor. Kelime kökeni yeşil anlamında Arapça Hıdr sözçüğüne dayanıyor. Bastığı yer yeşeriyor, tuttuğu dal yaprak kesiyor, kuru otları bile canlandırıyor. Ancak onu yakalamak kolay değil. Bir görünüp bir kaybolmasıyla, başka kişilerin, çoğunlukla da aç muhtaç yaşlıların kılığına girmesiyle biliniyor. Bazen gelse de görünmediğine, adeta bir bahar esintisi gibi sadece kendini hissetirdiğine inanılıyor. Ama gelip geçtiği yağdırdığı bereketiyle, yeşerttiği doğayla kendini belli ediyor. En fazla da acil durumlarda ortaya çıkıyor, darda kalanların imdadına koşuyor, deyim malum, Hızır gibi yetişiyor. İlyas ise onun ayrı düştüğü kardeşi, senede sadece bir gün buluşabiliyorlar, birbirlerini tamamlıyorlar. Hızır yeşilin, toprağın, karanın, İlyas ise suyun, ırmakların, denizlerin koruyucusu olarak kabul ediliyor. İşte Hıdır/Hızır ve İlyas’ın bir araya geldikleri o tek gün Hıdırellez/ Hıdrellez diye anılıyor. Toprak ve su kavuşuyor, yeniden hayat doğuyor. Hıdrellez sabahı gün doğmadan deniz kenarında, dereırmak boyunda dilek tutup yıkanmak bu yüzden. Eskiden Hıdrellez demek yaz başladı demekti. Yaz günleri “yeşil günler” olarak kabul edilir, ayrıca “Hızır günleri” suya bırakılan AYLİN dilekler İlyas’a, ÖNEY TAN gül ağacı dibinde toprağa gömülen dilekler ise Hızır’a havale ediliyor. Su ile hızla akıp giden dilekler gibi su gibi akıp yolunu buluyor, bir an önce gerçekleşiyor. Hızır’ın dokunuşu ile erken coşup çiçek veren gül ağacı ise açan gülleri ile gönüllere umut, ruhlara ferahlık veriyor. Gül kokusunun insana huzur veren, sonradan tıbben kanıtlanmış antidepresan özelliği Hızır dokunuşu sayesinde dilekleri çiçeklendiriyor. Hıdrellez gün boyu kutlama demek. Açık alanlarda eğlenmek, pikniğe çıkmak, şifa niyetine yeşil çayırlarda, Sohbetin ve lezzetin adresi ALİ DENİZ USLU G Soğan pürü yemeği Bu yemek Çorum Kızılören, Uğurludağ yöresinden öğrendiğim tam bir bahar yemeği. Pür sözcüğü dal, filiz anlamına geliyor. Ağaçlar pürlendi dendiği zaman filizlendi, yeşillendi demek oluyor. Soğan pürü de taze soğan sürgünü, yeşil soğan anlamında. 2 demet yeşil soğan, 1 çay bardağı yarma, 1 su bardağı haşlanmış nohut, 2 çorba kaşığı tereyağı, 1 çorba kaşığı salça, 1 avuç ekşi kuru dağ eriği (veya 1 kase can erik), tuz, biber Tereyağını eritin, salçayı ekleyip ezerek kavurun. İri iri doğranmış yeşil soğanı ekleyip alt üst edin. Yarma, haşlanmış nohut ve eriği ekleyin. Ekşi kuru dağ eriği yoksa bir kase can eriği de ekleyebilirsiniz. Üstüne çıkmayacak şekilde biraz su ilave edip, tuzunu biberini ayarlayıp suyunu çekene kadar pişirin. İsterseniz bu yemeği küçük kesilmiş kuşbaşı kuzulu, pastırmalı veya sucuklu da yapabilirsiniz. O zaman eti salçayı eklemeden önce koyup, iyice suyunu salıp çektirin ve iyice kavurun, diğer malzemeleri sonradan ekleyin. l üler Ocakbaşı’nın hikâyesi 1981 yılında Şişli Elmadağ’da İsmail Akcan ve damadı Mustafa Yazıcı ile başlamış. Ali ve Rıza Akcan kardeşlerin katılımıyla da yeni bir yapılanmayla genç neslin beklentileri göz önüne alınarak güçlenmiş. Daha sonra aileden Serdar Yazıcı’nın katılımıyla restoranın yenilikçi anlayışı güçlenerek devam etmiş. Bundan dört yıl önce de Şişli Esentepe’de faaliyete geçmişler. Uzun yıllardır Elmadağ’da müşterilerine hizmet veren ve ocakbaşı restoranları içinde önemli bir yeri olan bu mekânın müdavimleri mekâna sadakat ile bağlı. Geçmişin olarak da anılırdı. 6 Mayıs günü 186 gün sürecek yeşil günler başlardı. Yaz mevsimi 8 Kasım’da biter, tam tersi olan kış günleri başlardı. Yazın başlangıcı hummalı bir temizlik faaliyeti ile karşılanırdı. Hıdrellez öncesi evde kap kacak ne varsa temizlenir, bakır kaplar kalaylanır, ev köşe bucak tertemiz yapılırdı. Hatta Hızır orucu tutularak vücuda da bir nevi detoks yaptırılırdı. Hıdrellez günü ev havalandırılır, tertemiz bahar havası ile dolardı. Kapılar pencereler açık bırakılır, olur ya Hızır görünmeden geliverirse kapıda kalmasın diye ev açık tutulurdu. Hıdrellez gününü güneşi doğurarak karşılamak gerekiyor. Kökü Moğollara kadar uzanan, eski Şaman geleneklerine dayanan güneşi karşılama ve selamlama ritüeli Hıdrellez sabahlarında hâlâ yaşıyor. Ateş yakmak, kötü ruhları kovmak, kem gözleri uzaklaştırmak için hâlâ süregelen bir gelenek. Benim yorumuma göre tan ağarmadan su kenarına gidip akan çimenlerde yuvarlanmak da gerekli. Hatta ısırganlara dalanmanın da yıl boyu hastalıkları uzak tutacağına inanılıyor. Hıdrellez tıpkı Maius gibi yeşillik ve büyümek ile ilgili olduğu için aynı zamanda izdivaç ve gelecek nesillerin oluşması ile de ilgili. Genç kızların dilek tutması, evlenmiş ablalarının giysilerini giymesi hep kısmet arayışından. Kısmet falsız olmaz elbette. Hıdrellez’in talih mi, yoksa dert mi getireceğini tahmin etmenin bir yolu da “yeşil soğan falı”ndan geçiyor. Önceden bahçeye dikilen yeşil soğanlardan ikisinin sapları eşit hizada kesiliyor. Birine siyah, birine beyaz iplik bağlanıyor. Beyaz iplik bağlanan soğan çabuk uzarsa gelen yılın sefa, tersi olursa cefa içinde geçeceğine inanılıyor. Beyaz iplikli erken uzansa bembeyaz gelinlik giyilecek günler de yakın demektir! Soğan falı kısmet getirir mi bilinmez ama bu taze soğan yemeğinin size şifa getireceği kesin! l aylinoneytan@yahoo.com getirdiği geleneğe bağlı olarak özellikle eski turizmcilerin bildiği hoş sohbet bir mekân burası. Yaş ortalaması ise değişken. Çünkü uzun bir süredir şöhreti gençler arasında hızla yayılıyor. Türkiye’ye eğitim için gelen öğrencilerin de İstanbul’daki ilk durağı burası. Elbette bunun pek çok nedeni var. Bir kere yıllara yayılan dostluk ve sevgiyle, mahallenin demirbaşı olmuş bir yer. Bahsettiğimiz gibi hem epey de kozmopolit bir yapısı var bu bölgenin. Her gittiğinizde küçük bir dünya bulmanız mümkün içeride. Amerikalıların, Japonların ve özellikle Korelilerin uğrak noktası Güler Ocakbaşı. Peki, neler var burada? Hemen anlatmaya başlayalım. Mönüden özel seçim yapmaz ve kendinizi akıntıya bırakırsanız işte başınıza gelecekler! Sıcacık lavaşın içinde eşzamanlı eriyen tereyağı ve tulum peyniri zaten ne ile karşılacağınızın ilk göstergesi. Yoğurtlu semizotu, zeytinyağlı fasulyesi ve soslu patlıcanı da tam tadında. Kaşarlı mantar ızgara, fındık lahmacun ve nar ekşili soğan ızgarasına kuzu şiş ve çöp şiş eşlik ediyor. Kuzu etli satır kıymasından sebzeli, tavuklu ve fıstıklı Adanası ise özel lezzetler. İstanbul’da çok az yerde bulunabilecek lezzette kaburgaları da burada yemeniz mümkün. Ama bir uyarı; başlangıçların lezzetine kalıp midenizi onlarla doldurmayın çünkü sonrası daha çok yere ihtiyacınız oluyor. Mekânda ocakbaşı giriş katında, havalandırması da gayet iyi. Ustası hızlı ve hünerli... Sohbeti de hoş ama ocakbaşında ustayı fazla meşgul etmemek gerekli. Çünkü bir orkestra şefi gibi yönetiyor şişleri! Şimdilerde ailenin ikinci kuşak temsilcisi Rıza Akcan işin başında. Baba mesleği bu işi yürütmenin keyfini ve onurunu yaşıyor. Zaten Akcan tam bir atom karınca; hiç oturmuyor, herkese, her şeye yetişiyor. Kimi zaman ocağın başında kimi zaman garson olarak serviste. Müşteri ile bire bir diyalog içinde. Zamanlaması harika, hiçbir şey gözünden kaçmıyor. Mekânın bugünlere gelmesinde emeği büyük. Akcan, her şeyin olabildiğince doğalını kullanıyor. Zaten lezzetten bunu anlamak mümkün. Her gün gidip taze ürünleri bizzat alıyor. Garsonlarının sıcaklığı, meze ve etlerinin lezzeti kadar hesabın da uygun oluşu mekânın en büyük artıları. Güler Ocakbaşı her gün 12.0024.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Akcan, başta bahsettiğimiz gibi ocakbaşı kültürünün gençler arasında hızla yayıldığını söylüyor. Çünkü ocakbaşı sohbet demek, muhabbet demek. İletişimsizliğin, kopukluğun ve anlaşmazlığın arttığı günümüzde bu tür buluşma noktaları şifa dağıtıyor. Bir yandan da bu sıcak kültürün yok olmaması adına önem taşıyor. İşte bu ve pek çok nedenden yolunuzu Güler Ocakbaşı’na bir düşürün, emin olun mutlu ve keyifli ayrılacaksınız. l www.gulerocakbasi.com Murathan Mungan Tanrıların en ahlaksızı SELÇUK EREZ İskambil Destesi "İskambil Destesi 'nde, okur karşısına çıktıkları tarih sıralamasıyla Son Istanbul, Kaf Dağının Önü, Üç Aynalı Kırk Oda ve Yedi Kapılı Kırk Oda'daki uzun öykülerin arasından seçilmiş parçalar yer alıyor. Bu biçimde desteyi yeniden kardığımızda, kısa öyküye gücünü veren özellik ortaya çıkıyor sanki: tamamlanmamışlığın, yarım kalmışlığın verdiği bir çeşit hayat sızısı… Bu seçki aynı zamanda bir tür oyun kitabı: edebiyatın girdiçıktıları üzerine yeniden düşünmeye kışkırtmak isteyen edebiyatiçi bir oyun… Oyun masasında yolları kesişen kişiler, hayatları, kaderleri, tesadüfleri birbirine karışsın diye desteyi yeniden karıyorum, bu kitabın yüzeyinde kartları yeniden dağıtıyorum. Herkesin hayatta birden fazla şansı olmalı." Murathan Mungan Z eus, eski Yunan tanrılarının en yücesidir. Olimpos Dağı’nın tepesinde oturur, kuvvetler ayrılığı diye bir şey tanımaz, hem gökyüzündeki tanrılar katını, hem de yeryüzünü yönetir. Yerel yöneticileri de, halk meclislerini de denetleyen, insanların her şeyine karışan odur. Kızdığına şimşekler yağdırır, kayırdığının tarlasına yağmur gönderir, çiçek açtırır. Ancak Zeus, aynı zamanda tüm mitolojilerin en ahlaksız tanrısıdır: Eşi Hera’yı kaç kez boynuzladığını, kaç ölümlü bakireyi gebe bıraktığını, kaç ölümsüz dişiyi kandırdığını ancak kendi bilir. Ölümsüzlerden Egine, Ananke, Carme, Demeter, Dione, Eos, Reris, Evridome, Oseanid, Gaya, Himalia, Leto, Maya, Metis, Mnemosine, Nemsis, Otreis, Persefone, Selen ve Temis şehvetinin kurbanı olarak resmi kayda geçenlerdir. Hışmına uğramış tanrıçaların listesi de oldukça uzundur. Zeus’un bu kadınlara yaptıklarının birkaçını anımsayalım: ? Kahraman Perseus’un soyundan gelen Alkmen güzelliği ve faziletiyle de tanınır. Kocası Amfitriyon sefere çıkmıştır. Zeus, kadını, kocasının kılığına girerek kandırır, onla yatar. AYM Başkanı Kılıç’ın tanımıyla, “gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterde” olan Zeus, Alkamen’i gebe bırakır. ? Zeus günün birinde kumsalda oynayan güzel bir Fenikeli kız görür. Adı Evropa olan bu kızı kaptığı gibi ta Girit’e kaçırır. Bu kızdan üç çocuğu olur. ? Tanrıların tanrısı, günün birinde Nehir Tanrısı’nın kızı Antiop’u görür; kız hoşuna gider: Hemen satirleşir ve ona zorla sahip olur. ? Akelos’un kızı Evrimedusa da Zeus’un kurbanlarındandır: Kızı önce bir karıncaya dönüştürür, sonra da ırzına geçer. Milattan önce yaşamış tüm Yunan halkı Zeus’un ne dengesiz, ne ahlaksız biri olduğunu iyi bilirler. Buna rağmen ona taparlar. Homer’den (Ilyada Destanından) öğrendiğimize göre önce aptes alır, sonra da ellerini kaldırır, dua ederler: “Yücesin, büyüksün, sana kurbanlar keser, yoluna su serperiz. Ne olur bizi kolla, tarlamıza yağmur yağdır Ulu Zeus!” derler. Zeus’un ahlaksızlığı ve ahlaksızlığına rağmen eski Yunan halkı tarafından böyle tapınılması neyin hâlâ değişmediğini açıklar? Seçimden önce “Abi, o mevkiye gelenlerin hepsi ahlaksızdır, bu hiç olmazsa bir şeyler yapıyor” diyenlerin! l www.selcukerez.com Murathan Mungan İskambil Destesi İlk Basım: Nisan 2014 Metis Edebiyat | Öykü Tasarım: Emre Çıkınoğlu ISBN13: 9789753429559 112 sayfa İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr metis İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul T 212 2454509 F 212 2454519 E bilgi@metiskitap.com W metiskitap.com C M Y B