14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 NİSAN 2014 / SAYI 1466 3 Terle ıslanan formalar satılık değil Genelde üç büyüklerin gücünü belirtmek için kullanılan bir tabirdir, “sadece formaları sahaya serilse on bin kişi izlemeye gelir.” Ancak sırf Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş değil, her takım taraftarı için formaları kutsal anlamlar taşır. Bu değerlerin fazlasıyla farkında olan bir isim Kartal Mustafa Türker. Çocukluğundan beri forma koleksiyonu yapıyor. Şu ana kadar 700’e yakın formayı koleksiyonuna katmış bile. İçinde neler yok ki, hepsinin hikâyeleri de en az tasarımları kadar ilginç. F şansım yoktu. O dönemlerde utbol, artık milyonlarca kulüplerin mağazaları da yoktu. insanı buluşturan ve Ancak ilk formam 1996 yılında endüstriye dönüşen bir spor karne hediyesi olarak babam dalı. Gelişen teknolojiyle birlikte tarafından alınmıştı ve orjinal artık neredeyse hayatımızın Beşiktaş formasıydı. O gün ayrılmaz parçası halini aldı. Bu bugündür birer ikişer forma güzel oyunun kuşkusuz en önemli toplamayla başlayıp lisanslı öğelerinin başında futbolcuların ürün sektörünün günümüzde giydiği formalar geliyor. CUMHUR gelişmesiyle koleksiyonumu Türkiye’deki kulüplerin birçoğu ÖNDER genişletme ve gerek yurtiçi kendi mağazalarında taraftarlarına gerek yurtdışı satış siteleriyle, formalarının satışını yapıyor, hatta ARSLAN çevremdekilerin hediyeleriyle bu sayede ciddi maddi gelirler koleksiyondaki forma sayısını 637 elde ediyor. Ancak futbolcuların gibi ciddi bir sayıya ulaştırma fırsatı buldum. sahada ter döktüğü maç formalarına sahip Şu ana kadar koleksiyona kattığınız olmak paha biçilemez bir duygu... Kartal formalar arasında hikâyesi en ilginç olanı Mustafa Türker, 9 yaşında babasının hediye hangisi? ettiği Beşiktaş formasıyla çıktığı yolda, şimdi Aslında çok ilginç olmasa da koleksiyona Türkiye’nin en büyük koleksiyonuna sahip. katma şekli olarak oldukça güzel bir hikâyem Yerli ve yabancı takımlardan oluşan 700’e var. Bir gün Beşiktaş’ın bir maçından önce yakın formayı koleksiyonunda bulunduran ve Çarşı’da maç saatini beklerken bir taraftarın www.formakoleksiyon.com internet sitesinde üzerinde koleksiyonumda bulunmayan ve sergileyen Türker, herkesin imrenerek baktığı Beşiktaş’ın 19951996 sezonunda giydiği bu hobisinin öyküsünü bizlere anlattı. çubuklu formayı gördüm. Bu bahsi geçen Forma koleksiyonu yapma fikri taraftarın önünü kesip koleksiyonumun nasıl doğdu? Kaç yaşında başladınız, hikâyesini anlatarak ve yoğun maddi koleksiyonun öyküsünü anlatır mısınız? pazarlıklar sonucu ikna etmeyi başarmıştım. Çocuk yaşlarımdan beri formalara, Koleksiyonculuk kimi zaman fırsatları logolara ve renklere bir ilgim olduğunu değerlendirip medeni cesaret gösterip söyleyebilirim. Ancak 1987 doğumlu hiç tanımadığınız birini ikna edebilmenizi olduğum için benim çocukluğumda yabancı gerektirebiliyor. hatta Türk takımlarının formalarını bulabilme Koleksiyonunuzda hayatta değişmem ya da satmam diyeceğiniz formalar hangileri? Koleksiyonumda arkadaşlarımın hediyeleri olan formaları, nostaljik Beşiktaş formaları ve önemli maçlarda futbolcular tarafından giyilmiş formalar ve imzalı formaları asla değişmem veya satmam. Bu dediğim kategorilere giren formalar koleksiyonun neredeyse yarısını oluşturduğundan koleksiyonumdaki birçok formayı satmam veya değişmem diyebilirim. İnternet sitem üzerinden bu tarz teklifler her gün geliyor ancak değerlendirmeye bile almıyorum. Bu işin ticaret tarafında olmam mümkün değil çünkü bir koleksiyonerim ve formalarıma paha biçmem mümkün değil. Oluşturduğunuz koleksiyonun, açtığınız internet sitesi ve diğer sosyal medya alanlarında insanlara da ulaşmasını sağlıyorsunuz. Gelen tepkiler nasıl, insanlar ilgi gösteriyor mu? 2010 yılında yaptığım koleksiyonu geniş kitlelere ulaştırabilmek için internet sitemi kurdum. Sitede tüm formalarım tek tek detaylı resimleriyle ve anlatımlarıyla yer alıyor. Türkiye’de bu konuda en geniş içerikli siteye sahibim diyebilirim. Açıldığından itibaren Twitter, Facebook, Instagram ve YouTube gibi sosyal medya sitelerinde de yer almaktayız ve büyük bir ilgi görüyoruz. Ülkemizde futbola ve formalara meraklı birçok insan siteyi, makalelerimizi ve yeni eklenen formaları büyük bir ilgiyle takip ediyor. Takımların bazı maçlarıyla birlikte giyilen formalar da özdeşleşir. Elinizde bu tip tek maçlık ya da özel formalar var mı? Bir Beşiktaş taraftarı olmama rağmen üç büyük kulübün ve hatta bazı Anadolu kulüplerinin bile yüzüncü yıl formalarını saklıyorum. Bazı sınırlı üretim formalarımın sertifikaları ve özel kutuları bile mevcut. Bununla birlikte koleksiyonumda Dünya Kupası ile Avrupa Şampiyonaları’nda giyilmiş ve Avrupa’nın büyük yıldızlarının giydiği maç formaları da var. Koleksiyonunuzda 700’e yakın formanız var. Bu sayı daha da artacak mı, hedefiniz nedir? Koleksiyonumda 100 forma varken de 300 forma varken de 700 forma varken de hedefim ve koleksiyona yeni formalar ekleme isteğim hiç değişmedi. Her zaman koleksiyona yeni ve bende olmayan formalar ekleme çabasındayım ve bu koleksiyonu daha da büyütme arzusundayım. l ATAOL BEHRAMOĞLU Kırım savcısı Nataşa... R usça Natalya adının kısaltılmışı Nataşa’yı bütün dünya Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ının unutulmaz kahramanı Nataşa Rostova olarak tanıyıp sevdi. Roman kahramanının ve romandan yapılan filmlerin ölümsüzleştirdiği isim bizde ne yazık ki bir süre kötü bir şöhretin adı oldu. Şu sıralar, ne kadar sürer bilemem ama, internet sitelerinde Kırım’ın genç ve güzel savcısı Nataşa Poklonskaya’nın adı dalgalanıyor… *** Nataşa Poklonskaya Mart ayında Özerk Kırım Cumhuriyeti’ne başsavcı vekili olarak atanmış. (Kimi kaynaklarda savcı, kimisinde savcı vekili olarak geçiyor.) Ününe, görevi aldığında düzenlediği basın toplantısındaki sözleri yol açmış… Sadece onlar değil, yanı sıra da çetin bir dönemde böyle bir görevi üstlenen kişinin alımlı bir genç kadın oluşu, tavırlarındaki ve söz söyleyişindeki ciddiyet, aynı zamanda da zarafeti, çekiciliği... Bu basın toplantısı sonrasında ilk önce Japonya’da bir anda popüler olmuş ve milyonlarca hayran kazanmış… Japonlar üzerinde bıraktığı etki, bu üniformalı sarışın genç kadının, aslında son derece sade taralı saçları, iri sayılabilecek gözleri, konuşması ve hareketleriyle Japon çizgi filmlerinin kahramanlarını anımsatmasıymış… Nitekim ilgili sitelerde ondan esinlenmiş pek çok çizim var… (Bu arada kendisine yine Japonya’dan pek çok aşk ilanı, evlilik talebi geldiğini de belirtelim.) Basın toplantısındaki konuşmada kullandığı “nyaşmyaş”diye bir söz, Rusça konuşulan ülkelerde de bir anda popüler oluşunun bir başka nedeni… “Nyaşa” sözlüklerde “kurumuş, mille, çamurla dolmuş göl yatağı” diye açıklanıyor… (Buna karşılık “nyaşnıy” sıfatı, güzel, nitelikli, sevimli vb. anlamlarına geliyor…) “Myaş”la ilgili bir açıklama bulamadım… Konuşmada geçen cümle şöyle: “Benim savcılığımda Kırım’da ‘nyaşmyaş’a geçit verilmeyecek!” İkinci sözcüğe ilişkin açıklama bulamasam da bizdeki “m” eklemesiyle yaratılan tekrarlı sözcüğe benzeterek, hırsızlığa mırsızlığa, cinayete minayete, soyguna moyguna vb.. gibi bir anlama geldiğini düşünüyorum… *** İnternet üzerinden popülerlik patlamasına yol açan ikinci etken Ukraynalı müzisyen S.Blagov’un “Ah, nasıl da Nyaşa! Ukrayna’lı Nataşa…” adlı şarkısı olmuş… (Öyle sanıyorum ki ters anlamlara gelen “nyaşa” ve “nyaşnaya” sözcükleriyle, bir sözcük oyunu yapılıyor…) Bu şarkıyı dinledim… Söyleyen kişinin, hanım savcının karşısında sanık sandalyesine oturmak isteğinin dile getirildiği akıcı bir ezgi… Asıl patlama ise “Enjoykin” takma adını kullanan bir “bloker”in birkaç gün önce internete düşerek dünya çapında yaygınlığa ulaşan “NyaşMyaş” adlı şarkısı olmuş… Öyle ki, milyonlarla ifade edilen bu izlenme patlaması, Batı’nın, Amerika’nın en popüler şarkı kliplerini geride bırakmış… Bu son şarkının kahramanı, Kırım savcısı Nataşa’nın kendisi… Basın toplantısındaki, başkaca konuşmalarındaki görüntülerine, bir ezgi eşliğinde, “oralardan sözler eklemlenmiş… İlkin ben bile, dinlerken, şarkıyı gerçekten o söylüyor sandım… Sözler ise, nyaşmyaş” nakaratıyla, iktidarın bir ayaklanmayla ele geçirildiği, halkın olduğu yerde olmak gerektiği vb. gibi bir kaç cümleden oluşuyor… *** Nataşa Poklonskaya’nın bıraktığı etkinin bir nedeni de yüzündeki kıpırtısızlık ve sözlerini dişlerinin arasından söylüyormuş gibi konuşmasından geliyormuş… Bunun da nedenini öğrendim… 2011’de yönetimin ileri gelenlerinden birkaç kişiyi sorguladığı için tenha bir yerde kıstırılıp dövülmüş, bu nedenle de yüzünün yarısı kıpırtısız kalmış... Birkaç erkek savcının kabul etmeyi göze alamadığı Kırım başsavcılığı görevini üstlenmesi de bu yüzden olduğu söyleniyor… Şimdi yapılması gereken, söz konusu şarkıları internetten indirip dinlemek ve bu güzel ve gözü pek kadın üzerinden, yaşamakta olduğumuz çağın birbiri içine girmiş karmaşık olguları üzerine düşünmek… l [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle