22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 29 EYLÜL 2013 / SAYI 1436 “Nazar” değmesin! Tüm Londra Bora Aksu’yu konuşuyor. Nedeni, Londra Moda Haftası’nın 2014 Bahar/ Yaz koleksiyonları açılış defilesinde sunduğu “Nazar” konulu koleksiyonu. Tasarımları kadar düşünceleri ile de farklı bir modacı Aksu. “Annemin eski kıyafetlerine baktığım zaman görüyorum, eskiden üretilen kumaşların, ipliğin, dikişin kalitesini. Şimdi satılan kıyafetleri saklamanız mümkün değil, daha üstünüzdeyken eskiyor. Ben ve benim gibi tasarımcılar bu anlayışın tam aksine doğru bir yol çizmeye çalışıyorlar” diyor. HANDE EAGLE LONDRA Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Londra Moda Haftası’nın 2014 Bahar/Yaz koleksiyonları açılışını Londra’da yaşayan ve çalışan Türk tasarımcı Bora Aksu yaptı. Somerset House’un avlusuna kurulan defile mekânında “Nazar” konulu koleksiyonunu modaseverlerle paylaşan Aksu Londra Moda Haftası’na katılımının 10. yılını kutladı. Moda Haftası’nın yoğunluğuna ve tüm yorgunluğuna rağmen Aksu röportaj teklifimizi geri çevirmedi. Rekabetin bu kadar ön planda olduğu bir endüstride acaba bu 10 yıl Bora Aksu için neleri değiştirdi, tasarımcı kimliğini nasıl şekillendirdi? Bir doktor ailesi çocuğu olarak İzmir’de büyüyen Aksu samimiyetle anlatmaya başlıyor serüvenini: “10 sene deyince çok büyük bir zaman dilimiymiş gibi geliyor ama aslında içindeyken zaman çok çabuk geçiyor. Benim tasarımcı kimliğimin, tasarımcı parmak izimin oluşması burada oldu, ama bunun oluşmasında da eğitimim çok önemli bir rol oynadı.” Londra’nın prestijli tasarım okullarından biri olan Central St. Martins’de eğitimini tamamlamış Aksu. “Çünkü eğitim döneminde onun anataşları bir araya geliyor. Londra çok farklı kültürlerin durmadan çatışması ve karmaşası olan bir şehir. Türk olmanın ve Türkiye’de yetişmiş olmanın ardında birçok farklı kültür elementinin çatışma ve karışma süreci de var. Bizim işimizde seyahat çok önemli, ve aslında avantajlarımızdan biri de bu. Seyahatlerde çok fazla done topluyoruz, tüm veriler Londra’ya dönünce bir araya geliyor. Atölyem benim için güvenli bir atmosfere sahip olduğu için ‘doğum orada başlıyor’ diyebilirim” diyerek toparlıyor düşüncelerini. Açılışta görme imkânını elde ettiğimiz “Nazar” konulu Bora Aksu 2014 Bahar/ Yaz koleksiyonunda erkeksi kız çocuğunun büyümüş, kadınsılığının farkına henüz yeni varmakta olan gizli dişiliğin ruhu var. Nazar boncuğu mavisi diz boyu elbiseler, kalem etekler, kısa ceketler, şortlar, bebe yakalı bluzler, uçuk tatlı sarı tonlarında tığ işleriyle kombine edilmiş ince kumaş elbiseler, kırık beyazlar, defilenin gözdesi uzun, fuşya rengi bir gece elbisesi, lacivert ipek tül/şiffon karışımı dizüstü elbiseler… Hepsi Ege’nin ve Akdeniz’in rüzgârlarını Londra Moda Haftası’na taşıyor. Defilenin müzik seçimi de Aksu’nun İtalya, Fransa ve Türkiye’den satın aldığı kumaş seçimleri kadar önemli. Burhan Öçal’dan “Tekirdağ Karşılaması”yla davul ve zurnalı açılan defile Beirut grubundan “Postcards from Italy” şarkısına geçiş yapıp, tekrar Burhan Öçal’la sonlanıyor. Defile buram buram Türkiye kokmasının yanısıra hem kıyafetler hem de müzikle yaratılan atmosfer dahilinde benzeri az bulunur bir DoğuBatı sentezi de var. Nostaljik yanı ağır basan defilede Aksu 1950’lerin Türkiyesi’nin bağrından çıkmış tasarımlarla süslüyor modellerini. Soruyorum, “Bu defile de yansıttığınız kadın nasıl bir kadın?” “Bu kadın toprakla uğraşmış, güneşin altında biraz yanmış, canlı yaşayan ve neşeli bir kadın. Yine daha evvelden “Dolly Twins” (Bebek İkizler) koleksiyonumda olduğu gibi masumiyetin büyük bir yeri var tasarımlarda. Uçurtma uçuran, ağaçlara tırmanan küçük erkeksi kızların sonradan “Aa, ben kızmışım” farkındalığıyla kendilerini keşfetme çabası gibi.” Moda dünyasının en önemli merkezlerinden biri olan Londra’da rekabetin payı yaratıcılıkta ortaya çıkıyor. Bir zamanlar Londra’daki Türk tasarımcılar denince akla Rıfat Özbek ve Hüseyin Çağlayan gelirken, bugün genç nesilden de modayla yakından ilgilenen, gelecekte modacı olmak isteyenler de var. Ama herhalde haute couture’ü olumsuz yönde etkileyen en önemli faktörlerden biri de H&M, Topshop ve Marks & Spencer gibi düşük fiyata toplu üretim yapan şirketlerin pazarda kurduğu monopoli. Bora Aksu izniyle, Fotoğrafçı: Tom Campbell İngiltere’de ön planda olan konulardan biri de tekstil ve moda endüstrisindeki bu dev şirketlerin çok ucuza, zor koşullarda işçi, hatta çocuk işçi çalıştırması. Aksu da bu konuyu yakından takip eden, farkındalık sahibi tasarımcılardan: “Birçok cadde üstü mağaza, örneğin Topshop ve Marks &Spencer müşterilerinin çok fazla bilinçli olmamasından dolayı, “adil ticaret” ve “organik kumaş” gibi fikirleri suiistimal ediyorlar. Sanırım, bu konu Türkiye’de o kadar yaygın değil ama Hindistan ve Bangladeş’te 67 yaşlarındaki çocukların fabrikalarda çalıştırılmasının olumsuz etkileri göz ardı edilemez. Herşeyin çok ucuza yapılıyor olması, çabuk giyilip atılıyor olması sadece sürdürülebilirlik açısından değil yeni neslin bilinçlenmesi konusuna da olumsuz katkıda bulunuyor. Nereye kadar tüketebilirsiniz ki, elli yıl sonra tüketecek birşey kalmayacak. Annemin eski kıyafetlerine baktığım zaman görüyorum, eskiden üretilen kumaşların, ipliğin, dikişin kalitesini. Şimdi satılan kıyafetleri saklamanız mümkün değil, daha üstünüzdeyken eskimeye başlıyorlar. Ben ve benim gibi tasarımcılar bu anlayışın tam aksine doğru bir yol çizmeye çalışıyorlar. Akıntıya karşı kürek çekmek gibi bir şey, çünkü bilinçlenme olmadan bazı şeylerin değişmesi çok zor.” Son sorum da, “Sizce koleksiyonunuza hayran kadın modaseverler bu tasarımları İstanbul’da rahatlıkla giyebilirler mi?” “Defile de olduğu gibi olmasada koleksiyondan farklı parçaları biraraya getirip giyebilirler. Benim tasarımlarımda kadınların giydikleri kıyafetler içerisinde rahat olma olanağının barınması çok önemli, gece elbiselerimin bile cepleri vardır. Birkaç sene evveline kadar bile çok sert olan tasarımlar artık yok, rahatlığın önemi ön plana çıkmış durumda. Şimdilerde kadınlar moda da “özgürlüğümüzü geri verin” diyorlar artık.” Tüm Londra Bora Aksu’yu konuşuyor, bu yeni koleksiyonun da çok konuşulacağı şüphesiz. Nazar değmesin demekten başka ne denilebilir? l hande.eagle@gmail.com Defile fotoğrafları: Bora Aksu izniyle, Fotoğrafçı: Christopher Dadey Sevinç Arda’dan her mevsim Türk müziği Sevinç Arda, Almanya’da yaşayan bir Türk sanat müziği tutkunu. Bu vesileyle belki de ilk defa yurtdışında üretilen bir Türk Sanat Müziği albümüne imza atmış. Sevinç Arda için Türk Sanat Müziği klasiklerini içeren bu albüm Türk halkına bir vefa borcu anlamı taşıyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN küçük bir koro kurduk ve üniversite gençlerini de bünyemize alarak koromuzu büyüttük. Uzun süredir yurtdışında ve Türk müziği ile dopdolu yaşıyorsunuz. Nedir müziği bu kadar önemli ve vazgeçilmez kılan şey? Müziğin bana iyi geldiğini ve çevredekilere de olumlu etkileri olduğunu hep gözlemlemişimdir. Müziği ve güzel sanatları her zaman kültürleri birbirine yakınlaştıran, önyargıların değişmesinde büyük misyonu olan, insanı başka âlemlere yolculuğa çıkaran, hayatın vazgeçilmezleri olarak görüyorum. Ayrıca Türkiye dışında insanlarla en güzel iletişimleri sanatla kurabildiğimizi gözlemliyorum. İnsan, yabancısı olduğu şeylerden kaçınıp, bir adım geride durabilir ama müziğin, önyargıları yıktığına ve birbirine yabancı toplumları dahi bir araya getirebilecek güce sahip olduğuna inancımdan dolayı, Türk müziğine ağırlık verdim. Kimi zaman bestekâr, kimi zaman makam, kimi zaman enstrümanlarla ilgili dinleti ve söyleşi akşamlarında, birçok meslekten insanlarla bir araya gelebildiğim için, müziğin birleştirici gücüne ve ışığına, enerjisine çok inanıyorum. Zaten bir kimlik ve mentalite çatışması içerisinde olan Türklerin çoğu bir yandan yaşadığı ülkeye entegre olmaya çalışırken diğer yandan da asimile olmamaya çaba sarf ediyor. Tam bu noktada müzik neredeyse bir kurtarıcı, sığınacak bir liman, tutunacak bir dal görevi üstleniyor. Her Mevsim albümü de yine müziği bu birleştirici misyonunun bir ürünü mü? “Her Mevsim” albümü, benim dinleyiciye olan vefa borcumdur. Avrupalı ve Türk dostlarım, dinleyicilerimin gerçekten yoğun talebi ve ısrarı üzerine neredeyse mecbur kaldım bir albüm çıkarmaya. Türk müziğinde önemli yeri olan ve sevilerek dinlenen, birçok şarkı arasından özenle bir repertuvar oluşturmaya çalıştım. Çocukluğumdan beri severek dinlediğim ve çok hissederek okuduğum, ses rengime iyi uyduğunu düşündüğüm ve çokyönlülüğümü gösterebilme adına farklı tarzları seçtiğim, ilgi gören bir albüm oldu. Mina Medya Ayşe Kaya Şan Hanımefendi’nin yapımcılığında ve prodüktörüm Ali Karataş’ın büyük desteğiyle gerçekleştirdiğim Her Mevsim adlı albümdeki dört şarkının kliplerinin çekimleri bitti. “Sensiz Saadet” ve “Son Hatıra” şarkılarının kliplerini sosyal medyada paylaştık. Müzik dışında yurtdışındaki Türklerle ilgili ne tür çalışmalar yaptınız? Yurtdışında yaşadığım sürece Türk toplumuna birçok konuda yardımcı ve destek olmaya gayret ettim ve entegrasyon çalışmalarımdan dolayı 2007 yılında Berlin’de Almanya Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda özenle seçilen konuklar arasında yer aldım. Belediyelerin ve entegrasyon ile ilgili kuruluşların konukları olarak Türk kadınının ailedeki ve toplumdaki önemini doğru bir dille anlatmaya gayret gösterdim. Şehir kütüphanesinin ricası üzerine, roman, eğitim ve psikoloji, çocuk hikâyeleri gibi kilolarca kitabı bizzat İstanbul’dan Lörrach’a getirip eğitime katkıda bulunmaya ve diğer insanlara örnek olmaya çalıştım. Bunları yaparken en büyük desteği sanatsever Alman ve Türklerden ve dolayısıyla müziğimizden aldım. l S evinç Arda, hayatının büyük kısmını Türkiye dışında geçirmiş bir müzik gönüllüsü. Ancak buradan uzakta geçirdiği süre, onu ait olduğu müzik kültüründen uzaklaştırmak bir yana, daha fazla bağlanmasını sağlamış. Yıllarca, çeşitli faaliyetlerle kendini hem Türk müziği alanında geliştirmiş hem de başkalarını eğitmek için mesai harcamış. Şimdiyse “Her Mevsim” isimli albümüyle, bu çabalarının ilk meyvesini veriyor. Türk sanat müziğinin seçkin şarkılarından oluşan albümü ve oraya kadar olan hikâyesini Arda’nın kendisinden dinleyelim. Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Akdeniz’in incisi Mersin’de doğdum. Musikinin ve sanatın çok sevildiği bir aile ortamında, okul yıllarımda sürekli TSM ve THM korolarında korist ve solist olarak müzikle ikiz kardeş gibi büyüdüm. 1990’da Almanya’ya geldikten birkaç yıl sonra içimdeki dayanılmaz müzik aşkıyla Türk eğitim merkezlerindeki Türkçe öğretmenleriyle İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle