17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 EYLÜL 2013 / SAYI 1435 5 Eksik değildik; çocuktuk sadece Erken şöhret, evlilik, boşanma, bir daha evlilik, yüzünü eskitmemek, uzak durmaya çalışmak, geri dönmeye çalışmak, ifadeyi başka alanlarda aramak. Nilüfer Açıkalın’ın hayatını özetleyecek birkaç cümle sadece. Anadolu esintileriyle bezenmiş, punk tarzındaki, taze müzik kariyerinin ilk albümü öncesi detaylarını kendisi anlatıyor. N ilüfer Açıkalın her şeyiyle başka bir insan. İster istemez dahil olduğu oyuncular listesinden, müziğe atladığında da bunu gösteriyor. “Başka Şarkılar” isimli albümü Anadolu melodilerini punk ritimleriyle birleştiriyor. Albüm raflarda değil, internette bulunuyor. Ancak onun yaşamı dijital bir müzik albümünden çok daha fazlası. Gelin birlikte dinleyelim. Peki öncelikle şu Anadolu Punk tarzını bir halledelim. Bu nasıl bir tarz, ismi kadar eklektik mi? Dinleyici nasıl bir şey beklemeli. Bu arada punk müzikle aranız nasıldır? Nasıl tanıştınız, size ne vaat etti ki, sizin kariyerinize böyle bir tarzla adım atmayı tercih ettiniz? Geride kalan 40 yıla bakıyorum ve yaşam biçimime bu kadar uyan başka bir eğlencenin içinde olmuş muydum, hatırlamıyorum. Rock, punk ve Anadolu izleği yolumu gökkuşağı renklerine boyamış. Bütün bunların izlerini öykülerimde de sürmek mümkün. Sokak ve isyan öğeleri, öfke ve intikam patlamaları, şiirsel baladlar ve eğlence endüstrisindeki hırsa karşı duruş, mizah, kurgu, değersiz ve hasta olarak algılanan biçimlere sahip çıkma eğilimi, zırva, serseri, çürük, rahatsız olmaktan rahatsız olmamanın verdiği başkaldırı ile geçen bir yaşamın yansımaları bu şarkılar. Dinleyici çok eğlenecek orası kesin çünkü her şarkı çok farklı bir öykü anlatıyor. Bazen sağlam bir mizah, bazen lirik bir anlatım, bazen adamı intiharın eşiğinden döndürecek bir manifesto, bazen de oynatan kıpırdatan şapka uçurtan yeniliklerle dolu. Her şeyiyle çok çarpıcı, gurur duyduğum bir çalışma. Şarkılarınızda Gökhan Dabak’la birlikte çalıştığınızı görüyoruz. Kendisinin bir mizahçı olmasının ne gibi avantajları oldu? Onu tanıyanlar oldukça sıradışı bir insan olduğunu söylüyor. Proje vesilesiyle mi tanıştınız yoksa uzun bir tanışıklığın sonunda mı böyle bir projeye imza attınız? Gökhan’la Dabak’la gençlik yıllarımızdan bu yana arkadaşız. En has arkadaşlarımdan biridir. Gökhan Dabak 2000 yılında Reçel adlı bir albüm çıkardıktan sonra İngiltere’ye gitti. Sahne üstünde değil işin mutfağında olup söz yazmak ve beste yapmak istiyordu. Döndüğünde bir yandan karikatürlerini çizmeye devam ediyor bir yandan da müzikle uğraşıyordu. Yollarımız yeniden kesiştiğinde benden şarkılarını söylememi istedi. Önce mırın kırın ettim, çünkü şarkı söylemek başka bir disiplin. Gerçi o sırada işsizdim ama yine de işleyen demir ışıldar mantığıyla şan dersi alıyordum bunların hepsi tesadüfi olarak denk düştü. Uzun bir zaman dilimini gündüz şarkılar söyleyip gece öyküler yazarak geçirdim ya da tam tersi. Reçel kült bir albüm olarak kendi tarihini yazmıştı. O zaman Gökhan’a Anadolu Punk’ın babası yakıştırması yapılmıştı. Başlangıçta böyle oluşunu tam da farkında değildik ama zamanla ortaya çıkan şarkıların hiçbir akıma uymadığını gördük ve aslında Anadolu Punk tam da karşılığıydı şarkılarımızın. Beraber çalışmaya başladıktan sonra punk kısmı daha belirginleşti ama Anadolu etkisi her zaman daha kuvvetlidir, çünkü biz onu daha çok bağrımızda duyarız. Öncesinde müzikle ilgili deneyimleriniz ne boyuttaydı? Herhangi bir rolünüz tiyatro ya da sinemada şarkı söylemeyi içeriyor muydu? İyi bir müzik dinleyicisiyim. Ortaokul ve lise eğitimim boyunca ritmik jimnastik yaptığım için dansa zaten çok yatkındım, sporcu yanım ve şan kulağımın olmasının konservatuvara girmemde büyük etkisi olmuştu. Dans ve müzik tüm yaşamım boyunca beni hayata bağlamıştır. Mimar Sinan’da öğrencilik yıllarımda Keşanlı Ali Destanı oynanırken sahnede şarkılar söyledik, sonrasında rahmetli usta yönetmen Hulki Saner’in çok tatlı bir filminde söylediğim “patatesi soy, tencereye koy” adlı saçma ötesi şarkı şimdi kazık kadar olmuş birçok kişinin beni gülerek kucaklamasını sağlıyor. Karanlıkta Biri Var isimli bir televizyon filminde sette bir ninni yazıp söyleyivermiştim. Filme bir daha rastlarsam kayıt edeceğim, çünkü ninniyi hiç hatırlamıyorum. Sesimin kendine has bir rengi ve değişebilme imkanı var ve bu çok eğlenceli. Çocukluğum annemin billur sesinden Türk Müziği dinleyerek geçti. Hâlâ da dinliyorum Allah’a şükür. Seçici bir oyunculuk kariyeriniz var diye biliyoruz. Bu gerçekten böyle mi? Beklediğiniz rolün ortaya çıkması için ne gibi şartların oluşması lazım? Bazen çok bekliyorum bazen beklemekten usanıyorum, bazen beklemek istiyorum. Aslında bunları düşünmemeye Fotoğrafa aldanmayın, Nilüfer Açıkalın müziğe punk tarzıyla adım atıyor. başlayıp rahat ettim. Çünkü uzun yıllar oldu ve artık şunu anladım ki sevdiğin işi yaparken azimle ve disiplinle çalışırsan birgün mutlaka sonuca varıyorsun. Yazabiliyor olmak, aklımda akıl Yazılar: uçuracak öykülerle DENİZ dolaşıyor olmak; en ÜLKÜTEKİN büyük güç kaynağım böyle olmasaydı bu işleyişe katlanmam mümkün olmazdı. Beklediğim rol yok, bana teklif edilen rol beni heyecanlandırmışsa tamamdır. Hele azıcık arızalı tarafları varsa iyice tamam. Kara Kentin Çocukları, Güle Güle gibi pek çok başarılı işe imza atmış biri olarak, sinemada beklediğiniz yerde olduğunuzu söyleyebilir misiniz? Öyle bir yer yok. O yer bir serap ve çok şükür çölde değilim. Yıllarca yüzümü sinema için taze tutmak maksadıyla dizilerde oynamadım sonra bir baktım ki yönetmenler dizilerden kast yapıyor. Kendimi hiçbir zaman sadece oyuncu olarak görmedim ve oyunculuğa bel bağlamadım. Öyle bir yaşam çok yıpratıcı olurdu, çünkü çok nankör bir meslek. Bir dolu hırs, kapris, kaygı, egolar savaşında gözlemci olarak takılıyorum. Hep bıçak sırtındayım ama böylesi benim tercihim; böyle mutluyum. Artık bir işin içinde olacağım zaman birkaç zeki ve yetenekli arkadaş daha tanıyacağım diye seviniyorum sadece. Yazmak sizin için bir kaçış, etrafınızda yer alan baskı unsurlarını bertaraf etme yöntemi mi? Niye yazıyorsunuz? Bol bol kalem kâğıt alabilme lüksüm var, o yüzden yazıyorum. Romancı olsam daha güzel cevap verirdim ama öykücüyüm, onlarca öyküm var sokaktan feyz alarak şiddeti mizahla harmanladığım özgün bir dille farklı hayatlar kurguluyorum. Her biri sıradan veya sıradışı kahramanları olan öyküler, herbirinin anlatılmasının ayrı bir nedeni var. Bunlar kişisel nedenlerden çok o kahramanların hayata tutunma biçimleriyle, bakış açılarıyla, dünyalarıyla, yaşadığımız şu kaotik karnavalla olan dertleri ile ilgili, hayatı anlamaya anlamlandırmaya ilişkin derdim var. Kâğıt kalem de var; yazıyorum. Şimdi şarkılar da yazıyorum. Tutamaz kimse beni. Henüz çok küçük yaşta şöhretle tanışıp 20 yaşında da ilk evliliğinizi yaptınız. bugünden bakınca hata yaptığınızı, eksik olduğunu düşündüğünüz bir şeyler var mı? 20’yi 18 olarak düzeltirsek hatanın nerede olduğu ortaya çıkar. Bir de 18 yaşta 13 yaş kafası ile zordu tabii. Akıl yaşım biraz geriden geliyor da. Eksik veya hatalı değildik aslında çocuktuk sadece. Şöhret illeti olanca çarpıcılığıyla belirdiğinde onun bir ejderha olduğunu kavrayıp alev alev yanmak gerektiğine karar verdim. Ateşe ateşle gittim. İnsanın özü iyidir halkın içinde rahat rahat dolaşırken bunu görüp daha güçlü hissediyorum. İlk evliliğinizden sonra tekrar aşkı yakalamak zor muydu? Aşk çok derin bir konu. Farklı bir yoğunluk gerekiyor. İsyana kapılıp aşka haksızlık da edebilirim ya da coşup yüceltebilirim de en iyisi şimdilik sessiz kalmak. l Bizi basın politik yaptı Protest punk’ın önemli isimlerinden New Model Army’nin solisti Justin Sullivan, İstanbul konseri öncesi grubun kökenleri hakkında önemli itiraflar yaptı. E fsanevi İngiliz punk grubu New Model Army’nin solisti Justin Sullivan bir kez daha İstanbul'da. Bu kez kendisine grup üyelerinden Dean White eşlik edecek ve birlikte akustik bir gösteri yapacaklar. Perşembe akşamı Kadıköy Sahne’de gerçekleşecek konser öncesi Justin Sullivan’la konuştuk ve özellikle Türkiye ilgisiyle ilgili ilgi çekici detaylar öğrendik. Son yıllarda sizi sık sık Türkiye'de görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı? Bence Türkiye oldukça ilginç bir ülke. Biliyorsunuz, doğu ve batı arasında kalmışlık oldukça ilginç bir durum çıkarıyor ortaya. Ben de bunu yakından görme şansı buldum. İlginç olan kısmı Türkler de kendilerine biz Asyalı mıyız, ya da Avrupalı mı diye sormaktan vazgeçemiyorlar. Bence Türkiye olduğu gibi bir yer, illa başka bir yere ait olmasına gerek yok. Türkiye’ye sırf çalmak için gelmiyorum. Bir keresinde doğu taraflarına bir yolculuk yapmıştım. Gerçekten mi? Nasıl bir yolculuktu? Grup arkadaşlarımla birlikte, Pakistan’da son bulan bir rota belirlemiştik. Türkiye’ye geldiğimizde araba kiraladık, Erzurum ve Kars’a gittik. Oldukça ilginç bir yolculuktu. İnsanlarla pek diyalog kuramadık elbette, ama onların kültürlerini tanımak açısından çok faydalıydı. Bu sefer ki gelişimin de ticari bir kaygısı yok. Küçük bir mekanda akustik bir performans olacak ve oldukça eğleneceğiz, diye tahmin ediyorum. Hiç grubunuzla çalmaktan sıkılıp, farklı arayışlara girdiğiniz oldu mu? Hayır, bunun sırrı sanırım her zaman farklı şeyleri yapmaktan geçiyor sanırım. Bence New Model Army çok sayıda eklektik kökeni olan bir müzik yapıyor. Başlangıçta bu bir sorun olmadı mı? Ben öyle düşünmüyorum. Başlangıçta yaptığımız müziği sadece hoşlandığımız için çalışyorduk. Bunun kökenleri üzerine hiç düşünmedik. Elebette arada tartışmalar olyuor. Bence bir rock grubunda demokrasi yoktur. O anda kimin sesi daha çok çıkıyorsa onun dediği olur. Sorunlar da böyle çözülüyor. Çok farklı bir hayran kitleniz var. Yıllar içinde bu kitle de değişti mi? Her şeyden önce artık, konserlerde gördüklerimiz aynı insanlar değil. Doğal olarak bir değişim yaşanıyor. Bizi özel kılan hayranlarımızın tek bir müzikal tarz ya da politik kökenden gelmiyor olması ve çeşitliliğin çokluğu. New Model Army her zaman politikayla özdeşleştirildi. Bunun hiç müziğinizi geri plana attığını düşünüp pişman oldunuz mu? Kişisel olarak, hayır. Eğer bu kadar politik olmasak, muhtemelen ticari olarak daha başarılı olurduk. Ancak biz tam anlamıyla politik kökenlere sahip değiliz. Biliyorsunuz; Chumbawamba, Rage Against The Mchine gibi tamamen politik hassasiyetli gruplar var. Ancak biz hayat hakkında samimi şarkılar yazmaya çalışıyoruz. Bizi tamamen politik yapan biraz da basının tutumu. l Yeni ürünler Kadını yansıtan mücevherler Belle Atasay SonbaharKış 2013/14 koleksiyonundaki birbirinden şık ve ikonik mücevherler, Ambiance, Aura, Juicy ve Empathy olmak üzere dört konseptten oluşuyor. Moda Tasarımcısı Özlem Süer’in danışmanlığında geliştirilen koleksiyondaki tasarımlar, birbirinden şık ve ikonik mücevherlerle bu sezon modern, romantik ve gösterişli her kadının ışıltısını yansıtacak. l Bu kış 40’lar moda Her sezon kalite ve şıklığı modaseverlerle buluşturan Gusto, hazırladığı 2013 2014 Sonbahar Kış Kadın Koleksiyonu ile bu sezon da dikkatleri üzerine çekiyor. Koleksiyon, midi boy etekler, keskin hatlı elbiselerle vahşi, sofistike, cesur ve masum bir görünüm üzerine hazırlandı. Ayrıca 40’ların etek ceket dopies takımları da kadınsılığı ön plana çıkarıyor. Deri Garnili Bağlamalı Trench Kot: 349.90TL Ekoseli Kollu Elbise: 199,90TL l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle