Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EYLÜL 2013 / SAYI 1434 5 Anadolu’dan müzikli bir masal ALİ DENİZ USLU Kentlerin sonu geldi DENİZ ÜLKÜTEKİN K Z afer Taşdan ve Şeyhmus Fidan’ın, birlikte hazırladıkları enstrümantal çalışma “Kök ve Toprak” raflardaki yerini aldı. Çalışmanın samimiyeti ve repertuvar seçimi oldukça etkileyici. Ara Güler ve Ali İhtiyar’ın fotoğraflarıyla dinleyiciyi, uzun bir masala misafir ediyor. Mey, duduk, gitar ve diğer halk çalgıları, bu mavi masalda, coğrafyanın seslerine Tanrı misafiri oluyorlar. TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından Zafer Taşdan ve gitarist Şeyhmus Fidan’ın “Kök ve Toprak”ı 12 eserden oluşuyor. “Orda Bir Köy Var Uzakta” ile çocukluğumuzdan başlayıp, “Loran Bar” ve “Kadifeden Kesesi” ile komşu ziyaretlerinde bulunuyorlar. “Tutam Yar Elinden”, “Artvin Potpori” ve diğer eserlerle, kökten aldığımız gücün, topraktaki nefesini masalsı bir ruhla anlatıyorlar. Şeyhmus Fidan Diyarbakır doğumlu, Zafer Taştan Erzurum. Nasıl başladı bu güzel müzikal ortaklık? Şehmus Fidan: Zafer ile meşk ederek başladı müzik yolculuğumuz. Müzisyenler bir araya geldiğinde meşk ederler, bundan keyif alınca çok daha fazla zaman ayırıp ve mesaimizi buna yatırmayı denedik. Çaldığımız eserler güzel tınlıyordu, bunları belgelememiz gerekiyordu. Zafer Taşdan: Anadolu coğrafyasındaki halkların müziklerini bir araya getirdik, Bir Kırım bir de Ermeni ezgisiyle süsledik. Kürt ve Türk ezgileriyle sevdalandık. Tüm bunlar bizim coğrafyamız ve her gelen ona bir şeyler ekliyor. Biz de ezgileri seçerken, icra ederken aracı olduk, halktan aldığımızı halka ilettik. “Toplumlar arasındaki en kısa mesafe müziktir” diyorsunuz albümde. Zafer Taşdan: Biz anlamlı ve güzel şeyler vermek istiyoruz. Derdimiz umut! Bu ülkede herkes yıllarca türkülerden korkutuldu, türküler yasaklandı... Ama türküler candır, bilinmesi gereken budur. Bir halaya durduğunuzda hangi dilde eğlenirsiniz? Duygunun, aşkın, kederin, özlemin ve umudun dili, ırkı yok. Türkülerin dinletilmemesi derin politikalardır, mesela Konfüçyus, “bir milleti yıkmak için müziğini çürütün” diyordu yüzyıllar öncesinden. Albümün adı “Kök ve Toprak”, bir Kızılderili sözü. Şeyhmus Fidan: Bizim kökümüz toprak ana, yalnızca ağaçların ve bitkilerin değil insanların da derin köklere, köklerine ihtiyaçları var. Umut ekmek gerekli. “Kök ve Toprak” akustiğiyle dinleyeni şehrin endüstriyel karmaşasından alıp, huzura götürüyor. Siz de bunu amaçladınız sanırım? “Kök ve Toprak”, Zafer Taşdan ve Şeyhmus Fidan’ın yeni enstrümantal albümü. Mey, duduk, zurna ve gitar bu müzik cümbüşünde Türkiye coğrafyasının ezgileriyle harmanlanıyor. Akustik tınısıyla masalsı bir yolculuğa çıkarıyor dinleyenleri. Zaten Taşkın ve Fidan albümlerini çocuklara, çocuk yüreklilere, çocukluğunu özleyenlere armağan ediyor. Şeyhmus Fidan: Ne hissediyorsak, ne hissetmek, duymak istiyorsak onu yaptık. Albümde sandalye gıcırtısı bile geliyor. Çünkü biz bilgisayar destekli suni melodilerden yorulduk. Ne de olsa insan kalbi hâlâ akustik! Biz de o yüzden hatalarıyla sevaplarıyla canlı çaldık albümü. Ezgilerdeki sakinlik ve dinginlikti özlemimiz. Bu albümde boşluklarımızı doldurup bir kişi oluyoruz. Zafer Taşdan: Kanal kaydında matematik ve canlı olanlarda his var. Hesapsız müzik iyidir, doğaçlama candır bizim için. Biz bu albümü sahne gibi kaydettik. Albümde Ara Güler ve Ali İhtiyar fotoğraflarıyla eşlik ediyor. Onlar nasıl dahil oldular? Zafer Taşdan: Ara Güler ile görüştüğümde ona ezgilerimizi dinlettim, “Nedir bu?” dedi coşkuyla, kendisinden bu ezgilere eşlik edecek fotoğraflarını rica ettiğimde de “Al be çocuk, istediğini kullan!” Bir diğer önemli fotoğraf sanatçısı Ali İhtiyar da enfes fotoğraflarıyla müziğimize yoldaşlık etti. “Orada Bir Köy Var Uzakta” yorumu başlı başına bir masal. Bir de bu coğrafyanın siluetini çizmiş Alexandra Cristea albüm için. Zafer Taşdan: Çocuklara, çocuk yüreklilere, çocukluğunu özleyenlere yorumladık bu ezgiyi. Albümdeki çizimi yapan da kızımın arkadaşı, bizim köyün fotoğrafına bakarak ve ezgiyi dinleyerek onu çizdi. Alexandra Cristea sanki orada yaşamış gibi çizdi, tam da “Orada Bir Köy Var Uzakta”ya uygun şekilde.. Enstrümantal albüm zor bir tercih bir yandan nasıl dönüşler geliyor? Zafer Taşdan: Başarı daima sorumluluk getirir, bize gelen dönüşler de bizi kamçılıyor, sorumluluğumuzu arttırıyor. Şeyhmus Fidan: Sözsüz ama söyleyeceği çok olan bir albüm bu. Dinleyicinin ruh dünyasında kendini buluyor. Uçsuz bucaksız bir düş bahçesi kuruyoruz, orada ne kadar kalacağı ise dinleyene bağlı. l alidenizuslu@gmail.com ve çeşitliliğini gerçek zamanlı olarak video ile gösterirken diğer taraftan da Berlin’deki bir parkta çektiğim dingin bir anın çelişkisini üresel anlamda gitgide büyüyen sergiliyor. kentlerin çevreleriyle olan ilişkileri Şehri ele almanızın sebebi nedir? hem Türkiye’de hem de dünyanın Yaşadığımız kentler büyük değişiklikler geri kalanında varolan pek çok güncel gösteriyor. Onları tanıyamaz hale geliyoruz. sorunun ana kaynaığı. Azade Köker’in Şehrin enterese gruplarının sayısı arttıkça CDA Projects’te 26 Ekim’e kadar uyuşmazlıklar da artıyor. “Şehrin gerçek sahibi görülebilecek sergisi Moving Spaces, kimdir” sorusu cevapsız kalıyor. Kapital şehri kentin çıkmazlarına derinden bir bakış yeniden yapılandırıp rant düşünür ve siyaset atıyor. Bu bakışta sanatçının yerini de tarafından desteklenirken şehrin tarihi ve sorguluyor. yaşanmışlığını bir kalemde silip atılmasına Öncelikle serginizdeki işlerin karşı gelen ve bu kamu mekânlarının içeriğinden bahsedebilir misiniz? değişikliğindeki kararlarda söz hakkı arayan Moving Space, CDA Projects’in bir grup da buna karşı çıkıyor. Kentlerde galeri mekânlarında geçiyor. Çünkü dantel örgü gibi bir şey vardır. Hem siz onun bir yandan kırsal mekânlar veya deniz içindesinizdir, tanıdıklılığıyla o da sizin içinize doğası anlatılırken bunların şehirle girer. veya şehirlilerle olan bağlantıları farklı Güncele yönelik bir argüman içeriyor görselliklerde analiz ediliyor. Sergi dört serginiz. "Büyük kentleri ele geçiren farklı çalışmadan meydana geliyor. hükümetler aynı zamanda ülkeyi de ele Tempo In Forest bir geçirmiş oluyor" gibi yeşil yaz ormanı ve bir algı cidden var. içinden geçen otoyolu Güncel canlandırıyor. Bu olmak kaygısıyla çalışmanın amacı çalışmadım. Tam şehirlerin mutasyona aksine çalışmalarımın uğraması, diğer konuları burada kentlerle birleşerek güncel problem olarak bağlantılar kurma gümbür gümbür otoyollar, havaalanları, ortaya çıkıp bizi alışveriş merkezi soluksuz hale getirdiği alanları yaratarak zaman üzülüyorum. yeşil alanı daraltma Şehir fenomeni hatta yok etme gibi felsefi açıdan çok güncel bir konuya yeni araştırılıyor. değiniyor. Resimdeki Daha önce şehrin otoyol videosu betimlemesinde arabaların görüntü ve iktidarların özeli gürültüsüyle bir imge özetleniyordu. Şehirler olarak bu meseleye yüksek kültürün gönderme yapıyor. bir ifadesiydi, alt Fugeu adlı çalışma da kültürler bu tanımın resim üzerine bir video dışında kalıyordu. yerleşmesiyle meydana İktidarların belediye geliyor. Resmin şehir planlamacıları Azade Köker ortasına yerleştirilmiş şehri kotlayarak bir yarıktan resmin yasalar doğrultusunda sakin bir deniz manzarasına karşın çalıştılar. Artık posturban dönemine girilen Japonya’daki bir körfezin ve orada bir zaman içindeyiz. Her şeye rağmen henüz yaşayan kentlilerin tsunami felaketini kent gelişmesi ve kalitesi tamamlanmış nasıl yaşadıkları kısmen görülüyor. değil. Siyaset bunu fark ettiği için, sosyal Ecstasy isimli resimde “aksiyon mekânı” çatışmalara açık olan bu şehir kavramı için olmayan orman içinde sanat tarihinden akut çareler arıyor. Sosyal mekânların mimari kendinden geçme sahneleri yer alıyor. düzeni için henüz tam anlamıyla bulunmuş Bu sahneler eski Yunandan bugüne bir kavram olmadığından posturban kavramı dek ve dünyanın her medeniyetinden çok kullanılıyor. Bunlar şehrin sonunun sanatçıların resimlendirdiği şarap içme geldiğini gösteriyor. durumlarını sergiliyor. Şarap içme veya Zaman ve mekân söz konusu olduğunda başka bir uyuşturucu maddeyle insanlar göç kavramı sizin sanatsal bakışınızda nasıl tarih boyunca tanışmışlardır. Ecstasy bir yere oturuyor? yaşanan gerçeğe bir “dur” deme, onu Berlin’de otuz seneyi aşan bir göç olayının hayal ve fantazi, yaratıcı ve uyarıcı bir içinde buldum kendimi. Heykellerim bu âleme götürme durumudur. Dini ecstasy konuları işledi. Ama bugün artık göç olayı de vardır. Ecstasy sözcügü felsefi açıdan batı kentlerinde ayrı ve özel bir fenomen da ele alınır. Dini ecstasy, iktidar ecstasy olarak araştırılamaz. Conglomérat bir yapı ve yaratma ve sanatsal ecstasy gibi birçok içinde diğer yapılanmaların başlangıcı ve alanda hayatın günlük gerçeğinden çıkıp, sonucu olabilir. Bu konuyu siyasetler hibrid bir başka dünyaya sürüklenip ona dahil bir yaklaşımla çözebileceklerini sandılar ama olma durumları gibi. City Trailer, kalabalık kentsel sorunlar bitmeden bu problemler de bir caddenin insan kalabalığını aşırılığı bitmeyeceğe benziyor. l DAMLA BEKTAŞ İ stanbul’da yaşayan 10. sınıf öğrencisi. Elif Bilgin, henüz 10 aylıkken cümle kurarak konuşmaya, 4 yaşında bilim dergileri okumaya başladı. Bilimsel araştırmalara olan merakı onu ilginç projeler üretmeye itti. Muz kabuğundan biyoplastik üretimi projesineyse iki yıl önce başladı. Başlangıçta başarısız olsa da, sonunda muz kabuğundan biyoplastik üretmeyi başardı. Projesini bu yıl üçüncüsü düzenlenen 120 ülkeden 1318 yaş arası binlerce gencin yarıştığı Google Bilim Fuarı’na yolladı ve halkoylamasında birinci oldu. Böylece Elif Bilgin 23 Eylül’de açıklanacak olan, Büyük Ödül’ün sahibi 15 finalistten biri olmaya da hak kazandı. Bilime olan merakınızı ne zaman fark ettiniz? Hep meraklı biri oldum. Hep çok konuşan, çok soru soran bir çocuktum. Küçük yaşta kendi kendime okumayı öğrenerek meraklarımı kitaplardan gidermeye çalıştım. Ailemin aldığı, çocuklar için uygun bilimsel kitaplar benim ilk okuma kitaplarım arasında yer aldı. Bilime esas merakım sonraki yıllarda ortaya çıktı. 5. sınıfta İstanbul Bilim ve Sanat Merkezi’nde özel eğitim görmeye hak kazandım ve burada bilimin çeşitli dallarında kendimi geliştirme imkânı buldum. Daha önce buna benzer çalışmlarınız oldu mu? Daha önce de okulda ve Bilim ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen bilim fuarlarında rüzgâr gücüyle çalışan araba tasarımı ve topraksız tarım yaparak sebze üretimi projelerimle alınmış iki birinciliğim var. Bu projeyi gerçekleştirirken ailenizin ve çevrenizdekilerin tutumu nasıldı? Ailem desteğini hiç eksik etmedi, yarışmaya katılıncaya kadar okul arkadaşlarımın haberi olmadı. Sadece BİLSEM’de danışman öğretmenim Songül Genç bundan haberdardı. Zaten projemi yarışmaya göndermem için teşvik eden de o oldu. Ödülünüzle yapmayı planladığınız özel bir şey var mı? Bu ödülün bir bölümünü projemle ilgili kullanıp kalan kısmını da maddi imkânları kısıtlı, fakat üstün başarılı iki üniversite öğrencisinin eğitim giderlerine karşılamaya yardımcı olmak için kullanmayı düşünüyorum. İleride eğitiminizi Türkiye’de mi yoksa yurtdışında mı devam ettirmek istersiniz, sizin için hangisi daha avantajlı olur? Hayalim yurtdışında üniversite eğitimi almak. Her ikisinin de avantaj ve dezavantajları olduğunu biliyorum. Fakat sonuçta bilimle ilgili bir dalda çalışıyor olacağım ve bunu tüm insanlık adına yapacağım için nerede olduğum çok fazla fark etmeyecek diye düşünüyorum. Türkiye’de bilimle ilgilenen gençler sizce yeterince destekleniyor mu? Daha önce de bahsettiğim gibi bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Bilim Sanat Merkezleri çeşitli testlerle ve mülakatlarla seçilmiş öğrencilere okullarının haricinde bilimin çeşitli dallarına yönlenmelerinde destekleyici çalışmalar yapıyor. Sanırım bu merkezler çoğaltılırsa ve maddi açıdan desteklenirse benim gibi birçok genç bilimsel çalışmalar yapmaya imkân bulur. Bu projeyi gerçekleştirirken kendinizle çatıştığınız oldu mu, hiç içinizden pes etmek geçti mi? Bu soruya hayır demek imkânsız. Çünkü sonuçta hiçbir çalışma başlangıçtan sonuca kadar sorunsuz gitmez. Pes etmek istediğim zamanlarda önce duruma sakin olarak bakmayı, sonra tekrar tekrar düşünüp çeşitli fikirler yürütmeyi öğrendim. Aldığınız ödüllerden en çok hoşunuza giden hangisiydi? Google’dan aldığım ilk ödül dünyaca ünlü ve çok prestijli bir bilim dergisinin verdiği özel ödüldü. İkinci ödül de yine dünya çapında halkoylamasına sunulan projeler içinde en beğenilen projeye verilen bir ödüldü. Bunların her ikisi de Türkiye’nin adının tekrar tekrar duyulmasına sebep olduğu için benim için çok değerli. Çalışmalarını beğenerek takip ettiğiniz biri var mı? Beni CERN’e davet ederek unutulmaz bir deneyim yaşamamı sağlayan değerli bilim insanı, Bilge Demirköz idolüm. Umarım ilerde ben de kendisi kadar başarılı olurum. Bilimle ilgilenen yaşıtlarınıza öneri veya tavsiyeleriniz var mı? Bilimle ilgilenmeye başlamış birisi zaten meraklı, araştırmacı, öğrenmeyi zevk haline getirmiş birisidir. Benim tek önerim, yılmadan bıkmadan çalışmalarına devam etmeleri. Çalışma, yaratıcılık, zekâ, hayal gücü, eğitim... Size göre bir projeyi gerçekleştirebilmek için hangisi daha önemli? Herkesin kendine özgü bir çalışma şekli var. Bence ideal olan saydıklarınızın hepsine birden sahip olabilmek. Bunlardan bir ikisine sahipseniz ve kendinizi geliştirmeye çalışırsanız iyi bir proje çıkarmak her zaman mümkün. l 16 yaşındaki genç bilim insanı Elif Bilgin, muz kabuğundan ürettiği biyoplastik’le Google Bilim Fuarı’nda finale kaldı. Elif’in bu başarısı “ara eleman ülkesiyiz” diyen devlet büyüklerini tekzip eder nitelikteydi. C M Y B Biyoplastik nedir? İcat çıkarma Elif! Bakan kızabilir Doğaya zararlı olan plastikler konusunda alternatif oluşturularak geliştirilen biyoplastik ürünler çevreye duyarlı ve geridönüşümü mümkün bir halde üretilmektedir. Dünya geneline bakıldığında çok küçük bir kesimin biyoplastik konusunda üretim yapıyor olması biyoplastik kullanımının yaygınlaşmasını engellemektedir. Günümüzde ambalaj malzemeleri, tek kullanımlık çatal, bıçak, bardak ve biyopilastiklerden üretilen bahçe malzemeleri gibi ürünler piyasada yer almaktadır. l