Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1430 3 Yüksek Giriş, bir apartmanda yaşayan dört kuşaktan insanın yaşadıklarını anlatan bir sitcom. Umut Kurt da bu apartman sakinlerinin en eğlencelilerinden biri Cesur’u canlandırıyor. Sevdiği bir işin içinde yer almaktan mutlu. Bizi de bu dünyaya çağırıyor, sıkıntıdan televizyon izlemek için değil ama eğlenmek için. Komediden drama uzanan bir dünya bu. İçinde Kurt’un televizyon ekranına sığmayan yönleri de var. Onları da kendisinden dinleyelim... SANATA KİMİN GÜCÜ YETEBİLİR Kİ? iz onu asıl Beynelminel filmindeki siyasal bilimler öğrencisi, devrimci Haydar olarak tanıdık. Çok geçmemişti ki bu defa ters köşeye yatırdı bizi, Hatırla Sevgili dizisindeki Ülkü Ocakları üyesi ESRA akademisyen rolüyle. Arkası geldi; Düğün Şarkıcısı, Güz AÇIKGÖZ Sancısı, Gönülçelen, Kavşak, Mor Menekşeler, Pazarları Hiç Sevmem... Bugünlerde yüzleri güldürecek bir dizide, Yüksek Giriş’te, sürekli şaka yapan, herkese laf sokan, tam baş belası, tembel öğrenci Cesur karakterine hayat veriyor. Biz de kendisiyle diziden, oyunculuğa, televizyon dünyasının daralan dünyasına kadar hayatı konuştuk. Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz? Çocukken babamın da teşvikiyle bir sürü şeyle uğraşıyordum, futbol, basketbol, folklor, saz kursu... Tiyatroya da kurs olarak başlamıştım ama sonra bütün uğraşlarımı bırakıp okul dahil tiyatroya yöneldim. Lise bitince Kartal’da arkadaşlarımın kurduğu tiyatroya katıldım. Sonra da Müjdat Gezen’in sınavlarına girdim. Tiyatrolarda çalıştım. Üç sene BKM oyuncularındaydım. Sonrasında diziler, filmler, öyle devam etti. B sayısı pek az hatta bu lüks görünüyor ne yazık ki... Zaman kimi haklı çıkardı? Evet, istediğin işi yapmak zor. Çünkü paraya ulaşmak zaten zor. Ana başlık olarak istediğim iş oyunculuk ama bu her yerde, her şekilde, her projenin içinde olacağım anlamına gelmiyor, doğru proje gelene kadar beklediğiniz süreler var. Mor Menekşeler dizisinden sonra 1.5 2 yıl bekledim, o kadar proje gelmesine rağmen. Kendini içinde göremiyor ya da işin söylediği şeyi belki sen söylemek istemiyor ve beklemek zorunda kalıyorsun. Bir dönem büyük para kazanıyorsun, bir süre hiç kazanamıyorsun. Bu da güç ama işin gereklerinden biri. İş yapmayı bildiğiniz kadar beklemeyi de bilmeniz gerekiyor. Sabrınız, gücünüz olmalı, biraz kenarda para da fena olmaz (gülüyor). Ne yazık ki Türkiye’de oyuncular genelde aynı türlere hapsoluyorlar ama sizi kısa sürede komediden drama kadar pek çok farklı rolde gördük. Nasıl oldu bu? Bence bütün oyuncular her rolü oynayabiliyor ama kast meselesinde bazıları daha avantajlı oluyor. O an üretilen projelere de bağlı. Benim şansım vardı galiba. Bir de BKM’nin çok büyük etkisi oldu. BKM mutfakta sahneye çıktığımız üç sene inanılmaz bir tecrübe kazandırdı bize. Yapımcılar oyuncu seçerken seyircinin Evet ama bunca uğraşı olan biri olarak oyunculukta ne durdurdu sizi? Oyunculukta oyun bitmiyor ki, 80 yaşınıza gelseniz de çocuk olarak kalıyorsunuz. Hep bir oyun içindesiniz. Oyun oynamayı seven birinin, yeteneği de varsa oyunculuğu bırakabileceğini sanmıyorum. Bu işten asla sıkılmam. Ailemin, oğlum para kazan artık ya da okula gir, dediği bir dönemde altı ay ayrı kaldım ama bırakamadım. Oyuncu olacağımı söylediğimde babam, aç kalacaksın, demişti. O dönem örnekler de pek iç açıcı değildi. Kartal’daki tiyatromuzun elektriğini ödemekte bile güçlük çekiyorduk. Esnafa “Abi afiş yapacağız, para lazım”, diyorduk. Büfelerin önünden geçemez duruma gelmiştik borçtan (gülüyor). Ama ben hep işini iyi yapan herkes parasını kazanır, diye düşünürüm. Ne iş yaparsanız yapın, yeter ki iyi yapın. Ben de onu düşünerek babama, görürsün, dedim. Türkiye’de istediği işi yapıp da doyan insan alışkın olduğu kişileri kullanmayı tercih ediyor olabilirler ama bu biraz da oyuncunun tasarrufunda. Ben komedi yapmayacağım, diyebilir. Elimden geldiğince bunu yapmaya çalışıyorum. Niye hep saklambaç oynanayım ki? Biraz da yakalamaç, tavla, tek kale oynayayım. Yeni bir şey bulmak, seyircinin karşısına başka biri olarak çıkmak heyecan veriyor. Gelelim yeni diziniz Yüksek Giriş’e... Bu projeye nasıl ve neden dahil oldunuz? Acayip komedi oynayasım vardı. Fıkır fıkır olduğum bir zamandayım. Enerjim çok yüksek. Başka öneriler gelip gidiyordu, sonra bu komedi çıktı. Senaryoyu sevdim. Durumlar çok iyi, yerli yerinde her şey. Her bölüm başımızdan bir olay geçiyor. Karakterler, ilişkiler gerçek. Tipten tipe girmiyoruz. Sadece bir olay üzerinden, karakterlerin komik duruma düşmelerinden seyirciyi güldürme hedefinde olan bir dizi. Öğrencilik hayatına dair, komşuluk ilişkileri üzerine bir sürü şey söylüyor. Ben de öğrenci Cesur’u canlandırıyorum. Sürekli şaka yapan, herkese laf sokan, maceradan maceraya atlayan, dede çok rahat hareket edemediğim bir ortam oluşursa vamlı yalan söyleyen, tam baş belası bir karakter. o diziyi yapmak, o parayı kazanmak zorunda değilim. Dizi farklı kuşaktan karakterler üzerine iyi bir Sonuçta sahnemizi elimizden alamazlar. Sanata kimin analiz yapıyor... gücü yetebilir ki? Şimdiye kadar kimsenin yetmemiş. Dört jenerasyon var şu an bir apartmanın içinde. Her şeyi üretebilir siyasi erk, bir sürü noktada hareket Apartmanın içindeki ilişkiler de çok sıcak. edebilir ama sanat pek kolay üretebilecekleri bir şey Ben de bu arada hep yüksek değil, her ülke için geçerli bu. girişte oturdum. Bayılıyorum, Şöyle bir sanat üretelim de düz ayak ev olsun, çat diye insanları peşimizde sürükleyegireyim. Üst katımda üç lim diyebilecekleri bir alan teyze oturuyor, dolayısıyla değil. O bambaşka bir binanın işleri bana kalıdünya görüşü gerektirir. yor. Ama onlar da sağ Ben bunu üretiyorum olsunlar bana tatlılar, Beynelminel ve Hatırla Sevgili oyunculuğudemiyorum ama bu pastalar getirinuzda önemli yerlerde duruyor. Konuşmalarınızdan ortamların olduyor. Apartman anlaşılıyor bu... yaşantısını, ğu yerlerde göOnların yeri bambaşka. Biri sinemada yaptığım ilk ciddi iş diğeri mahalle yarev alıyorum. de dizi olarak... çok normal ama ben öyle birşey demedim. Kendisinin şantısını, Yapacaiddiası. komşuğım işte culuk bir baskı Peki bugünlerde Sırrı Süreyya Önder’in belediye başkanı olmasından oynahissebahsediliyor... mayı, dersem, Keşke olsa. Görürsünüz ne güzel İstanbul olur ya da nerenin belebayramlaşyapmam diye başkanı olursa, fark etmez. Sırrı ağabey çok acayip bir insan. mayı, komşuherhalde. BuÇok bilgili, düzgün biri. Onunla set dışında zaman geçirme ma “Abi gel bir güne kadar öyle şansım olduğu için şanslıyım. Bir cümle ediyor, hayatınrakı içelim” demeyi bir oyunun içine da bir pencere açılıyor. Zaten öyle bir senaryo nasıl çok seviyorum. Bu girmedim. Hemen yazılır... l dizideki apartmanda hemen her siyasi görüşü da öyle. Her bölüm dioynadım. Hepsini de oynağerinden daha iyi çıkmaya maya devam edeceğim. başladı. İnsanlar televizyonu DOT’un Pornografi ve sıkıntıdan izlemesin, açıp bir Kutlama oyunlarında yer aldınız saat boyunca gülecekleri, eğlenebilecekleri, zevk alaancak bir süredir tiyatrodan uzaksınız. Bu yıl bir cakları bir araç olduğu için takip etsin, dizi de “Bugün proje var mı? pazar hadi Yüksek Giriş’i izleyelim” diyecekleri bir iş İki yıldır İstanbul dışında iş yaptığım için uzak kaldım olsun istiyorum. Zannediyorum okullar açılana kadar tiyatrodan. Tam Garajistanbul’da bir oyuna başlamıştık her şeyiyle kemikleşmiş bir iş olacak. ki kullanacağımız kitaplardan biri başka yerde oyunlaşTürkiye’de sitcom’lar pek tutmuyor, dizinin akıtırılınca durmak zorunda kaldık. Tiyatro yapmayı çok betine dair bir kaygı duyuyor musunuz? istiyorum, çok seviyorum tiyatroyu. Kanlı canlı. O tam Komedi yapmak çok zor iş. Sizin güldüğünüz şeye bir oyun! Zamanıma uygun, içinde olmayı istediğim bir başkasının gülmesi zor. O yüzden bir tane Cem Yılmaz oyun bulursam başlayacağım. var. Sitcom’da tabii elinizde pek çok oyuncu var, o Kendinizi görmek istediğiniz bir yer, varılacak şakayı yapmak için bir durum yaratabiliyorsunuz. bir hedef var mı sizin için? Drama daha kolay demeyeceğim ama aynı anda pek Dünyayı değiştireceğim gibi bir beklentim, şunu çok karakteri anlatabileceğiniz bir mecra, zaten acı da yapacağım, bunu oynayacağım diye bir hedefim yok. memleketimizin göbek adı oldu, acıyı anlatmak daha Oyuncu olarak verilen görevi en iyi şekilde yapmaya çakolay çünkü herkesin daha tanıdık olduğu bir şey. lışıyorum. Her iş yeniden bir okul oluyor. Hepsinde bir Sitcom’un geri dönüşü hızlı oluyor, komikse komik, şeyler öğrenip cebime koyacak ve oyunculuğa devam değilse hemen söylüyor insanlar. Önümüzdeki birkaç edeceğim. Kendime dair ufak tefek şeyler yazıyorum. ayda belli olur akıbeti ama ben bu diziden her yönüyle Yazdıklarımı demoya çekmeye çalışıyorum ama bu yözevk alıyorum. netmen, senarist olmaya çalışıyorum gibi algılanmasın. Siyasi erk sadece haberlere değil, dizilerdeki Sadece aklıma gelenleri arkadaşlarımla paylaşıyorum, karakterlerden, görüntülere kadar her şeye eleştiri senarist bir arkadaşıma yazdıklarımı teslim ediyorum, o getiriyor, hatta müdahalede bulunuyor. Diziler, düzeltiyor. Yönetmen arkadaşıma gidip “Baba buna bir oyuncuların hayatlarını kazanmak için de önemli bir demo çekelim mi” diyorum. Bazen kanallara gidecek alan ancak görülen o ki çember giderek daralıyor. seviyeye geliyor, gidiyoruz, para yok diyorlar (gülüyor). Bu durum bir oyuncu olarak sizi kaygılandırmıyor Boş durkmaktansa kendimizi de eğlendirecek şeyler mu? üretmeye çalışıyoruz. l Sistemin ne istediği çok umrumda değil benim. İçin Keşke Sırrı Süreyya belediye başkanı olsa. “Tokat Seramikleri” kitabı iki dilde yayımlandı Jülide ve Bahar Korçan’dan Doğa Derneği’ne Destek J ohn Carswell, dünyada seramik konusunda yazmış olduğu eserlerle tanınan bir sanat tarihçisidir. Selçuk Erez de kendisiyle Yunanistan’da Spetses Adası’nda bir düğünde tesadüfen karşılaşmış ve konuşmuşlar. Erez, Carswell’e ”Türkiye’de seramikten söz açınca akla, Kütahya, İznik ve Çanakkale gelir. Başka önemli seramik merkezi var mıdır?” diye sormuş ve “Tokat bu açıdan önemlidir ve doğru dürüst incelenmemiştir” cevabını almış. Bu eksiği gidermek için seramik koleksiyoneri olan ve bu konuda engin bilgi sahibi dostu Altan Marcelli’yle beraber Tokat ve çevresinde araştırmalar yaparak ve 15. yüzyıldan bu yana bu kente gitmiş olan yabancıların seyahatnamelerini okuyarak Tokat’ın gerçekten önemli bir seramik üretim odağı olduğunu kavramışlar. Gerisini Selçuk Erez anlatıyor; “Birçok yabancı gezgin tarafından yüzyıllar boyunca bölgenin en önemli kenti olarak nitelendirilmiş olan Tokat’ın, nüfusu ile kapladığı alan göz önüne alındığında Sivas, Kayseri, Amasya ve Ankara’dan daha büyük olduğuna işaret edilmiştir. Bu kentteki seramik üretimini Anadolu’nun birçok seramik üretim merkezinde gerçekleştirilenlerden ayıran önemli bir özelliği vardır: Bu üretim, yüzyıllar boyu sürmüş olan evsel gereksinimler için yapılanlar dışında, 15. yüzyıldan başlamak üzere mimari, 17. yüzyıldan itibaren de bunlara ek olarak sanayi ve 18. yüzyıldan itibaren de yoğun olarak tarımsal gereksinimleri karşılamıştır. Bu bilgileri ve Tokat’ın özgün seramik örneklerini içeren kitabımız da, Tokat Valisi Sayın Mustafa Taşkesen’in girişi miyle iki dilde ,”Tokat Seramikleri Ceramics of Tokat” başlığı ile bastırılmıştır.” l www.selcukerez.com S özleri Bahar Korçan’a bestesi Jülide’ye ait olan “Benim Şarkım” parçasının iTunes satışından elde edilecek gelir Doğa Derneği’ne bağışla nacak. İlk albümü ‘Olduğum Gibi’ ile geçtiğimiz yıl müzik dünyasına giriş yapan, farklı soundu ve şarkı sözleri ile dikkat çeken Jülide, iTunes’da satışa sunulan ve geliri Doğa Derneği’ne aktarılacak “Benim Şarkım” adlı single ile yeniden müzikseverlerle buluştu. Bahar Korçan’ın 2007 yılında yazdığı şiirden etkilenerek şarkının sözlerine beste yapan Jülide, parçayı Bahar Korçan’a dinlettikten sonra aldıkları ortak karar sonucunda, ‘Benim Şarkım’ı, iTunes’da 0.89 TL’den satışa sundu. Aranjmanını ilk albümdeki bütün parçaların düzenlemesini üstlenen Cihan Güvenç’in yaptığı şarkı, Noisiest stüdyolarında Çağan Tunalı’nın katkılarıyla kaydedildi. l C M Y B