02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 MART 2013 / SAYI 1408 7 O At yiyenin kılıç kuşananın! At sırtında Türkler At etini istemeden yemek kolay da arayınca bulmak zor. Bu yüzden at etli bir tarif veremiyorum. Ama ismi nedeniyle ilginç olan bir yemeğin Türk mutfağına uydurulmuş bir şeklini geliştirdim. Bu seneki Oscar törenlerinde menüdeki ilk tadımlık “Angels on Horseback / At sırtında Melekler” adlı bir atıştırmalık bir kokteyl lezzetiydi. Çayda bekletilmiş kuru erik etrafına domuz pastırması “Bacon” sarılarak ızgara yapılan bu lezzetli atıştırmalığın bir benzerini, “At Sırtında Türkler” adını vererek uydurdum. Lezzetine diyecek yok, bilerek veya bilmeyerek at pastırması ile de deneyebilirsiniz. 20 adet kuru kayısı 1 bardak demli çay 1 kase lor peyniri (Tulum veya dil peyniri de olabilir) 20 dilim pastırma Kekik dalları Kayısıları demli çay içinde yumuşayıncaya kadar bekletin. Her bir kayısı içine 1 çay kaşığı kadar lor peyniri doldurun. Lor yerine tulum da koyabilirsiniz. Kayısıları birer dilim pastırmaya sarın ve kürdan ile tutturun. Birer kekik dalı da iliştirebilirsiniz. Izgarada veya az zeytinyağı ile tavada her iki yanını kızartın ve sıcak sıcak servis yapın. l lacağı belliydi! At eti kuşkuyla dolardı. At etine karşı skandalı eninde sonunda duyulan hisler karışıktı. AtavratTürkiye’ye de bulaşacaktı. silah maço söylemiyle yetiştirilmiş, Türkiye’de yaşayıp da at eti at saygısı ve sevgisi taşıyan bir yemediğini iddia edecek fani sayısı kültürden gelmenin getirdiği bir tabu azdır. Bilinçli olarak olmasa da söz konusuydu. Üstelik surlarda muhtemelen herkes bir şekilde at kesilen zavallıcıklar da yağız yarış tatmıştır. Şu bir gerçek ki, surlarda atları değildi elbette. Hasta veya kesilen ateşek eti hikâyeleriyle yaşlılıktan ölmüş hayvan korkusu AYLİN büyüdük. da bu haberlere ekstra bir dehşet ÖNEY TAN At eti deyince benim aklıma rengi boyutu eklerdi. At eti yemek tümden de korkulan uçmuş eski Yeşilçam filmleriyle bir şey değil kuşkusuz. At etine şaka yollu “Nallı karışık anılar geliyor. Bir nevi Türk kovboy Kuzu” yakıştırması yapılması da bu yüzden olsa filmi olarak adlandırılabilecek “Kahpe Bizans” gerek. Ne de olsa Orta Asya’daki atalarımız konulu Yeşilçam filmlerinde Bizans surlarına afiyetle at eti yemişlerdi. At eti yemenin geçmişi saldıran Malkoçoğlu sahnelerinde zar zor Ütopyasentır Hatftanın sanat çizelgesi 1. Danstan üç figür atılacak. 2. Heykel kovalanacak. l İki felsefeci birbirine kinlenmiş. Kant davası l Sırtı yere yapışınca güreşçinin, herkes sırtını döner yahu!.. İbrahim Ormancı Misafir şair Aynada başka güzelsin, Yatakta başka; Aldırma söz olur diye; Tak takıştır, Sür sürüştür; İnadına gel, Piyasa vakti, Muhallebiciye. Söz olurmuş, Olsun; Dostum değil misin? Orhan Veli Kanık bulunmuş birkaç cılız figüran at da olurdu zaman zaman... O zavallı atların çekim sonrası salam, sucuk olacağı düşüncesini kafamdan atamazdım. Zira gazetelerde sık sık surlarda yakalanan kaçak at eti haberleri boy gösterirdi. Kaçak et haberleri tıpkı genç kızları korkutmak için gazoz içine karıştırılan ilaç hikâyesi gibi sık sık hortlayan bir hikâyeydi. İstanbul trafiğinde bir zamanlar sayısı neredeyse arabaları geçecek sayıda olan ekmek teknesi at arabalarının emektarları emek veremez hale gelince eşek cennetini boylarlardı. İstanbul surları işlevlerini yerine getiremez hale gelen hasta ve yaşlı yük hayvanlarının son adresiydi. O dönemde surlar adeta doğal bir açıkhava at mezbahası fonksiyonu üstlenmişti. Bizans filmlerindeki bezgin atlar, pastırma sucuk şeklinde soframıza geliyor diye içimiz Türk kültüründe çok eskilere dayanıyor. Halen Kazakistan’a gidip de at eti yemeden dönmek zor. Kazak, Kırgız mutfağı dışında Avrupa’da da bazı bölgelerde özel at kasapları bulunuyor. Fransa ve İtalya’nın Venedik ve Parma civarı at etini özellikle seven yerlerin başında geliyor. Bilmeden yediklerimi saymazsak (IKEA köftesi dahil) ilk bilinçli olarak at etini Venedik’te yemiştim. Pastırma gibi kurutulmuş ve incecik spaghetti gibi dilimlenmiş at eti Venedik mutfağının sevilen yiyeceklerinden. Sfilacci di Cavallo denilen incecik erişte gibi dilimlenmiş at pastırması üzerine limon sıkılıp sızma zeytinyağı gezdiriliyor ve bol roka yapraklarıyla salata gibi yeniyor, çok da lezzetli oluyor. Venedik tarih boyunca Türklerle yakın ilişkisi olmuş bir şehir. Bu yüzden at etini yemek ve pastırma gibi yapmak Türklerden mi geçmiştir diye düşünmeden de edememiştim. Böyle bir etkileşim var mı bilinmez ama dünyaca ünlü bir yemek aslında adını çiğ at etinden almış. Biftek Tartar olarak bilinen tamamen yağsız çiğ dana kıyma yemeğinin isim babası Tatar Türkleri. Öyle ki at eti son derece yağsız ve adeta tatlı bir lezzete sahip olduğu için çiğ olarak tüketmeye uygun. Çiğ kıymaya tabakta çiğ yumurta sarısı, ince doğranmış soğan, kapari hatta birazcık da votka katarak karıştırılıp yenen yemek fikren çiğ köfteye yakın olsa da alışık olmayan için zor bir lezzet. Rivayet odur ki, özgün olarak at etinden yapılması gereken yemeğe ismi Tatar Türklerinden ilham alınarak verilmiş. Elbette bu sadece bir yakıştırma, aynı yemeğin Tatar mutfağında asla olmadığını da belirtmek gerek. l [email protected] Azizden geceye saklanır insan gün ola nereye açıla yorgan... Aziz Yavuzdoğan Lav Sıtori herşey yoruldu, şiirler şarkılar anılar... ama kalbim hala dayanıyor... Mehmet Tuncer Off the record Uykusuzluk belleği zayıflatıyor!.. Uyu ey millet!.. umkapı’nın kendine özgü havasını, geleneksel tarihi hatıralarını yerlisi ve yabancısıyla iç içe yaşatan bir balık lokantası Afrodit Restaurant. Boğaz’ın güzelliğini aratmayacak ortamında lezzetli Türk yemekleri en özgün biçimiyle sunuluyor, canlı müzik ve fasıl eşliğinde misafirlerine unutulmaz geceler yaşatıyor. Afrodit mutfağı klasik Türk mutfağının yanı sıra ağırlıklı deniz mahsullerine yer veriyor. Afrodit deniz salatası, fener tava, karides kokteyl, terbiyeli ahtapot, tuzda levrek, kuşkonmazlı kırlangıç buğulama, şaraplı lipsoz boyaböz, Afrodit usulü tarama, kiremitte jumbo karides, ızgara lipari ve dil şiş bu lezzetlerden bazıları. Düğün, kına ve nişan gibi etkinlikler için de uygun bir mekân olan Afrodit ayrıca ücretsiz vale ve otopark hizmeti de veriyor. l Adres: Çapari Sokak No. 55 Kumkapı Telefon: (0212) 516 08 35 K ATAOL BEHRAMOĞLU Misafir çizer: Ömer Çam Kumkapı’nın kendine has lezzetleri burada K Petsop Mekân Tebrikler Buket!.. ısa süre önce sanırım “Sol”da, değerli yazarımız Buket Uzuner’in THY’ye karşı açtığı bir davayı kazandığı haberi vardı. Gözünüzden kaçmış olabilir. Özetliyorum: Adının başında şimdilik Türk sözü bulunan Türk Hava Yolları’nın “Skylife” dergisi, Haziran 2009 sayısı için Buket Uzuner’den İstanbul’un Moda semtini anlatan bir yazı rica etmiş… “Anadolu Yakasında Bir İstanbul Klasiği: Moda” başlıklı yazı, dergi yönetimince aşağıdaki paragraf çıkarılarak yayınlanmış: “Bir Modalı olarak, İstanbul’un daima gurur duyduğum binlerce yıllık hoşgörü iklimine hiç ama hiç yakışmayacak biçimde, bu muhteşem iskeledeki kafede İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir yıldır alkollü içki yasağı uyguladığını üzülerek belirtmek isterim. Yemek içmekten söz edilince, Moda’yla adı özdeşleşen Koço Restoran’ı mutlaka anmak gerekir. Çünkü Koço’suz Moda eksik kalır...” Şimdi bu paragrafta THY’yi rahatsız eden ne var diyeceksiniz… THY yönetimine “yazımı neden sansürlediniz” sorusunu ileten Uzuner, sansürün “alkolle ilgili” olduğu yanıtını almış… THY’ye karşı “Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi”ne dava açan yazar, yayının durdurulmasını, derginin toplatılarak imhasını, yeni yazıda yazının tamamının yayınlanmasını ve kendisine 2 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiş… Burada azıcık duralım… *** “Skylife”, (bazı İngilizce çevirilerinin başarısından kimi kez kuşkuya düşsem de) genellikle beğendiğim bir dergidir. Dergi (bu demektir ki THY) yöneticilerine benim de öncelikle şöyle bir sorum var: Adınız Türkçe olamaz mıydı? Diyelim ki “Gökyaşam”. Altına da tırnak içinde İngilizcesini koyardınız... Bir soru ve gerçekleşmeyeceğini bilmeme karşın bir öneri sadece… Gelelim sansürünüze… Böyle bir kafayla siz nasıl uluslararası bir havayolu olabilirsiniz? Fakat “apron”da deve kurban etmekten çalışanlarınıza karşı yasa tanımaz tutumunuza, son olarak da birçok hattınızda alkollü içki sunumun kaldırılmasına ve hostes giyim kuşamları konusundaki acınası soytarılığa baktığımızda, sansürcülüğünüze de şaşırmamak gerekir. Bu sansürü Uzuner’in açtığı dava sayesinde öğreniyoruz. Bunun bu dergide yayınlanan yazılara uygulanan ilk sansür olduğunu da hiç sanmam. *** THY avukatları, çıkartılan bölümünün ülke imajına zarar verebileceği iddiasıyla davanın reddini isteyip Koço restoranla ilgili bölümün de “reklam” gerekçesiyle çıkartıldığını savunmuşlar… Yaklaşık dört yıl sonra gelen Mahkeme kararı ve Yargıtay onaması, “sansür”ün ve bu savunmanın yüzüne tokat gibi çarpıyor… Hukuk dilini elden geldiğince konuşma diline çevirerek özetlersem: “Söz konusu yazının Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında yazınsal yapıt olduğu kuşkusuzdur. Yapıt üzerinde her türlü işlem yapma hakkı yazarındır ve ancak onun izniyle yapılabilir…” Bu saptamayı yapan mahkeme, derginin ilgili sayısının toplatılarak imhasına, THY internet sitesinden çıkartılmasına, 2 lira manevi tazminat ile 3 bin lira avukatlık ücretinin tahsiline, yazının tamamının karar kesinleştikten sonraki 3 ay içinde yayınlanmasına karar veriyor… *** Ne yaptın Buket!.. Şimdi ülkemizin imajı ne olacak!.. Şaka bir yana, tebrikler Buket!.. Seni, avukatın Abdullah Egeli’yi, sansürü ve sansürcüyü mahkum eden yargı kurumlarını kutluyorum… “Ülkemizin imajı”nı bozmak bir yana katleden, sürüsüne bereket çağ dışı yaratıklar, bu karardan ders alırlar mı dersiniz? En azından “Skylife” yönetiminin, elini ateşe sokmakta biraz daha sakıngan davranacağını tahmin ederim… l [email protected] www.ataolbehramoglu.com.tr http://behramogluataol.blogspot.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle