26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 “Bana Esme’yi Anlat” oyunundan. 15 ARALIK 2013 / SAYI 1447 Nostaljik bir yanım var B Bana Esme’yi Anlat, müzikli bir tiyatro oyunu. Başrolü İlhan Şeşen’le Aydan Şener paylaşıyor. Göz önünde yaşamayı pek sevmese de yıllardır hep hayatımızda kaldı Aydan Şener. Daha çok da dizilerde çıktı karşımıza ama tiyatrodan aldığı mutluluk başka, bundan sonra her yıla bir oyun sığdırmak istiyor. Orada seyirci ve siz çok baş başasınız. O azılarınız onu Çalıkuşu’nun Feridesi müthiş heyecanlandıran bir şey. Nefes nefese olarak hatırlıyor, kimilerinizse Mühürlü insanlarla ilişki halinde olmak zor. Ama çok Güller’in Muallası. Türkiye’de yaşayan da zevkli, o enerjiyi ve hele ki beğenilirse o çoğu insanın yolu illa ki onunla filmlerinden alkışı hissetmek mutluluk verici. Özellikle ilk birinde kesişmiştir. Aydan Şener, şimdi bir sahnede tir tir titriyorum. tiyatro oyunuyla çıkıyor karşımıza. Rol Peki bu kadar heyecanla anlattığınız arkadaşı İlhan Şeşen’in müziğiyle halde tiyatro neden bu kadar geri planda renklendirdiği Tiyatro Kedi’nin “Bana Esme’yi kaldı, “Hazırım” diyeceğiniz bir evreyi mi Anlat”ıyla. Biz de Aydan Şener’le oyunu, kızı beklediniz? Ecem’i, aşkı kısaca hayatı konuştuk… Evet. Aslında çok teklif geldi, ya zamanları Önce “Bana Esme’yi Anlat” oyununa uymadı ya da çok oynamak isteyeceğim dahil olma sürecinizle başlayalım mı? bir şey çıkmadı. Bundan sonra Hakan Altıner aradı, daha senede bir oyun yapmayı çok önce de Hakan’la oynamıştık, istiyorum. Hakan’la, bu ekiple arkadaşımdır. Teksti gönderdi, çalışmaktan da çok mutluyum. çok beğendim. Hikâyesi çok sıcak Oyunun kısa bir anlatısı geldi. Hem annekız çatışmasını olabilecek bir cümlesi: “Bugün anlatıyor, hem de çok güzel bir aslında dün, dün de birazcık aşk hikâyesi. Kadroyu söyledi. bugündür”. Sizin dünle aranız İlhan’la daha önce “Mühürlü nasıl? Güller” dizisinde oynamıştık, Bu lafa katılmamak mümkün Damla Cercisoğlu da vardı. Tiyatro ESRA değil. Geçmişimizden bir şeyler Kedi’yle çalışmayı önceden de AÇIKGÖZ taşıyoruz mutlaka bugünümüze. istiyordum. Daha önce, iki sene Mutluluklar, hayal kırıklıkları, oynadığım, Abdullah Şahin’in üzüntüler, sevinçler, bizi besleyen, acıtan bir “Çılgın Yenge” oyununun üzerinden ikiüç sürü şey bugünkü kişiliğimizi, yaşantımızı sene geçti ve ben tiyatroyu çok özledim. da etkiliyor. Ben, sadece bugünü yaşar, Hakan’ın teklifi de çok iyi bir dönemde geleceğe bakarım, diyenlerden değilim. gelince kabul ettim. Geçmişe, anılara bağlılığım; nostaljik bir Oyunda Gönül adındaki bir kadını tarafım var. Geçmişle, yaşadığım kişilerle canlandırıyorsunuz... hesaplaşmalarım var. Gönül görünüşte mutlu evliliği olan, kız Peki geçmişe dair ağır basan duygunuz çocuğu sahibi bir kadın. Başarılı bir ressam. nedir? Evliyken yasak aşk yaşamış ve bunu bir şekilde İnsan yaşadıklarını hatırlayınca her şey unutup hayatına devam etmiş ama seneler hayal gibi geliyor. Öyle çok büyük keşke’lerim sonra hiç ummadığı bir şekilde eski aşkıyla yok. Tabii ki pişmanlıklarım var, insanız karşılaşıyor. Bir kadın için kalınabilecek en hepimiz ama genel olarak iyi ve düzgün zor durumda kalıyor... Pek çok şeyi bastırmak yaşadığımı düşünüyorum. Yastığa kafamı zorunda kalmış. Kızıyla ilişkileri hiçbir zaman iyi koyduğumda beni rahatsız edecek bir şey olmamış, yalnız bir kadın. Toplumumuzda çok yok. Mümkün olduğu kadar hoşgörülü rastlanabilecek biri aslında. olmaya, kalp kırmamaya çalıştım… Sadece Biz sizi hep sinema ve televizyonda kendi yolumda ilerledim. Duygularım gördük, bu ikinci kez tiyatro yapışınız… beni nereye götürürse oraya gittim. Bir Tiyatro er meydanıdır denir, oyunculukta. çocuğum var, hayattaki en büyük kazancım o. Boşa gitmemiş bir hayatım olduğunu düşünüyorum. İyi bir isim bırakarak bu dünyadan göç edersek, ne mutlu. Zaten hayat nedir ki? Kızınız Ecem’le ilişkiniz nasıl peki? İki arkadaşız biz, arkadaş gibiyiz demiyorum, birbirimizin her şeyini biliriz. Her konuda birbirimizden fikir, destek alırız. O da şimdi oyunculuk yapıyor, Medcezir’de. Çok vicdanlı, iyi bir insan. Hiçbir zaman çok ünlü bir annenin kızı olarak şımarıklık yaşasın istemedim. Zaten yapı olarak da öyle değildi. Arada bir tabii ki bizim de atışmalarımız oluyor ama saygı çerçevesinde. Kızınız oyuncu olacağı için kaygılanıyor musunuz? Ona verdiğiniz tavsiyeler var mı? Zor, tabii ki kolay değil ama göğüsleyecektir, ne yapalım madem istedi, ceremesini de çekecek (gülüyor). Çok aklı başında, öğütlerime ihtiyacı yok. Ben hiçbir zaman ona karışmam, yönlendirmem. Nasıl mutlu hissedecekse öyle yapsın. Ona küçüklükte bazı şeyleri verdim, yanlış yapmayacağımı biliyorum. Oyun aynı zamanda bir aşk hikâyesi, peki sizin aşkla aranız nasıl? Şu ara iyi değil. Yalnızım ama çok mutluyum bundan. Babam, kızım, dostlarım, akrabalarım, işim zaten bana yetiyor. Böyle daha rahatım, biraz özgürlüğüme düşkünüm, biraz da alıştım bu yalnızlığın lüksüne. Zaten genel olarak da ben aşka çok fazla inanmıyorum. Neden? Geçici olduğunu biliyorum. Ne yaşarsan yaşa, sonuçta bakıyorsun, elde var sıfır. Dönüp baktığımda içimin sızladığı hiçbir beraberliğim olmamış, hatırlamıyorum. Onun için de bu mu yani diyorum. Bilmiyorum, belki de şimdiye kadar hiç âşık olmadım. Neyse, şu anki düzenimden memnunum. Ama hayat bu, iki ay sonra başkası da olabilir. Hayatın güzelliği de sürprizli olması. 18’inizde güzellik kraliçesi seçilerek ünlü oldunuz, 21’inizde Çalıkuşu dizisindeki Feride rolüyle daha da katlandı bu tanınmışlık. Aradan geçen 32 yıla rağmen de hep hayatımızda oldunuz. Nasıl başardınız bunu? Vallahi ben de bilmiyorum ama istedim, ilk başladığımda bile hedefim buydu, kalıcı olabilmek. Bu 30 senede o kadar çok insan gelip geçti ki bu camiadan, her gün gazetelerde olup da bir sene sonra adı anılmayan o kadar insan oldu ki... 50 sene sonra da Aydan Şener bilinsin, isterim. Bir nebze de olsa herhalde bunu başardım. Çok şükür. Çok teklif geldiği halde sahne hayatım olmadı, sadece dizi yaptım. Seçici ve idealist davrandım. Magazinin önünde yaşamadım. Uzun aralıklarla çalışmadığım dönemlerim oldu. Sürekli ortada, ekranda olayım gibi bir çabam hiç olmadı. Yine de çok şükür insanlar beni unutmadı. Çok sevip bağırlarına basmışlar demek ki, güzel işler yapmışım demek ki. Bilmiyorum. Unutulmaktan korkuyor musunuz peki? O tür kaygılarım hiç olmadı. Unutulmayı hiç kimse istemez tabii. Hele de böyle genç yaştan beri bu sektördeyseniz. Çünkü artık bir yerden sonra yaşam biçiminiz oluyor. Ama unutulmamak için şunu da yapayım, gibi çabalarım olmadı. Ben biraz hayatı geldiği gibi yaşıyorum galiba. Plansız, programsız, hayat bana ne getirirse onu yaşıyorum. Bir gün unutulursam veyahut da hiç çalışamazsam, o gün de ona göre yaşarım. O kadar da dert değil. O kadar genç yaşta, üstelik de ekranlarda yer almanın şimdiki kadar kolay olmadığı bir dönemde “şöhret”i yakaladığınız için şımardığınız oldu mu? İnanılmaz bir şeydi o dönem yaşadıklarım, sokağa çıkamıyordum, hiçbir yere gidemiyordum, şimdikilerin yaşadığı gibi de değil, çok farklı bir sevgiydi. Belki bir ara, kendimi kapris yaparken, biraz bir şey sanırken yakaladığım anlar olmuştur ama geldiğiniz yer çok önemli. Ben öğretmen çocuğuyum. Babamın elinden Cumhuriyet gazetesi hiç düşmez. Belli bir kültürden geliyorum. Onun için kabullendim ve dedim ki, “Sen sadece işini yapıyorsun, onun sonucunda insanlar seni seviyor, yoksa kimse kimseden üstün değil”. Güzellik yarışmasında ne işiniz vardı? Tesadüfen oldu. Babamın bir öğrencisi, hocam madem böyle güzel kızınız var, yarışmaya başvursun, demiş. Çevremde çok beğenilen biriydim. Oyun gibi başladı. Ama tabii bütün hayatımı değiştirdi. Katılmasaydınız, ne olurdu diye düşündüğünüz oluyor mu? Tabii düşünüyorum. Üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Gazetecilik okumak istiyordum, belki bir gazeteci olurdum. Ya da Bursa’da yaşıyordum o dönem, orada biriyle evlenip üç çocuklu bir kadın da olabilirdim. Beni kader buralara getirdi. O yüzden biraz kaderciyimdir… Şimdi olduğum yerden çok mutluyum. Ne güzel insanlar senelerdir seviyorlar, saygı duyuyorlar. Bir çocuğum var. Sevdiğim işi yapıyorum. Rahat bir hayatım var. Ama tabii ki sürekli mutluluk diye bir şey yok. Hayat çok inişli çıkışlı. Benim de hayatımda inişler, çıkışlar var. Duygularımda da. Hayvanlara, insanlara karşı çok duyarlıyımdır, dolayısıyla böyle bir ortamda devamlı mutlu olabilmek için salak olmak lazım. l BİZİM HİKÂYEMİZ B Meslek Lisesi memleket meselesi! izim Hikâyemiz, Türkiye’nin önemli eğitim konularından birine parmak basıyor. Hangisine, diye düşünenleri çok uğraştırmadan söyleyelim; meslek liselerine! Koç Holding’in, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ve Vehbi Koç Vakfı’nın desteğiyle 2006’dan beri yürüttüğü “Meslek Lisesi Memleket Meselesi (MLMM) Projesi”nin yedi yıllık serüvenin bir anlatısı aslında bu kitap ve belgesel. “Bizim Hikâyemiz Meslek Eğitiminde Bir Kuşağın Öyküsü”nün hazırlanması için Diyarbakır’dan İzmit’e, Karamürsel’den İzmir’e tam beş bin sekiz yüz kilometre yol katedilmiş. Projede yer alan 264 meslek lisesi, sekiz bin meslek lisesi öğrencisi, 20 Koç topluluğu şirketi ve 580 gönüllü çalışanın büyük bir kısmı ziyaret edilmiş, röportajlar gerçekleştirilmiş. Böyle rakamlar sıraladığımıza bakmayın, sözünü ettiğimiz insan hikâyeleri aslında, zira projenin insanların hayatlarında nasıl kapılar araladığını anlatıyor kitapbelgesel. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un “Bizim Hikâyemiz, kronolojik veya hiyerarşik bir sıra içermiyor; bir kuşağın öyküsünü, yaşamın kendisi gibi sürprizlerle aktarıyor. Her sayfasından keyif alacağınızı umuyorum” demesi bundan. Dile kolay, projeyle 81 ildeki 264 meslek lisesinde, 8000 bin öğrenciye burs imkânı sağladı Koç Holding. Mustafa V. Koç, “Bireysel düzeyde öğrencilerle burs, staj, koçluk çalışmaları; şirketler düzeyinde okullarla işbirlikleri; akademik düzeyde araştırmalar, konferanslar, yayınlar ve toplumsal düzeyde de farkındalık kampanyaları gerçekleştirdik” diyerek anlatıyor projeyi, “Meslek eğitiminde okulişletme işbirliği bileşenlerini kapsayan bir model oluşturduk. Bu modelden hareketle sektörlerine özel uygulamalar hayata geçiren Koç topluluğu şirketlerimiz bu çalışmalarına önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Ülkemizde gençlerin gelişimlerine çok yönlü destek vererek, istihdam edilebilirliklerinin önünü açan bu uygulamaların yaygınlaşması en büyük arzumuz. Ulusal rekabet gücümüzü artırmak, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamak ve işsizlikle mücadele etmek için istihdam ve mesleki eğitim ilişkisinin güçlendirilmesi gerekli ve hatta şarttır”. Myra tarafından yayına hazırlanan kitapta; MLMM Projesi’nin amaçları ve hedefleri, MLMM’nin yarattığı özgün uygulamalar, Okulİşletme İşbirliği Modeli; burs, koçluk ve staj desteği ve istihdam önceliği hakkında kapsamlı bilgiler aktarılıyor. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle