02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 15 ARALIK 2013 / SAYI 1447 Gazze’nin kadın gözü Filistin’de basın çalışanı olmak ne kadar zorsa, bir kadın olarak foto muhabirliği yapmak da bir o kadar zor. Bunu başarabilen tek kişi Eman Mohammed. Büyüdüğü topraklarda, Gazze’de yaşanan acıları kadın gözüyle tarihe not eden Filistinli fotoğrafçı, bunu yapmanın kendisi için yaşamsal bir zorunluluk olduğunu söylüyor. man Mohammed Filistin’deki tek kadın foto muhabiri. Bu onu çok özel bir konuma getiriyor. Gazze’de yani acıların göbeğindeki yaşamı ona trajikomik bir şekilde yaşananlara objektifini uzatan tek kadın olma şansını vermiş. O da bu şansı fazlasıyla iyi kullanmış. Fotoğrafları British Museum koleksiyonunda yer edinen Eman Mohammed’le Semiha Es Uluslararası Kadın Fotoğrafçılar Sempozyumu öncesi bir araya geldik. Suudi Arabistan’da başlayan ve Filistin’de şekillenen hayatı DENİZ hakkında konuştuk. ÜLKÜTEKİN Fotoğrafçı olmaya nasıl karar verdiniz? 19 yaşında başladım. Foto muhabirliği için erken yaşta başlamak çok önemli. Hem çalışıp hem de halkla ilişkiler üzerine yüksek lisans yapıyordum. Televizyon, radyo başta olmak üzere medyanın her alanını denedim. En son 2006’da foto muhabirliğinde karar kıldım. Bunu duyan herkes çok şaşırmıştı çünkü o dönemde üniversitede böyle bir dal bile yoktu. Aslında kadın muhabir sayısının az olması da merakımı artırdı. Bu motivasyonla devamlı üstüne gittim. Öncelikle bir haber ajansında işe, editör olarak başladım. Benim için bir şans gerekiyordu. O şans nasıl geldi? Kırık bir fotoğraf makinesi verdiler ve “maaşın aynı ama bu kamerayı tamir ettirirsen kullanabilirsin” dediler. Onlar için pek fark etmiyordu ama benim için büyük şanstı. Böylece dışarı çıktım. Herkes çok şaşırdı. Ofiste güvenli şekilde oturmak varken dışarı çıkmam onlara aptalca geliyordu herhalde. Ajansa da ters bir E tepki gelebileceği için yöneticiler iki işten birini seçmemi ya da beni kovacaklarını söylediler. Ben de foto muhabirliğini seçtim ve bu işe başladım. Erkek meslektaşlarınız nasıl tepki gösterdi? Zaten erkek meslektaşlarım mesleğimdeki en büyük problemdi. Muhabir olmak fotoğraf makinemi kullanmam için bahanemdi. Fotoğraf çekiyordum ama “ben aslında muhabirim” diyebiliyordum. Bunu biraz yan dal gibi gösteriyordum. Başlarda erkek meslektaşlarımla pek bir sorunum yoktu ama bir süre sonra, gördüm ki hepsi düşmanım haline gelmişti. İlk başta, işi kimseden öğrenmediğim için yetenekli olup olmadığımı bile bilmiyordum... Bu işi sevip iyi olduğumu gördükçe erkek meslektaşlarımın da patronvari bir tavra büründüğünü gördüm. Tavsiyeleri artık emre dönüşmeye başlamıştı. Ben de kendi yolumu bulmam gerektiğine karar verdim. Bir şekilde bu işi yapabildiğimi göstermem gerekiyordu. Bunun da yolunu şöyle buldum. Erkek meslektaşlarım daha çok günlük olayları takip ediyordu. Bense daha özel hikâyelere yöneldim. Bunu çok da severek yapıyorum. Savaş muhabiri olmak sizin seçiminiz miydi? Yoksa Gazze’de yaşamak zaten bunu beraberinde getiriyor mu? Tabii ki başta Gazze’de yaşıyor olmak beni savaş fotoğrafçısı yaptı. Zaten gazeteciliğe ilk başladığımda herhangi bir alt dalı olduğunu düşünmemiştim. Gazeteci oluyorsun ve bitiyor sanıyordum. Ancak işin içine girince zor haberleri seçmeye başladım. Çünkü bunu yapmazsam yaşamayacağımı düşünüyorum. Tarihi kaydetmezseniz yaşayamazsınız. İlk başta ortada hiç yabancı basın yoktu. Dolayısıyla kendimi çok daha zorunu hissettim. Ancak sonraki savaşta yabancı basın oradaydı, yerel basın da haberleri oldukça iyi izliyordu. İkinci savaş sekiz gün sürdü, sadece iki gün dışarı çıktım, dokuz aylık hamileydim. İnsanlar bana “hem kendi hem de çocuğunun hayatını tehlikeye atıyorsun” dediğinde, buna çok gücendim. Bana göre bu bir risk değildi. Çünkü bunu yapmazsam zaten yaşadığımı hissedemezdim. Bahsettiğim sosyal açıdan bir zorunluluk değildi. Tamamen kendimle ilgiliydi. Belki Gazze’de bu işi yapmak savaş muhabiri olmakla eşdeğer değil ama benim sorumluluk ve etik anlayışıma göre bunu yapmam kaçınılmazdı. Filistin’de gazetecilik yapmak Filistin’de gazetecilik yapmak bir hayli zor olmalı. İnsan sık sık vicdanı ve objektiflik arasında kalıyordur. Doğal olarak tarafsız olamam. Çünkü Filistinliyim. Olayları Filistinliler tarafından değerlendirmem gerekir ama bu her zaman geçerli değil. İnsan hikâyeleri sadece gerçekleri yansıtıyor. Bu yüzden gerçek dışında bir şeyin önemi yok. Ancak, politik bağlantıları olan haber toparlarken cidden zorlanıyorum. Bazen içinde olmadığınız bir olay oluyor ve kafanızda birçok düşünce dolaşmaya başlıyor. Böyle bir durumda kadraja giren en ufak politik bir detayın fotoğrafın içeriğini etkileyebileceğini düşünüyorum. Bir keresinde bir yanında bomba diğer yanında Kuran taşıyan bir kadın militanla karşılaştım. Bir Müslüman olarak bağlantıyı kurdum, bu şekilde görünmek istemezdik. Yanlış anlaşılacaktı. Aynı zamanda ben yargı organı da değildim. Böyle durumlarda doğru ve yanlışlar hakkında kafanız karışıyor ama burada yanlış veya doğru yok. Haberde İsraillilerin Gazze’de kadınlara yaptıkları anlatılıyordu, ama fotoğraf haberin içeriğini Gazze’deki her kadının o militana benzer bir görünüme büründüğü şeklinde değiştirmişti. Bunu yayınladınız mı? Evet ama sonradan fotoğrafı geri çektim. Kesinlikle yanış anlaşılmıştı. Etraftaki her İsrailli’nin Filsitinli kadınları öldürmek istediği düşüncesi uyandırıyordu. Her zaman bu kadar dikkatli olamazsınız, çünkü bizler politikacı değiliz. Erkek meslektaşlarınızla savaşa bakışınızda ciddi farklar gördünüz mü? Sizin gibi hemcinsleri sayesinde savaştaki kadınların acıları daha görünür hale geliyor mu? Erkek ve kadınlar bence çok farklı değil. “Erkekler ağlamaz” diye bir şey yok. Sadece bazen erkekler hissi değerleri göz ardı edebiliyorlar. Doğaları gereği hislerini geri plana atmaları gerektiğini düşünüyorlar. Fotoğrafta bu hisler çok önemli çünkü karşınızdakine doğru şekilde yaklaşırsanız, size gerçekleri verir. Poz vermeyi ve kameraları unutur, rahatlar ve kendi hikâyesini sizinle paylaşır. Çok da gerçekçi olmayan detaylarla hikâyeyi bulandırmaz. Gazze’de erkeklere göre daha kabul edilir biriydim. İnsanlar yayımlanacağını bilmelerine karşın fotoğrafları çekilirken daha rahat hissediyorlardı. Kadınlarla dolu bir odada hoş karşılanmam çok doğal. Çünkü Filistin’de kapalı bir toplum var. Bir keresinde cenazede, bir kadın başörtüsünü düşürmüştü cenaze sonunda herkes kendisini başı açık şekilde gördüğü için üzülüyordu. Tabii ki bu tip bir şey için endişelenmenin yeri değildi ama bizimki gibi toplumlarda, böyle şeyler fazla yargılayıcı olabiliyor. Öte yandan sanırım çekilen acıları da iyi anlayabiliyorum çünkü aynı hayatı ben de yaşıyorum. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle