Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 13 OCAK 2013 / SAYI 1399 Karaoğlan 35 yıl sonra yeniden beyazperdede Camoka’yı özledim Peki Camoka karakterinin üzerinize yapışmasından endişeleniyor musunuz? Hasan Yalnızoğlu: Şöyle bir örnek vereyim. 2001’deki dizi versiyonunda Camoka fantastik bir karakterdi ve başka bir tiplemeydi. Burada Kudret Sabancı sayesinde gerçek bir karakter ortaya çıkarttık. Aynı proje, aynı karakter ve farklı tipleme. Bir etiketin yapışacağını düşünmüyorum. Ama zaten “yiğit namıyla anılır” derler. H. Yalnızoğlu: İki sene önce Amerikan Güreşi’nin Türkiye versiyonunu yaptık. Oradaki lakabım neydi biliyor musunuz; Camoka. Demek ki o kadar özümsemişim. Volkan Keskin: Hasan abi o konuda şanslıydı zaten. Ben Karaoğlan filminin çekileceğini duyduğumda Camoka’nın kim olacağını tahmin ediyordum. Ama Karaoğlan ben olurum diye aklıma gelmemişti. G Kudret Sabancı, Hasan Yalnızoğlu ve Volkan Keskin. Çocukluk hayalim sete taşındı Beki de yılın en merakla beklenen filmi olacak. Bunda prodüksyonun maliyetli olması da etken. Siz çok tecrübeli bir isimsiniz ama bu beklenti bir baskı yaratıyor mu? Çünkü film iş yapsa, “zaten şu kadar para harcamışlar”, yapmasa, “bu kadar parayı batırdılar” denilecek. Kudret Sabancı: Doğru. Açıkçası siz söyleyince ilk defa düşündüm. Hiç aklıma gelmemişti. Karaoğlan seti benim hayatımda en çok eğlendiğim yerdi. Hayal kurmayı Karaoğlan’dan öğrendim. İlk okuduğum sözcük “kara”ydı, Karaoğlan ve Kara Murat’da olduğu için. Sette Camoka’yla yemek yiyorum, etrafta Moğollar filan geziyor. Benim gibi biri için bundan daha güzel bir şey olamaz. Yapımcı bu işe çok büyük para yatırdı, ortaya çıkan iş de çok tatmin edici oldu. Bir de altmışların, yetmişlerin Türk sinemasının sıcaklığını da yakaladık. O hissin teknolojiyle birleşmiş hali gibi oldu. G Türk çizgi roman tarihinin en önemli kahramanı Karaoğlan, bu kez iddialı bir prodüksiyonla beyaz perdede yerini aldı. Filmin başrol oyuncuları Volkan Keskin, Hasan Yalnızoğlu ve yönetmen Kudret Sabancı 70'lerin sinemasının sıcaklığını teknolojiyle birleştirdiklerini söylüyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN milyon izleyici yapar bu film” dedim. Bana göre Türkiye’de yapılmış aksiyon anlamında en iyi film. Efektler de çok güzel destekliyor. Eğlence ve macera var. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. İzlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Volkan Keskin: 35 yıldır kimsenin cesaret edemediği bir şeyi yaptık. Karaoğlan, zamanında yabancı çizgi roman kahramanlarının karşısına tek başına çıkmış. Ciddi anlamda da takipçi edinmiş. Biz de bu başarıyı sinemada elde etmeyi umuyoruz. Aksiyon sahneleri de ikinizin üzerinden dönüyor. Bu sahnelerde neler yaşadınız? V. Keskin: Hasan Abi de sporcu, ben de. O yüzden bir sorun yaşamadık. Önceden talihsiz bir olay yaşadığım için de tedbirliydim. Çok kontrollü ve sıfır hatayla gittik. H. Yalnızoğlu: Volkan 5 senedir, ben de 12 senedir at biniyorum. Buna rağmen bir buçuk ay önceden dövüş, koreografi ve oyunculuk alanlarında eğitime başladık. Oyuncular buradayken, kendilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kudret Sabancı: Valla ben hep iyi değerlendiriyorum. Çok büyük şansımız oldu. Suat Abi kendi de çekti Karaoğlan filmleri ama karakterlerin benzemesi bakımından biz daha şanslıydık. Bu role yatkınlığınızla da alakalı sanırım. H. Yalnızoğlu: Karaoğlan yanımda diye söylemiyorum. Suat Yalaz herhalde 1967’de Volkan’ı çizmiş. O kadar benziyor. Dolayısıyla çok örtüşen karakterler oldu. Bir çizgi romanı filme uyarlamak ne gibi riskler barındırıyor? K. Sabancı: Karaoğlan gibi çizgi romanlar zaten izleyicinin iyi bildiği işler. Mesela Kızıl Maske filmi yapıldı, çok da güzel bir filmdi, ama tutmadı. Çünkü fragmanın ilk karesi Kızıl Maske’nin yakın planıyla başlar. Oysa herkes bilir ki, Phantom’un gözünü gören ölür. Film orada bitti. Okuyucu çok iyi biliyor. Mesela Süperman’i Metropolis’in dışında düşünebilir misiniz? Olmaz. Karaoğlan’ın da böyle bir dünyası var. Buna ters düşmemek gerekiyor. Peki oyuncu için ne gibi riskler barındırıyor? V. Keskin: Tehlikeli roller vardı. Ancak ne ben, ne Hasan ne de diğer oyuncular “Bu rol tehlikeli dublör kullanalım” demedik. Çünkü büyük bir prodüksyon ve işi uzatmak istemedik, ama riske girmedik de değil. Mesela geri dönüp ok atma sahnem var. Düz atabiliyordum ama ilk defa ters denedim ve oldu. 1453 Fetih’te yaşadığınız talihsiz kaza sizde bir hayal kırıklığı yaratmış mıydı? V. Keskin: Tabii, güzel bir rolüm varken parmağım kırıldığı için yarıda kalması üzücüydü. Ancak ardından istediğim oldu. Çekimler başlarken bir tedirginliğim yoktu. Gözü karayımdır. Öncesinde yaptığınız bir sürü iş var ama basında Survivor ünlüsü olarak tanınıyorsunuz. Bu sizi rahatsız ediyor mu? H. Yalnızoğlu: Etmiyor. Sultans Of The Dance sayesinde dünyayı gezdim, tiyatro çalışmalarım oldu, oyunculuk alanında deneyimlerim var. Böyle bir geçmişim olduğu için Survivor’la yaşayan biri değilim. O sayede bütün evlere girme şansım oldu. G uat Yalaz’ın efsane çizgi roman kahramanı bir kez daha beyaz perdeye taşındı. Üstelik hayli iddialı bir şekilde. Cuma günü vizyona giren Karaoğlan filminin başrol oyuncuları, ilk uzun metraj deneyimini yine bir tarihi macera filmi “1453 Fetih”le yaşayan Volkan Keskin ve Karaoğlan’ın dizi versiyonunda olduğu gibi Camoka karakterine hayat veren Hasan Yalnızoğlu. Yönemen koltuğundaysa “Filmin seti çocukluk hayallerimin gerçekleşmesiydi” diyen Kudret Sabancı oturuyor. Üçü de ortaya çıkan işten memnun ve filmin başarısı hakkında bir hayli iddialılar. Karaoğlan’la ilgili çok büyük beklentiler var. Nasıl bir film oldu? Hasan Yalnızoğlu: Kesinlikle ilgiyi karşılayacak. Hatta Volkan’a demin “10 S AYŞE YILDIRIM Cihangir’in yeni yaşam alanı BO Sahne vardı kapandı, dolayısıyla böyle bir yer yoktu. Oysa çok fazla kültürel aktivite yapılabilecek kitle var burada. Çok sayıda sanatçı, edebiyatçı, ressam, heykeltıraş, yazar, tiyatrocu, sinemacı ya da medyadan bir sürü insan yaşıyor burada. Bütün adayı 360 derece dönerseniz; Tarlabaşı, Galata, Kabataş, Tophane, Gümüşsuyu... Zaten çok fazla bir sanat alanı yok. Var gibi görünüyor ama yok aslında. Ayrıca herkesin rahatça ulaşabileceği bir yer Cihangir.” Cihangir’i bilenler böyle bir merkezin yapılabilmesi için gerekli alanı bulmanın ne kadar zor olduğunu da bilirler. İşte bu aşamada müteahhit Erol Kaya imdatlarına yetişmiş. Cihangir’in meşhur Asri Turşucu’sunun orada yeni yaptığı inşaatın üç katını yani 900 metrekarelik alanı düşünmeden kültür merkezine vermiş. Bir yıldır süren inşaat bitmek üzere. Onlar da şimdi bir yandan inşaatın son işleriyle ilgilenirken bir yandan da provalara başlamışlar. İlk oyunlar da belirlenmiş. Merkezin çıtasını da gösterecek ilk iki oyun için dünyaca ünlü İngiliz Fotoğraf: yönetmen ve yazar Pit Vedat Arık Utton’ın iki oyunu seçilmiş; Adolf ve Chaplin. Hatta Utton’ın gelip Chaplin’i sahneye koyması planlanıyor. Oyunda şimdiye dek Türkiye’de hiçbir sahnede uygulanmayan bir teknolojinin uygulanacağını da söylüyor Özdilek. Sürpriz olsun deyip başka bilgi vermiyor ama çok ses getireceğini söylüyor. Tek kişilik oyunu kimin sahneyeleceği de henüz belirsiz, görüşmeleri sürüyor. Hitler’in sığınaktaki son 12 saatini anlatan Adolf’u ise Başar Sabuncu yönetecek, Burak Sergen ise oynayacak. Oyunlar sadece BO Sahne’yle de sınırlı kalmayacak, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’yi dolaşmayı planlıyorlar. Hatta dünya turneleri... BO Sahne’den kime bahsettiyse büyük bir heyecan duyduğunu söylüyor Özdilek. Sonuçta her sanatçının rüyasını gerçekleştiriyorlar; destekler de şimdiden çığ gibi. Kimler yok ki BO Sahne’de göreceğimiz isimler arasında. Kimi oyun yönetecek, kimi oynayacak, kimi müzik yapacak, kimi dans gösterisi, kimi de sinema günleri... Ahmet M. Taylan, Ayşe Nil Şamlıoğlu, Murat Karasu, Rutkay Aziz, Yücel Erten, Vedat Sakman, Zuhal Olcay, Güven Kıraç, Işık Yenersu, Can Gürzap, Selçuk Yöntem, Sumru Yavrucuk, Zafer Algöz, Ülkü Duru, Devrim Yakut, İştar Gökseven, Emre Kınay, Genco Erkal, Nadir Sarıbacak, Arif Keskiner namı diğer Çiçek Arif bunlardan bazıları. Başta da dediğim gibi BO Sahne’de sadece tiyatro olmayacak. 140 koltuk kapasiteli tiyatro salonu bir anda 250 kişilik konser alanına dönüştürülecek. Burada akustik müzik konserleri olacak. BO Sahne’de ayrıca sergiler, oyunculuk eğitimi, dans dersleri, sinema kulübü, çocuk kulübü ve kafe de hizmet verecek. Her şeyiyle farklı bir mekân yaratıyor BO. Kafede yemeğinizi yediğiniz masa da sandalye de satılık olacak mesela. Çünkü her biri özel tasarım. Sadece onlar değil üstelik, etraftaki birçok obje, duvardaki tablo da satılacak. Beğenirseniz alıp çıkacaksınız. Arif Keskiner, sinemada ustalara saygı günleri düzenleyecek; kaybettiğimiz değerlerin anısına ve günümüz yönetmenlerinin filmlerinden oluşan. Levent Özdilek ve Nilüfer Bıyıklı bir başka özelliğinden daha bahsediyor BO Sahne’nin. “Bizim çıtamız para değil” diyorlar. “Beş altı kişilik bir ekip oluşturacağız. Bu ekipte çok önemli iki oyuncu, Türkiye'nin en iyi üç dramaturgundan biri, iki rejisör ve bir işletmeci olacak. Bunlar burada oynanacak oyunları değerlendirecekler. Oyun iyi mi, reji iyi mi, cast iyi mi? Bakacaklar ve karar verecekler. Çünkü biz buraya gelenlere kaliteli şeyler izletmek istiyoruz. Biliyorsunuz Türkiye’de bir alaturkalık vardır; sinemada ya da birtakım jürilerde. Başvurularda telefon açar arkadaşına “Benim filmim katılıyor, ona göre değerlendir” falan ya da beni arayacak “Levent ben sende oynamak istiyorum” diyecek. İşte bunları baştan kapatıyoruz. Bu kurulu kimse bilmeyecek, sadece ben bilineceğim. Böylece kimse ayrıcalık isteyemeyecek.” Çocuklu aileleri de düşünmüş BO Sahne. Anne ve baba merkezdeki etkinliklerden yararlanırken çocuklar da Çocuk Kulübü’nde hem kendisini geliştirecek oyunlarla eğlenecek hem de birbirinden güzel çocuk oyunlarını izleyebilecek. Bir de genç yazarlara çağrıları var Özdilek ve Bıyıklı’nın. “Oyunlarını getirsinler. Yeni oyunlara, özellikle de yerli oyunlara ihtiyacımız var.” BO Sahne Cihangir’le yetinmeyecek. İleride birçok yerde yeni BO Sahne’ler de göreceğiz. Levent Özdilek’in dediği gibi “özel bir özel tiyatro” yola çıktı, hayırlı olsun. G S ahne sanatlarının içinde yer alan hemen herkesin rüyasıdır bir “tiyatro” açmak. Levent Özdilek’in de neredeyse 40 yıllık rüyasıydı bu. O rüya Nilüfer Bıyıklı’nın rüyasıyla çakıştı ve ortaya BO Sahne çıktı. Çıktı diyorum çünkü şubat ayında perde diyecek BO Sahne. Gerçi, BO Sahne’yi sadece bir tiyatro salonuyla sınırlandırmak da doğru olmaz. Aslında Cihangir dolayısıyla İstanbul, yeni bir sanat ve yaşam alanına kavuşacak demek daha doğru. BO Sahne’nin Genel Müdürü Nilüfer Bıyıklı ve Genel Sanat Yönetmeni Levent Özdilek, projelerini anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Hükümetin sanata bakışı ortadayken, tiyatrolar bir bir kapanırken onlar nasıl bir Don Kişotluk yaptıklarının farkındalar. Ama bundan mutluluk duyuyorlar. Sadece onlar değil, projeden söz ettikleri hemen herkes aynı coşkuyu duyuyor. Nilüfer Bıyıklı, doğma büyüme Cihangirli. 2003 yılında kurduğu Biz Oyuncular Sahne Sanatları’nın baş harflerini 10. yılında kendi sahnesine taşıyor bu kez ve yine Cihangir’de. Niye Cihangir sorusuna ikisi de uzun uzun yanıt veriyor. “İngiliz Guardian gazetesi, dünyada yaşanacak en iyi beş yeri seçti. Listenin 4. sırasında Cihangir yer aldı”yla başlıyor sohbet ve devam ediyor: “Cihangir’in hep böyle bir merkeze ihtiyacı vardı. Sıraselviler’de bir Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu vardı yıllar önce kapandı, bir Bilsak İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr C MY B