Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 13 OCAK 2013 / SAYI 1399 Kıbrıs’ın başı seks ticaretiyle dertte Yılbaşı arifesinde eğlence sektörüne yönelik haberler, çoğunlukla Kıbrıs odaklıydı. Parası olanlar, yeni yıla Kıbrıs’ta girmeyi planlarken, magazin basınının tanıdık isimlerinin adresleri de yavru vatandaki oteller ve gece kulüpleriydi. Ancak tüm bu eğlence furyası içinde gözden kaçan şeyler var. Kumarhanelerin Kuzey Kıbrıs’a taşınmasıyla birlikte adaya yönelen sektör beraberinde fuhuş ve mafyayı da getirdi. Ve iddialara göre iş o boyuta geldi ki, herkes susarken kadınlar öldürülüyor. M oldovalı Marianna Cojocaru 20 yaşındaydı. Gazimağusa Larnaka yolu üzerindeki bir gece kulübünde çalışıyordu. 26 Aralık 2012 akşamı, mekâna ait lojmanın 2 numaralı odasında cesedi bulundu. Yapılan otopside darp izine rastlanmadığı açıklandı. Polis ise olayda herhangi bir suç unsuruna ulaşamamıştı. Ancak birkaç gün sonra Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nden bir açıklama geldi. Bu olaya göz yummanın ve örtbas etmenin suç ortaklığı olduğuna dikkat çekilerek başlanan açıklamanın devamında Cojocaru’nun ölümünün aslında kişisel bir vakanın sonucu olmadığı ortaya çıkıyordu. ABD’nin hazırladığı insan ticareti raporlarında KKTC için, kadın ticaretinin merkezlerinden biri haline geldiğiyönünde bilgiler yer alıyordu. Tabipler Birliği bu konuda endişe yaşayan tek kurum değildi. Muhalefetteki Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) de benzer endişeleri taşıyordu ve mecliste konuyu en sık gündeme getiren gruptu. Ancak hem basının hem de iktidardaki Ulusal Birlik Partisi’nin duyarsızlığından şikâyetçiydiler. BKP’nin meclis sözcüsü Hediye Yiğiter, hem bir kadın hem de Herkes suç ortağı Özellikle Kuzey Kıbrıs Devleti’nin de bu sorundan haberdar olduğu ve bunun üstünden aldığı vergilerle kazanç sağladığı öne sürülüyor. Devlet ne kadar bu işin içinde? Buradaki yönetim kadınların zorla seks kölesi olarak çalıştırılmasına göz yumuyor. Ülkeye getirilen kadınların öncelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına kayıtları yaptırılıyor. Pasaportları ise polis tarafından alıkonuluyor. Haftada bir gün devlet hastanesinde sağlık kontrolünden geçiriliyorlar. Eğer bu kadınlar iddia edildiği gibi gece kulüplerinde içki servisi için çalıştırılıyorlarsa devlet neden kendi hastahanesinin zührevi hastalıklar bölümünde bu kadınların bulaşıcı hastalık taşıyıp taşımadığını kontrol etme ihtiyacı duyuyor? Aslında bu mekanlarda olup biten her şeyden devletin haberi sorumlu bir kişi olarak Kıbrıs’taki iddiaları gazetelerde yazılmıştır. kadın ticaretinin önüne geçilmesi Eğer ölüm sebebi bu ise bu gerektiğini söylüyor. Ona göre işin toplumla paylaşılmalıdır. “Kriminal en kötü tarafı, devletin bu değildir” deyip polisin geri durumdan her yönüyle haberdar çekilmesi kabul edilemez. Bu olması ve önlem almak bir yana kadının zorla alıkonulduğunu, ticareti yasalaştırarak, vergi seks kölesi olarak çalıştırıldığını ve üzerinden kazanç sağlaması. İşte buradaki hükümetin bunlara göz Yiğiter’le yaptığımız söyleşi ve yumduğunu göz önünde DENİZ Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan dramın bulundurursak, aslında yaşanan içyüzü... bir cinayettir. Ne yazık bu tür ölüm ÜLKÜTEKİN Geçen hafta hayatını haberlerini son zamanlarda daha kaybeden Moldovalı Marianna sık almaya başladık. Biz bu tür Cojocaru’nun ölüm sebebi neydi? Bu tip cinayetlerin bir daha yaşanmaması için tüm olayların yaşanma sıklığı ne kadar? gece kulüplerinin kapatılması, seks kölesi kadınların özgürlüklerine kavuşarak, Marianna Cojocaru’nun ölümü şüphelidir ülkelerine geri dönebilmeleri ve tüm ve etkin bir soruşturma şarttır. Ancak polis sorumlular hakkında yasal işlem başlatılması etkin bir soruşturmaya gerek duymadan için sürdürdüğümüz kararlı mücadelemize “ölüm kriminal değildir” açıklaması yapmıştır. devam edeceğiz. Yaşananlar basitleştirilip, normal bir ölümmüş Kuzey Kıbrıs’ta eğlence sektörünün gibi topluma lanse ediliyor. Oysa bu ve buna önemli bir dinamik olduğu muhakkak. benzer olayların üstüne gidilmeli ve kapsamlı Türkiye’den de çok sayıda insan hafta araştırmalar yapılması şarttır. 20 yaşında genç sonları ve tatillerde eğlenmek için bir kadının bir gece kulübünün lojmanında “Biz insanları mutlu ediyoruz. Kıbrıs’a geliyor. Ancak ölü bulunması hafife alınacak bir olay Onların güzel vakit geçirmesini anlattıklarınız, işlerin çok da değildir. Genç kadının aşırı alkol tükettiği sağlıyoruz. Bu işi meslek olarak göründüğü gibi olmadığını görüyoruz. Amaç para kazanmaksa zor gösteriyor. gelmiyor. Zaten ailemiz ve akrabalarımız Kıbrıs’ın kuzeyi, Türkiye’deki bu işi yaptığımızı bilmiyor. Bir gün hükümetler ve buradaki işbirlikçi emekliye ayrılmayı düşündüğümde hükümetler eliyle kumarhanelerin ve gece bankada birikmiş param olacak. O kulüplerinin hâkim olduğu, mafyaların silahlı zaman kendi ülkemde istediğim hayatı hesaplaşmalara girdiği, insan kaçakçılığının kurabileceğim. Açlık çekmeyeceğim, ve ticaretinin yapıldığı bir bölge haline yokluk içinde yaşamayacağım.” dönüştürüldü. 1998’de Türkiye’de yasaklanıp Aslında bildik bir hikâye. Birleşik Kıbrıs kapatılan kumarhaneler ülkemize taşındı. Partisi’nin fuhuş sektöründeki Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine taşınan araştırmaları sırasında ulaştığı kumarhaneler, beraberinde uyuşturucuyu, Özbekistanlı N.A., ülkesinde yaşadığı insan ticaretini, mafyalaşmayı ve bataklıktan geçim sıkıntısı sebebiyle Kuzey Kıbrıs’a farkı olmayan gece yönelmiş. Hesap basit; hayatını da getirdi. Bugün ülkesinde üç yılda kazandığı ekonomi, inşaat, gece parayı Kıbrıs’ta altı ayda hayatı, uyuşturucu ve kazanıyormuş. İş böyle insan ticaretiyle hayatın olunca, kendi durumunu her alanında mafyalar normalleştirmesi de türemiş durumda. Mafya kaçınılmaz. Öte yandan ülke hesaplaşlamaları artık genelindeki 40’ın üstündeki günlük olağan bir hal aldı. İnsanımız alışık olmadığı olaylarla karşı karşıya var. Bu yüzden de tedbir alma ihtiyacı kalıyor. Sizin eğlence itiraz etmeleri engelleniyor. duyuyor. “Yıllık izin harcı” ve “vergi” adı sektörü olarak Her açıdan sömürülüyorlar. altında 20 milyon TL üzerinde kara ve adlandırdığınız bu sektör, Öldürülüyorlar. kirli para her yıl devletin kasasına giriyor. ülkemizde sosyal ve Pasaportlarına el konulup Yasaya göre fuhuş suç. Ancak göz Hediye Yiğiter kültürel bir çöküntüye seyahat özgürlükleri yumuluyor. Aslında devlet eli ile yapılıyor neden oluyor. Yasal olarak ellerinden alınıyor. dersek daha doğru olur. Kıbrıslı Türklerin kumarhanelere girmesi K u z e y K ı b r ı s ’ t a c i d d i b i r k umarhane Polisin yaptığı huzur operasyonları da s e k t ö r ü d e m e v c u t . B u b a h s e ttiğiniz olaylar yasak ancak işin gerçek yüzü bu değil. danışıklı dövüşün bir parçası mı? İnsanımız bilinçli olarak bu mekânlara s ı r f g e c e k u l ü p l e r i i ç i n m i g e ç e rli? Yoksa Huzur operasyonu adı altında polis çekiliyor. Onlarca kumarhane, bet ofisi k u m a r h a n e l e r d e d e b e n z e r s o r unlar var mı? tarafından bazen operasyonlar faaliyet yürütüyor. Toplam 42 gece Kumarhanelerin büyük kısmı Türkiye’den gerçekleştiriliyor. Ancak bu operasyonlar kulübünde 364 kadın seks kölesi olarak buraya taşındı. Bir çoğunun sahibi Türkiyeli. göstermelik, göz boyamaya ve gerçekleri çalıştırılıyor. Ülkemizi adeta “arka bahçeye” Burada önemli bir ayrıntının altını çizmek gizlemeye yönelik. Seks ticareti yalnızca dönüştürdüler. istiyorum. Lefkoşa’daki en büyük Türkiye gece kulüplerinde değil sokaklarda da B a h s e t t i ğ i n i z o l a y l a r d a y e r a l a n k a d ı n l a r kökenli kumarhanelerden olan Cratos yapılıyor. Polisin operasyonları da ne gibi mağduriyetler yaşıyor? Premium Hotel&Casino, 2010 yılı Temmuz genellikle sokaklara dönük. Böylece Çeşitli ülkelerden iş vaadi ile kandırılarak ayında dönemin TBMM Başkanı ve AKP kadının meta gibi alınıp satılmasını çalışmak için getirilen kadınlar adeta bir Milletvekili Cemil Çiçek tarafından açıldı. AKP “yasal” ve “yasal olmayan” olarak ayırıp meta, bir köle gibi satılıyor. Defalarca ve yetkilileri Kıbrıs’a geldiklerinde hem cami hem gece kulüplerini meşrulaştırmaya birçok kişi ile cinsel ilişkiye zorlanıyorlar. de kumarhane açılışları yapıyorlar. Bu durum çalışıyorlar. G Dayağa ve işkenceye maruz kalıyor. İslam ile ne kadar bağdaşıyor? Türkiye Çalıştıkları yerlere borçalandırılıp çalışmaya Cumhuriyeti’nde Sünni İslama dayalı bir d lin i B ik r le e y kâ i h gece kulübünde 500’den fazla yabancı uyruklu konsomatris çalışıyor. Kadınların aylık kazancı 5 bin TL civarında. Bu fuhuş pazarına giden ticaret yolu komisyoncularla başlıyor. Kıbrıs’a inen turistler içinse fuhuşa giden en kısa yol havaalanındaki taksiler. Pek çok taksi 300 TL karşılığında iş bağlıyor, hatta araçlarıyla otele kadar eskortluk yapıyor. İşlerin bu kadar aleni bir boyut kazanması, Türk hükümetinin de gözünden kaçmamış. Özellikle Güzelyurt Yolu üzerinde kümelenen gece kulüplerinin daha göze batmayacak bir yere çekilmesi istenmiş. Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs yetkilileri, Lefkoşa Merkez Cezaevi’nin arka tarafında karar kılmışlar. Bu konuda çalışmalar devam ediyor. Bütün bu gelişmeler hakkında hükümet kanadından da görüş almak istedik, ama kendileriyle iletişime geçmemize rağmen baskıya girdiğimiz saate kadar bir açıklama yapma gereği duymadılar. G yaşam biçimini yerleştirmeye dönük çalışmalar yapan ve bunu halka benimsetmek için her türlü yöntemi kullanan AKP hükümeti aynı doğrultuda birçok çalışmayı Kıbrıs’ın kuzeyinde de gerçekleştiriyor. Öte yandan hükümet yetkilileri kumarhane açılışlarında da boy gösteriyor. Son dönemlede Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversitelerde ilahiyet fakülteleri, imam hatip okulları açılışları ve bunların faaliyetleri hız kazanmışken, Kıbrıslı Türkleri “Müslümanlaştırma” faaliyetleri gerçekleştirilirken, aynı doğrultuda eğlence sektörüne yeni mekânlar kazandırmak adı altında kumarhane ve gece kulübü açılışları da devam ediyor. Bizleri yeterince Müslüman görmeyen Türkiye hükümetinin ikiyüzlü politikası yapılan bu icraatlarla açık seçik ortada. Gece kulüplerinde yaşananlara benzer baskı, şiddet ve sömürü kumarhanelerde de mevcut. Durum elbette ki bizleri fazlasıyla rahatsız ediyor. İnsanımız sosyal ve kültürel bir çöküntüye sürükleniyor. G ZÜLAL KALKANDELEN Kerry’nin tutarsızlığı BD Dışişleri Bakanlığı’na Hillary Clinton yerine Massachusetts Senatörü ve Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı John Kerry’nin atanması, Türkiye’de ana akım gazetelerde sevinçle karşılanmış görünüyor. Obama’nın Kerry’yi seçmesi, benim için sevinç nedeni olmadığı gibi sürpriz de yaratmadı. Sanırım Türkiye’de bu atama olasılığını ilk duyuran benim. Geçen sonbaharda Demokratik Parti (DP) kurultayını Kuzey Carolina’da izlerken 7 Eylül’de Cumhuriyet’in Dış Haber sayfasına gönderdiğim haberde şöyle yazmıştım: Senatör John Kerry’nin kurultayın son gününde “S Obama’nın ulusal güvenlik politikalarını savunan bir konuşma yapması, Kerry’nin ilerde Hillary Clinton’ın yerine Dışişleri Bakanı olarak atanabileceği şeklinde yorumlanıyor.” Hem Demokratik Parti’den hem de Cumhuriyetçilerden destek aldı John Kerry. Amerikan politikası açısından bakınca bu olağan bir durum ama Türkiye’de buna sevinenlerin olması pek normal değil. Ankara Kerry’den Milliyet’te Aslı Aydıntaşbaş’ın “A memnun” başlıklı bir yazı yazıp yeni bakanın Türkiye için ne kadar uygun olduğunu anlattığı bir yazıya rastlamıştım. Ona benzer başka yazılar da çıktı basında. Ana akım gerçekleri tam olarak yazmasa da, Birgün ve A soL gazetesinin haber portallarında isabetli yazılar okudum. John Kerry’yi 2004’te başkanlık yarışına DP adayı olarak katıldığı tarihten beri yakından izliyorum. O dönemde Amerika’da yaşıyordum; ülkede George W. Bush’un ikinci kez seçilmemesini isteyen herkes, çok beğenmese bile Kerry’yi canla başla destekliyordu. Ama fayda etmedi; Bush, Kerry’ye karşı seçimi kazandı. John Kerry’nin kampanya sırasında ve öncesinde çeşitli konularda yaptığı farklı açıklamalar tutarsız görünmesine neden oldu. 20023’te Amerikan halkını Irak’ta kitle imha silahları olduğuna inandırmak için uzun süre kanal kanal gezip medyaya konuşmuş, Irak’a karşı güç kullanılmasına kabul oyu vermişti. Sonra Bush yönetimi Irak’ı işgal edince ve kitle imha silahları bir türlü bulunamayınca, birden karşı görüşler açıklamaya başlamıştı. Bush, bu çelişkileri iyi kullandı. 2004 seçim kampanyası boyunca Kerry’nin DP’nin daha solunda yer aldığı, Senato’daki en liberal isim olduğu imajı çizildi. Sürmekte olan iki savaştan yılmış Amerikan halkının gözünde “savaş karşıtı tavır alan Vietnam gazisi” iyi bir izlenim bırakıyordu. “Vietnam’daki hizmetlerinden dolayı” madalyalar almıştı ama yaşadıkları karşısında savaşa karşı olduğunu anlatıyor, seçmenlerin yüreğini titretiyordu. Oysa daha sonra Suriye’de muhalefetin silahlandırılması, Libya’da uçuşa yasak bölge yaratılması gibi konularda da ilk harekete geçenlerden biriydi. Bugün eleştirse de 2001’de Bush’un terörle mücadele kapsamında izleme ve dinleme yetkilerini genişleten “Patriot Act” adlı iç güvenlik yasasına kabul oyu verdi. Hep önce desteklediğini sonradan eleştiren tutarsız bir politikacı oldu Kerry. Geçen yıl DP kurultayında yaptığı konuşmada Obama’nın dış politikasının anahtarlarını da o açıkladı. İsrail’in güvenliğini sağlama taahhüdümüz sekteye “İ uğramamalı” dedi; ABD Başkanı’nın İran’a karşı yaptırımları genişletmek konusunda her zaman İsrail’in yanında olmaya söz verdiğini ve hiçbir seçeneği masadan kaldırmadığını vurguladı. Hatta İsrail’e öylesine koşulsuz bir destek veriyordu ki, konu o ülke olunca her zaman Mitt Romney yerine Netenyahu’ya inanacağını söyledi. Bunca yıldır izlediği politikalara bakarsak, John Kerry’nin bir konuda tutarlı olacağı kesin. İsrail yanlısı politikalardan şaşmayacaktır ama diğer konularda zikzaklamayacağının garantisini kimse veremez. G www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com C MY B