16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 AĞUSTOS 2012 / SAYI 1379 7 Futbolda yorum değil dedikodu yapılıyor Yılların usta spor yorumcusu Orhan Ayhan Olimpiyatlardan döndü. 16 günde tam 272 maç anlattı. Toplamda ise 10 binin üstünde. İlerleyen yaşına inat durmaya hiç niyeti yok. Sesiyle, yorumuyla ekranlardan hiç uzak kalmıyor. Zaten onun renkli anlatımıyla fenomene dönüşen “Wipeout” yarışması da yeni sezonunu açtı. Ayhan futboldan sıkıldığını söylüyor, şu aralar onun için en keyiflisi kickboks maçları. Futbolda da artık yorum değil dedikodu yapıldığını düşünüyor. Guinness’e başvurdum Bir de “Guinness Rekorlar Kitabı”na girmek için bir başvuru yaptınız. Tam elli yıldır spor yorumculuğu yapıyorum. Bu işi dünyada bu kadar uzun süredir yapan yok, araştırmalar sürüyor. Yakın zamanda sonuçlanacak. Gazetecilik yaptığınız dönemle şimdiyi kıyasladığınızda nasıl bir tablo çıkıyor? Ben 1962 yılında Tercüman gazetesinde spor muhabiriyim. Kademe kademe spor gazeteciliğinde alçalma var. Spor gazeteciliği yok, futbol gazeteciliği var. Üç seneden beri yazmıyorum. Ben çıkıp da üç büyüklerin amigoluğunu yapacak insan değilim. Ben yazarsam spor yazarım. Dört sayfa dört kulübe, yarısı basketbola, iddia oyunlarına, gerisi yok. Yazarlar futbolun “f” sini bilmiyorum. Yalnızca dört büyüklerin dedikodularını yapıyorlar. Dramatik bir durum bu. Diğer tüm sporları öldürüyor medya. Yalnızca futbol var gibi konuşuyorlar. Şike de yeni değil, sürpriz hiç değil, hepsi tekerrür... Büyük gürültü kopar sonra her şey normale döner. O arada neler olur kimse bilmez. Futboldan sıkıldım Futbol anlatıyorsunuz, yorumluyorsunuz tam yarım yüzyıldır! Sıkılmadınız mı? Futboldan sıkıldım, bıktım. Boks da değil kickboks anlatıyorum artık. Futbol konservatif oldu iyice. Maç 90 dakika gibi görünüyor ama aslında iki buçuk dakika. Gerisi al takke ver külah. Artık cambaz futbolcular da gelmiyor, gelse yaşatılmıyor. Şimdikine “futbol” demesin kimse bana... Siz hangi takımı tutuyorsunuz? Ben koyu Vefalı’ydım ama işimi yaparken mesafemi hep korudum. Zamanında İstanbul Radyosu'na mektup yağıyordu bu “Vefa” düşmanını buradan atın diye! Hem babam da kulüp başkanıydı Vefa’da. Hiç unutmuyorum sınavı ilk kazandığımda dediler ki “Gollere bile dikkat et, ilk golde çok bağırırsan öteki takım gol atamazsa gol atan takımın taraftarı olursun.” Onun için tarzımı yarattım aynı tonda, renk vermeden “Vurdu ve goolll!” Bir keresinde de Galatasaray, Atletic Bilbao ile inanılmaz bir maç oynuyor. Son bir dakika da Hagi öyle bir gol attı ki yer yerinden oynadı. Tam o coşkuyu yaşarken “Ayaklarınızı gaz pedallarından çekin!” dedim. Neden mi? Çünkü dokuz günlük bayram tatili dönüşü başlayacaktı o gün. İşte asıl maç anlatımı budur! Olimpiyatlardan henüz döndünüz, ayağınızın tozuyla soralım. Nasıl geçti? Olimpiyatta branş sahipleri olimpiyatları seyredemez, bunu yalnızca biz gazeteciler biliriz. Mesela güreşte ihtisas ALİ DENİZ sahipleri yalnızca kendi USLU müsabakalarını görürler. Ben de açılıştan kapanışa kadar boks salonundaydım. Günde iki seans, 12’şerden 24 maç olmak üzere tam 272 maç anlattım. Kapanışı da yorgunluktan odamda seyrettim. Memleketin olimpiyat sınavındaki durumunu nasıl yorumluyorsunuz? Sonuç ortada... Olimpik başarı öyle kolay bir şey değil. Bir kere artık tüm sporcular fiziksel olarak birbirine yakın, farkı yetenek belirliyor. Artık zekâyla kazanılıyor. Mesela boksta 272 maçta bir nakavt yok, hepsi denk. Sonra yeni kurallarla güreşin içine ettiler, zevki, heyecanı kalmadı. Türkiye voleybol, basketbol ve tekvandoda iyi. Çok kişiyle gittik diye naralar atılıyor bu yıl için ama işin aslı hiç de öyle değil. Litvanya’ya, Cezayir’e, Hırvatlar’a bakın. Hele Avustralya her şeye maydonoz. Tüm ülkeler tüm sporlarda, biz yokuz! Kandırmayalım kendimizi. Uzun zamandır olimpiyatları izliyorsunuz, en çok aklınızda kalanı hangisiydi? İlk kez 1972’de Münih’e katıldım, terör saldırısı oldu, katliam çıktı. 1996 Atlanta’da TRT’den bir arkadaşımızı kaybettik. Bu yıl da Boks Teknik Komite Başkanı Garip Erkuyumcu’yu yitirdik. Açıkçası olimpiyatlar bana bugüne kadar büyük bir tat vermedi. Keçiboynuzunda şeker oldu. Bir altın madalya bile anlatamadım. Benim için olimpiyatlar az katılımlı, sonuna kadar gitmeyen bir spor cümbüşü o kadar. Olimpiyatları bırakalım, fenomen olduğunuz “Wipeout”a geçelim. Yeni sezon başlıyor. Bu yarışma sizinle büyüdü ve ayrılmaz bir bütün oldu. Büyük çoğunluk sizi dinlemek için izliyor bu programı? İlk önceleri Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu’nu yorumcu yapmak istemişler sanırım ama çok hareket ve yarışmadaki yumrukları görünce ben düşmüşüm akıllarına. Konuştuk, birkaç deneme yaptık, “sanki hep oradaymışım” gibi uyumlu oldu, sırıtmadı. Sonra da çığ gibi büyüdü. Bu işlerin matematiği farklı işliyor. Nasıl bir çalışma sistemi var, yani olayı yaşıyor gibi anlatıyorsunuz ama sanırım durum farklı? Yarışmaya gitmiyorum, hatta görmüyorum. Çünkü hiç zamanım yok! Dört tane metin yazarı arkadaş var. Ben okurken doğaçlıyorum, finali de tamamen doğaçlama anlatıyorum. “Wipeout maçı” anlatıyorum. Zaten benim espri anlayışım ve kullandığım cümleler hemen fark edilir. “Wipeout” farklı bir şöhret getirdi mi? Ben her yerde ilgi görüyorum. Yorumlu bir sunum yapıyorum. Bu, bilgi, tecrübe ve akıl gerektiren bir şey. Tiyatro yapıyorum bir anlamda. Zaten TRT’de yorum yapılmadığı için “Orhan Ayhan” tek başına bütün pencereleri yıktı. Geçmişe baktığınızda ilk ne zaman bilinir, tanınır olmaya başladınız? Muhammed Ali’nin 1974 yılındaki maçını anlattıktan sonra. Başka unutamadıklarınız? Muhammed Ali, George Foreman 1975’te unvan maçına çıktı. İlk yedi rauntta Foreman, Ali’yi dövdü, bitirdi. Ama 8. rauntta Muhammed Ali iki yumrukta adamı ezdi geçti. Hiç inanılır gibi değildi! Farklı çocuğa okul yok Çocuğunuz biraz “farklı”ysa okul yaşına gelince yandınız! Okul yönetimleri, FİGEN öğretmenler, en çok da veliler, sorun ATALAY çıkaracağını düşündükleri çocukları istemiyor. Veliler, fiziksel ya da ruhsal farklılığı olan çocukların, kendi çocukları ile aynı sınıfta okumasına karşı çıkıyor. Okul yöneticileri ve öğretmenler de “diğer veliler istemiyor” diyerek bu çocukları okuldan uzaklaştırmaya uğraşıyor. Çocuk, genç ve erişkin psikiyatrı Prof. Dr. Bengi Semerci, “Hiçbir çocuğun bu tür nedenlerle, farklı olduğu için okuldan uzaklaştırılması kabullenilemez” diyor. Okulun, çocuğun eğitim sistemi içinde tutulmasından, ihtiyacı varsa yardım almasından sorumlu olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Semerci’ye göre okulun anlamı sadece öğretim değil, aynı zamanda eğitim ve farklı çocukların ayrı okula yollanması onların gelişimini engeller. Sadece ağır kısıtlılıkları nedeni ile çok özel şekilde eğitilmesi gereken çocukların ayrı okullara gönderileceğini belirten Prof. Semerci, şöyle devam ediyor: “Bırakın sadece yaramaz olanları diğer tüm sorunu olan çocukların (Dikkat eksikliği hiperaktivite, öğrenme güçlüğü, otizim vb.) diğer çocuklarla birlikte eğitim görmesi hem onların hem de diğer çocukların gelişimi için önemlidir. Gerekirse kaynaştırma eğitimi programı ile eğitim birlikte sürdürülmelidir. Kaynaştırma eğitimi herhangi bir nedenle yaşıtlarıyla benzer gelişim gösteremeyen çocuklarla, beklenen normal gelişimi gösteren çocukların aynı sınıfları ve okulları sağlamaktır. Diğer çocuklara ise kendilerinden farklı olanlarla yaşamayı, kendisi gibi olmayanı tanımayı, anlamayı öğreteceği için gelişimlerine birçok dersten daha çok yardımcı olacak bir programdır.” Prof. Semerci’ye göre, okullar, çocuğu nasıl ele alacakları, nelere dikkat etmeleri gerektiği gibi konularda yeterli bilgi ve beceri ile donatılmadıkları için başarılarını düşüreceğini düşündükleri bu çocukları almak istemiyorlar. Bu nedenle kaynaştırma eğitimini desteklemek yerine, sorunu olan her türlü çocuğun ayrı sınıflarda, hatta mümkünse ayrı okullarda olması gerektiğini söylüyorlar. Sadece kaynaştırma eğitimde olan çocukların değil, her türlü fiziksel ya da ruhsal farklılığı olan çocuğun kendi çocuğu ile aynı sınıfta okumasına karşı çıkan veliler bulunuyor. Sorunların çocuklarına adeta bulaşacakları, eğitimlerinin engelleneceği gibi endişelerden farklı her çocuğun uzaklaştırılmasını istiyorlar. Kendi çocuklarının haklarını savunduklarını düşünürken, birçok çocuğun hakkını yok sayıyorlar. Ayrıca çocuklarının okulda sadece öğretim değil, eğitim alması gerektiğini, farklı ile yaşamayı, kaynaşmayı öğrenmesi gerektiğini, bunun çocuklarına yaşam tecrübesi yanında büyük beceriler, ilişki yetenekleri, vicdan kazandıracağını, paylaşmayı desteklemeyi, farklı ile kaynaşmayı öğreteceğini unutuyorlar. Prof. Bengi Semerci, “Okullar ve öğretmenler de en büyük ve yanlış savunmayı ‘diğer veliler istemiyor’ diyerek yapıyor. Çocukluktan başlayarak kendisinden farklı, bazen güçsüz, bazen sorunlu olan başkaları olduğunu öğrenmek, onlarla kaynaşabilmek, birlikte yaşamayı öğrenmek bir çocuğun alabileceği en önemli eğitim ve güçlü, yeterli insan olmanın ilk adımıdır” diyor. [email protected] Adlisentır Misafir şair Defne gizeminde bir dostluk bu Zeytin zeytin çoğaldık güzelim *** Yaltaklana yaltaklana tükettiğin yaşam Bir güzellik gibi karşılar mı geleceği *** Uykusu gelmiş bir sessizlik bu Gündüz mü gece mi bilemiyorum Mehmet Kıyat Haftanın sanat çizelgesi 1. Piyano tuşu tek haneli olucak. 2. Solanahtarının ifadesi alınacak. Saksıyı çalıştırdı, saksı üretmeye başladı iyi mi? İbrahim Ormancı Dictus Animalis Üsküdar’da buluşalım. At Ayrı sınıf ve ayrı okula gerek yok... paylaşmasıdır. Bir çocuğun bedensel, nörolojik ya da ruhsal farklı gelişimi doktor raporu saptandıktan sonra, MEB tarafından çocuğun uygun, bu sistem için deneyimi olan okullara devamı sağlanır. Bu çocukların farklı yönlerine uygun olarak hak kazandıkları bazı farklı davranışlar vardır. Bu haklar o çocuklara özel davranmak, kayırmak demek değildir. Yapılmaya çalışılan diğer çocuklarla onları biraz olsun eşitlemeye çalışmaktır. Yoksunlukların oluşturduğu açıklarını kapatmaya çalışmaktır ve en önemlisi hakları olan sağlıklı, gelişimleri normal olan yaşıtları ile aynı ortamda olmayı, sosyal ilişki kurmayı Petşop Bulundurma Baktım ki fazla gerektirmiyor Aklımın ruhsatını Bulundurmaya çevirttim Harcı daha az tutuyor Neşet Kılıçaslan Atatürk ve dünya çocukları... aillant Group Türkiye personelinin çocukları arasında düzenlenen “Atatürk ve Dünya Çocukları” temalı resim yarışmasının ödülleri törenle kazananlara verildi. V Yarışmada, 150 resim değerlendirildi ve 15 resim ödül almaya hak kazandı. Dereceye giren minikler laptop, bisiklet, fotoğraf makinesi ve çeşitli mansiyon ödülleri kazandı. Fırsat..Fırsat.. Sınırlı miktarda kırmızı ışık ihlali ihtiyaçtan satılıktır. Emekli şoför Misafir çizer: Mehmet Kahraman C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle