17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 29 NİSAN 2012 / SAYI 1362 Söyleyecek sözlerim var... Niyazi Koyuncu, Karadeniz müziğinin sevilen isimlerinden. Yöre sorunlarını kendi müzikal tarzıyla anlatıyor. HES’ler de var dikkat çektikleri arasında, fındık fiyatlarının azlığı da. En büyük derdi, doğru insan olmak ve düzgün iş yapmak. Tıpkı abisi Kazım gibi... nun adı, Niyazi Koyuncu. Adını bilmeyenler için soyadı tanıdık gelmiştir, evet, Türkiye’nin dört yanına Karadeniz müziğini taşıyan, ESRA kendini sevdirdikçe AÇIKGÖZ devrimci fikirlerin korkulacak bir şey olmadığını gösteren Kazım Koyuncu'nun kardeşi o. Ancak hepsinden öte, onun gibi sevilen bir müzisyen Niyazi Koyuncu. Röportaj vermeyi pek sevmiyor, hele de ortada bir şey yokken. Aslında sözünü mayısta çıkacak albümüyle söyleyecek, ama biz yine de onu ondan dinleyin istedik... 1986, Hopa doğumlu Niyazi Koyuncu. Müzik, hayatından hiç uzak olmamış, ancak 20 yaşına kadar dinleyici olarak kalmış, şans eseri yolu bir gün sahneden geçmek zorunda kalmasa, belki de hep öyle Ernesto Che kalacakmış. Nasıl mı? latan Guevara’yı an “Lise yıllarında iyi bir ayı her rç pa r Lazca bi dinleyiciydim. Ama ylüyor konserinde sö profesyonel müzik ım az Koyuncu. K yapacağımı hiç Koyuncu’nun düşünmüyordum. ında kurucuları aras Abimin vefatından i Berepe olduğu Zuğaş sonra, ne memlekete ığı bir grubunun yapt dönebildim, ne İstanbul’a ko şarkı bu. En ço gelecek gücüm vardı. n mutlu ke ur ok parçayı Acımı yaşayabilmek için ıyor ağız oluyor, haykır uzaklaşmam gerekiyordu. ne, dolusu. Abisi 2005’te Eskişehir’e selam devrimcilere yerleştim. Evde arkadaşlarla çalar olsun diye… Flamenko Prensleri mayısta İstanbul ve Ankara’da Vücudumuz en kıymetli enstrümanımız Sahnede sihirle ve dövüş sanatlarıyla çok zengin bir gösteri ortaya çıkıyor. Gösterinin müziklerini Budapeşte Senfoni Orkestrası kaydetti ve 100’ün lamenkonun ateşini sahnede king box ve kung üstünde müzisyenle harika senfonik müzikler fu ile birleştiren birbirinden yakışıklı yedi kardeş. danslarımıza eşlik ediyor olacak. “Aeternum” sanatın Gruplarının adı “Los Vivancos” olsa da tüm sonsuzluğuna göndermeler yapıyor ve çok güçlü bir dünya onları “Flamenko’nun Prensleri” ya da flamenko sahnesi sunuyor. “Muhteşem Yedili” olarak tanıyor. Gösteride dövüş sanatlarını da yine sahneye Babaları Pedro’nun yolundan giderek flamenko taşıdığınızı söylüyorsunuz ve hepinizin uzun yıllardır yapmaya başlayan yedi kardeş, 2004 yılında Los dövüş sanatları eğitimi aldığınızı da biliyorum, başka Vivancos’u kurmuş ve ilk gösterileri “7 Hermanos” ile nasıl sürprizleriniz var? dünyayı yakıp kavurmuştu. Türkiye’yi de kapsayan Bu kez gözlerimiz bağlı halde de dövüşüyor gösterilerinin turnesi tam beş yıl sürmüştü. Mayıs olacağız. Pasion Turca ekibiyle birlikte bu kez 24 ayında yeniden Türkiye’ye gelecek olan Los Vivancos, Mayıs’ta Ankara’da, 25 Mayıs’ta da İstanbul’da yeni gösterileri “Aeternum” ile Ankara ve İstanbul'da izleyiciler çok güçlü bir dans seyredecekler. Sahnede seyirci karşısına çıkacak. Müziklerini Budapeşte kungfu ve kick box, flamenko ile birlikte olunca çok Senfoni Orkestrası’nın kaydettiği gösteride bu kez güçlü bir dans gösterisi hazırlamış olduk. Ayrıca gözleri bağlı dövüşecek ve dans edecek olan Los Fernando Velazquez’in müziklerini de senfoni Vivancos, “Sürprizlere hazır olun” diyor. Kardeşlerden orkestrası ile kaydedince gösteri neredeyse bir Josua, Türkiye ziyareti öncesi sorularımızı yanıtladı. Hollywood prodüksiyonuna dönüştü. Yedi kardeş flamenko gösterileriyle yıllardır, tüm Yeni gösterinizin müziklerinden bahsetmişken, dünyayı geziyorsunuz. Sürekli yollarda ve başka başka Goya ödüllü korku filmi (El Orfanato) Yetimhane’nin ülkelerdesiniz, peki hiç yorulduğunuz oluyor mu? de müziklerini yapan Fernando Valezquez ile Kendi hikâyemizi anlattığımız ilk gösterimizle 5 yıl gösterinize bir gerilim havası mı vermiş oldunuz? boyunca onlarca ülkeyi gezdik ve hepimizin ayrı ayrı Sadece Fernando Valezquez’in değil ayrıca bizim konservatuvar eğitimi olmasına rağmen Los Vivancos yaptığımız müzikler de var. Budapeşte Senfoni olarak sahnede kazandığımız deneyim bambaşkaydı. orkestralarının kayıtları gerilimden çok epik bir film Provalar gerçekten de çok yorucu olabiliyor. Özellikle havası veriyor olabilir. Sahnede gerilimli ve heyecanlı gösterilerimiz arasında kimi zaman çok az gün mizansenler de var ama daha çok büyük bir dans olduğunda da yorulduğumuzu hissettiğimiz anlar prodüksiyonu olarak düşünebilirsiniz. oluyor ama sahnede tüm yorgunluk uçup gidiyor. Hepinizin konservatuvar eğitimlerinize ve 2004 yılında Los Vivancos’u kurduğunuzdan beri tecrübelerinize rağmen gösterilerinizde ayrıca yakışıklı hem sahnede hem de günlük yaşantınızda sürekli birer kardeş olarak ilgi çekiyor olabilir misiniz? birliktesiniz, hiç anlaşmazlıklarınız olmuyor mu? Flamenkoda vücut dilini çok iyi kullanmanız Çok daha küçük yaşlarda da hep beraberdik ve gerekiyor ve vücudunuz sizin en kıymetli arkadaş gibiydik. Bir yandan hepimiz babamıza enstrümanınız; bu yüzden hepimiz vücutlarımıza çok özeniyorduk. Babamın çaldığı iyi bakıyoruz. Sürekli spor yapıyoruz enstrümanları öğrenmeye çalışırken ve beslenmemize çok özen ya da sokaklarda onun gibi dans gösteriyoruz. Estetik elbette Los Vivancos, etmeye çalışırken de yine arkadaş izleyiciyi etkiliyor ama sahnede çok gibiydik ve dans etmek bizim en güçlü bir performans izlediklerinde yeni gösterileri çok eğlendiğimiz oyundu. fiziğimiz geri planda kalacak. Aeternum’un Los Vivancos’tan önce de çok 24 Mayıs Congresium Ankara ve küçük yaşlarda ayrı ayrı dans İspanya’da 25 Mayıs İstanbul İş Sanat topluluklarıyla hep turnelerdeydiniz, konserleriyle, 5 yıl süren “7 yapılan dünya peki o yaşlarda sahnelere devam Hermanos” gösterilerinden sonra prömiyerinin ederken ergenliğinizle nasıl başa yeni turne maratonu başlıyor, peki çıktınız? seyahatlerde aşka vakit kalıyor mu? ardından ilk Açıkçası bizim için o Bu tamamen kişiliklerimizle ilgili. yurtdışı dönemlerde turnelerde olmak, dans Ben turneler yüzünden asla uzun ediyor olmak tam tersine çok süreli bir ilişki yürütemiyorum. gösterisini avantajlı bile oldu sayılabilir. Farklı Sanırım bu konuda yalnız da Türkiye’de ülkelerde farklı kızlarla tanışmak, değilim ama Israel’in kız arkadaşı gerçekleştirecek. farklı kültürlerle daha o yaşlarda Meksika’da olduğu halde harika bir arkadaşlıklar kurmak bizim çok ilişkisi var. Elias ve Judah da Doğaüstü olayları daha çabuk olgunlaşmamıza da ilişkilerini gayet iyi yürütebiliyor. ve sınırlarını yardımcı oldu. Ama geriye kalanımız turnelerde Artık hepiniz birer genç adam aynı kızlara âşık olup rekabet sorgulayan olarak, flamenkoyu tüm dünyaya etmeye devam ediyoruz. gösteride sihir, ulaştıran büyük prodüksiyonlara imza atıyorsunuz ve muhteşem kungfu, yedili olarak anılıyorsunuz, yeni king box ve tabii gösteriniz “Aeternum” ile karşımıza flamenko var. nasıl çıkacaksınız? “Aeternum” doğaüstü olayları ve sınırlarını sorguluyor. CENK ERDEM F O Lazca Che’ye saygı Fotoğraf: VEDAT ARIK Rize’de ramazanda su içmen bile linçe uğramak için yeterdi. Şimdi değişti. Bu biraz üniversite öğrencileri, biraz da Kazım Koyuncu sayesinde oldu, onlara müziğiyle, kişiliğiyle gösterdi ki, devrimciler öcü değil”. Konu Kazım Koyuncu’ya gelmişken… “Keşke” diye başlıyor cümleye, “keşke insanların beni benzettiği abim gibi olsam, keşke hayat seslerimiz benzeseydi. Berber ya da marangoz da olsam onun gibi olmak isterdim. Bilgisayar ekranımda abimin fotoğrafı var, ne olursam olayım ona yanlış yapmak istemiyorum. Bu en çok korktuğum şey. Bu yüzden de yaptığım her işi düzgün yapmaya çalışıyorum. Herkesin örnek aldığı bir kahraman vardır, benimki abim. Çünkü tanıdığım en doğru insan”. Evet, taşıması ağır bir yük bu. Öyle ki Kazım öldüğünde, uzun saçları nedeniyle ona daha da benzetiliyor diye çok sevdiği saçlarını kesmiş. Müzik hayatında da onun parçalarından mümkün olduğunca uzak duruyor. Özellikle de Dido’dan. Onun için abisine karşı müthiş bir saygı barındırıyor bu parça. Şimdiye kadar sadece bir defa okumuş; geçen hafta Viyana’da Avrupa Alevi Federasyonu’nun geleneksel hale getireceği bir projede. “Hep kaçtım ben Dido'dan” diyor, “Evde elime gitarı alıp da çalamadım bile, çünkü nasıl okuyacağımı bilmiyordum, kendimden korktum... Viyana’da söyledim, çünkü ona borcumu bu şekilde ödemek istedim. O parçayı okurken sanki bir şeyleri başaracakmışım gibi hissettim”... Yine de bir daha bu parçayı okumayı düşünmüyor Koyuncu. Onun söyleyecek yeni sözleri var, anlatacak dertleri, bugünü. Mayısta çıkacak albümünü dinleyin, anlayacaksınız… söylerdik, ancak sahneydi, barda çıkmaktı aklımda bile yoktu. Aksine tiyatroyla ilgileniyordum. Sonra bir arkadaşım, kanserli bir çocuğa yardım konseri örgütlememizi söyledi. Bir şekilde sahneye çıkma işi bana kaldı. Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim”. Eskişehir’de, SeritanA Türkçe mealiyle “karanlıktaki ışık” adında bir grup kurmuş. Eskişehir’de kaldığı beş sene, ona hem kendi, hem hayat, hem müzik hakkında çok şey öğretmiş. Ama müzik damarlarına daha fazla işleyip de bu işi profesyonel şekilde yapma isteği artınca, İstanbul’un yolunu tutmuş. “Sokakta çalıp para kazanarak bir ev tuttuk. Ama yarın ne olacak, bilmiyoruz. Sonra daha ciddi yol almaya başladık. 2011 Mayısı’nda grubu dağıttık, çünkü kısır kaldı, ileri gitmeyecekti. Kafamdaki sound da netleşmeye başlamıştı, peşine düştüm” diyerek anlatıyor bu süreci. Peşinde olduğu müzik mi? “Özgün müzik yaptığımı düşünüyorum, yöresel bir dilden yola çıkıyorum, o yörenin ağladığı, güldüğü şarkıları söylemeye çalışıyorum, ama kemanlarla, obuayla, yan flütlerle.” Bir yıldır üzerinde çalıştığı ve Metropol Müzik’ten Mayıs’ın 20’sinde çıkacak ilk albümünde de bu müziği sunacak bize Koyuncu. Aranjörü Murat Çolak’la 45 ay kayıt yapmışlar. Bir kaydın üzerinde günlerce çalışıp, bitirseler de akıllarına yenilik gelince değiştirmişler. Gürcüce, Lazca, Megrelce, Hemşince, Türkçe 12 parçadan oluşan albümde, iki de bestesi var; annesine derdini dillendiren bir çocuğu anlatan Muça Pa yani Nasıl Yapayım ve bir aşk parçası. Dört derleme dışında hepsi yeni parçaların, öyle tanındık isimlerin değil, arkadaşlarının besteleri. “Çünkü” diyor, “Yeni insanlarla yeni şeyler yapılır. Bu kadar yenilik olması riskli, evet, çok satmazsa para kazanamazsın, ama zaten öyle bir derdim yok ki. Belki kimse dinlemeyecek, yöredeki insanlar bu ne yapmış diyecekler, ama en azından arkasında duracağım bir albüm oldu. 10 ya da 100 kişi anladığı takdirde mutlu olacağım, çünkü derdimi anlatıyorum. Müzik yapmak zaten başlı başına derttir”. Onun derdi mi? “Hayati dertlerim var öncelikle, düzgün yaşamak, insan olmak gibi. İnsanlara kendimi, fikirlerimi anlatabilmek... Yörenin çocuğuyum, doğamı seviyorum, dolayısıyla hidroelektrik santralın kötülüğünü, derelerin satılmaması gerektiğini anlatmak istiyorum. En basitinden yörenin tek geçim kaynağı olan ve çok emek isteyen çay ve fındığın devlet tarafından çok ucuza alınmasına laf söylüyorum. Irkçılığa dikkat çekmek istiyorum mesela. Hrant Dink’i bir Karadenizli öldürdü, ama ben de bir Karadenizliyim. Onlardan olmayanlarız biz… Karadeniz iyi yere gidiyor aslında, önceden Trabzon’da, Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / [email protected] / twitter.com/cumdergi C M Y B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle