07 Ocak 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 NİSAN 2012 / SAYI 1361 5 Uğrak Yeri, mahalle baskısından geçiyor CENK ERDEM on olarak kadrosunda Şerif Sezer’in de yer aldığı ve ikinci katta oynanan “Cam Yapraklar” ile cesur ve çarpıcı üslubuyla bilinen Philip Ridley’nin oyunlarından birinin reji koltuğuna oturan genç yönetmen ve tiyatro yazarı Sami Berat Marçalı, yazarın, izleyen herkesi düşündürecek bir hikâyesini daha yönetiyor. Seda Yıldız’ın çevirisini yaptığı, orijinal adı “Vincent River” olan “Uğrak Yeri” mahalle baskısı ile bireylerin psikolojilerinin nasıl etkilendiğini anlatıyor. Her çarşamba ve her perşembe Craft Tiyatro sahnesinde izleyici ile buluşacak oyunda İpek Bilgin ve Barış Gönenen rol alıyor. Yazdığı ilk oyun “Deney” ile Uluslararası Interplay Genç Yazarlar Festivali’ne davet edilen ve yazıp sahnelenen ilk oyunu “Limonata” ile de trajik bir aile öyküsüne dokunan Marçalı, bu kez homofobi, kadın cinselliği ve ötekileştirmeyi masaya yatırıyor. “In yer face” tarzında oyunlarla tiyatroya yeniden heves uyandıran işlere imza attınız ama açıkçası kimi oyunlarda bu tarz klişeye oturuyor gibi, artık izleyici neredeyse ne zaman bağıracaklar, küfredecekler, yerlerde yuvarlanacaklar tahmin eder hale geliyor, peki siz ne diyorsunuz? Eğer izleyici nerede ne gelecek tahmin etmeye başlamışsa bu hiç iyiye işaret değil ve ben de uzun zamandır “in yer face” tarzından sıkılıyorum. Laf olsun diye şiddet ya da laf olsun diye salt cinsellik benim için de hiçbir anlam ifade etmiyor. Mesela yine Philip Ridley’nin yazdığı Kâinatın En Hızlı Saati’nde de cinsellik vardı ama öylesine bir dünya yaratılıyordu ki cinsellik o atmosferin içine zekice yerleştirilmişti ve sırıtmıyordu. Bir yandan da cinsel özgürlükler ve tabuları yıkabilmek için tiyatroda ya da sinemada daha uzun süreler mesajlara ve cesarete ihtiyacımız yok mu? Samimi hikâyelerle cinsel özgürlük için, önyargıları yıkmak için tüm Sami Berat Marçalı dünyada daha alınacak çok fazla yol var. Hâlâ eşcinseller dışlanıyor, hâlâ kadınlar cinsellikleri konusunda çok kolayca yargılanıyor ve insanlar cinsellikleri yüzünden ötekileştiriliyor, yalnız bırakılıyor ve hatta şiddete uğruyor. Uğrak yeri, ötekileştirilenlerin hayatına bakmamızı sağlayacak bir oyun. Kısaca Uğrak Yeri’nin hikâyesinden de bahsedebilir misiniz? Hikâye küçük yaşta hamile kaldığı için toplum tarafından dışlanan ve şimdi 53 yaşında bir anne olan İpek Bilgin’in canlandırdığı Anita karakteri ile Barış Gönenen’in canlandırdığı 17 yaşındaki Davey arasında geçiyor. Davey olağanüstü homofobik bir çelişki içinde ve Anita’nın eşcinsel oğlunun ölümüne şahit olmuş. Ancak Anita oğlunun eşcinsel olduğunu öldükten sonra öğreniyor ve aslında farklı şekillerde mahalle baskısı yaşayan iki yabancıyı trajik bir ölüm birleştirmiş oluyor. Yeni oyununuzu bahara yetiştirmiş oluyorsunuz ama öte yandan Tiyatro Festivali’ne de “Yalnızlar Kulübü” (altta) adında yepyeni bir oyun yazdığınızı biliyorum, peki sizin yazdığınız hikâyede neler var? “Yalnızlar Kulübü”, çocukluğumuzdan itibaren çok doğal olan sosyalleşme becerilerimizi nasıl kaybettiğimizi ve zoraki bir sosyalleşme çabası içine girdiğimizi anlatıyor. Yalnızlaşıyoruz ve iletişim becerilerimizi de kaybediyoruz. Hikâyede karakterler 20 derslik bir kursa gidiyorlar ve olaylar bu kursun çevresinde gelişiyor; aslında burada da tıpkı tango kursları gibi, yoga dersleri gibi bir sosyalleşme çabası var. S Oyunlarınızı yazarken size neler ilham veriyor? Mesela Limonata’yı yazarken sürekli Yıldız Tilbe’den “Sevdanın Tadı” parçasını dinliyordum. Çünkü Yıldız Tilbe bana çok sahici geliyor. Hesapsız, kitapsız geliyor ve şarkıyışarkıdaki acıyı da yaşadığını hissettiriyor. Bence Yıldız Tilbe, bizim Amy Winehouse’umuz, onu dinlerken acıyı paylaşmanın ne demek olduğunu anlıyorum. Bana aynı duyguyu Buika da veriyor. Sinemadan da çok ilham alıyorum. Mesela, Sandra Bullock ve Tom Hanks’in oynadığı, En İyi Film dalında Oscar adaylarından Extremely Loud&Incredibly Close, 11 Eylül olayını öyle farklı bir şekilde işliyordu ki, hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. 9 yaşında, babasını 11 Eylül saldırısında kaybeden bir çocuğun babasının bıraktığı bir anahtarın hangi kilide ait olduğunun peşine düşüşünün hikâyesiydi ama öyle farklı bir pencereden sunulmuştu ki izleyicide derin bir acı bırakıyordu. Genç yönetmen Sami Berat Marçalı, “Uğrak Yeri” adlı tiyatro oyunuyla cinsel tercihleri ya da cinsel özgürlükleri nedeniyle toplum dışına itilen iki insanın hikâyesini anlatıyor. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle