Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 7 AĞUSTOS 2011 / SAYI 1324 ADNAN B NYAZAR Tespih ve Kitap Tespih, otuz üç ya da doksan dokuz boncuğun bir ipe dizilmesiyle oluşturulan bir ibadet aracıdır. Namazda, namazdan sonra, namaz dışı ibadetlerde, özellikle de tarikat törenlerinde kimi duaların yinelenmesi sırasında, boncuk taneleri başparmakla işaretparmağı arasından geçirilerek tespih çekilir. Tespih sözcüğünün anlamı, Tanrı’nın yüceliğini ve kıyaslanmazlığını yürekten, sözlü olarak da anmaktır. Üzerinde yetkiyle söz edemeyeceğimi bile bile tespih konusuna değinmemin nedeni bilgi vermek değil; bilgisizliğin, kutsal duyguları, gelenekselleşmiş inançları nasıl yozlaştırıp ayağa düşürdüğünü vurgulamak... Herkes istediğine inanabilir, inancının gereklerini yerine getirebilir. Önüne gelenin ağzında anlamı her gün biraz daha çürütülerek nerdeyse dinsizlik kavramıyla eş tutulan laiklik düşüncesinin özü budur. Yalnız şu soru hep yanıtsız kalıyor: Günde beş vakit namazda yinelediği duaların tek sözcüğünü anlamadan yineleyen kişi neye, nasıl inanır?.. Şu soru da önemli: Peygamberimizin “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” hadisinin anlamını kavrayan kaç kişi çıkar onca insanın arasından? nanç gibi tespih çekme de bilerek yapılmıyor. Şöyle ki; tespih çekmek, mahpusların tek oyalanma aracıdır. Hapishanelerde kehribar tespihleriyle anılan mahkumların ünü romanlara, filmlere yansımıştır. Halkımızın “kader kurbanı” diye nitelediği mahkumların zaman öldürmek için tespih çekmelerini herhalde yadırgayan çıkmaz. Peki, araba kullanırken, şakalaşırken, salt Müslümanlığını sergilemek için tespihi elinden bırakmayanlara ne demeli!.. Son yıllarda özellikle kendilerini itikat ehli sanan gençler arasında tespihle dolaşmak bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor. Geçenlerde cuma namazı öncesi tramvayda bir araya gelen delikanlılardan beşinin de elinde tespih vardı. Merak edip ne tür tespih taşıdıklarına göz attım. Kiminin imamesi yoktu, kiminde ara boncuklar hak getire, püskülleri de kirli mi kirli... Cumaya gittikleri başlarındaki takkelerden belli olan gençlerin namazda o tespihleri çekeceğinden kuşkum yok! Oysa tespih taşımanın da kullanmanın da töresi var. Ateş rengi kehribar tespihini her gün kolonyalı pamukla silip öyle eline alan yaşlılar tanıdım. Nenemin tek varlığı doksan dokuzluk sedef tespihiydi. Çoluk çocuğun eline geçmesin diye onu özel bir yerde saklardı. En sevdiği torunu olmama karşın, bir günden bir güne elimi tespihine değdirdiğimi anımsamıyorum. . Allah’ın varlığına inanan, namazın bir ruh arınması olduğunu bilir. Beyni arındırmadan ruhun arındırılamayacağını da bilir. “Temizlik imandan gelir” sözünü ilke edinenlerin, aptesin bedensel arınmak için alındığını bildiğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Onlar için ibadet, arınmışlığa arınmışlık katmaktır. Orada herkes birbirinin temizliğiyle, esenliğiyle feraha ermelidir. Tramvaydaki gençlerin hangi temizlikle Tanrı’nın huzuruna çıkacaklarını düşünmedim değil... Çok önemli bir sorun daha! Gönül, gençlerin elinde yalnızca tespih değil, kitap görmek de istiyor. “Küffar” diye aşağılamaya kalktığımız insanların ülkesinde her kitaplık bir karınca yuvası... Bizde ise, kitaplıklarda sinek avlanıyor. Gerçek dindar, yaptığı her eylemin nedenini bilir. Bilmeden, körü körüne inanç, kişiyi akıldan saptırır, onu biat kültürünün kulu kılar. Bu sapkınlardan biri, hiç utanmadan, müridi istediği için onunla cinsel ilişkiye girdiğini söyleyebiliyor! Aydınlığı karanlık bastı! Kölelik döneminden kalma kul artıkları dolaşır oldu ortalarda... G “Yabancı”, 12 Eylül 19 80 darbesi sonrası yaşana n binlerce trajediden birin i anlatıyor. Ama Türkiye 'deki kanlı girdabın yuttuğu başka bir gerçeği de gün ışığına çıkartıyor. Film, 1980 ön cesi kızının adını Eylem koyd uğu için faşist komşusu tarafın dan uyarılan sonra da bir ça tışma sırasında yine komşusu tarafından vurulan yapı mcı Eylem Akın'ın öğretmen annesi clal Akın'a ithaf edilmiş. şte bu film tüm kayıp canlar ve tüm Eylem'ler, Deniz'ler, M ahir'ler, Emek'ler, Devrim'ler, Ul aş'lar, Ekin'ler ve Taylan'lar iç in. Ya komşunuz sizi de vurursa? S enaristliğini ve yönetmenliğini Filiz Alpgezmen’in, yapımcılığını Eylem Akın ve Ali Alpgezmen’in yaptığı bir film “Yabancı”. Darbenin etkisini yaşamış bir neslin birbirinden tamamen farklı iki üyesi üzerinden; bir mücadeleyi, bir tarihi, bir ülkenin bugününü anlatmayı deniyor. Filmin kahramanı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Fransa'ya iltica etmiş devrimci bir ailenin kızı olan Özgür. Onun Türkiye'deki karşılığı ise Ferhat... Başrollerde Sezin Akbaşoğulları ve Caner Cindoruk var. Filmin stanbul AL DEN Z çekimleri tamamlandı. Şu sıralar USLU Paris çekimleri sürüyor. Önümüzdeki yıl vizyona girmesi planlanan “Yabancı”; abartıya ve popülizme bulaşmadan, seyirciyi ağlatmaya değil düşünmeye ve kuru bir vicdan temizlemenin ötesine götürmeyi amaçlıyor. Biz de filmi konuşmak için senarist yönetmen Filiz Alpgezmen, Ali Alpgezmen ve Eylem Akın ile buluştuk. Ama öyle katıksız ve sert bir gerçeğin filmin yaratım sürecini tetiklediğini görünce işin rengi de değişti. Yönetmen Filiz Alpgezmen 1975 doğumlu, darbeyi tanıyor, biliyor. Devrimci bir ruha sahip. 12 Eylül sonrasında depolitize edilen, toplum mühendisliği ile yapılandırılan genç neslin zehirlenmeden kalanlarından. Ama kendi deyişiyle insanlara insan gibi davranmayı kavraması, tüm ideoloji ve felsefelerden uzak olarak “devrimciliğin insan olmak” olduğunu öğrenmesi malum siyasal iklim yüzünden biraz zaman almış. Çocukluğunu mülteciler, kimsesizler, yoksullar ve yoksunların içinde yani Türkiye'de geçirmiş. Alpgezmen için bu varoluşunun da nedeni. “Okudukça, öğrendikçe, eleştirmeyi başardıkça ve Türkiye'yi keşfettikçe her şey değişti. 'Bu böyle olmaz!' dediğim çok şey var. Sosyal disiplinlerin tümünde bir dejenerasyon hüküm sürüyor, tablo karanlık. Bunun da düğümü Kanlı 1 Mayıs'la ve 12 Eylül faşist darbesiyle geldi. Mirasımız epey kirli. Tüm çelişkileri ve çirkinlikleriyle işte bu toplum bizim. Ama sanmayın ki bu umutsuzluk. Hayır değil!” diyor Filiz Alpgezmen ve sözü kardeşine bırakıyor, Ali'ye... O da filmin genç yapımcılarından. Anlatıyor; “Ailelerimiz hep bizi korumak istedi, her şeyden, herkesten, hayattan ve gerçeklerden uzak tutulduk bu yüzden. Çünkü her aile kendi tarihinde darbeye kurbanlar verdi. Bir ucundan acıya tutundu. Ben insanların çok korktuğunu hatırlıyorum. Hatırladıklarımla şimdiyi başka türlü yaşamak istiyorum. O yüzden bu filmin dili başka. Apolitik, bireyci ve toplumdan soyutlanıp gerçekleri kaçıran onlarca filme inat, dönemin içinde. Derdimiz başka, evet sanatsa sanat ama geçmişle hesaplaştık ve kendimizce hesabı böyle görüyoruz”. Filiz Alpgezmen devam ediyor, “ Ben yaşadığım ülkeden mutsuzum. Umut sinema, orası kesin. Televizyon insanları oyalamak, hissizleştirmek için iyi bir afyon. Dizilerle yaşıyor insanlar evrensel normlara aykırı tutuklamalar, işkencede ölümler ve idamlar... Biz hatırlatmaktan bıkmayacağız, ta ki unutulmayacağından emin olana dek. USLU OLMAYACAĞIZ, UZLAŞMAYACAĞIZ DA şte bu yüzden film Eylem Akın için çok farklı bir yerde. Annesi clal'i daha tanıyamadan, onu sevemeden elinden alanlara bir karşılık. Akın, “Annemi tanıyamadım, buna izin vermediler. O yüzden sevmeye bile zamanım olmayan bir annenin boşluğunu kimse, hiçbir şey dolduramıyor artık” diyor, “korkuyla yönetmek zalimliktir. Kaç genç, ismi yüzünden benim yaşadıklarıma benzer şeylere maruz kaldı kim bilir? 'Uzak dur, karışma, uslu ol' dediler bize. Hayır, uslu olmayacağız, uzlaşmayacağız da... Hem şimdi geldiğimiz nokta da o dönemden farklı değil. Kitap yazdığı hatta bitirmediği kitabı için bile içeride olan bir arkadaşımız var. Şiddet her yerde. O gün kurulan düzeni askerler yönetiyorlardı şimdi siviller yönetiyor. Yalnızca şekil değiştirdiler, karanlık gölgeler hâlâ üzerimizde. Biz de bu filmle isyanımızı veriyoruz işte. Yabancı'yı da insanlar memnun olsun, sırtımızı sıvazlasınlar diye yapmadık. Rahatsız olsunlar, uykuları kaçsın, huzurları bozulsun... Yaşanılanları unutmasın istedik... Ve en önemlisi bu bir tanışma!” V CDANLARI AĞLAYARAK TEM ZL YEMEY Z Yabancı filminin başrollerini Sezin Akbaşoğulları ve Caner Cindoruk paylaşıyor. Yönetmen Filiz Alpgezmen, “Yabancı”da tüm hikâyeyi bir kadının yolculuğu üzerinden anlatıyor. Filmin kahramanı, “özgür iradesiyle hareket” ediyor. Hesaplaşmasını bile isteyerek yapıyor. smi de bu yüzden Özgür. “Her şey bilinçtir, duygusal hezeyanlardan bahsetmiyorum. Hayat yolcululuğunda herkesin durakları var. Bu duraklardan bir şeyler toplarsınız. Ana karakter Özgür. Ferhat da onun Türkiye'deki karşılığı. Ben filmde sloganlardan uzak durdum, kendi tarihimden parçaları ve Eylem'in dramını bir araya getirdim. Bu öznel durum içerisinden tüme varmak istedim. Çünkü darbede tesadüflere yer yoktu zaten Türkiye'deki tüm büyük olaylarda tesadüflere yer yok” diyor Alpgezmen. Vicdanları temizlemek ve lekeleri aklamak için yapılan belgesel ve filmlerden de rahatsız. Çünkü “ağlak” ve kolay unutulan yapımlarla bir yere varılamayacağını düşünüyor. Bu film yapmak istediği 80 üçlemesinin de ilki. Zaten filmi de yalnız başına sahiplenmiyor; “bu film tüm ekibin, senin, onun, bizim, hepimizin filmi. Ne kadar profesyonel olursak olalım 45 kişilik ekip aynı düşün peşinden gitti. Herkes o vicdanı paylaştı”. binyazar@gmail.com hayatlarını. Ben de televizyondan kazanıyorum paramı. Bu bir çelişki mi? Benim için değil çünkü kazandığım parayla ancak derdimi anlatabilirim. şte bu film sistemden kazandığım parayla, ona karşı bir yapım. Filmin çıkış noktası da yapımcımız Eylem'in annesinin faşistler tarafından katledilmesi aslında. Biz o yüzden yol ve dava arkadaşıyız. Yani biz burada filmi, “Yabancı”yı konuşmuyoruz, farklı bir sohbet bu. Unutturulmaya çalışılan geçmişimiz ve o dönem yitirdiklerimize bir selam bu buluşma”. KIZININ ADINI N YE “EYLEM” KOYDUN? şte işin rengi değişiyor dedim ya yazının başında, kırılma anı bu. Eylem Akın henüz bir yaşındayken bir çatışmada komşusu tarafından vurulan annesinin hikâyesini anlatıyor. Zira soru sormaktan öte dinlemekten başka hal bırakmıyor insanda bunu öğrenmek. “Manisa, Alaşehir'de 1978 yılının yazı. Bir parka solcuları sıkıştırıyor faşistler. nsanlar ölüyor. Sonra solcular mahalleyi basıyor. Feryat, figan, korku her yerde, her gün... Bizim komşu faşist ve annemi iyi tanıyor. Annem öğretmen, komşusu da öyle. Bir gün 'biz seni kendimizden sanıyorduk ama kızına Eylem ismini koydun' diyor nefretle. Kısa süre sonra yine bir çatışma anında bu komşu silahıyla vuruyor annemi, ben kucağındayken. Anneannem buna şahit oluyor ve annemin son sözleri de beni annesinin kucağına ulaştırdıktan sonra geliyor; “kızım sana emanet”. Peki nedir, bir anneyi çocuğu kucağındayken vuracak kadar kadar insanlık dışı hale getiren neden? “Bizden olmamak mı?” Ya siz kimsiniz? Bazen yanlışlar bile doğru yapılabilir ama gözünü kırpmadan insan öldürmenin hiç bir açıklaması yok. Tabii nafile bu söylediklerimiz çünkü sistemli insan öldürmelerden iki yıl önceki bir olaydan bahsediyoruz. Ne de olsa 12 Eylül 1980 zamanaşımı olmayan bir tarih. Toplumun vicdanında, bugününde ve geleceğinde bir travma olarak devam ediyor. Hukuka, GAZ MAHALLES VE YAŞAYANLARIN DESTEĞ Filmin ana mekânlarından biri de Gazi Mahallesi. Yönetmen ve yapımcılar için oranın yeri ayrı. Çünkü mahallenin desteği, yardımı ve gönüldaşlılıklarına minnettarlar. Ali Alpgezmen çekimleri, “Günde 20 saat çalışıyorduk. nsanlar bize evlerini açtı. Hiç çekinmememiz ve rahat olmamız için inanılmaz titiz davrandılar. Zaten filmin hikâyesini dinledikten sonra bizim yanımızdaydılar. Güzel anılarla ayrıldık oradan. Herkes filmin içindeydi. Sahneleri ezberleyenler, sufle verenler. Balkondan seti yöneten Hacer Abla! Hepsine sonsuz teşekkür ediyoruz” diye özetliyor. Filmde bir de acı sürpriz var. O da Eylem'in anneannesinin filmde oynaması. Şu an 78 yaşında. Kızına gönderme yapan bir sahnede rol alıyor. Dahası mı? “Yabancı” henüz tamamlanmadı, şu an Paris'te çekimler devam ediyor. Bu yıl sonu ya da önümüzdeki yıl beyazperdede olacak. Peki, niye mi şimdi? Alışmanın, normalleştirmenin ve “yapacak bir şey yok” demenin riyasına inat şimdi ve elbette daha sonra... G Yapımcı Eylem Akın’ın anneannesi Sabahat Ürgen’de filmde rol alıyor. C MY B C MY B