Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 AĞUSTOS 2011 / SAYI 1327 5 Dans üç dakikalık bir evlilik gibidir Dünya Çiftler Dans Şampiyonları, Side 11. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali'nde Apollon Tapınağı’nda bir dans ayininde buluştu. Sascha – Natascha Karabey, Sergej – Katerina Diemke, Motsi Mabuse – Evgenij Vosniuk ve Vincenzo Fesi – Katja Hrastar çiftleri, bedenle zihnin ortak diliyle konuştular. Onlar hareketin mimarları. Danslarının manifestosunun ilk maddesiyse elbette tutku. ans, bedenle zihnin yeni bir dile kavuşması demek, belki de hareketin mimarlığı... Manifestosunun ilk maddesi elbette tutku. Bütün duyguları ayaklandıran bir müzik ve ona göre şekillenen bedenlerin ayini. Bilinçli ama bir o kadar doğaçlama... Dansın türü ne olursa olsun büyüsü işte burada saklı. Aşk, tutku, hüzün ve isyan... Salsa, Cha Cha, Merengue ve Bachata… Hatta flamenko, oryantal ve hiphop, mayası hepsinin aynı. Sanırım dans duyguların ete, kemiğe bürünmüş hali. şte bu bürünüş ve metamorfozu geçtiğimiz hafta Side'de yaşama fırsatı bulduk. Side 11. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali'nde; Dünya Çiftler Dans Şampiyonları Apollon Tapınağı’nda bir dans ayininde buluştu. Latin danslarında, dünya AL DEN Z çapında birçok şampiyonluğa sahip USLU Sascha – Natascha Karabey, Sergej – Katerina Diemke, Motsi Mabuse – Evgenij Vosniuk ve Vincenzo Fesi – Katja Hrastar çiftleri iki saatlik bir dans serüveni yaşattı. Şanslıydık ki bu serüveni izledik, hatta provalarda onlarla konuşma fırsatı da bulabildik. ADNAN B NYAZAR Dil, yine dil... “Türkçeyi Varsıl Kılmak” (14.08.2011) başlıklı yazımda Atatürk döneminde, dilin, devlet siyasasının bir parçası olduğunu ileri sürmüştüm. Oysa yalnızca “parçası” değil; dil, devletti. Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki, Dil Kurultaylarının baş konuğu oluyor, yarkurullarda bilim adamlarının tartışmalarına katılıyor... Dolmabahçe Sarayı’nın dili olsa da konuşsa... Geçmişte yapılanlar, kişiliğe ayna tutar; 1950’lerden bu yana kaç Cumhurbaşkanı bilimsel kurultaylara katıldı, tiyatrolarda gülüp ağladı, konserlerde sanatsal arınmışlığa uğradı? O bir yana, cumhurbaşkanından başbakana, kültür bakanına, ilgililerden, kültür mezarlığına dönüştürülen Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’nin durumunu sorup araştıran var mı? Oysa devlet, halkı kültürce geriletmez; tam tersine, onun gelişmesini sağlayacak girişimlerde bulunur. Halkevleri, halk ocakları bu amaca yönelikti. Bir yanda kitap, bir yanda tiyatro, ortaoyunu, karagöz, müzik, resim... Sanatsal etkinliklerin önü kesilmeseydi bu gün rahatlıkla Türkiye’nin çağdaş düzeyinden söz edilebilirdi. Devlet güç yitimine uğradı mı ilk çürüme kültürel alanda baş gösterir. Sonra beyinler, ruhlar çürür, ardından yaratı ırmağının kaynakları kurur, sanatsal üretimin düzeyi düşer. Dil alanında üreticiliğe ilişkin geniş alanlı bir örnek verirsem yaranın nerede olduğu anlaşılacaktır. Dil dernekleriyle Alman dilinin gelişmesine büyük emeği geçen Leibniz, sözü ncil’i Latinceden Almancaya çeviren Luther’e getirerek, onun, bu işi halkın ağzına bakarak gerçekleştirdiğini savunur. Luther esnafın, kasapların arasına karışmış, yün eğiren kadınlara gitmiş, iş ürettikleri gereçlerin adını onlardan öğrenip sözcük dağarını geliştirerek çevirmiştir ncil’i. Uzağa gitmeyelim, Kâşgarlı Mahmut bunu Luther’den beş yüzyıl önce gerçekleştirmiştir. Dört ciltlik Divanü LugatitTürk, Kâşgarlı’nın, oba oba, kabile kabile, halk arasında dolaşıp, onların ağzından devşirdiği sözcük, deyim ve özdeyişlerin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Luther örneğinde olduğu gibi, düşünce dilinin yerini Almancanın almasıyladır ki, ülkede onca düşünür, bilim insanı, sanatçı yetişmiş, Almanya teknikte de en ileri ülkelerin önünde yer almıştır. Kültür tarihine bir göz atalım; Marx, Kant, Nietzsche, Leibniz, Goethe, Einstein, Freud nereli? Onlar dillerine kavramsal zenginlik kazandırırken, biz Osmanlıcanın çöplüğünde altın aradık... Dilin kavramsal zenginliğe eriştirilemediği toplumlarda düşünce gelişmiyor. Olduğumuz yerde oyalanıp gittikçe batağa saplanmamızın nedeni bu! Atatürk’ün Türk Dil Kurumu ciltlerce sözlük hazırladı. Bunların ikisi çok önemlidir: Derleme Sözlüğü, Tarama Sözlüğü. On üç ciltlik Derleme Sözlüğü’nde yer alan sözcükler ve onların türevleri, köylere gidilerek, mahallelerde dolaşılarak, halkın ağzından toplanmıştır. O sıralarda on altı yaşında bir Köy Enstitüsü öğrencisiydim. Anamın ağzından derlediğim dört yüze yakın sözcüğü Derleme Sözlüğü’ne göndermiştim. Onca kitap yazdım; benim en büyük başarım, sözlükte yer alan o sözcüklerdir. Artık ne halka önem veren var, ne onun erdemle ürettiği sözcüklere. Oysa bir ülke, ancak halkının emeğinden yararlanılırsa kültürce kalkınmasını başarır. 12 Eylül faşizminden sonra Türkçe yozlaştırılınca halk düşünce donmuşluğuna, yaratıcılık körelmesine uğradı. 12 Eylül döneminde sıradan bir devlet dairesine dönüştürülen Dil Kurumu’nun çalışmalarına bakın; kendi üyelerinin ev ödevi oylumundaki kitapçıklarından başka göze görünür ne var? G binyazar@gmail.com Bu D aşk olur, kardeşlik olur, sıkı bir dostluk olur... Bizi iyi bir ekip yapan ise aşkımız”. Diemke çifti birbirlerini solo olarak da seyretmeyi çok seviyor. Bundan hem zevk alıyorlar hem de dansın çok iyi gözlem gerektirdiğini düşünüyorlar. Bu yalnızca dansı gözlemlemek de değil hani, çünkü onlar hayatın, sokağın ve soluk alan her şeyin bir ahengi “Biz kavga etmez, dans ederdik. Böyle büyüdük, kızdığımızda hırsımızı danstan aldık, hüznü onunla hafiflettik, mutluluğumuzu onunla paylaştık. O yüzden bu günlere gelebildik. Dansta en önemli şey ise izleyiciyi içinize alabilmek, müziği yaşamak, karşındakine geçirebilmek. Hissederseniz kazanırsınız. yi bir dans iyi bir gecedir bizim için” diyor. KONUŞMADAN R TM ÖĞREND K Vincenzo Fesi ve Katja Hrastar 2002 yılında Boogie Woogie Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonaları’nda başarı elde ederken, 2002’den bu yana 11 talya Şampiyonluğu'na imza attı. Bu ikili de dansa doğmuş. Yürümeden dansı, konuşmadan ritmi öğrenmişler. Danslarının finalindeki alkış onlar için her şey demek. Onlarda Akdeniz'in getirdiği sıcaklık ve teatral bir içtenlik var. Dansta bedenin sınırlarını zorlamakta düşünsel altyapının da payının farkındalar. Çok estetik değil ama aksamaz bir ayak aritmetiği kendilerine hayran bırakıyor. Peki ya dans düşünerek mi, bedenle mi yapılır? Tutku ve yetenek bu ilk şartı. Tabii çok çalışma da bunlara ek. Ama gerisini ne ile dolduruyor dansçılar? Cevapları ortak, dansın düşünerek değil, öncelikle bedenle yapıldığını kabul ediyorlar ama işin arka planında güçlü bir bilgi yapılanması gerektiğini de söylüyorlar. Vincenzo ise dansı “dans üç dakikalık bir evlilik gibidir” diye özetliyor, “hem ben yalnız dans etmekten korkuyorum!” DANS, BEDENLE VE RUHLA YAŞANIR Sergej – Katerina Diemke çifti üç Alman Şampiyonluğu’nun ve Malezya Açık Latin Birinciliği’nin yanı sıra birçok uluslararası turnuva birinciliğine ve dünya şampiyonası finalistliklerine sahip. Sahnede çok hızlı ve dengeliler. Peri masalından sahneler sergiliyor gibiler. Onların ayaklarını takip etmek bile maharet istiyor. kisi de çok küçük yaşlarda dansa başlamış ve kaderlerini dans çizmiş. Ülke ülke gezerken tanışan Diemke çiftinin dansla başlayan aşkları şimdi dansla devam eden bir evlilikle sürüyor. Ama insan “sahnede enfes bir şekilde süzülen bu çifti evde temizlik yaparken ya da pazar günü gazetelerini yayılmış okurlarken” hayal edince bir anda buruluyor. Tabii ben bunu onlarla paylaşmıyorum ve şimdi söz onlarda; “Dans, bedenle ve ruhla yaşanır. 'Yapılır' demiyoruz 'yaşanıyor' diyoruz bakın. Bu yüzden ikili danslarda ciddi bir duygusal bağ olmak zorunda. stanbul'da büyük moda buluşması ürk moda dünyasının çizgilerini belirleyerek tüm dünyaya sunmayı hedefleyen Istanbul Fashion Week, 7 Eylül'de başlıyor. Türk tasarımcıları ve markaları yerli ve uluslararası alanda tanıtmayı, moda endüstrisindeki tasarım gücünü arttırmayı ve Türk ekonomisini güçlendirmeyi hedefleyen moda haftasına 22 tasarımcı ve beş marka 22 defileyle katılacak. 10 Eylül'e kadar sürecek defile Tepebaşı TRT Otoparkı önünde kurulacak 600 kişilik dev çadırda düzenlenecek. 2012 lkbaharYaz koleksiyonlarının tanıtılacağı moda haftasında bireysel defile sergileyecek isimler arasında Atıl Kutoğlu, Mehtap Elaidi, Niyazi Erdoğan, Özlem Kaya, Nejla Güvenç, Özgür Masur, Hatice Gökçe, Gül Ağış LUG VON SIGA, JEAN D'ART by Özlem Süer, Deniz Kaprol, RanaBerna Canok, Tuvana Büyükçınar ve Gamze Saraçoğlu yer alacak. pek Arnas, Aslı Güler, Jale Hürdoğan, Şafak Tokur, Seda Zoroğlu, Çiğdem Akın ise karma defile sergileyecek. Argande, TWEEN, Koton,adl & Cengiz Abazoğlu ve Giovane G. Designers ise moda haftasının marka konukları. Etkinlik kapsamında ayrıca Bahar Korçan, öğrencilere bir workshop düzenleyerek IFW 'nin perde arkasını anlatacak. Simay Bülbül, Galata'daki mağazasında ekspozisyon düzenleyecek. Studio Kaprol ise dört tasarımcısıyla Arzu Kaprol'un yeni projesi olarak IFW 2012 lkbahar – Yaz etkinliğinde yer alacak. stanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon hracatçıları Birliği ( HK B), Moda Tasarımcıları Derneği (MTD), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) ve stanbul Moda Akademisi ( MA) işbirliğiyle oluşturulan organizasyona stanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi de destek veriyor. Organizasyonun ulaşım sponsorluğu Türk Hava Yolları, online moda sponsorluğu Markafoni, içecek sponsorluğu San Pellegrino, Illy ve Perrier, catering sponsorluğu Divan, makyaj sponsorluğu ise M.A.C tarafından üstleniliyor. Fransa, talya, spanya, Rusya, ngiltere ve Ortadoğu ülkelerinden 100'den fazla yabancı basın mensubunun takip etmesi beklenen IFW 2012 lkbahar – Yaz moda haftası etkinliğine ayrıca Fransa, talya, spanya, Rusya ve Lübnan gibi ülkelerden yabancı alım gruplarının da gelmesi bekleniyor. G HEYECANINIZ YÜZÜNÜZDEN OKUNMALI Motsi Mabuse ve Evgenij Vosniuk benim için gecenin yıldızıydı. Sürat, estetik ve sempati... Bunlara atılganlık, cesaret ve yaratıcılığı da ekleyin. Sanırım bedenin sınırlarını zorlamak, bedeni gerçekten bilmek ve tanımakla ilgili. Bu yüzden de dansı yalnızca hareket ve beden disiplini olarak görmek doğru değil. şte Motsi Mabuse ve Evgenij Vosniuk çifti tüm bunları danslarında buluştururken aldıkları keyfi yüzlerinden okumak izleyiciye de yetti. lk anda konuşmak için en mesafeli gibi görünen bu çift, meğerse tüm enerjilerini sahneye saklıyorlarmış. Zira gösteri sonrası bayram şekeri toplayan çocuklar gibi mutlu ve rahatlardı. Motsi Mabuse ve Evgenij Vosniuk kendilerini “Dans kendimizi ifade etme biçimimiz. Eğlenirken, şakalaşırken, hüzünlendiğimizde, âşık olduğumuzda bedenimizin dili… Kızarsanız dansınız sert olur, keyfiniz yerindeyse daha hızlısınızdır. En önemlisi bu işten aldığınız heyecan yüzünüzden belli olmalı” diye özetliyor. Bir söyleşimizde, yönetmen Carlos Saura’nın vazgeçilmez dansçısı, koreograf Patrick Para “Dans geçmişle ilgili bir özlem, hasret, hatta unutulamayan her şey. Bu yüzden ben onu zaman yolculuğu olarak da görüyorum. Dans kalpten gelir, acıdır, yitirme, kaybetmedir. Trajedinin çekiciliği çoğu zaman onun ruhudur” diyordu. Peki ya iyi dans edebilmenin sırrı ne? Genelde cevap tutku. Disiplin de çok önemli. Bedenleri enstrümanları ne de olsa. Ona iyi bakmak için çok çalışmak, spor yapmak, disiplinli olmak ve fedakârlık gerekli. Onlar tüm bunları iyi bildiği için buradalar. Hem onlar rakip değil birer yoldaş. Belki de o yüzden danslarıyla çok şeyi anlatıyorlar. G T olduğuna inanıyorlar. Sergej, “Dans, sizle büyüyor. Öğreniyor, unutuyor ve hatırlıyor. Küçük bir çocuk dürüstlüğünde, olgun birinin disiplininde ve tutkulu bir aşkın kalbinde o. Ama bizim için en önemlisi iyi bir dans gecesi sonra huzur içinde uyumanın verdiği rahatlık” diyor. Sascha – Natascha Karabey iki kardeş. Çocukluklarında bir oyun gibi başlayan dans, şimdi onların hayatı. 1999 yılından bu yana 2005 London Royal Albert Hall Uluslararası Açık Şampiyonası, Bournemouth Açık Şampiyonası üçüncülükleri, 2005 IDSF (Uluslararası Dans Sporu Federasyonu) Dünya Şampiyonaları ikinciliği gibi birçok başarıları var. Soyisimleri Karabey, çünkü babaları stanbullu bir Türk. Ama ngiltere'de yaşıyorlar. Dansa da ailelerinin Londra'daki dans stüdyosunda başladıklarını anlatıyorlar. Aralarındaki yaş farkı dört. Sahnede büyümeleri ve kardeş olmaları aralarındaki güçlü bedensel iletişimi açıklıyor. Karabey kardeşler Dünya çiftler dans şampiyonları ilk kez Türkiye’ye geldi. Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul