Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 TEMMUZ 2011 / SAYI 1321 3 ATAOL BEHRAMOĞLU Gazete YÜZMEK Özgürlük ve huzur demek... Ediz Yıldırımer, milli yüzücülerimizden biri. Henüz 18’inde, ama hayatına pek çok şampiyonluk sığdırdı. Geçen hafta Avrupa Gençler Yüzme Yarışması’nda altın madalya aldı. Onun için yüzmek, özgürlükle eşdeğer, her gün saatler süren antrenmandan bile zevk alması bundan. Biliyor ki, başarı disiplinden geçer. kez Ediz için yıkıyor, stanbul'a taşınıyorlar. Nasıl mı cesaret ediyorlar? “Bedeli ne olursa olsun zerre kadar önemi yok, onun için iyi olacağını düşündüğümüz bir kararı vermişsek, bu adımı koşulsuz atıyoruz. Acabalarımız yok. Ediz olimpiyat şampiyonu olduğunda hayatımız film olacak, çünkü hep beraber bir serüven yaşıyoruz biz” diyor Faruk Yıldırımer, “Başarı endeksi üzerine bir algımız da yok. Önceliğimiz çocuklarımızın kişisel gelişimi. Bunun üzerine de sportif başarı gelince kaymaklı ekmek kadayıfı gibi oluyor. Beni sportif başarılarından ziyade kişiliğiyle ilgili övgüler mutlu ediyor”. Tek değişim şehirle sınırlı kalmıyor, hayatlarını Ediz'e göre ayarlıyorlar artık. Haberlerin takibi bile ona göre sürüyor. “Yüzme hakkında bir şey bilmiyordum” diyor Emine Yıldırımer, “Kadınlar magazin, erkekler spor sayfalarını önce okur ya, artık ben spordan başlıyorum. ki yıldır kızım da Eczacıbaşı Voleybol'da oynuyor. Voleybol, yüzme hepsini takip ediyoruz.” Temel başvuru kaynaklarımdan Hachette’in 1980 basımlı Fransızca sözlüğünde “gazette” sözcüğü için “farklı haberler içeren periyodik yayın” deniyor. Sözcüğün talyanca kökenli olduğu aklımda kalmış. Nitekim aynı sözlükten “gazette”nin talyanca “bozuk para” demek olduğunu öğrendim. nsanın ancak iki elini birden kullanarak kitaplıktan çıkarmayı başarıp masaya güçlükle taşıyabildiği Webster’in 20. yüzyıl sözlüğünde de aynı bilgilerin yanı sıra talyanca “gazet” sözcüğünün Venedik Cumhuriyeti'nde kullanılan bakır para anlamına geldiği yazılı. Her iki sözlükten öğrendiğime göre “gazette” aynı zamanda, boş lakırdı, gevezelik, boşa çene çalma anlamına da geliyormuş... Sözlük çalışmasının ardından internete göz attğımda şu bilgilere ulaştım: MÖ 59’da Roma senatosunca 2000 adet hazırlanıp dağıtılan “Acta Diura” ilk gazete örneği sayılıyor. Bunu yüzyıllar sonra, 17. başlarında Almanya, Belçika ve ngiltere’de yayımlanan (bugünkü anlamıyla) gazeteler izlemiş. Ben Batı’da gazeteciliğin bizdekinden çok daha öncelerde başladığını düşünürdüm. Fark, modern uygarlığa ilişkin hemen her alanda olduğu gibi iki yüzyıl kadarmış... lk Türkçe gazete olarak 1828’de Mısır’da yayımlanan “Vekayii Mısriye”yi Osmanlı Devletince 1831’de yayımlanan “Takvimi Vekai”, bunu da 186066 yıllarında Agâh Efendi ve Şinasi tarafından yayımlanan Tercümanı Ahval’le yine Şinasi’nin yayımlamaya başlayıp onun Paris’e gidişinden sonra yayını Namık Kemal’ce sürdürülen Tasviri Efkâr gazeteleri izliyor... Benim kişisel hayatımın tarihinde ise gazete olgusunun 1950’li yıllardaki çocukluk dönemimle başladığını söyleyebilirim... O sırada en çok bilinen, ya da benim aklımda yer etmiş gazete adları “Zafer” ve “Ulus”tu. “Zafer” o sırada iktidardaki Demokrat Parti’nin, “Ulus” ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin gazeteleri olmalarına karşın, birlikte satılırlardı. Gazete satıcısı çocukların kollarının arasına sıkıştırdıkları gazete tomarıyla “Zafer Ulus” diye bağırarak koşuşturmaları gözlerimin önündedir... Bir ara, kısa bir süre için de olsa, kim bilir nasıl bir heves ve beceriyle, o çocuklardan biri de bendim... Gazete okuyuculuğumun tarihi ise lise öğrenciliğimle başlar. Hayran olduğum köşe yazarı “Yeni Tanin”deki yazılarıyla Aziz Nesin’di. Milliyet’te Çetin Altan’la o sırada sanırım Akşam’da yazan lhan Selçuk arasındaki kapışmaları da ilgiyle izliyordum... Cumhuriyet okurluğum ise daha sonralardadır... Bizim gazetecilik tarihimizde magazinleşme olgusu, sanırım Hürriyet gazetesiyledir. Cinayet, kaza vb. toplumu heyecanlandıran haberleri oradan izlediğimizi anımsıyorum... “Salacak canavarı”, Eskişehir’de kaybolan ve bir daha bulunamayan (bir piyango bayiinin kızı) çocukcağız, vb... Bunlar o yıllardan bugünlere zihnimde yer etmiş sarsıcı olaylardır... Ve bir de, yine Hürriyet gazetesinin ilk sayfasında, bir tren rayının kıyısında gövdesinden ayrılmış bir insan başının tüyler ürpertici görüntüsü... Beğenir ya da beğenmezsiniz (ben beğenmeyenlerdenim) böyle bir görüntüyü yayımlama “cesaret”i, magazin gazeteciliğinde bir “devrim”di... Fakat bugün gazeteciliğimizin geldiği (magazin haberciliğiyle ciddi haberciliğin birbirine karışmış olduğu) vıcık vıcık durumun başlangıcı da bu ve benzer “devrim”lerledir... yi bir gazete okuru muyum? Bilmem... Güncel haberleri zorunlu olarak izleme ve uzmanların köşe yazıları dışında, bilgiye gazeteler yoluyla değil kitaplarla ulaşmayı yeğlerim... Buna karşılık, başka ülkelerde olduğumda da internetten günü gününe izlediğim “Cumhuıriyet”i tek bir gün bile okumayı kaçırmışsam, büyük bir eksiklik duyarım... ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr ıcak. Yakıcı bir güneş hâkim Belgrad kentine. Önümüzde uzanan olimpik havuza özenerek bakmamız bundan. Ah, şu suya atlasak... Ama imkânsız. Çünkü o havuz, Avrupa Gençler Yüzme Şampiyonası'na ev sahipliği yapıyor. ngiltere, BUGÜN BEN B R NC Y M, YARIN EŞ T Z talya, Fransa, spanya, Hollanda gibi yüzmede büyük başarılar kazanmış ülkeler başta olmak üzere 41 ülkeden binlerce yarışçı Ediz için hayat, okulla havuz arasında geçiyor, bir de yarışlarla. donatmış havuz kenarını; çığlıklar, düdük sesleri, tezahüratlar... 2006'da ngiltere'de, 2007'de Almanya ve Prag'da şampiyonluklar Birazdan Türkiye'den de sporcular çıkacak. Bekliyoruz. Yüzme kazanıyor. Üstelik 2006'da daha ilk milli olduğu uluslararası Milli Takımı’nın ana sponsoru Turkcell’in Geleceğe Koşanlar yarışta üç dalda rekor kırıyor. 2008'de Olimpiyatlara katılıyor. 15 projesi kapsamında desteklediği sporcu Ediz Yıldırımer, 800 yaşında daha. Olimpiyatlara katılma hakkı kazanmış dünyanın en metre serbestte yarışacak. Bir önceki yarışında 1500 metre genç üçüncü, Türkiye'ninse ilk yüzücüsü unvanını alıyor. Ona serbestte bronz madalya kazanmış, şimdi gözü altında. Havuz sorarsanız unvan bir yana, çok önemli bir farkındalık yaratıyor kenarına diziliyor yüzücüler. şte orada, beşinci sırada Ediz. Yerini olimpiyat onda. Nasıl mı? “Hayatım ikiye ayrılıyor” diyor, alıyor. Veee start... Yüzmekten çok suda kayıyor. Sakin ama hızlı. “Olimpiyattan önce ve sonra. Kelimelere dökmek zor. Ancak Başa baş giden yarışın ardından duvara vardığında kronometre olimpiyata gitmenin verdiği duygu, orada yaşadıklarım beni onun için 08.00.82'yi gösteriyor. Yani birinciliği! gerçekten değiştirdi”. nsan kendini nasıl anlatır ki, değişimini Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, gururlu. açıklasın, o da annesine dönüyor: “Nasıl değiştim?” “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Yüzme Yanıt Emine Yıldırımer'den: Federasyonu’yla yürüttüğümüz Geleceğe Koşanlar “Küçücük bir çocuktu gittiğinde. Ama hep hedefleri projesini ülkemizi başarıyla temsil edecek genç vardı, orada örnek aldığı sporcuları görmek, aynı yerde sporcular yetişmesine destek vermek gayesiyle olmak onu çok değiştirdi. Çok olgunlaşmış döndü.” hayata geçirdik. Tenis, yüzme, halter, kayak, atlezim Bir yıl sonra, Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları'nda ve görme engelli bisikleti dallarında 150’den fazla bir altın, bir gümüş madalya alarak, milli takımın sporcuya destek veriyoruz” diyor, “Yüzme Milli madalya alan tek sporcusu o oluyor. Yine aynı yıl, Takımımızın Turkcell ana sporsorluğunda yarıştığı ilk gençlerde 1500 metre serbestte ABD rekorunu kırıyor. şampiyonada milli yüzücümüz Ediz Yıldırımer’in ESRA Onu Amerika'ya götüren yol da böylece açılıyor, burs başarıları bizi hem onurlandırıyor, hem de yolumuzda AÇIKGÖZ teklif ediliyor. “Amerika'nın bana kazandırdığı en kararlı yürümemiz için motivasyon kaynağı oluyor”. önemli şey, bakış açısı. Türkiye'de antrenman Projeyle, sporculara beslenme alışkanlıklarından yaparken hep yalnızdım, çünkü yüzmeyle ilgilenen çok az. Ancak sağlık kontrollerine, kondisyoner ve malzeme desteğine kadar Amerika'da pek çok yüzücü var. Onlarla hem iyi arkadaşız, hem birçok konuda destek sağlanıyor. Ediz Yıldırımer de bundan de birbirimizle yarışarak, geliştiriyoruz” diyor Ediz. Ah, bir de yararlanan sporculardan, ama madem madalya onun biz şimdi özlem olmasa... Sadece onun için de değil, annesi, babası, kaseti başa sarıp, havuz başından Türkiye'ye gidelim... abisine düşkün olan kız kardeşi Eda için de zor. Bir de yemekleri ve Türkiye'deki arkadaşlarını çok özlüyor. Ancak bedel SUYLA BARIŞIK ÇOCUK... ödemeden hiçbir şey yapılmıyor, bunu biliyor Ediz. Bu yüzden bir özlemi de uykudan yana olsa da yoluna devam ediyor. Daraldığı Hikâye zmit'te başlıyor Ediz için. Bulgaristan göçmeni ailenin zamanlarda kaçışı arkadaşlarında buluyor. Çoğu yüzücü, ancak ilk çocuğu olarak açıyor gözlerini. Yıl, 1993. Daha birkaç yıl en disiplinlisi yine o. Neyse ki kız arkadaşı da yüzücü onu anlıyor. geçiyor ki, hâlâ acısı yüreklerde taşınan 1999 depremine Onun için en büyük ödül, madalyasıyla yatağa girmek. Ertesi yakalanıyor. Muhtemelen, çocuk aklı pek anlamıyor olanı. Annesigün yine her şeye aynı devam ediyor, “Ödülü alınca birinci benim babası da bu konuda konuşmayı sevmiyor. “Bu hayatımızın bir ama” diyor, “ertesi gün yine herkes eşit oluyor. Eğer beşte kalkıp bölümü, aslında bizim pek anmak istemediğimiz bir bölümü” antrenmana gitmezsem, sonraki yarışta başkası birinci olur”. diyor babası Faruk Yıldırımer, “Yaşadık”... Geçen yıl da Avrupa Gençler Şampiyonası'nda bir altın, bir Sonrası suskunluk... gümüş madalya alıyor, gençlerde 1500 metre serbest stil rekoru Annesi bankacı, babası ilaç mümessili. Depremden sonra da onun. Seviyesi en düşük yarışta da, yüksekte de birinci olmak hayat onları Konya'ya götürüyor. Ediz'in suyla buluşması da ona aynı duyguyu veriyor. Hayattan çıkardığı bir ders varsa, o da burada oluyor. Daha 6 yaşında. Ailesi yüzmeyi öğrensin, tatillerde istedikten, çalıştıktan, azim gösterdikten sonra büyük başarılara huzursuz olmayalım, diye kursa yolluyor. O da öğreniyor, imza atılabileceği. Havuzun başına geldiğinde bunu hissediyor. hocalarını şaşırtacak kadar iyi yüzüyor hem de, yetenekli. Bu “Orada dikilirken bilmeliyim ki, ben her şeyi yaptım; yemeklerime zamanları hatırlamıyor, belli belirsiz kareler var sadece dikkat ettim, antrenmanlarımı kaçırmadım. Bunu hissettikten hafızasında. Emin olduğu şey, yüzmeyi sevdiği, en sonra gerisi geliyor. Beklerken odaklandığım tek şey, bib sesi”. huzurlu, özgür hissettiği yerin havuz olduğu. Üniversiteye Amerika'da Hocaları suyla barışık bu çocuğun gelişmesi için devam edecek Ediz, şimdiden ailesine imkân yaratmalarını öneriyor sürekli. pek çok teklif almış. Hem Çocuktur eğlensin yeter, deyip okul, hem de spor hayatını geçmiyor onlar da. Ediz'i geliştireceği bir üniversite stanbul'a yarışmaya getiriyor. arıyor. Ekonomi 2003'te Türkiye okuyacak. En büyük Şampiyonası'nda 100 metre hayali, serbest stilde birinci olunca olimpiyatlarda Fevziye madalya almak. Mektepleri'nden Bir de Türkiye'de burs teklifi geliyor. yüzme sporunu stanbul'da, geliştirmek. babaannesinde Başarılarını da kalıyor. Ancak bunun için hasret zor, hem kullanacak, genç Ediz, hem de sporcuları şevk ailesi için. edecek. Bu adı zmit'ten Konya'ya aklınızda tutun, gidip sıfırdan daha çok kurdukları duyacağız... G hayatlarını bu Amerika’da olmanın en zoru aile özlemiydi, şimdi onlar da Ediz’in yanına gidiyor. S Müzisyen arkadaşım H.Çetin’le “Beşiktaş Yaz Buluşmaları” kapsamında 19 Temmuz Salı saat 21.00’de BeşiktaşUlus “Aykut Barka Parkı”ndayız. Bilgi için: 4444455 BU B R Ş DEĞ L, HAYAT TARZI... Ediz için başarı çalışmaktan geçiyor. Her sabah 04.50'de kalkıp, 05.30'da antrenmana başlıyor. 8'de okulun yolunu tutuyor, üçe kadar. Sonra yeniden antrenman, altıya kadar. Dinlenmek için sadece pazarı var. 18 yaşında bir genç, tam da hayatın en hızlı yaşandığı yıllarda, böylesi disiplini nasıl mı, sağlıyor. “Çünkü” diye yanıtlıyor, “bu benim için bir iş değil, yaşam şekli. Belki ilk zamanlarda 'keşke' dediğim oldu. Mesela orta birde arkadaşlarım cumartesi ne yapıyorsun, diye sorarlardı. Tek cevabım vardı: Yüzüyorum. Kız arkadaşım gece 12'ye kadar konuşalım istiyordu, beşte kalkacağım için dokuzda yatıyordum. Bozuluyordu. Ancak ben buyum. Kısa süreli tatillerimde bile yediğime, uykularıma çok dikkat ediyorum. Böyle yaşamayı seviyorum. McDonalds'tan beslendiğim zamanlar oldu, ama vücudum tepki veriyor. Belli vakitten sonra sağlıklı beslenmenin, bir sporcu gibi yaşamanın size neler kattığını, yaşam standardını nasıl yükselttiğini anlıyorsunuz. O yüzden artık hiçbir zaman 'keşke' demiyorum”. Yeter artık, dediği zamanlarda geçildiği anları hatırlıyor. “Açık söylemek gerekirse, geçilmeyi hiç sevmiyorum” diyor, “duygularımı kontrol etmeyi biliyorum, ama içimde fırtınalar kopuyor. şte onları hatırlayıp, yeniden asılıyorum çalışmaya. Havuzda taşa birinci değdiğinizde bütün yılların karşılığını alıyorsunuz. Bu duygunun eşi benzeri yok, satın alınamaz da”. G C MY B C MY B