01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Haziran ayında babanızı kaybettiniz. O döneme kadar kendisi sizi çalıştırıyordu. Evet ilk antrenörüm babamdı. 2008'den sonra babamın bir arkadaşıyla birlikte çalışmaya başladım. Böylece iki antrenörüm oldu. Babam da SSCB zamanında 100 ve 200 metre koşuyordu. Ben de küçüklüğümden beri spor yapıyordum. lk başta cimnastikle uğraşmıştım. Ancak o dönemde bile hep atletleri takip ederdim. Bunu 17 N SAN 2011 / SAYI 1308 ATAOL BEHRAMOĞLU Önder zellikle Pazar Söyleşileri için konu sıkıntısı yaşadığımda, bilgisayarımım belgeler sayfasındaki “Okuma zleme Notları”ma göz atarım… Bu kez de öyle oldu ve karşıma çıkan dosyalar arasında “Halkın Öndere, Kahramana (Efsaneye) Gereksinimi” başlığını taşıyanının bu Pazar yazısının konusunu oluşturacağını hemen duyumsadım. Bu dosyada benim herhangi bir yorumum yer almıyor. Sadece iki alıntı var. lki, “Peter Weiss’ın “Direnme Günlüğü”nden: “Bir şeye inanmaya ve onu yüceltmeye ihtiyacı olduğu söylenen halk için meydanlarda gösterişli savaş arabalarıyla, tüylü miğferlerle, sancaklarla resmi geçitler düzenleniyor….” vb. Bu alıntıda, halkın bir şeye inanmaya ve yüceltmeye gereksinimi olduğu ve gösterişi sevdiği saptamalarının altı çizilebilir… *** kinci alıntı, Sosyal Yayınlar’ın (E. Aytekin ve C. Karakaya’nın) nice emeklerle hazırladığına tanık olduğum, Pierre Grimall’in “Mitoloji Sözlüğü”nden… Dilimize Sevgi Tamgüç’ün çevirdiği bu çok kapsamlı ve büyük emek ürünü sözlüğe C. Picard’ın önsözünün bir yerinde şöyle deniyor: “Kitlelerin hayal gücü için, iyi ya da kötü, seçkin bir kişiye gerek vardır daima. Bunun bir birleştirici, bir kurtarıcı, ya da bir hain olması fark etmez; yeter ki günün birinde halkın dikkati onu üzerinde toplanmış olsun.” Bu alıntıda da şu olguların altını çizelim: Kitlelerin bir hayal gücü vardır… Seçkin bir kişiye gerek duyarlar ve bu kişinin iyi biri mi kötü biri mi, bir kurtarıcı mı, bir hain mi olduğu çok da önemli değildir. Önemli olan, halkın dikkatinin onun üzerinde toplanmış olmasıdır… *** Halk ve önder (lider, führer, başkan, her ne ise…) konusunda sayısız yapıttan sayısız alıntı yapılabilir. Şimdilik yukarıdakilerle yetinelim… ki alıntıyı bir arada düşündüğümüzde ise, şöyle bir çıkarsama yapılabileceğini düşünüyorum: Önder olmak, kitleleri etkilemek için, ille de onların çıkarı doğrultusunda hareket eden bir kurtarıcı, bir kahraman olmak gerekmiyor. Bir hain, bir alçak Ö bile, halkın bir şeye inanmaya ve yüceltmeye gereksinimini, gösteriş merakını ve tutkusunu bir biçimde kışkırtmayı ve doyundurmayı (tatmin etmeyi) başarabiliyorsa, bir önder olarak sivrilebilir… kinci Dünya Savaşı’nın führer’i ve duçe’si bunun başka örnek aramaya gerek bırakmayacak kadar tipik ve bütün insanlığa daha çok kötülük yapanlarının bulunması güç iki örneğidir… Kaldı ki bütün insanlık tarihi, günümüze kadar, bu türden irili ufaklı diktatör taslaklarıyla dolup taşıyor. *** Bu yazıya başlarken, örgütlü halkın gözünü boyamak, örgütsüz (bu demektir ki sürü durumundaki) bir halkı etkileyip kandırmaktan daha güçtür diye düşünüyordum. Düşüncemi yine de değiştirmiş değilim. Fakat özellikle Alman faşizmi, örgütlü ve bilinçli bir halkın da, çeşitli toplumsal, ekonomik, psikolojik vb. etkenlerin etkisi altında, bir alçağı önder olarak görüp peşinden sürüklenebileceğini, onun suçlarına ortak olabileceğini ve sonuçta da kendi felaketine kendisinin yol açabileceğini gösteriyor… Bu örnek, sözünü ettiğimiz konuda, bütün insanlık tarihi bakımından üzerinde en çok düşünülmesi gerekenidir… Örgütlü, bilinçli bir halk bile, bir alçağın, büyük olasılıkla da zihinsel özürlü, kişisel bozuklukları olan birinin önderliğini nasıl kabul etmiş, onun ardı sıra kendi felaketine doğru nasıl sürüklenmiştir? Böyle bir halk büyük çoğunluğuyla bu hatayı yapabiliyorsa, yeterince bilinçlenmemiş, demokrasi kültürü zayıf, örgütsüz halk kitlelerinin bu türden tuzaklara düşmeleri hiç kuşkusuz çok daha olasıdır… *** “Okuma zleme Notları”ma göz atarken karşıma çıkan “önder” konusunu, neden hemen ve duraksamaksızın bu Pazar yazısı için seçtiğimi kuşkusuz ki anlıyorsunuz… “Başkanlık” tartışmasının gündeme getirilmek istendiği şu günlerde konunun bu açılardan enine boyuna düşünülmesi yaşamsal bir önem taşıyor. G [email protected] www.ataolbehramoglu.com.tr gören babam da “biraz daha büyüyünce seni atletizme göndereceğim” demişti. Zamanı gelince çalışmalara başladım. ki üç yıl antrenman yaptım. 2007'de babam “önemli bir yarış var” dedi. Bir yıl çok sıkı çalıştık. Dünya Yıldızlar Şamipyonası’na gittim ve orada ikinci oldum. Bu başarı beni çok heveslendirdi. Babanızla nasıl çalışıyordunuz? Babam Baku Devlet Üniversitesi’nde çalışıyordu. lk kondisyon antrenmanlarını orada yapmaya başladım. Sonra statta koşuyordum. Açıkçası neresini bulursak orada antrenman yapıyorduk. Son yıllarda Baku Merkez Stadı yenilenince koşullar biraz iyileşti ve orada antrenman yapmayı sürdürdüm. Öncesi çok kötüydü. Bazen kamp yapacak yer bile bulamıyorduk. Babanızı kaybettikten sonra neler yaşadınız? Benim açımdan çok sıkıntılı zamanlardı. Ancak yaşamaya devam etmem ve antrenman yapmam lazımdı. Ben bir sporcuyum, babam da bir sporcuydu. En büyük hayali de beni çok iyi bir sporcu olarak görmekti. Ben de onun isteğini gerçekleştirmek için çalışıyorum. G Babam için koşacağım Röportaj: DEN Z ÜLKÜTEK N Azeri atlet Ramil Guliyev kısa bir süre önce Türkiye adına yarışmaya karar verdi. Bu, Türk atletizm tarihi için de bir dönüm noktası. Çünkü dünya üzerinde Usain Bolt’u geçmeye en yakın olarak gösterilen bir isim o. Kim bilir belki seneye olimpiyatta 200 metrede birincilik kürsüsüne Türkiye’nin adını yazdırır. Fotoğraflar: UĞUR DEM R şte Bolt’u geçecek adam Ramil Guliyev O geldiği günden beri Jamaikalı rekortmen sprinter’ı (kısa mesafe koşucusu) geçecek adam olarak gösteriliyor. Böyle konuşanlar haksız da sayılmaz çünkü kendi yaş grubunda yaptığı dereceler Bolt’unkilerden daha iyi. Azeri asıllı 20 yaşındaki atlet Ramil Guliyev artık Türkiye adına yarışacak. Bu onun için sıradan bir değişim değil. Fenerbahçe Atletizm Şube Müdürü Fikret Çetinkaya’nın büyük çabalarıyla Türkiye adına yarışmaya karar verdikten sonra hayatını zaten büyük ölçüde buraya odaklamış. Sekiz aydır ailesi de onunla birlikte burada yaşıyor. Ancak kararı ülkesinde pek de hoş karşılanmamış. Eğer Azerbaycan Federasyonu Guliyev’e izin vermezse Türkiye adına yarışma hayalleri de suya düşecek. Ancak o 2012 Olimpiyatları’nda ayyıldızlı formayla yarışacağından emin tüm inancıyla çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye adına yarışmaya nasıl karar verdiniz? Zaten bir süredir Fenerbahçe adına yıldızlar kategorisinde yarışıyordum. Sonra Türkiye’den teklif aldım ve kabul ettim. Benim Türkiye adına yarışmam için insanlar çok uğraştı. Bu da kararımda etkili oldu. Aileniz kararınızı nasıl karşıladı? Annemler burada benimle beraber yaşıyorlar. O yüzden kararımı normal karşıladılar. Zaten Türkiye ve Azerbaycan arasında çok büyük bir fark da yok. Sadece dil biraz farklı. Buraya geldikten iki ay sonra şimdi gördüğünüz gibi konuşmaya başladım. Türkiye’ye geldikten sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu? Rahatladım diyebilirim. Buradaki şartlar çok daha rahat. Yarışlara hazırlanmak için çok daha iyi imkânlar var. Azerbaycan bu açıdan biraz daha kötü durumda. Önceden Azerbaycan’dan pek kısa mesafe koşucusu çıkmazdı. Siz belki ilk örneklerden birisiniz. Aslında büyük sprinter’larımız vardı ama böyle büyük dereceler yapmamışlardı. Genelde 10.40 aralığında koşarlardı. Dediğim gibi şartlar açısından çok şanslıyım. Azerbaycan’da gidip kamp yapabileceğiniz bir yer bile yok. Sizin için yeni Usain Bolt diyorlar. Onu geçebileceğinizi düşünüyor musunuz? nşallah. Antrenman açısından benden daha şanslı. Derecemin her yıl daha da iyiye gitmesini umut ediyorum. Tabii “ben bunu geçerim” demekle olmuyor. Bu biraz da zaman meselesi. Daha önce Berlin’deki Dünya Şampiyonası'nda finalde birlikte koşmuştuk. Orada dünya rekoru kırmıştı. Ben de o dereceyi yakalayabileceğimi düşünüyorum. 2012 Olimpiyatları için nasıl bir hedefiniz var? En büyük amacım olimpiyatlarda madalya kazanmak. Olmazsa da final koşmak istiyorum. Sizce Azerbaycan’daki eleştirilerin sebebi nedir? Bu konu hakkında pek bir bilgim yok. Çünkü burada antrenman yapmakla meşgulüm ve başka da pek bir şeye vakit ayıramıyorum. Ancak kurallara göre Azerbaycan Federasyonu izin vermezse üç yıl boyunca cezalı olacağım. Şimdi izin bekliyoruz. zin çıkmama ihtimali var. şin içyüzünü pek de bilmiyorum, çünkü bunu çözmek yöneticilerin işi. Ancak beklentim cezamı kaldırmaları yönünde. Benim işim antrenman yapıp iyi koşmak. stanbul’da antrenmanlar dışında ne yapıyorsunuz? stanbul çok büyük ve güzel bir şehir. Yürümeyi çok seviyorum. Zaten yürüyerek gidilebilecek çok yer var. Özellikle boğazda gezinmeyi çok seviyorum. Burada bir kız arkadaş edindiniz mi? Evet burada kız arkadaşımla yaşıyorum. Şanslıyım ki buranın vatandaşı oldum. nsanlar bana inanıyor. Burada Azeri olduğumu söylediğimde “tamam işte Türk” diye yaklaşıyorlar zaten. Kimse bir fark görmüyor. G Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. [email protected] C M Y B C MY B mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle