17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 ŞUBAT 2010 / SAYI 1247 7 Mücevher kutusundaki tek taş gibiyim “Hayat boyu hep mücadele ettim. Hikâyem hüzünlüdür” diyor Asena. Ama artık zor günler geride kaldı, şimdi yumuşama zamanı! Kendini mücevher kutusundaki tek taş gibi görüyor ve ekliyor: “Benim işim şov, eğlendirmeyi bilirim”. Artık o şovun ve assolistliğin şıkırtısını yaşamaya hazırlanıyor. D ŞİRİN GÜVEN ansöz Asena, yeni albümü Hint Kumaşı’nı çıkardı. “Dansözlüğüm ve şarkıcılığım iki tane Kaşıkçı elması olacak” diyen Asena’nın meşhur dansına bundan böyle sesi de eşlik edecek. Bu vesileyle söyleştik kendisiyle. Dürüst, dobra, iddialı ve güçlü bir kadın. Zaten bacağından vurulan o değil miydi? Tek başına zorlu bir yolda yürüyen? Hayat boyu hep mücadele eden? Şimdi yumuşama zamanı geldi diyor kendi kendine: “Hayat zordu benim için. Hikâyem hüzünlüdür çünkü doğmamla dakika 1, gol 1 başladı problemler. Yıllardır mücadele ediyorum. Şarkıcılığa yönelince artık biraz yumuşadım. Şimdi şovun ve assolistliğin şıkırtısını yaşayacağım, tadını çıkaracağım zamanlar geliyor”. Şarkıcılık yapmaya nasıl karar verdiniz? Aslında ben gelenek haline gelen bir şeyi bozmayayım dedim. Herkes dansözlükten sonra şarkıcılığa geçiyor, ben de geri kalmak istemedim. Bir de sahnenin bana yakıştığını düşünüyorum. Ben bir “şov girl”üm. Yani öyle dikilerek şarkı söyleyen bir tip değilim. Amacım sahnede insanları coşturmak. Şov konusunda iddialıyım diyor musunuz? Evet, şov benim işim. Ancak maalesef benim gibi eğlendirebilen, hem göze, hem ruha, hem kulağa hitap edebilecek dört dörtlük pek kimse yok. Şarkıcılıkta çok başarılı olacak mısınız? Olacağım. Dansözlüğüm ve şarkıcılığım iki tane Kaşıkçı elması olacak. İnsanlar eğlenmek için beni çağırıcak. Çünkü ben eğlendiren ve fiziksel olarak da insanların gözünü okşayan bir kadınım. Pek mütevazı olmadı ama o kişi benim. Şarkıcı olarak bir yerlerden teklifler geldi mi? Henüz bir mücevher kutusundaki tek taş gibiyim. O kutuyu kim açacak merak ediyorum. Bence eğlence dünyasının bana ihtiyacı var. Şimdi assolistliğin tadını çıkaracağım zamanlar geliyor. Şovun ve assolistliğin şıkırtısını yaşamak istiyorum! Sesinizi beğeniyor musunuz peki? Çok beğeniyorum. Bir buçuk yıldır şan dersi alıyorum, tok ve güçlü bir sesim var. Sizce şarkıcılık mı daha zor, yoksa dansözlük mü? İkisinin tek farkı birinde kendinizi mikrofonla, diğerinde ise bedeninizle ifade etmeniz. Ben 15 yıldır vücudumla ifade ediyorum ve bu dünyanın en zor işi. İnsanlar mikrofonla anlatırken, ben iyiyi kötüyü bedenimle anlatıp, karşımdakinin bunu alıp alamadığını tartıyordum. Hatta ben sizin yaptığınızı yaparım ama siz benimkini yapamazsınız diyorum. Zoru başardığım için öbürü kolay geliyor. Bir fındık gibi... Albümle içimdeki kadın ortaya çıktı diyorsunuz... Yıllardır mücadele ediyorum. Şarkıcılığa yönelince artık yumuşadım. “Sertlikten çık artık. Bak babaanneciğin de, baban da yanında. Dans okulunu da kurdun. Kimseye de ihtiyacın yok. Artık yumuşa biraz” dedim. Dansözlük zor bir iş diye mi serttiniz? Sonuçta oryantal aslında seksi ve kadınsı bir şey. Ama siz bir yandan da “delikanlı” bir kadınsınız, güçlüsünüz... Hayat zordu benim için. Ben kendimi bildim bileli hep çalıştım, hiç durmadım. Pazar günlerini hiç sevmem mesela tatil diye. Arkadaşlarıma gidip sıkıntımdan ütülerini yaparım. Hatta hayattaki bu duruşum dansıma yansıdı ve Asena dansı diye klasik oryantalden daha farklı bir tarz çıktı ortaya. Çünkü doğmamla dakika 1, gol 1 başladı problemler. Hayat hikâyem hüzünlüdür. Ama yine de yaşam olarak güzel bir çocukluk geçirdim babaannem sayesinde. Çok özel bir çocuktum. Benim çocukluğumu Sabancı çocuğuna sağlayamazdı. Biz iki kadın olarak bir hayat mücadelesi verdik. Bu, haliyle dansıma da duruş olarak yansıdı. Figürlerimin sebebi hayata bakışım, duruşum ve kimseye boyun eğmemem. Çok şey çektim hayatta diyor musunuz? İnsanlar benim hayatımı İbrahim Tatlıses’le olan 4 yılı göze alarak konuşuyor. Meşhur oldu diyorlar mesela. Oysa geriye bakıp arşivleri karıştırırlarsa benim sanat dünyasında çok farklı bir başlangıcım olduğunu görecekler. Beni keşfeden, elimden tutan, televizyona ilk çı En büyük hedefim çocuklara meslek edindirmek Bundan sonra ne gibi hedefleriniz var? Hocalık yönüm, yani dans okulu ben ölene kadar devam etsin istiyorum. Ama en büyük hayallerimden biri bir yaşlılar yurdu. Babaanneme âşık olduğum için yaşlıları benden iyi kimse tanıyamaz ve anlayamaz. Bir yaşlılar evi için bile doğmuş olabilirim çünkü hepsine tapıyorum. Yaşlılara yurtlarında bakıyorlar, yıkıyorlar, güzel kıyafetler giydiriyorlar ama ya sevgi? Ben sevgi verebilirim onlara. Bir de gelişme çağındaki çocuklar için büyük bir spor merkezi yapmak isterdim. Cirit atmadan, tenise, atletizme ve jimnastiğe kadar kapsamlı olacak bir yer. Olimpiyatlar’a sadece güreş ve boks alanında girmemiz beni rahatsız ediyor. Niye diğer alanlarda yokuz ki? En büyük hedefim çocuklarımızı yatkın oldukları bir spor dalına yönlendirmek ve onları bir meslek sahibi yapmak. Doğu’daki bütün çocukları yetiştirmek isterdim. İlla hepsi sporda devam etmeyebilir ama bir disiplin kazanır ve bir şeye başlamış olurlar. Çocukların hayatlarını kurmasına yardımcı olmak isterim. Siz hep spora ilgili miydiniz? Evet. Küçükken voleybol oynuyordum. Bir de Almanya’da uzun atlamada çok başarılıydım. Hatta Türkiye’ye dönerken hocalarım babaanneme “Bu çocuğu Türkiye’ye götürme” demişti. Hiç düşündünüz mü uzun atlama alanında bir sporcu olurdum dönmeseydim diye? Almanya’da kalsaydım şu anda dünya çapında bir sporcuydum kesinlikle. Spor adına ortalığı kavurmuştum. Anne yüreği tabii, babaannem bırakamadı beni. Ama bıraksaydı, şimdi bambaşka yerlerde olurdum. G karttıran Mustafa Topaloğlu’dur. Erşan Başbuğ’un hiçbir zaman dansöz çıkmayan eğlence programına dansöz olarak ilk ben çıkmıştım. Her gün ana habere çıkardım mesela. Çünkü nereye dans etmeye gitsem bir olay çıkardı. Ya biri ayakkabımdan bir şey içerdi, ya biri beni kucağına alırdı. Hatta Haluk Özsaraç Show TV’de haber sunarken “Asena’sız da haber sunulmuyor” demişti. Sonra malum 4 ay İbrahim Tatlıses’in programında çalıştım 1994’te. Sonra 1999’da tekrar. İNGİLTERE KRALİÇESİ’NE GİDEMEDİM Fit, seksi ve çok güçlü bir kadınım... Sporcu bir kadın deyince insan kaslı, güçlü görünen birini düşünüyor. Dansöz deyince de seksi bir kadını. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Çok fit, çok seksi ve çok güçlü bir kadın olarak... Ruh olarak kadınım, fizik olarak erkek gibiyim, yani çok güçlüyüm. Benim fiziğim her zaman muhteşem görünmeli. Bunu önce kendim için, sonra da insanlar için istiyorum. Zaten ekran kirliliği de yapmak istemem. Maalesef bizim insanlarımız tembel, bir şey olduktan sonra hemen kendilerini bırakıyorlar. Bunun çözümü olarak da estetiğe başvuruyorlar. Bir gün fiziğine dikkat etmediğim için estetik yaptırmak istemem. Sizin estetiğiniz yok mu? Var ama benimki farklı. 14 sene önce burnumu yaptırdım mesela ama çok gerekliydi çünkü kameramanlar “Seni yandan çekemiyoruz, hep önden çekmemiz gerekiyor” diyorlardı. Ama “Yok kalkık olsun, şurası böyle olsun” demedim. “Nefes de alamıyorum, kamera da her yerden çeksin” dedim bir tek. Bir de geçmişte göğüs operasyonu olmuştum, fakat kullanamadım, onu da çıkarttırdım sonra. Şu an estetik olarak 14 yıl önce yaptırdığım burnum ve geçen yaz yaptırdığım dişlerim var sadece. Bunları da ev kadınları da yaptırıyor zaten. G Niye hep İbrahim Tatlıses’le anıldınız peki sizce bu kadar çok şey yapmanıza rağmen? İki tarafında ünlü olması bunun en büyük nedeni. Evet bu durum bana popülerlik de kazandırdı. “Türkücü falancanın dansöz sevgilisi” unvanını kazandım. Hep de bunu kazanmak istemişimdir ya (gülüyor)... Ama kariyerime ve mesleğime hiçbir şey katmadı, hatta bilakis götürdü! Ben özgür olsaydım yurtdışında çok daha farklı yerlerde olabilirdim. Mesela en son İngiltere Kraliçesi’nden bana davetiye gelmişti ve ben gidememiştim ne yazık ki... Bu benim kariyerimdeki en büyük darbedir. Bill Clinton, Tina Turner gibi ünlülere dans ettiğim zamanlar en güzel dönemimdi. Bunlar İbrahim Tatlıses öncesi Asena’dır. Sonrasında hiçbir şey yok ne yazık ki... İşte ben bunlara çok üzülüyorum. Bunların tümünü Asena yapayalnızken yaptı. İbrahim Tatlıses mi neden yani gidememenize? Kızmıyor musunuz peki bu yüzden? O günler öyle gerektirdi ve gidilemedi. İleriye bakıyorum ben. O yüzden mesleki olarak bana hiçbir getirisi olmamıştır dediğim gibi. Şunu da unutmamak gerekir, bana kimse dans etmeyi öğretmedi. Aşk mı insanın gözünü kör ediyor? Yok bu bambaşka bir şey. Herhalde yaşamam gerekiyordu yaşadım. Başka bir şey söylemeyeyim. Ama kötü hiçbir şey hissetmiyorum ona karşı. Yaşandı, bitti. Nefretim yok. Sizce hayatta erkek ne kadar, kadın ne kadar öndedir? Siz sert erkek mi seviyorsunuz? Benim babaannem çok güçlü bir kadındı ve her şeyi o yaptı bana. Ama akşamları biz babamızı beklerdik. O gelince sofraya hep beraber otururduk. Babanın yeri farklı, anneninki farklıdır. Erkek kadın ilişkisinde de böyle bu. Erkek erkekliğini, kadın kadınlığını bilecek. Mesela ilk adımı tabii ki kadın da atabilir, ama ben erkeğin atmasını isterim. Ben bir kelebeğim, o beni yakalasın, eline alsın, okşasın. Sürekli akıl verdiğim, bana hiçbir şey aşılamayan, öğretemeyen, beni yönlendiremeyen, iki kelime konuşamadığım, hiçbir şey paylaşamadığım bir adam istemiyorum hayatımda. Kesinlikle şiddet kullanan erkeklerden hoşlanmıyorum, beyefendi erkekleri seviyorum. Zaten gerçekten güçlü olan erkek bunu yapmadan gücünü belli eder, ben de böyle erkeği seviyorum. Peki âşık olunca nasıl bir kadın oluyorsunuz? Ben aşka değil, sevgiye inanıyorum. İlk görüşteki elektrik diyorlar. O elektrik sevgiye dönüşmüyorsa boştur benim için. Ben zamanla yavaş yavaş severim. Ve sevince de sevgimden ne yapacağımı bilemem. Kalıcı olmayan hiçbir şeyi sevmiyorum, sevgi kalıcıdır. Aşk nedir ki? Heyecanlanırsın, belki yatıp kalkarsın. Sonra biter gider. İyi seven bir kadınım ben. Benim gibi bir kadını herkes ister. Zaten erkek arkadaşıma gıpta eden çok olmuştur, “Ah bizde böyle bir kadın bulabilsek” diyen. Argo olacak ama ben mutfağa girdiğinde aşçı olan, temizliğe girdiğinde hizmetçi olan, yatağa girdiğinde o... olan bir kadınım. İnsan dört dörtlük olmaz ama bunlar var bende gerçekten. Bir yere gideceğiz mesela, bir hazırlanıyorum, adam şoka giriyor. Evimde her zaman bir tas çorbam hazırdır, sıcak sıcak veririm. Evde ne varsa, hemen onlarla yiyecek bir şeyler uydururum. Sadece ekmek mi var? Yumurta çırpıp, yumurtalı ekmek yaparım. Evim tertemiz, erkeğimin gömlekleri jilet gibi olur. Onunla futbol da seyrederim, bilardo da, bowling de oynarım. Yeri gelir onunla küfür de ederim. Ben daha ne yapayım? Bir erkek daha ne ister ki? G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle