Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4
7 Ağustos 2021 Cumartesi
Alper
İnsan neden medyuma, falcıya,
Hasanoğlu
‘enerji saçana’ inanır?
de anima
Değerlerin
‘Bunu da
uyumsuzluğunun
çatışmasından
konuşalım’
doğan: Trajik
alcısına sormadan hareket etmeyenler, evindeki enerjiyi köşe bucak temizletenler, med-
Fyumlara para saçanlar... İnanmak bir ihtiyaç mı? İpek Özbey sordu, Erdal Atabek yanıtladı.
kazanılacak her şeyin ancak rekabette öne geç- için yaşamsal önemdedir. Ama gelin görün ki
İPEK ÖZBEY
aşı karşıtlığı hiçbir bilimsel temeli olmayan hu-
mekle olacağını kabul ettiği için ortada güve-
nilecek hiçbir şey kalmaz. Herkes rakiptir, her rafelerle insanları etkilemektedir. Aşı karşıtları,
aşının uydurma olduğu, ticari amaçla uygulan-
u Medyumlar, falcılar, enerji saçanlar, ev- şey rekabettir, başarının tanımı ötekileri geç-
mektir, üstün olmaktır. Bu durumda insan nasıl dığı, bu yolla insanlara çip takıldığı uydurma-
lerde kötülüğü temizleyenler, aynayı duvara
larıyla bir ortam yaratıyorlar. Bunlara inanarak
hesaplayarak yerleştirenler... Hocam son yıl- kaygı duymasın?
u İnsanın inanabileceği geleneksel dinler aşı olmayanlar aslında toplumu tehdit eden bir
larda ne oldu da insanlar bu tür şeylere karşı
sorun yaratmaktadırlar. İşte güncel bir konuda
inanç geliştirdiler? varken yenileri neden çıkar, onlar daha farklı
şeyler mi vaat ediyor? yanlış inanç sapmasını hep birlikte görüyoruz.
İnanç biçimlerinin bazıları hep vardı. 13 sa-
u Hep bilimden, bilinçten söz ediyorsunuz
yısının uğursuz sayılmasını bilirsiniz. Otel kat- Geleneksel tektanrılı dinler, kuralları belir-
lenmiş, ritüelleri kesinleşmiş, sınırları çizil- da bunların inançtan farkları nedir?
larında 13. kat yoktur, 12+ 1 derler. Kara ke-
İşin özü bu soruda. Bilimsel bilgi nasıl geli-
di uğursuz sayılır, gece köpek uluması, baykuş miş dinsel yapılardır. Hıristiyanlık da Musevi-
lik de İslamiyet de bu kurallara uymayı gerek- şir? Önce bir nesnenin, bir olayın “ne” olduğu-
sesi hep eski inançlardır. Ancak yeni inanç bi-
nu merak ederiz. Sonra “nasıl” olduğunu araş-
çimleri çok farklı. Artık yeni terimler kullanı- tirir. Ama yeni inanç sistemleri kendi kuralları-
nı koyar, kendi sınırlarını kendileri belirler. Ön- tırırız. “Neden” sorusuna yanıt ararız. Araştı-
lıyor. Astral enerji gibi, kuantum duygular gi-
rırız, “kanıt” ararız. Konuya ilişkin “deneyler”
bi teknik imalı yeni deyimler var. Aslında de- derleri, inananları, sınırları geleneklerin dışın-
dadır. Onun için yeni inanç sistemleri bugünün yaparız. Bunların hepsi de “yanlış” olabilir,
ğişen bir şey yok. Hepsi de iki amaca yönelik:
onu kabul ederek doğru sonucu buluruz. Bi-
Birincisi olacakları önceden öğrenmek, ikinci- insanına daha çekici geliyor. Bir kahve falı, ‘için
kabarmış, üç kişi ağız ağıza vermiş seni konu- limsel bilgi böyle elde edilir. Ayrıca, daha doğ-
si olumsuz durumları olumluya çevirmek. İşin
rusu bulunduğu zaman değiştirilir. “Değişti-
özü bu. şuyor, dur bakalım, sana bir yol görünüyor, o
yolun ucunda feraha çıkıyorsun’ sözleriyle fa- rilebilir olma” bilimsel bilginin özelliğidir. İş-
u Bu inancı tetikleyen ne?
te, “inanç” olayında bunların hiçbirisi yoktur.
Bu sorunun yanıtı, modern dünyadaki ya- lı bakılana bir rahatlık verir. Medyum, karşısın-
da oturana, gelecekteki aşk hayatını, iş duru- İnanç, soru sormaya kapalıdır. Sorduğunuz so-
şamın belirsizliği. Hiç kimse yarın ne olacağı-
ruya ya bir rüyada beyaz sakallı dedenin söyle-
nı bilemiyor. Hızla değişen dünya, bilinen de- munu, sıkıntılarını, feraha çıkış yollarını anla-
ÇİZEN: Özge Ekmekçioğlu
tır. İnanmak, geleceğini okuyanın sözlerine ka- dikleri anlatılır ya da kayıp bir kitabın bulunu-
ğerleri değiştirdi. 68 Kuşağı’nın idealizmi yeri-
şuyla ele geçmiş sırlardan söz edilir. Hepsi ri-
ni oportünizme, fırsatçılığa bıraktı. İnsanlar ra- pılmak, insanın sıkıntılarına bir çıkış yolu su-
uçuradi, Sanata Felsefeyle Bakmak ad-
nar. Elbette bu durum, kendi kaderini kendi- vayettir, nakildir. İnanç, soruya, tartışmaya, de-
hatlığı istiyor, sabırlı çabaların harcandığı yıllar
Klı eserinde Scheler ve Nietzsche’nin tra-
neye, kanıta hele de yanlış olabilmeye yer vere-
yerine “her şeyi hemen istiyor”. Konformizm sinin çizdiğini söyleyen bilincin yüklediği so-
jik kavramına bakışlarını anlattıktan sonra iki-
rumluluktan çok farklıdır. mez. Yer verirse ortada inanç kal-
egemen oldu.
si arasında şu çok önemli ayrımı vurgular.
maz. Bilimsel bilgi ile inanç arasın-
Akıllı evler, akıllı arabalar, akıllı telefonlar in- Eğer siz kendi kaderinizi yarat-
Bilincin dışında
Scheler’e göre trajik, esas olarak iki önemli,
mak isterseniz o sorumluluğu da al- da farklılık değil, zıtlık vardır. Biri-
sanları akılsız yaptı. İnsanların yaşamları üs-
kalan inançlar,
yüksek ve olumlu değerin çatışması sonucu orta-
nin yerleştiği yerde ötekisi yer bu-
tündeki kontrolleri kalktı. Bu da bilinenlere gü- malısınız. Bu kolay değildir.
insanların
ya çıkarken Nietzsche’ye göre yüksek ama kar-
u İnanma ihtiyacı... Ama kolayca lamaz.
veni azalttı, insanlar inançlara sığınıyor.
şıt değerlerin çatışmasıdır trajik olan. Bu değer-
korkularını
u İyi de bilim her şeyi bilir mi?
u “İnsan sıkı bir çalışmayla istediği hayata inanma ihtiyacı... Anlıyorum... Pe-
lerden biri olumlu, diğeri olumsuzdur. Ama her
yatıştıran
ki, taşlara, otlara, sulara kutsal an- Bilim her şeyi bilemez. Böyle bir
kavuşabilir...” Bu kabul değişti mi, artık öy-
ikisinde de ortak ve Kuçuradi’ye göre önemli
sığınma
iddiası da olamaz. Ama bilimin gö-
le olmuyor da insanlar sonucu başka yerler- lamlar yüklemek neyin nesi?
olan nokta, trajik olanın insan dünyasındaki de-
Bak işte bunlar yeni değil. Uğurlu alanlarıdır. revi, bilemediği şeyi araştırmaktır.
de mi arıyor?
ğerlerin çatışmasından doğuyor olmasıdır.
Bilimin yöntemleriyle bunları araş-
Bakınız, yakın tarihlerde bile bir insan dü- taşlar, şifalı otlar, kutsal sular insan-
Kitaptaki yazılarından birine Camus’nün Dü-
lık tarihi kadar eski inançlardır. Ör- tırır. Bu, hep sürecektir.
rüstçe işinde çalışırsa emekliliğine güvenirdi.
şüş kitabında verdiği gerçekten trajik bir yaşan-
İnancın böyle bir derdi yoktur. İnanç her şe-
Dürüst çalışma onun güvencesi olurdu. Oysa, neğin zemzem suyu, birçok hastalığı iyileştiren
tıyla başlar. Savaş sırasında esir alınan iki ço-
bir su olarak değer taşır. Ametist taşının yanın- yi kendi yorumu doğrultusunda açıklar ve kişi-
şimdi bir borsa oyunuyla milyon dolarlar el de-
cuğunun annesine komutan şu öneriyi yapar:
da bulunduran insana uğur getirdiğine inanı- nin buna inanmasını bekler.
ğiştiriyor, dürüst çalışanın birikimi enflasyon -
“Çocuklarından birini kurşuna dizeceğiz. Sen
lır. Şifalı otlar bugün herbalizm adı altında al- u İnançları “yararlı - yararsız - zararlı” diye
seç!” Hangi anne ne yapabilir bu durumda? la eriyor. Artık güvenilir bir gelecek kalmadı.
ternatif tıbbın önemli bir öğesi olmuştur. An- ayırabilir miyiz? B
Burada ortaya çıkan trajik, örneğin Brutus’un Çalışma alanı da öyle. Evvelce insan girdiği iş- u ayrım doğru olur mu?
çok sevdiği Sezar’ı öldürmesinde olduğu gibi cak, ıhlamur çiçeğinin öksürüğü giderdiği, va- Evet bence ayırabiliriz. Ayrıca doğru da olur.
te yıllarca çalışır, oradan emekli olurdu. Şimdi,
bir trajik değildir. Brutus’ün öldürme kararında lerian otunun uykuyu kolaylaştır-
çalışan kişi sürekli daha yüksek ge- u Nasıl yapabiliriz?
iki önemli ve yüksek değerden biri yok olmakta-
dığı safsata değildir. Pek çok ilaç, İnsanın bilişsel yetisini gölgelemeyen, akılcı
lirli işler arıyor, şirketlerde rotasyon
İnanmak çok
dır ama kişi bu değerler arasında bağımsız bir
bitki kökenlidir ama aktarların sat-
hızlandı, uzmanlaşan kişi başka bir davranışlarını engellemeyen “inanç biçimleri”
kolaydır. İnsan
karar verir. Ama annenin vereceği kararda, se-
tığı her otun bilinmeden kullanıl- elbette zararlı değildir. Bilimsel düşüncesi sağ-
yere gidiyor.
her zaman
çim yapabileceği bir değer farkı yoktur. İkisi-
ması da yanlışlara yol açar. Şifa-
Tek iş modeli değişti, insanlar bir- lam birisinin çantasına bir “ametist taşı” koyma-
kolayı tercih
ni de çok sevdiği ve ayrım yapması mümkün ol-
lı otlar derken bunları bilmek ge- sının hiçbir zararı yoktur hatta onu rahatlatıyor-
kaç işi birlikte yapıyor. Herkesin
mayan iki oğlundan birinin ölümünü, diğerinin eder, çoğu
rekir. Şifalı sular da kaplıca tedavi-
her şeyi yapmaya çalıştığı bir ortam sa yararlı bile olur.
yaşamasını seçmek zorundadır.
kez yanılma
lerinin, artrozlar gibi, eklem hasta- u Ama...
oluştu. Bütün bunlar kaygı yaratıyor.
Trajik olan çatışmada, Kuçuradi’nin önem-
pahasına da lıkları gibi değişik hastalıkların te-
u Kaygı... Bugünün hastalığı di- Aklın bilişsel yetisini bloke eden, insanın dü-
le vurguladığı gibi bir uyumsuzluk söz konusu-
davisinde yararlı olmuştur. Kap- şünme yetisini engelleyen inançlar, “kör inanç”
yebilir miyiz? olsa.
dur: “Belli bir durumda yan yana durmayacak,
lıca tedavisinin hidroterapi adı al-
Evet, durum aynen bu. İnsanların dediğimiz inanç sistemleri elbette zararlıdır. Kişi
olayların olup bitmesinde yan yana gelmesiyle,
tında tıp biliminde yeri vardır. Ya- için de zararlıdır, toplum için de zararlıdır, dün-
kaygı düzeyleri çok arttı. Bakınız, en
kişide ortaya çıkan çeşitli değer çatışmalarıdır
rarlı olanı safsatadan ayıran da gene bilimdir.
çok artan ruhsal hastalıklar, anksiyete ve dep- ya için de zararlıdır. Bu “köktencilik”, kayna-
uyumsuzluk. Kişiler bağımsız olduğundan, yal-
Bilimin rehberliği olmayan hiçbir şeyin yararlı ğı ne olursa olsun, din, gelenek, milliyet, etnik
resyon. İstatistikler, kaygıyı azaltan, depresyo-
nız ‘olması gerekeni’ değil, her ne isterlerse onu
olacağına güvenmemek gerekir.
nu hafifleten ilaçların, antidepresan ilaçların köken hatta düşünce akımları hem de büyük
yaparlar. (…) Trajik çatışma, bu değer çatışma-
u Gelelim günümüzün ciddi sıkıntısına... zararlar veren inanç sistemleridir. Bütün kan-
kullanılışında büyük bir artış olduğunu göste-
larından biridir.”
Biliyorsunuz, birçok kişi aşı olmayı reddedi-
riyor. Hatta Elisabeth Wurtzel, “Prozac Toplu- lı kavgaların, savaşların, terör olaylarının köke-
O günün şartlarına göre trajik olmaya yaz-
yor, burada inançlar nasıl rol oynuyor? ninde bu “köktenci inançlar” büyük roller oy-
mu” diye bir kitap yazmıştı. Ünlü felsefeci ya-
gılı bir evlilikten, bir Osmanlı subayı ile İzmir-
Aşı bilimsel bir gerçektir. Bir virüse karşı üre-
zar Alain De Botton “Statü Endişesi” kitabında nar. Bunların bilinmesinde de büyük yararlar
li bir kızın evliliğinden 1925 yılında Beyrut’ta
tilen aşı, o virüse özel bir bağışıklık sağladığı görüyorum...
doğan Etel Adnan adındaki bir sanatçı-yaza- bu kaygıyı çok güzel anlatır. Rekabet toplumu,
rın Türkçeye de çevrilmiş olan “Sitt Marie-Ro-
se” adlı kitabında, Lübnan iç savaşı sırasında
yaşanan bir olay anlatılır. Bir grubun komutanı
Son beş yılda, yılda ortalama, 2 bin 771 yangında 11
olan Münir’in adamları karşı kutupta yer alan
bin 819 hektar orman yandı. Önceki beş yılın yıllık or-
Marie-Rose’u esir alırlar. Marie-Rose’un sonu
Gelecek nesiller için orman...
talaması ise 2 bin 492 yangında 6 bin 372 hektar. İlk
bellidir, öldürülecektir. Ama Münir gençlik aşkı
beş yıllık dönemde yangın başına düşen yanan alan
Marie-Rose’un bir kere tuttuğu elinin sıcaklığını,
u satırlar yazıldığında “Devlet ormanları, kanuna gö-
miktarının yıllık ortalaması 2.42 hektar iken bu oran
bir kere koklayabildiği saçlarının kokusunu hâlâ
BManavgat’ta başlayan ve bir haf- re devletçe yönetilir ve işletilir. Dev-
son beş yıllık dönemde yüzde 72.3 artarak 4.17 hek-
anımsamaktadır. Her ikisinin de başlarından
tayı geride bırakan orman yangını hâlâ let ormanlarının mülkiyeti, yönetimi
tara ulaşmış. Yalnız yangını önlemede sorun yaşanmı-
birer evlilik geçmiştir. Ama Münir’in anımsa-
sürüyordu. Ve Türkiye Orman Derne- ve işletilmesi özel kişilere devroluna-
yor aynı zamanda yangına müdahalede de önceki yıl-
Bu
dıklarını Marie-Rose da hâlâ anımsamaktadır.
ği İkinci Başkanı Hüsrev Özkara, bir te- maz. Bu ormanlar, zamanaşımıyla
lara göre dikkate değer bir başarısızlık var” diye özet-
Senİn
Münir’in vereceği karardaki trajik şudur: Onu
levizyon kanalında bu yangını, ülke- mülk edinilemez ve kamu yararı dı-
lemiş durumu.
kahraman yapacak eylem, onu yok da edecek- Hakkın
mizdeki orman yangınları açısından şında irtifak hakkına konu olamaz.
tir, Kuçuradi’nin belirttiği gibi “Genel olarak ye-
Bİz ne yap Tık?
yüzyılın faciası olarak tanımlıyordu. Ormanlara zarar verebilecek hiç-
ni trajedilerde çok değerli bir şeyini, bir sevgi-
Türkiye’de pek çok konuda olduğu gi- bir faaliyet ve eyleme müsaade edi-
Orman yangınları ve yanan orman alanlarının ye-
sini, bir tasarısını, onsuz edemeyeceği bir şeyi-
bi ormanlık alanların tanımlanması, ko- lemez. Ormanlar içinde veya he-
niden kazandırılması konusunda devletin, siyasi ikti-
ni yok eder kişi.” runması ve yaygınlaştırılması üzerine ne men yakınında oturan halkın kalkın-
darın çok çok kötü bir sınav verdiği malum. Binlerce
ol Cay BÜyÜkTaŞ
Bazı aşk ilişkilerinde de böyle olmaz mı? Bir gibi düzenlemeler var diye baktığımız- dırılması ve ormanı koruma bakı-
ağaç, yüzlerce hayvan ve onlarca yurttaşımızın canı-
da 1937 yılında ilk kaleme alınan or- mından, ormanın gözetilmesinde ve
hastam âşık olduğu kadının gitmesine izin ver-
nı yitirmesine yol açan bu yangınların etkileri yıllarca
man kanunu ve ilgili onlarca hatta yüz- işletilmesinde devletle bu halkın işbir-
mek zorundaydı. Oysa kadın da aynı aşkla
sürecek ve iklim krizi devam ettiği sürece daha da kat-
lerce düzenleme, yönetmelik, mevzuat çıkarılmış desek liği yapmasını sağlayıcı tedbirler ve gereken hallerde
bağlıydı kendisine. Ama bu yazıda anlatılama-
lanacak.
abartı olmaz... başka yere yerleştirme kanunla düzenlenir.” Bu mad-
yacak nedenlerle kadının gitmesine izin verme- Artık pek çok alanda olduğu gibi gelecek nesillerin
Ormanlara ilişkin her türlü tasarruf, şahıs ve vakıf or- delere 1961 Anayasası’nda “Yanan ormanların yerine
si gerekiyordu adamın. Kadının “delirmeme- nefes alma hakları için her birimizin gerekli kurallara
manı değilse devletin uhdesinde. Zaten çıkan yangınların yeni orman yetiştirilip ve bu yerlerde başka çeşit tarım
uyulup uyulmadığını, gerekli adımların atılıp adılma-
si” ve “yaşamaya” devam edebilmesi için. On-
yüzde 99.9’u da bu ormanlarda çıkıyor. Şimdiye kadar ve hayvancılık yapılamaz. Orman suçları için genel af
dığını sorgulamamız gerekiyor. Bodrum, Çeşme, Mar-
suz edemeyeceğini bildiği kadının gitmesine
özel bir ormanda yangın çıktığını duymadık. Hoş mem- çıkarılamaz. Ormanların tahribine yol açacak hiçbir si-
maris gibi yüksek rantlı ilçelerde belediyelerin bu ko-
“evet” demenin trajik kaybıdır burada söz ko-
lekette orman meraklısı, özel orman sahibi kişi ve kurum- yasi propaganda yapılamaz” maddesi ekleniyor.
nuda merkezi otoriteyi ne kadar harekete geçirdiğinin
nusu olan. Adam olması gerekeni yapmıştı ama
lar da elin parmaklarını geçmiyor ya neyse...
sorgulanması gerekiyor. Devletin üstüne düşeni yapma-
sevdiği kadının “var olmaya” devam edebilme-
Sonuç va Hİm
sı için zorlanması ve önerilerin takipçisi olunması ge-
si için kendisinin metaforik olarak “yok olması-
GözeTİm devleTe aİT
Peki sonuç olarak ortada ne var. Profesör Erdoğan
rekiyor.
na evet demişti.
Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahala- Atmış, “2020 yılında 21 bin hektar orman alanı yan-
Tamam bu iş devletin de peki yerel yönetimlere, sivil
Bu trajik yaşantıda da gerçekten bir hybris*
dı. Bu yıl sıcaklık daha da yüksek seyrediyor. Mevsim
rın genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve gerek-
toplum örgütlerine düşenler neler... Bizler bu konuda
var mıdır? Bunu da Kuçuradi Hocama ilk fırsat-
li tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi devlete ait- kurak. Rüzgâr da güçlü. Meralar, çayırlar kurudu. Biz
ne kadar sorgulayıcı ve ısrarcıyız?
ta soracağım…
ormancılar zaten 15 Temmuz’dan itibaren yangın sa-
tir. Devlet ormanları, kanuna göre devletçe yönetilir ve
Üstünde nefes aldığımız bu ülkeyi gelecek kuşaklara
işletilir. Ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve ey- yılarının artacağını öngörüyorduk. Peki yangınları ön-
eksik değil fazlasıyla bırakmak zorundayız... Öyleyse
lemede ve müdahalede ne kadar başarılı olunuyor.
leme müsaade edilemez.
haydi sorgulamaya!
* Lütfen sözlüğe bakınız!