Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5
9 Ekim 2021 Cumartesi
alper
hasanoğlu
İnsansak hep eksiğiz
de anima
Yaşadıkça, hayat devam ettikçe anlamak-
ta zorlandığımız deneyimlerin içinden geç-
meye devam ediyoruz. kendimize yabancı-
lık da hiçbirimizin içinden çıkamayacağı bir
hal. klinik psikolog ve varoluşçu psikote-
Nörotik
rapist Ferhat Jak içöz, yeni kitabı kendine
Yabancı’da on kurgusal terapi öyküsünde
bir yaşantı
bizi seans odasının dönüştürücü atmosferi-
ne davet ediyor ve hep kendimize yaban-
cı kalacak bir yanımızla önce tanışmamızı
olarak aşk…
sonra da uzlaşmamızı sağlıyor.
şk ve evlilik günümüzde öylesine
u Yeni kitabınızın baş-
Aiç içe düşünülen iki “kurum” oldu
lığı çok çarpıcı: kendine
ki aklımıza bu durumu sorgulamak bi-
Yabancı! kim bu kendi-
le gelmiyor. Dikkat ederseniz evlilik-
ne yabancı? Çağımız in-
le birlikte aşkı da kurum olarak adlan-
sanı mı?
dırıyorum.
Hepimiz! Hepimiz kendi-
Genellikle evlilik ile aile, günlük dil-
mize yabancıyız. Ve bu ça-
de sık sık birbirinin yerine kullanı-
ğımızın da sorunu değil.
lır. Oysa aile insanlık tarihi boyunca
Üzerine çok düşünmediğimiz
“doğal” olarak varken evlilik, özellik-
günlük söylemde sık sık su-
kitap, yemek
le ataerkil düzenin hâkim olmasından
çu çağımız insanına ve mo-
ve biraz da
itibaren, kadının zapturapt altına alın-
dern hayata atıyoruz ancak
ması için önce din, daha sonra dev-
tam olarak durum bu değil.
hayat
let yoluyla dayatılan bir kurum olagel-
Varoluşçu bir perspektiften
Ebru D. Dedeoğlu
miştir. Erkek egemenliğinin devamını
baktığımızda kendimize olan
sağlamanın en önemli kurumudur ve
yabancılığımızın hiç bitme-
insanlığın zihnine yüzlerce yıl içinde
yecek bir mesele olduğunu görürüz. Hatta buna bir me-
öylesine ince ince işlenmiştir ki onun
sele demek belki de kendimize haksızlık olur. İnsan olma-
yapay ve insan doğasına aykırı oldu-
nın bir parçası. İnsansak hep eksiğiz, hep belirsizlikle kar-
ğunu düşünmek kimsenin aklına bile
şı karşıyayız ve de kendimize hep en iyi ihtimalle bir par-
gelmiyor artık.
ça yabancı kalmaya mahkûmuz.
u biraz da yemekten konuşalım… büyük sofralar, güzel bir yemek, sosyalleşme konu-
aşırı beklentiler
Yataktan kalkamı Yorsam...
şurken basit gibi görünse de insanın ruhuna büyük artılar getiriyor. belki de yaşama se-
Peki aşkı niye bir kurum olarak ad-
u kendimize yabancı kalmayı nasıl bırakırız? vinci. paylaşmak ruhumuza iyi geliyor sonuçta. bu bazen bir kap yemek bazen güzel bir
landırmak gibi antiromantik bir söy-
n asıl yakınlaşırız kendimize? anahtar kelime sofra. Yani maddi kazanım düşüncesi olmadan samimiyetle paylaştıkça çoğalıyor muyuz?
lem içindeyim? Bu, önceki yazılarım-
kabul etmek mi? Kesinlikle! Mevcut düzende para kritik bir araç. Ama bir amaç olunca hayat anlamlı olma potansiyelini
da aşkın olmadığını iddia etmiş ol-
Çok güzel sorular. Hepimizin bu sorular üzerinden ken- kaybediyor. Hepimizin ait hissettiği topluluklara ihtiyacımız var. Paylaşabildiğimiz, verebildiğimiz, alabildi-
mamla da çelişmiyor mu? Hem evet
dimizi anlamaya ihtiyacı var. Kitap aslında danışanların ğimiz, hesapsızca ve rahatça var olabildiğimiz. Öteki türlüsü var olmanın dayanılmaz ağırlığı…
hem de hayır. Çünkü aşk, insan teki-
terapi ortamında kendilerine yakınlaşma öykü-
nin ötekiyle olan tutkulu birlikteliğini,
leri. Nasıl kendimize yakınlaşırız sorusundan
olmadığına dair bir çalışmadır. O yüzden çö-
ötekine duyduğu cinsel arzuyu, iki ki-
önce nasıl kendimize yakınlaşamayıza bir ce-
züm değildir ama hayatta önemli olanın çözüm
Sosyal şinin derin dostluğunu ve erotik sev-
vap vermek isterim. Kendimize çözüm odak-
olmadığını bize çok güzel gösterir. Ama şunu
giyi tanımlamak için bütün dillerde-
lı yaklaştığımızda aslında kendimizle aramı-
da eklemek isterim ki kendimizi yakından ta-
ki yegâne kelime olması bakımından
medyada daha
za mesafe koyarız. Sabahları istediğim ka-
nıdıkça hayat daha keyifli, yaşanılası ve akış-
varken bütün bu saydıklarımız dışın-
dar erken kalkamıyorsam, belli şeyleri yapmak
ta bir hal alıyor. Böyle bir halin önünde engel
da, özellikle heteroseksüel ilişkilere
için motivasyon bulamıyorsam kendimi bunlara fazlası oluyor
olarak karşımıza çıkan semptomlar, ruhsal zor-
yüzyıllardır yüklenen anlamlar ve aşı-
zorlamak beni benden sadece uzaklaştırır. İhti-
luklar ve acılar diniyor. Ama amaç hep kendini
rı beklentiler nedeniyle kesinlikle irras-
yacımız olan kendimize dair derin bir kavrayış
u sosyal medyaya bakışı-
tanımak olmalı. Psikoterapiye gerçekten kimin
yoneldir; bu anlamda da yoktur.
kazanmak, getirmek. Burada iki anahtar var.
nızdan konuşalım biraz da.
ihtiyacı var sorusuna da iki katmanlı cevap ver-
Biri “Ne yapmaya çalışıyorum” diye kendi-
hep mutlu, hep filtreli hayat-
mek isterim. Öncelikle “Ben kendimi daha ya-
me sormak. Sabah yatakta kalmak istiyorsam,
lar. tek amaç daha fazla be-
kından tanımak isterim, tanıdıkça daha özgür,
yapmam gereken o işin başına oturamıyorsam,
ğenilmek. bu bir tür kişilik bö-
daha canlı hissetmek isterim” diyen herkes için
o kişiye çok öfkeliysem, “Ben bu hislere kendi-
lünmesi mi yoksa doğal kimli-
uygun psikoterapi. Ancak bu grup için psikote-
mi bıraksam, beni nereye götürür acaba” diye
ğimizin parçalarından biri mi?
rapi biraz daha opsiyonel bir konumda kalır.
samimiyetle sormak. Elbet bir ihtiyacımızı karşılamaya ça-
Sosyal medyayı nasıl kullandığı-
Bir de tam da kitapta örneklerle bahsettiğim tipte kendine
lışıyoruzdur. İkincisi de olanı olduğu gibi görmek. Kabul
mız bize dair bir şeyleri ifşa eder
yabancılığı düğüm düğüm olmuş, üst üste binmiş, işin için-
etmek değil. Kabul edemeyebiliriz, içimizden bir yan iti-
sadece. Evet dışarıyla, ötekiyle bir
den çıkamaz hale gelmiş olanlarımız var. İşin içinde çıka-
raz, isyan edebilir. Ama “Ben bu aralar böyle bir yerde-
şeyleri paylaşıyormuşum gibi gele-
maz hale gelmek kendini yoğun kaygı olarak, depresyon
yim, ne kadar hoşuma gitmese de” demek.
bilir ama aslında ben kendimi ken-
olarak, panik ataklar olarak veya herhangi bir belirti ola-
dime gösteririm. Bunu anlayabil-
rak gösterebilir. Böylesi açmazda hissedenler için psikote-
insanlığımızı reddedince
mek için de doğru gözlüklerle bak-
rapi gerçekten gerekli.
u siz bir varoluşçu psikoterapistsiniz. Varoluş-
maya ihtiyacımız var. İnsanların
çu psikoterapi tam olarak nedir? diğer psikote- kendimize dair ipu Çları
her an tamamen dürüst, içinin dı-
rapi disiplinlerinden farkı ne?
şı ile bir ve kendi içinde çelişkisiz
u Önceki kitabınız kendin o lmanın dayanıl-
Evet varoluşçu ekolle çalışan bir psikoterapist ve klinik
olması gerektiğine dair ağır faşi-
maz hafifliği ile avucumuza bir vaat ve bir so-
psikoloğum. Varoluşçu psikoterapiyi diğer disiplinlerden
zan fikirlere ve ideallere katılmıyo-
rumluluk bıraktınız. kendin ol özgürleş, dediniz
ayıran en temel özelliği danışanı anlama ve danışanın
rum. Sosyal medyada sorduğunuz-
ama bu özgürleşme hayatın sorumluluğunu da
kendini anlama çabasında psikolojinin sunduğu kuramlar-
dan daha fazlası oluyor, daha çok
almak demek. Yani suçlayacak kimse kalmıyor.
la sınırlı kalmadan felsefenin bizlere sunduğu binlerce yıl-
katmanlı bir deneyim. Beğenilmek
hayatımızda ters giden şeyler için birilerini, ai-
lık bilgi ve erdem birikiminden faydalanmasıdır. Felsefi bir
bunun sadece bir boyutu. Bir bo-
lemizi, çevremizi suçlamak bir konfor alanı mı?
psikoterapi yöntemidir desem sanırım abartmış olmam.
yutu da görmek. Başka bir boyutu
Bir konfor alanı mı emin değilim. Çünkü başkalarını suç-
ÇİZEN: Özge Ekmekçioğlu
Varoluşçu psikoterapide danışanlarımızı insan olma ha-
beğeniden bağımsız sırf gösteriş.
ladığımızda da çok konforlu ve mutlu hayatlarımız olmu-
li ile tanıştırmaya çalışırız. Yaşadığımız ruhsal zorluklar o
Başka bir boyutu paylaşmak, bir
yor. Tam aksine kendimizi gittikçe daha çaresiz ve elimiz
Sanayi Devriminden sonra, olma-
ya da bu şekilde insanlığımızı reddetmemizle beraber or-
ilişki kurmak. Sosyal medya kul-
kolumuz bağlı hissetmeye başlıyoruz. Bana nedense da-
sı gereken tek aile biçimi olarak sunu-
taya çıkar. Bu çerçevede de danışanların kendilerini öz-
lanımının tek başına herhangi bir
ha ziyade bir alışkanlık gibi geliyor. Nasıl düşündüğü-
lan evlilik kurumunun aşk üzerine ku-
gürce ifade edebilecekleri ve ifade ettikçe kendileri ile kar-
ruhsal zorluğun müsebbibi olduğu-
müz, bir yerde bireysel gerçekliğimizi şekillendiriyor. Bir
rulması gerektiği mutlak doğru ola-
şılaşacakları bir alan açarız.
na inanmıyorum. Ama ruhsal an-
şeyleri nasıl dile getirdiğimiz o şeyleri hem nasıl algıladı-
rak dayatılmaya başlanmış ve böylece
u peki şöyle bir soru sorayım: Yaşadığımız ka-
lamda bizleri yansıtan aynalar ol-
ğımızı gösteriyor ama bir yandan da o şeyleri o şekilde
aşk da bu kurumsal yapının bir par-
pitalist düzenin altında hepimiz eziliyoruz. peki
duğuna çok inanıyorum. Ne gös-
algılamaya devam etmemize de sebep oluyor. O yüzden
çası haline getirilmiştir. Oysa bütün is-
gerçekten psikoterapiye kimin ihtiyacı vardır?
terdiğim, neleri aradığım ve en çok
hem kendi kendimize konuşmalarımızı hem de bir ötekine
tatistikler aşk evliliklerinin değil, man-
Psikoterapi, en azından varoluşçu psikoterapi çözüm
nelere çekildiğim ile.
kendimizi nasıl ifade ettiğimize dikkat etmekte fayda var.
tık evliliklerinin -örneğin görücü usu-
odaklı kendimizi sürüklediğimiz, koşturduğumuz yolun yol
Kendimize dair birçok ipucunu buralarda bulabiliriz.
lü- çok daha uzun ömürlü ve daha az
mutsuzluk kaynağı olduğunu göster-
mektedir.
tek başınalık hapishanesi
Orhun
Sanayi Devrimiyle birlikte, aydın-
Atmış
lanmanın bireyi toplumun üstüne çı-
karması ve insanın doğadaki en yüce
canlı ilan edilmesi sonucu, birey dinin
baskısından kurtarılarak özgürleştiril-
Ajanda
miş ve “ben” diye bir şeyden bahse-
dilmeye başlanmıştır. İnsan teki, için-
de bulunduğu grubun, kendini emni-
yette hissettiği geniş ailenin bir üyesi
Engelsiz Fotoğraf
olmaktan çıkarılarak yalnızlaştırılmış
Derneği yeni
ve tek başınalığın hapishanesine ka-
patılmıştır.
sezonunu açıyor
Bir benlik sahibi yapılarak için-
ngelsiz Fo-
de bulunduğu topluluğun bir üyesi ol-
Etoğraf Der-
Fuat kötü
kATIl
maktan özgür bir bireye terfi ettirilmiş
neği (ENFOD),
dinle
engelli ve en- olan “ben” birdenbire karşı karşıya
ruhları yaktı!
gelsiz bireyler-
kaldığı eksiklik duygusuyla başa çıka-
le fotoğraf çalışmaları, seminer-
izle
bilmenin yolunu bulamamış, doğduğu
‘Aşk 101’in 2.
ürkçe rap müzikte “Batı Berlin”
ler düzenliyor. Dernek bu yıl se-
topraklardan uzakta ve şehir hayatı-
Tekolünü yaratan Fuat Ergin, beş
zon açılışını 16 Ekim’de Bük-
Peynir tekerinde el
ve son sezonu
nın acımasız koşullarında, saatlerce
şarkı içeren “Krematoryum” isim-
lüm Sk. No: 8/9 Kavaklıdere-
çalışıp ancak karnını doyurabildiği bir
li EP’yi dinleyicileriyle buluşturdu.
Ankara adresinde yapacak. Ar-
yapımı makarnalar... etflix’te “Aşk 101”in ikinci ve son sezo-
yoksullukla mücadele ettiği derin ve
Ölülerin yakıldığı yer anlamına ge-
dından hız kesmeden seminer-
Nnu izleyiciyle buluştu. Meriç Acemi’nin
karanlık bir yalnızlığa sürüklenmiştir.
lere başlayacak dernekte Temel len Krematoryum isimli çalışmasını
stanbul Kadıköy’de özellik- kaleme aldığı ve yapımcılığını Ay Yapım’ın
Fotoğraf Eğitimi Semineri, 18 Bu ıssız hayat içinde neredeyse zo-
Fuat, “kötü ruhları rapleriyle yaktığı
üstlendiği Aşk 101’in 2. sezonunda baş-
İle hafta sonları önünde kuy-
TAd In A
Ekim’de Mebrur Hatunoğlu ta-
runlu bir şekilde yaşantılanan ruh-
rollerde Kubilay Aka, Mert Yazıcıoğlu, Ali- bir alan” olarak tanımlıyor. Kendi-
ruk olduğunu görebileceğiniz bir
BAK
rafından verilecek. Fotoğrafta
na Boz, Selahattin Paşalı, İpek Yazıcı, Ece sal regresyon, simbiyotik bir bağımlı-
ne has tarzını koruyarak yeni stil hip
mekân: Say Cheese... Ziyaret-
Çoklu Pozlama Tasarımı da ay-
Yüksel, Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğ-
lığa yol açmış ve bu acıklı insanlık ha-
hop altyapılara da yer veren Fuat’a
çilerine peynir tekerinde hazır-
nı tarihte Nilgün Şahin eğitmen-
lu yer alıyor. 1998 yılında geçen ve günü-
li aşk olarak adlandırılarak nafile bir
EP’de Eypio, Aga B, K”st, PMC Ber-
lanan el yapımı makarnalar sunan mekân, fi-
liğinde, Kezban Dalak asistan-
müze uzanan Aşk 101, sisteme direnir-
çabayla yüceltilmeye çalışılmıştır. Bu
lin eşlik ediyor. Şarkıların altyapıla-
yat/performans oranıyla da ilgi odağı. Say
lığında yapılacak. Bilgi ve Ka-
ken bir yandan da yetişkin dünyasına adım
anlamda da aşk, nörotik bir savunma
rında OsmanÇello, Syncopate, Na-
Cheese’de örneğin “fettuccine”, bir dakikanın
yıt için: 0312 4191970 - 0 532
atmaya hazırlanan bir grup asi gencin
mekanizmasından başka bir şey de-
sim Diane (Voluptyk Beatz) ve Pan-
biraz üstünde pişiriliyor ve “peynirle dansın- 6127862. (www.enfod.org)
hikâyesini konu alıyor.
ğildir ve insan doğasına aykırıdır.
gea Beatz imzası var.
dan” hemen sonra taze olarak servis ediliyor.
orhun.atmis@gmail.com