Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 Ocak 2021 Cumartesi 7 Büyümeyen erkek Alper Hasanoğlu de anima Annem beni çok severdi. O nedenle çay demlememe bile izin vermedi, yorulmayayım diye. Bir sofra toplamışlığım yoktu yaşım 23 olduğunda. Yemek zaten yapmamıştım. Hayat, gündelik hayat çok rahattı benim için. Sonra bir aile evi olan Hasanoğlu Apartmanı’ndan evlenmeden ayrılmaya, kendi başıma var olmaya karar verdim ve evde kıyamet koptu. Kız ya da erkek kimse evlenmeden evden ayrılmazdı ve bunu yapmaya kalkan “evlat” ciddi bir utanç nedeniydi büyük aile için. Bu kadar korkunç ne olmuş olabilirdi ki insanın annebaba evinden evlenmeden ayrılmasına neden olabilecek? Sonuç olarak ben kavga dövüş ayrıldım evden ve benden 10 yaş büyük Aydın ağabeyimle yaşamaya başladım. Ama bir tuhaflık vardı yaşantımızda. Her şeyi Aydın ağabey yapıyordu. Yemeği o pişiriyordu, bulaşığı o yıkıyordu, evi o temizliyordu filan. Ben yiyip içiyor, salondaki mutat köşemde elimde kitap Aydın ağabeyin işini bitirip yanıma gelmesini bekliyordum. Sohbet edebilelim diye. Annemin paşa oğluydum ve onun kucağında yaşıyordum daha önceleri ve şimdi de Aydın ağabeyin kucağında yaşamaya başlamıştım. Hayatımda pek bir değişiklik olmamıştı yani. KADINLARIN KUCAĞINDA İlk bir ay için yani. Sonra ne mi oldu? Aydın ağabey aldı beni karşısına ve yaptığım, daha doğrusu yapmadığım şeyleri bir bir suratıma çarpıp utandırdı beni. Ardından tam bir hayat dersi başladı. Yemek yapmaktan ev temizlemeye, bulaşık yıkamaktan ütü yapmaya her şeyi öğretti bana. Annemin yapması gereken her şeyi o yaptı ve beni hayata hazırladı. Elbette birlikte yaşadığım kadınlara sormak lazım ama sanırım daha sonra hayatı paylaştığım kadınların kucağında yaşayan bir ana kuzusu olmadım bu sayede. Oysa annemin evinden evlenip çıksaydım, yani bir kadınla yaşamaya başlasaydım hemen, neler olacaktı tahmin edebiliyorum. Tabii ki birlikte yaşayacağım kadınla da çok ilgili nasıl bir gündelik hayatımın olacağı ama annesi tarafından beceriksiz bir insan olarak hayata salınmış ÇİZEN: Özge Ekmekçioğlu bir erkeğe bir şeyler öğretmeye çalışarak zaman kaybetmeyecekti hayatıma giren kadın ve işler hızla hallolsun diye kendisi yapıverecekti bütün işleri. Daha önceleri annemin evi çekip çevirmesi nasıl normal geliyorsa bana, eşimin de aynı şeyi yapmasını gayet normal karşılayacaktım. İstisnalar tabii ki var ama kadınların büyük bir kısmı da kendi evlerinde annelerinin evi çekip çevirdiğine tanık oldukları için hayatlarına giren erkeğin kahvesini yapmayı, o akşam ne pişeceği konusunda karar vermeyi normal karşılarlar ve farkında bile olmadan ataerkil düzenin olduğu gibi sürmesine gündelik hayat düzleminde katkıda bulunurlar. Zaten ellerine mi yapışacaktır tava, üç köfte kızartsalar ya da bir salata yapsalar akşamları? Sonra o erkeğin bir kızı olur. Hayat bu ya! Kız çocuğu anne babasının nasıl yaşadığını görerek büyür elbette. İlk rol modeli annebabasıdır her çocuğun. Baba nasılsa evin içinde, her erkeğin öyle olduğunu düşünür ve bu bilgiyi içselleştirerek büyür. Annesi nasılsa, kadın modeli olarak bunu içselleştirir, istese de istemese de. Erkek için de annesi neyse karısı o olur bir süre sonra. Hele çocuk doğduktan ve o seksi göğüsleriyle çocuklarını emzirmeye başladıktan sonra kendisine pek kadın gibi de gelmemeye başlar karısı. Bir annedir artık o. Anneyse annelik yapacaktır elbette. HADİ BANA BİR BARDAK SU GETİR KIZIM Karım anne olduktan sonra çok daha rahat yerleşirim ben de onun kucağına. Hiçbir suçluluk duymadan. Ne suçluluk duygusu, aklıma onun bir zamanlar seviştiğim kadın olduğunu bile getirmeden, kuruluveririm kucağına karımın. Ya kızım? Ondan da benim için bir şeyler yapmasını beklemeye başlarım zamanla. “Hadi bana bir bardak su getir kızım” derim örneğin. “Annene yardım et de sofrayı çabucak toplasın” derim ya da. Mutfağa girip yemek yapmaya başlarsa överim onu. Ama oğlumdan böyle bir şey istemek aklımdan bile geçmez. Bir de bakarım yaşlılığımı düşünmeye başlamışım sonra. “Kızım bakar bana” diye düşünürüm, düşündüğümü bile bilmeden. Korkmam yaşlanmaktan artık. Oğlum zaten ne anlar birine bakmaktan! Ondan bir şey beklemek hata olur, o kendini kurtarsın da. Hiç aklıma gelmez oğlumun kızımın yapabildiklerini neden yapamadığı. Annemin kucağından karımın kucağına geçmişimdir hiçbir beis duymadan. Aynı şeyi kızımın kucağı için de düşünmeye başlarım farkına bile varmadan. Neyse ki hayat değişiyor. İnsanlar doğdukları mahallede büyüyüp ömür boyu aynı mahallede yaşamıyorlar. Bırakın şehir değiştirmeyi, ülke değiştirmek bile normalleşti artık. Normalleşti de kızlarımız bu sayede biz babalardan kurtuldu. Umarım kızım başka bir ülkeye gider de benim onun kucağına yatıp şımarmama izin vermez. Yoksa ben istesem de istemesem de 50 küsur yılın alışkanlığıyla kızımın benim dizimin dibinde oturmasını ve bana bakmasını isteyeceğim, eminim bundan. Kızım, Eylül sana söylüyorum... orhun.atmis@gmail.com Orhun Atmış Ben dikerim Halk müziğinde seslendirilen çok sayıda eserde emeği olan bir ozan o. Bugüne dek 4 bine Ajanda yakın eser gençler giyer yazanve besteleyen Âşık Divane için çok sayıda sanatçı bir araya geldi Tatlı yiyelim... Son yılların en popüler yiyeceklerinden biri: “San Sebastian Cheesecake”. İnternette onlarca tarifi var, yapımı çok basit. Ancak yine TADINA BAK de uğraşmak istemeyenler için ise sipariş verebileceğiniz birçok mekân bulunuyor. Yemeksepeti, Getir Yemek, Fuudy gibi uygulamalardan sipariş verebilirsiniz. Ya da semtinizdeki kafeden. Özsüt de eve San Sebastian Cheesecake gönderen yerler arasında... Her eve lazım Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, yağmayan yağmur ve azalan baraj suları nedeniyle su SATIN AL tasarrufu çağrıları yapılıyor. Alışveriş sitelerinde çok sayıda su tasarruf aparatı bulunuyor, üstelik fiyatları 10 TL’den başlıyor, 20 TL olanı da var, daha yüksek fiyatlıları da... Su tasarrufu, gelecek yıllarda hayatımızın en önemli gündem maddelerinden biri haline gelecek, önlemimizi şimdiden alalım. Kendinizi uçurtmaya bırakın Snowkite, adı üzerinde kar üzerinde uçurtma tarafından çekildiğiniz ekstrem bir spor. Yazın denizde yapılanın kış versiyonu. İplerin ucundaki bir uçurtmayı vücudunuza bağlayarak kullanıyorsunuz. Ayağınızın altında da bir sörf tahtası bulunuyor, zaman zaman zeminden yükselip uçabilirsiniz! DENE Ikaru adım adım geliyor DİNLE Temelleri 2016 yılında Ankara’da atılan; müziğini “downtempo” temeller üzerine electronica, chillout ve ambient türlerinden beslenerek inşa eden Ikaru grubu, Alptuğ Çavuş ve Salih Gaferoğlu’ndan oluşuyor. Ekip, çıkış albümleri “Monolith”i yayımlamaya Hollywood’da ümitsiz bir aşk oku VakıfBank Kültür Yayınları’nın okurla buluşturduğu “Son Patron” F. Scott Fitzgerald tarafından kaleme alındı. Fitzgerald’ın kalp krizi geçirip hayata veda etmesiyle yarım kalan bu roman, taslaklara ve defterlere yazılmış notlar yardımıyla tamamlandı. Türkçe çevirisini Duygu Miçooğulları’nın yaptığı “Son Patron”, 1930’lar Halk müziğinde seslendirilen çok sayıda eserde imzası olan bir ozan o. Sivas Yıldızeli Karakaya köyünde dünyaya gelen ve 74 yaşında olan Âşık Divane’nin Türk Halk Müziği’ne katkıları sürüyor. Sibel Yazmaya ve üretmeye devam eden, 4 bine yakın eserde imzası olan Âşık BAHÇETEPE Divane, “Çok okuyacaksın, okuyacaksın ki bir şeyler üretesin ve okuyacaksın ki cesaretli olasın. Her gün yazıyorum. Ben kumaşın iyisini biliyorum, güzel de elbise dikiyorum, ütülüyorum, bunu da gençlerimiz güzel güzel giyiniyor” diyor. Yazdığı ve bestelediği pek çok eser Muhlis Akarsu, Erdal Erzincan, Tuncay Balcı gibi sanatçılar tarafından seslendirilen Âşık Divane’yi bugünlerde ise bir başka heyecan sardı. 14 sanatçının bir araya gelerek oluşturduğu “Âşık Divane Türküleri” adlı albüm piyasaya çıktı. Âşık Divane “Heyecanlıyım. İstiyorum ki türküler yaşasın ve yaşatılsın. Benim derdim bu. Bu albüm de bunun için önemli” diyerek duygularını dile getiriyor. Proje yönetmenliğini Kutsal Evcimen’in yaptığı “Âşık Divane Türküleri” Evcimen Müzik etiketiyle raflarda yerini aldı. Âşık Divane ile albüm üzerine konuştuk. ‘İKİ YASTIK BİR SAZ’ u Âşık Divane’yi tanıyabilir miyiz? Kaç yaşından beri yazar, beste yapar? Hikâyesi nasıl başladı? Ailede benim dedem güzel türkü okurmuş ama sazı falan da yokmuş. Sazı elime verip de ‘şuradan şu perdeden şu müzik çıkar’ diyen olmadı, çok fakirlikle yetiştim. Bir saz almaya dahi param yoktu. Yaş 1213. Birşeyler yazıp türkü söylemeye çalışıyorum. Ama elimde sazım yok. Bizim köyün yakınında çadır kurulur, orada elek kalbur yapılırdı. Bir gün oraya gittim, çadırda bir saz asılı. Oradaki amcaya dedim ki ‘amca bu sazı satar mısınız?’ ‘Satarız’ dedi. Hemen köye geldim, rahmetli anama dedim ki ‘Ana, çadırda saz satıyor, ne dersin.’ Anam dedi ki ‘Yavrum sor bakalım, saza karşılık yastık alırlar mı?’ Koşa koşa tekrar çadıra gittim, ‘Amca, saza karşılık yastık alır mısınız? Alırız’ dedi. ‘Kaç yastık’ dedim. ‘İki yastık’ dedi. Hemen eve döndüm, anam iki yastık verdi ve onu götürüp sazı aldım. İşte benim hikayem böyle başladı. Bir gün de yolum Tokat’a düştü, orada konser varmış. Rahmetli Kızıltuğda (Ali Kızıltuğ) oradaymış. Ben de bir şeyler çalıp söylüyorum. Orada lisede okuyan arkadaşlarımız var dediler ki ‘Divane burada bir konser var seni de çıkaralım. Sen de söyle.’ Ama benim sırtımda ceket bile yok ceket. Onlar da hemen Hasan’da diye bir liseli varmış onun ceketi bulup ceketini getirdiler ve bana giydirdiler. Ben de öyle sahneye çıktım. re, kimisini hüzünlendiriyor, kimisini kederlendiriyor, kimisini rahatlatıyor. Dik durmayı, mevcut sisteme ve düzene karşı başkaldırıyı çok seviyorum. Bunu da Pir Sultan’dan örnek alıyorum. u Yüzyıllardır bu toprakların sesi halk müziği. Peki yeni nesil halk müziği sanatçıları ile ilgili düşünceleriniz neler? Gençliği çok seviyorum. Gençlik günümüzde güzel türkü söylüyor, güzel saz çalıyor fakat ihmal edilen bir durum var. İlk önce çok okuyacaksın, okuyacaksın ki bir şeyler üretesin ve okuyacaksın ki cesaretli olasın. Birikimin olsun. Gençliğin okumayışı Türk Halk Müziği’ne fazla katkı sağlamıyor. Türk halk müziğinin farklı bir yanı ve yönü var. Seni, sana anlatıyor türküler. Türkülerde üretim gerçekten kolay değil, araştırmakla, okumakla, eline kalemi defteri alıp düşünüp bir şey yazmak ile ortaya çıkıyor. Ekmek gibi su gibi ihtiyaç duyuyorum ve yazıyorum. Her gün yazıyorum. Yüküm çok ağır, bugün 34 bin eseri, türkü piyasada varolsun, yaşasın ve yaşatılsın istiyorum. Benim derdim bu. u Bu gelenekten kopuyor muyuz? Gençliği yönlendirmek, hitap etmek lazım. Çok güzel saz çalıyorlar ama üretmelerini de isterim. Üzülüyorum, isterim ki gençler eline kalem alsın, yeni yeni türküler yazılsın, ifade etsinler. Mesela benim bir türküm vardı ‘Bellolmaz” diye. O gençler arasında çok sevildi, ses getirdi. Çünkü Tuncay Balcı bunu çok güzel değerlendirdi. Ben kumaşın iyisini biliyorum, güzel de elbise dikiyorum, ütülüyorum, bunu da gençlerimiz güzel güzel giyiniyor. Tuncay bunu güzelleştirdi mesela. 3 YILLIK BİR ÇALIŞMA Albümün proje yönetmenliğini yapan Kutsal Evcimen ise şunları söyledi: Aşk Divane babayla son yıllarda muhabbet içerisinde olmaya başladık. Öncelikle İsmail Fidan kardeşimizin albüm çalışmasında Divane babanın değerli eserlerinden birkaçını gün sayıyor. Albümden ilk tekli “Dawn” ise geçen hafta çıktı. Hollywood’unun ışıltılı dünyasında yaşanan aşkları, entrikaları, sert düşüşleri ve ihtişamı tüm çıplaklığıyla aktarıyor. ‘DİK DURMAYI SEVİYORUM’ u Sonra çok sayıda esere imza attınız. 4 bine yakın benim türküm var. Bir mağazaya giriyorsun, süpermarkete giriyorsun, ihtiyacın olan ne ise orada mevcut. Benim de bu türkülerimin bu güzel insanların ihtiyacına gökullandık ve bu albüm vesilesiyle Divane babayla stüdyoda sohbetlerimiz oldu. Divane babanın repertuvarının ne kadar geniş olduğunu, üretiminin ne kadar biriktiğinin ve yüksek derecede olduğunun farkına vardım. Kendisinin de arzuladığı bu projeyi hep birlikte tasarladık ve yaklaşık üç yıl süren bir çalışmayla sanatçı dostlarımızın, kıymetli ustaların destekleriyle değerli bir çalışmayı türkü dinleyicilerine sunduk. cumartesi@cumhuriyet.com.tr cumhuriyetcumartesi 16 ocak 2021 SAYI: 18 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni: Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür: OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr n Yayın Danışmanı: İPEK ÖZBEY n Görsel Yönetmen: ELİF TOKBAY n Sayfa Tasarım: ECE KURTULUŞ DURSUN n Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer Törün Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Bu çalışma aslında geç kalınmış bir çalışma. Çünkü ozanlarımızın sayıları gittikçe azalmakta. Maalesef bu geleneksel yapıya uygun sözler, müzikler günümüzde yok denecek kadar az. Divane baba Alevi geleneğini, ülkemizin siyasi yapısını, köyü, kenti, Avrupa’yı kendi içerisinde barındıran ve bunu sentezleyen ender ozanlarımızdan biri.