Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 Kasım 2020 Cumartesi 7 Yüzleşmek zordur üstelik cilalanmışsak... Alper Hasanoğlu de anima u Kalpten Seven İnsanlar, birbirine bağlı masal ve öykü karşımı Müge İplikçi’nin yeni kitabı Kalpten Seven İnsanlar çıktı. Gücünü kadim hatta yer yer gerçeküstü bir üslupla yazılmış bir novella. Sayfaları çevirdikçe sisteme, topluma masallardan, anlatılardan alan öyküleri, yazarıyla konuştuk. Tabii hayattan karşı hesaplaşma derdiniz olmadığı ama gerçekleri de yüzümüze vurmave yemeklerden de bahsettik. ya çalıştığınız çok net. Bu gerçekler hepimizi derinden etkiliyor değil mi? Etkilemez olur mu! Topluma karşı bir hesaplaşma derdinde değilim, haklısınız. Belki anlamaya çaba gösterme denilebilir. 20 yıldır bunu yapmaya çalışıyorum. Bazen benim de kafam atıyor. Attığı zaman atar... Daha genç bir kalemken daha çok içerliyordum. Şimdi daha anlama odaklıyım. Kısacası çözümden yanayım. Çözersek, devam edebiliriz. Yaslandığım durak şimdilik burası... Ancak edebiyatın prizması diye bir gerçek de var. Bazen o prizma beni nereye çeker ve nereye çağırırsa oraya giderim. “Kalpten Seven İnsanlar” böyle bir kitap. u Yaşadığımız döŞanslılar çünkü birbirlerini nemde birçok Korkut ve Neyyir var. Öykülerinizi okuyunca tek soru sevmeyi deniyorlar geliyor aklıma. Coğrafya kader mi? Doğrusu coğrafyanın bütünüyle bir kader değil, daha çok insanın seçimlerinin bu kaderi yarattığını düşünenlerdenim. Bu noktada insanın geçmişten miras alarak 21. yüzyılda yaşadığı şizofrenik algı atlamaları, ait olmadığı halde kenKitap, yemek ve biraz da hayat Ebru D. Dedeoğlu u Neşeli günlerin zamane kadını Tuna Abla, âşık olduğu genç erkek Güven ve sonu hazin biten bir ölüm. Çok hüzünlü. Hayat dolu bir kadını ölüm noktasına getiren neydi? Tuna ve Güven, ayrı ayrı düşündüğümde şanslı bulduğum karakterler çünkü birbirlerini sevmeyi deniyorlar. Öte yandan Neyyir’in o bölümde ısrarlı ve gelenekçi bir biçimde dolanışı, yer yer Tuna’ya duyduğu bir haseti de çağrıştıyor. O öyküde Tuna’nın değil Neyyir’in ölüme gidişi bu hasetin bir sonucu sanki. Bu hayat yetmedi, bir sonrakine deneyelim demesi gibi... dine yarattığı aidiyetler, miş gibi yaparak sarıldığı alışkanlıklar, değerler, kimlikler, mevkiDost sofrası ler, iktidarlar ve inançlaşamata sofrasıdır rı takip etmek bir yazar olarak beni büyülüyor, ne yalan söyleyeyim! İnsan olarak ise elbette aynı gemideyim, aynı gemideyiz. Neredeyse sadece yazı yazarken zihnim berraklaşıyor ve yaşamakta olduğumuz saçmalıkları seçebiliyorum. Yazarken, örneğin, kendi öfkelerimle yüzleşmek çok alem bir duygu. Ya bi dur hele değil mi! Yok... Belki coğrafyanın kader oluşu algısı burada kendini gösu Dostlarınıza, ailenize yemek yapıyor musunuz? Bize dostlar sofrasınızı anlatsanız? Neler yersiniz? Nelerden konuşursunuz? İşte beni yakaladınız... Son yıllarda o kadar çalışıyorum ki dostlarımla buluşmayı genellikle erteliyorum. Onlar da bazen bana bu yüzden kırılıyor. Oysa Kadıköy Anadolu Lisesi’ndeyken böyle biri değildim. Orta yaşlarımda Clarissa Dalloway gibi biri olacağımı sanırken, yazıya kapılıp gittim... Buna karşın dostlarımla buluştuğum zamanlarda içtiğimiz çay ve kahvelerin keyfini hiçbir şeye değişmem. Dostlar sofrasından anladığım genellikle şamata sofrasıdır. kut ve Hipermetrop Neyyir’in ilişKarnabahar salatası teriyor. Herkes kendine kisi. Annesi âşığı tarafından bıgöre hep haklı, vb. Bereçaklanmış, babası cezaevinde tıru Ruşen Bey size özel ve güzel ket kadınlık duygusu işi latmış ve mafyacı amcayla büyümüş yemekler yapar mı? farklı bir bağlama çekeKorkut ile annesinin adını taşıyan Açık ve net: Yapmaz. Çünkü bilmez. biliyor. “gözlük Neyyir”. Gerçeklerden kaçu En sevdiğiniz yemek? u Bizim jenerasmak yavaş yavaş bizi öldürürken Karnabahar salatası... Kolay, lezzetli ve yonda ve öncesinneden hâlâ kaçıyoruz? sağlıklı... de “Sen küçüksün Yüzleşmek zordur. Üstelik bir de u Hemen tarifini alayım... anlamazsın”lar bücilalanmışsak... Bir de onaylanıyorKarnabaharın en afilisi alınır, küçük paryüdükçe “sen kızsın sak. Pohpohlanıyorsak... Demin coğ çalara bölünür ve güzelce buharda pişirilir. anlamazsın”a dönüştü. rafya kaderdir yoksa değil midir di Bu buhar işleminde karnabaharın demlenHalbuki biz kadınlar her ye düşünürken aklımdan geçti, şim mesine patates, brokoli ve havuç eşlik ederşeyi yapıyor ve başarıyodi paylaşayım. Sahiden gerçekleri is se durum daha da katmerlenir. 45 dakiruz. Nedir toplumların tiyor muyuz? O gerçekler hayata geç ka sonra olay bitince yeni bir sahne başlar. kadınlarla derdi? tiğinde ucu bize dokunan paydayı üstlene Sebzeler geniş bir kaba boşaltılır, güzel bir Antikçağa gitmemiz lazım bunu anlamak bilecek miyiz örneğin? İfade özgürlüğü den zeytinyağ, en az iki limon suyu, tuz ve kaiçin... Dananın kuyruğu orada kopuyor zira. diğinde gerçekten herkesin fikrini beyan et rabiberle servis edilir. Reyhan, maydanoz O dönemki bütün uygarlıklara baktığımız mesinden yana mıyız? Kendi küçük iktidar ve kekik üzerine konulursa daha da göstezaman kadının nasıl dışlandığı ve bir teh larımızı evde, işte, okulda, parkta, bahçede, rişli olur. dit olarak algılandığını çok net görüyoruz. sanat kurumlarında, gazete ortamlarında, u Çekirdek ailenizde evde son Ölümle yüzleşirken, ölümsüzlüğü ararken, hatta yazılarımızda kurmayacağımızın ga sözü kim söyler? felsefi boyutuyla yaşamı gökyüzüne taşır rantisi var mı? Benim ülkemde retoriğe sıSanırım ben. Karadeniz kadınıyım. Gerçi ken bile bu var. Gökyüzünden vazgeçtim... ğınmak çok kolay, sözcüklerin gerçekte ifa Ruşen de Laz. Ama... Yeryüzü zaten umutsuz vaka bu anlamde ettiklerine sahip çıkmaksa çok zor. Buna u Karakteriniz Melahat gibi güzel da. Tüm bu engellere rağmen kadınlar ken yavaş yavaş ölmek bile demezdim. Demiyo ekmekler yapar mısınız? di seslerini bugüne kadar taşıdılar. Bundan rum. Oradan oraya vasat bir savrulma belMelahat’a yetişmem mümkün değil... Ancak daha büyük bir tehdit olabilir mi! Biz kadın ki... Neyyir ve Korkut, aktardığınız o bölüm ben de kendi çapımda adımlar atıyorum. Son lar her şeyi yapıyoruz, başarıyoruz ve de lerde tam da burada gezinenlerden. zamanlarda işi mısır ekmeğine vurdum! Feğiştiriyoruz. Cadı mıyız ne! Tüm toplumlana olmuyor. rın kadınlarla derdi eril sisteme göbeklerinden bağlı oluşlarıdır. Bugün geldiğimiz nokta, bu sefil erilliğin tam bir çöplük olduğunu gösteriyor Sabah kahvaltısını mutfakta Ruşen’le yaparız. Belki de tek ortak öğünümüz budur. Genellikle güldüğümüz bir ritüeldir bu. Sağlıklı beslendiğimizi düşünüyorum: Ceviz, portakal ya da ayva reçeli, kayısı kıvamında yumurta, beyaz peynir, zeytin, domates, mevsimine göre taze kekik, reyhan, nane... Bazen zaten. İşi bize bırakın ben yulaf ezmesi yerim. Ruşen de her sefer ama her seferaynı espriyi yapar: kardeşim artık... u Birçok Neyyir, Korkut arasında en etkilendiğim Deli Kor“Bugün nerede koşuyorsun?” Tatilse iki defa çay demleriz. Çok çaycıyızdır... Bir de kek yapmayı severim. Bir tür meditasyondur. Bir şey kafama takıldığında “Ben bi kek yapayım” derim. Onu da en çok bizim oğlan Ali Deniz yer. Sıradan bir cumartesi öğleden sonrası… Karl Jaspers, Martin men, Gertrud Yahudi olduHeidegger’le birlikte Alman ğu için büyük zorluklar yaşavaroluş felsefesinin en önemli maya başladılar. Önce ders filozofu olmasının yanında tıp vermesini ve yayın yapmasıdoktoru ve psikiyatrdır da. Psi nı engellediler Jaspers’ın, sonkiyatri ihtisasını 1913 yılında ra da işine son verdiler. Bu Heidelberg Üniversitesi psiki arada en yakın dostlarından yatri kliniğinde “Genel Psiko biri olan Heidegger Nazilepatoloji” başlıklı teziyle bitir re düşünsel olarak yakınlaşdi. Ardından aynı üniversite mıştı ve bu nedenle de Freinin felsefe bölümünde psiko burg Üniversitesi’ne rektör olloji kürsüsü kurmak için davet ması hiç kimse tarafından gaedildi ve hayatının geri kala rip karşılanmadı. O andan itinında bir daha psikiyatr ola baren Jaspers’la bütün ilişkisirak çalışmadı. ni kesti ve bırakın görüşmeyi, Jaspers 1883 yılında Olonun mektuplarına dahi cevap denburg adında küçük bir Al vermedi. man şehrinde doğdu, 1969 yılında da İsviçre’nin Basel ÖLÜMDEN KURTULUŞ şehrinde öldü. Liberal görüşGertrud boşanmayı teklif etlere sahip bir ailede büyümüş ti Jaspers’a; onun kendisi yüolan Jaspers, doğduğu gün zünden bu zulme maruz kalden itibaren ciddi fiziksel has masını istemedi çünkü. Ama talıklarla boğuşmak zorunda Jaspers hiç düşünmeden redkaldı. Ömrünün bu hastalık detti bu teklifi. Böyle bir ikilar nedeniyle çok uzun olma yüzlülüğe ne sevgisi ne de felyacağı düşünülürken o, 86 yıl sefi düşüncesi izin verebilirdi gibi oldukça uzun bir süre ya çünkü. Bu arada, SS’lerin her şadı ve hayatının son haftaikisini de alıp toplama kampılarına kadar da üretmeye de na götürecekleri haberini aldıvam etti. lar. Jaspers, SS’ler geldiğinde Neşeli bir cumartesi günü onlara teslim olmak zorunda nügerçi biz insanlar dünkalmamaları için, her ikisi için ya üzerinde neşelenecek pek de bir zehir hazırladı. Ama de bir şey bırakmadık ya her Amerikan birlikleri 1 Nisan’da neyseneden 1969 yılında öl Heidelberg’e girdi ve Jaspers müş bir Alman filozof ve psi çiftinin hayatı tesadüf esekiyatrla ilgilenerek geçirdiği ri kurtulmuş oldu. Jaspers, sami merak edebilirsiniz. Üstelik vaş sonrasında kaleme aldıiki sene gibi bir süreden sonra kaleme aldığım ilk köşe yazımda. Bunun hem mesleki hem de kişisel nedenleri var. 20 küsur senelik psikiyatri pratiğinden sonra, psikoloji ve felsefeyi artık birbirinden ayrı düşünemediğim için Nisan 2021 tarihinden itibaren Maltepe Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapmaya başlayacağım ve bu Karl Jaspers toprakların yetiştirdiği en önemli felsefecilerden olan İonna Kuçuradi Hoca’nın öğrencisi olacağım. İLK GÖRÜŞTE AŞK Jaspers benim on küsur sene yaşadığım ve psikiyatr olarak çalıştığım Basel’e göç edip hayatının geri kalanını orada geçirdi. Eğer her şey yolunda giderse, doktora tezimi Karl Jaspers üzerine yazmak istiyorum. Bu da hayatımın bundan sonrasınıbenim klinik felsefe olarak adlandırmayı tercih ettiğimfelsefe temelli bir psikiyatriyle geçireceğim anlamına geliyor. Her büyük filozofun hayat hikâyesi, felsefesiyle iç içe değerlendirilmeli kanımca. Bir yaşam felsefesi, yani hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiğiyle ilgili pratik bir felsefe inşa etmiş olan Jaspers’ın hayatı da yakından incelenmeye değer doğrusu. Jaspers 1907 yılında, henüz psikiyatri ihtisasına yeni başladığı sıralarda, sonradan karısı olacak olan Gertrud Mayer’le tanışır. Yahudi bir aileden gelen Gertrud, Jaspers’tan dört yaş büyüktü ve meslektaşı Ernst Mayer’in kardeşiydi. Neredeyse ilk görüşte aşktı onlarınki ama ancak 1910 yılında evlenebildiler. Nasyonal sosyalistlerin iktidara geldiği 1933 yılına kadar her şey yolunda gitti. Ama o tarihten sonra, Jaspers bir Alman olmasına rağMartin Heidegger ğı ilk makalesinde, Almanların onu öldürmesinden Amerikalılar tarafından kurtarılmış olmanın hicap duygusuyla yazdığını belirtti. ÖZLEMİ HİÇ BİTMEDİ Jaspers’a, Nazizm nedeniyle hasar görmüş Alman üniversitelerinin yeniden yapılandırılması görevi verildi. İki yıllık yoğun bir çalışmadan sonra, üniversitelerdeki istisnasız her profesörün öyle ya da böyle nazizme bulaşmış olduğunu ve bu anlamda yapılacak hiçbir şey olmadığını söyleyerek istifa etti Jaspers. Ardından Alman vatandaşlığından da çıkarak hayatının geri kalan yıllarını geçireceği Basel’e göç etti. Doğduğu topraklara duyduğu özlem hayatı boyunca geçmedi. Almanya sınırında küçük bir şehir olan Riehen’de yaşadılar karısıyla. Jaspers öldüğünde, Alman topraklarına bakan bir mezarlığa gömüldü. Heidegger, bir kere bile mezarını ziyaret etmedi…