Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 Ekim 2020 Cumartesi 7 Faşizmin her türüyle Onlarca film, tiyatro oyunu, kitap… Nilüfer Açıkalın hep farklı bir kadın oldu… Hep uzak görünüp çok şey söyledi… Yeni kitabı ‘Dimdik Ayakta, Her An Tetikte’ için buluştuk. Aileden sofraya, kız kardeşlikten güzellik faşizmine her şeyi konuştuk. derdim var Kitap, yemek ve biraz da hayat Ebru D. Dedeoğlu u Dimdik Ayakta Her An Tetikte her kadının kendinden bir parça bulacağı, sistem eleştirisi içeren esaslı bir öykü kitabı. Her öyküde biz kadınların kanayan yaralarını ele alıp ayna tutuyorsunuz. Özellikle Aynalar Sarayı’nda. Düşünmemize ve sorgulamamıza neden olan aynalar. Bu fikir nasıl oluştu? Aynalar Sarayı gözbebeği bir öykü. Ayna metaforu fantastik yapının başrolü olarak kendini var etti. Aslında Aynalar Sarayı öyküsünü bana yazdıran ilham; ayna odaklı gelişmedi, güzellikçirkinlik, güzel olmakçirkin olmak gibi çok net ama aynı oranda görece olan iki zıt kavramdan yola çıktım. Güzellik de çirkinlik de yeri geldiğinde başbelası olur. Yaşamdaki yerimizi öyle veya böyle belirleyen; ne hissettiğimizden, ne derece akıllı olduğumuzdan, becerilerimizden çok, nasıl göründüğümüz. Fiziğin belirleyici önceliğinden rahatsız oluyorum. Kendimi bildim bileli bu bakış açısıyla ciddi dertlerim oldu. ‘Aynalar Sarayı’nın Fatmir’i aynaların ötesine geçtiği zamanlarda benim bu dertlerimin kaynağından nasibini almıştır. HESAPLAŞMAM SÜRECEK u Bu sefer kullandığınız dil diğer kitaplarınıza göre daha net, daha özgür, daha sert ve daha gerçek. Artık yeter deyip sanki tüm kalıplarınızı kırmışsınız ve hakikati dile getirmişsiniz. Öyküdeki kadınların ne kadarı sizsiniz? Öykülerimdeki kadınların hepsi ve hiçbiriyim. Tüm olup bitenler sarmal bir döngüde gelişiyor. Karakterler kendi düşünce ve davranış biçimleriyle gelip giriyorlar öykülere, durumlar karşısında takındıkları tavırlar da kendilerine has, ben de sözümü sakınmadan onlara aracılık ediyorum. u ‘Onlar Neden Orda’ adlı öykünüzde içimizde yaşayan diğer kadınlara yani sizin deyiminizle arkadaş meclisine ses vermişsiniz. Feriştah, Kadın Han, vs.. İçimizdeki endişe kakofonilerini seslendiren arkadaşlar… Bazen bir anne, bazen bir öğretmen, bazen de bir film kahramanı. Hepimizin içinde ne çok kadın var. Sizin arkadaş meclisinizde kimler var? Arkadaş meclisim inanın çok sınırlı sayıda insanı kapsıyor. Bunların da hepsi ömürlük dostlarım. Kimini çocukluğumdan bu yana, bir kısmını ilkgençliğimden bu yana kalbimde taşıyorum, bazıları da yepyeni girdiler hayatıma. Böyle sıraladığıma bakmayın, gerçekten sayıları çok az ama her biri bir ordu kadar kalabalık insanlar bunlar. İşin en güzel yanı da buraya KARAVANA USULÜ YEMEK YAPIYORUM u ‘Daha Kadınlığa Çok Var’da yemek yapmak kadının bir çilesi gibi. Halbuki günümüz çalışan kadınları için de bir tür terapi. Hatta herkes az zahmetli çok lezzetli yemek yapmak yarışında. Nilüfer Açıkalın için yemek yapmak neyi ifade ediyor? Öyküdeki kadın “Böyle hayvani, bedeni işler yapmasam zihnimi nasıl dinlendiririm bilmiyorum” diyor. Kendisine tamamen katılıyorum. Çünkü bazen gerçekten dağılmadan toplanmıyor hiçbir şey, ne ev, ne oda, ne kafa. Karavana usulü yemek yapıyorum. Hem besleyici, hem doyurucu, hem de lezzetli olsun diye başlıyorum yemek yapma seremonisine. Sunumdan ziyade tencere odaklı bir mutfak rutinim var. Yemek yapmak, mutfakta çalışmak benim için en tatlı terapi. Yemek yeme zorunluluğunun en zevkli tarafı kahvaltı. Kahvaltı öğünlerin kralı. Kendimi bildim bileli her sabah mutlaka kahvaltı yapıyorum. O da zeytin ve peynirin başrolde olduğu klasik kahvaltı. isimlerini yazmasam bile kendilerinden bahsettiğimi hemen anlayacaklar. u Daha Kadınlığa Çok Var’da günümüz güzellik anlayışına Manidar üzerinden sert bir eleştiri var. Biz kadınların üzerinde bir sopa gibi tutulan güzellik faşizmi için ne düşünüyorsunuz? ‘Güzellik faşizmi’ dediniz pek güzel söylediniz. Faşizmin her türü ile savaşım var, derdim var, hesabım var. Çocukluğumda başladı ve ölene kadar da sürecek hesaplaşmam. Hele son yılların kadınlara yaptıklarını öncesinde hiçbir yıl, hiçbir yüzyıl yapmadı. Hepimiz sosyal medyanın bir şekilde esiri olmuşuz ve isteyip istemediğimiz sorulmaksızın, önemsenmeksizin günlük akışımıza estetikler, kozmetikler, androidleşmiş yüzler, çehreler gıdılar, bacaklar, göbekler, gövdeler düşüyor. Gözlere eziyet değişimler, değiştikçe aynılaşan garipler. u Okuyanlar güzel bir kadının bunları söylemesi kolay tabii diyebilir… Güzellik hiçbir zaman önceliğim olmadı. Ne kendimde ne karşımdakilerde. Güzel olarak algılanmaktan gençliğimde de nefret ederdim hâlâ da ediyorum. Güzel olduğumun farkında değilim ya da yok saymışım. Toplum baskısı nedeniyle güzellik bir lanet gibi saklanması gereken bir duruma dönüştüğü için en iyisi saklamak, saklanmaktı. Ayrıntılara girmeyeceğim can sıkıcı olmak istemem. Velhasıl güzellik ve sunum yani onu dekor ve kostümle pazarlanabilir bir şeye dönüştürmek giderek gözüme iğrenç görünmeye başladı ve gösterişten hızla uzaklaştım. u Çevreniz bunu yadırgamadı mı? Önceleri çevrem ve ailem tarafından çok yadırgandı ama uzun vadede büyük faydasını gördüm. Aslolan sağlık ve huzur. Bu iki temel olguyu kovaladığım için sadece temizlik ve maneviyata yatırım yaptım. Gerisi gerçekten boş çünkü zaman çok ince bir hesap uzmanı ve er ya da geç herkesin defterini dürüyor. Güzellik de çirkinlik de yeri geldiğinde başbelası olur. Fiziğin belirleyici önceliğinden rahatsızım. Güzellik ve sunum yani onu dekor ve kostümle pazarlanabilir bir şeye dönüştürmek giderek gözüme iğrenç görünmeye başladı ve gösterişten hızla uzaklaştım. ‘SISTER’LAR SIKINTILI u Kız kardeşlik, iyilik, sevgi, paylaşmak, şeffaflık gibi kavramların günümüzde bu kadar yüceltilmesi gerçek mi, yoksa sosyal medya mesajlarında mı kalıyor? Hakikatimizi nerede kaybettik? Kutsal olan her şeye kuşkuyla yaklaşıyorum artık. Buna en kutsal kavram olan annelik de dahil. Aile kavramı denen kutsal yapı hepimizi yakan yapı. Ömrümüz o yanıkları tedavi etmeye çalışarak geçiyor. Elli yaşına geliyoruz hâlâ annemizle didişiyoruz. Bu kadar olan veya olmayan ne? Hayat çok sert bir KURU FASULYE PİLAV eğitmen ve bizler de kalın kafalı öğrencileriz bunun da sebebi yine ailelerimiz. BİR DE ÇAY YANINA Kız kardeşlik çok moda son zamanlarda, iki gün sonra birbirinin gözünü oyacak insanlar birbirlerine ‘kız kardeş’ ‘sister’ ‘sistee’ diye KEK YAPARIM methiyeler düzüyorlar. Ciddiye almıyorum. u Aldatılan kadının konu olduğu öyküu Sevgilinize ya nüzde karakter gerçeği görmek istemiyor. da oğlunuza yaptığınız en Görse de görmüyor. Ve haklı olmak yerine güzel yemek? mutluluk oyununa devam ediyor. Mutlu olmak mı? Haklı olmak mı? Şu an gülüyor olmamın sebebi şu: Ben hâlâ o kadının aldatıldığını düşünmüSevdiklerim kuru fasulye ve pilav ister. Onlar sayesinde bu mönüde ustalaştım. Oğlumsa sulu köfte ister. Onda da ustalaştım. Çay yanına bir şey yapmak gerekirse sadece sade kek. yorum. Şaka bir yana diyeceğim çünkü şaka hep olsun da hep bir yana koyalım şakayı sorunuz çok manidar. Öyküde kadın diyor ki: “Birbirimize sonsuz güven duyuyor olmamız ilişkimizi ayaktan tutan en belirleyici özellik. Bir kere bile birbirimizin telefonuna mesajına bakmışlığımız yok. Sevgi, saygı, güven bu üçü iki insanın birlikteliğini taşıyan sacayağı.” Böylesi bir güven ilişkisinde haklı olduğuna inanarak u Tarifini istesem… Üç bardak un, bir buçuk bardak şeker, vanilya, kabartma tozu. Bu çok sakat beyazları karıştırın, üstüne üç yumurta, bir bardak sıvı yağ, bir bardak süt, üç kaşık yoğurt ekleyip yine karıştırın, benim oğlum tarçın seviyor ve tarçın çok yakışıyor keke. Yine karıştırın. Karıştırmaktan sıkılınca kek kalıbına döküp fırına koyun. Yakmayın ama yakarsanız da çöpe atmayın en olmadı kuşlar yer. mutlu olmayı seçmesi gayet makul.