16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 6 5 MAYIS 2018, CUMARTESİ Hıdrellez yan gelipSabırla güzel günleri dilemek de direniştir. Direnişlerin en allısı, güllüsü! yatma günü değildir ELİF KEY Hıdrellez, yazın başlangıcıdır. Latince sözlüklere göre Maius, bitkileri büyüten ay demektir. Ayların en meşgulü, başını rüzgârdan, fırtınadan kaldıramayan mayıs. Filizkıran, Kokulya, Ülker, Çiçek fırtınaları. Fırtınalara bu kadar güzel isim verilir mi? Estiği yerleri bahar kokutuyorsa verilir demişler belli ki. Fırtınalara bir denizcilerin fırtına cetvelleri, bir de evlerinin bir köşesine Saatli Maarif Takvimi’ni koyanlar şahit, mayıs mevsimsiz fırtınaların tek sahibi! Denizciler fırtınaları not ede dursun, kimi de der ki insanın içindeki fırtınalar da asıl bu ay kopar. İnsan bu ayda küser, bu ayda barışır, bu ayda âşık olur, makamı mekânı bu ayda terk etmelere kalkarmış. Boşuna yazmamış Orhan Veli de “Evkaftaki memuriyetimden böyle havada istifa ettim, böyle havada âşık oldum” diye. Hurma dalı kadar boyu var diye bakmazsın da gider içi boş servilere sevdalanırsın ya ona da yanacaksan bu ay yanacaksın! Başka aylarda çektiğin dertlerin çaresi de mayısla geliyor işte! İşi Hızır’la İlyas’a kalanların, Hızır’la İlyas’ın kavuşma ayı. Kalem, kâğıt, biraz da neşe Öyle der eski kitaplar, Hızır’la İlyas iki kardeş, birbirlerinden kopmuşlar, Hızır denizden gelirmiş, İlyas karada beklermiş, denizle çimenin buluşmasına yılda bir gün izin verilirmiş. 5’ini 6’sına bağlayan gece kavuşmalarını kutlaması da bize kalmış. Musahipzade Celal Bey ne güzel tarif etmiş. Ecnebilerin Noel babası varsa bizim de Hızır İlyas babamız var diye. Hızır İlyas baharın müjdecisi. Pembeli, sarılı, allı, morlu bahar çiçeklerinden örülmüş bir cüppesi varmış. Hıdrellez’in kırmızı pabuçlarının bastığı yerlerde renk renk çiçekler açarmış, elindeki değneğin dokunduğu gül fidanlarında güller bi termiş. Geceden gül dallarına gümüş kuruşlar, çeyrekler bulunan kırmızı keseler bağlanırmış. Kutlamalar başlar, yemekler yapılır, o gün başkasının tabağından yemek aşırmak kabahat sayılmaz, o gün başkasının gül ağacına göz dikmekle günaha girilmezmiş. İkisinin kavuştuğu gün bereketin günü! İhtiyaç duyulanlar da bir kalem, bir kâğıt, biraz neşe, belki bahçede yakılan ufak bir ateş. Kimi her dileği için üçer kez ateşin üstünden atlayacak, kimi dua edecek, kimi de dileğini kurdelesiyle, bohçasıyla gül ağaçlarına emanet edecek. Evin büyük oğlu uzak yollar çizecek, küçük oğlu zıpladıkça yanıp sönen ışıklı ayakkabı, küçük kızı tütülü etek isteyecek, annen “Aman boşver ne isteyeyim herkese sağlık, sıhhat, huzur” diyecek, babansa “Ben olmuşum Hıdrellez, şu borçlar bir kapansın hele!” diye kendi kendine mırıldanacak. Ne dilediğine dikkat et “Hızır elinden tutsun da bana yollasın seni” diye türkü boşuna yazılmadı ya, bekârlar eş isteyecek, biri bir kadın çizecek, diğeri bir adam, biri bir bebek, hayatı kendine yettiremeyenler makamlara göz dikecek, daha büyük koltuklar ve üstü boş masalar çizecekler bir kâğıda! Hıdrellez yan gelip yatma günü değildir, ne dilediğine dikkat edeceksin, bir de sabah herkes uyurken akan suyun altına bırakacaksın dileklerini. Hani derler ya rüyanı da suya anlatacaksın diye! Belki de zamanın gölgesi değecektir şimdi o kâğıtlara, bakılmaz da bir bakılsa kimbilir neler yazılıp çizilecek kareli karesiz çizgili defterlerin bir ucuna. Adaletin, özgürlüğün, barışın, huzurun, ruh ve akıl fikir sağlığının resmi ne kadar çizilebilirse işte! Nihayetinde inatla bir kâğıda, bir kaleme sığınmak da, bir gül dalına asıp sabırla güzel günleri dilemek de direniştir. Direnişlerin en allısı, güllüsü! Biz söyleyeceğiz, Hızır işitecek: “Arzuhal sundum deryaya, derya da sunsun Mevla’ya!” Tek eksiğimiz bunca dileği taşıyacak kuvvette gül dalları! İster gül ağacına dilek asın, ister Roman Orkestrası’yla dans edin n Kakava Şenlikleri gün boyunca Edirne’de. n Ahırkapı Roman Orkestrası’yla Hıdrellez kutlaması 20.30’da Küçükçiftlik Park’taki Floralfest’te. n BÜMED Hıdrellez Şenliği 14.00’te Boğaziçi Mezunları Derneği Üst Bahçe’de. n İzmir Hıdırellez Şenliği 20.30’da Gündoğdu Meydanı’nda. Hem göze hem mideye ziyafet Ege yolcusu kalmasın Bahar aylarında yeşilin bin bir tonuyla baş döndüren Ege pazarları, yazla birlikte güneş ‘kızmaya’ ve pazara gelen ürünü de kızartmaya başladıkça, alıyla sarısıyla tuvalinden fırlamış tablolara dönüşür. Hülya Ekşİgİl Bahar gelince Ege pazarlarının neşesi de yeşili de hiçbir şeyle değişilmez. Mutfağa girmeniz, yemek yapmanız, hatta iştahlı biri olmanız bile gerekmez. Ege’de bir pazarın tezgâhları arasında dolaşırken bu cömert coğrafyanın sunduklarıyla en azından müthiş bir göz ziyafeti yaşarsınız. İster sadece bulunduğu kasaba için değil bütün bölge için bir çekim merkezi olan Tire pazarına düşsün yolunuz, ister yerlisi kadar Midilli adasından gelen komşularının torbalarını da dolduran Ayvalık pazarına, ister Bodrum’un her koyunda farklı bir atmosferde kurulan ünlü pazarlarını gezin, ister daha otantik bir deneyim yaşamak için Milas’a kadar uzanın, hiçbir Ege pazarından hayal kırıklığıyla ayrılmazsınız. Arapsaçı aşkına... Ülkenin birçok kişi için en albenili coğrafyasında, mart ayından başlayarak yeşillikler delirir. Kurulan her bir pazarda, her tezgâhtan ayrı bir yabani ot fışkırır. Halden aldığı limonu, patatesi satan pazarcı esnafın arasında, çoğu yaşını başını almış, çilekeş yüzünü Ege’nin güneşinde buruşturmuş ‘teyzeler’ bahçelerinden topladıkları yeşillikleri satarlar. Kimi zaman önlerindeki dev torbada karışık böreklik otlar, kimi zaman iplerle bağladıkları demet demet hardal otları, radikalar… Ege’de pazar yerleri önce yeşilliklerle coşar. Meyveler bile eriğiyle, çağlasıyla yeşildir. O mevsimin müşterisi de ya kasabanın yerlisi olur ya da bütün kış ‘bahar gelse de Ege’de bir pazara gitsem’ diye bekleyen pazar sevdalıları. Kimi arapsaçı aşkına düşer yollara, kimi şevketi bostan yemeden geçen baharı bahar dan saymaz. Bazıları da sosyallikle karışık pazar gezmeyi sever ki, son yıllarda Alaçatı ve Urla festivalleri bu ihtiyacı fazlasıyla gideriyor. Güneş giderek ‘kızdıkça’, pazara gelen ürünleri de sarartıp kızartır. Kirazlar, domatesler, biberler tuvaline sığamayıp fırlamış tablolar gibi dizilir yan yana. Derken müşteri çeşitlenir. Turistler tanık oldukları bereket karşısında hayretten büyümüş gözleriyle, yazlıkçılar böyle bir ortamda alışveriş edebilmenin zevkiyle doldurur pazar yerlerini. Her pazarın gözdesi olur Her pazarın gözde satıcıları olur. Yeşil kasketli ihtiyarın zeytinine, köşedeki güler yüzlü hatunun eriştelerine gönül verilir. Sarı yemenili kızın börekleri bir numaradır, Bergama tulumunun en iyisini o yıl pazara ilk kez gelen bir delikanlı satar. İyi olan her mala alıcı çıkar. Dostluklar kurulur. Pazarlıklar yapılır. Turfanda bamyanın fiyatına önce isyan edilip, sonra ‘hadi ver bari yarım kilo’ diye nefis körlenir. Fiyatlar indikçe hamarat müşterinin filesi de, küfelerle yer değiştirir. Giderek bollanan domates, biber, mutfakla fazla haşır neşir olmayanlarda bile, o lezzeti ve rengi hapsedip kışa da taşıyabilmek isteği uyandırır. Sonbahar gelirken, salkım salkım, renk renk üzümler, baldan tatlı incirler, taptaze cevizler tezgâha çıktığında, alan da satan da bilir, bunlar pazar zevkinin son günleridir. Yazlıkçılar büyük şehirlere, turistler memleketlerine döner birer birer. Her yer kendi sakinlerine kalır. Önümüzdeki günler, ‘Ege yolcusu kalmasın!’ günleri. Umarım oralara yolu düşenler denizin büyüleyici mavisinden, üzerine uzandıkları şezlongun konforundan kısa bir süre için de olsa ayrılıp bir pazar yerine giderler ve Ege’nin yerlisinin elinden bir şeyler tatmanın zevkine de varırlar. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle