Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağım solum öykü…
Geniş yelpazede yüzlerce değil, binlerce insan öykü yazıyor. Ne var ki bu yazılanların tamamına yakını kişinin yaşamdan damıttığı
biriktirilerine, bunun düzgün, derli toplu denebilecek düzeyde kurulmuş bir anlatı halinde aktarılmasına yaslanıyor. Öyküleme
sanatı elbette salt eli yüzü düzgün bir anlatı kurmak değil, ama hikâye ama öykü bunun “sanatlı” olması zorunlu.
ykümüzün çok daha süzme, seçkin bir yerde toplamıyla geliyor: Minimal Şeyler (İkaros, 2023). Aradan geçen altı yedi yılda Esra’nın gerek dil-
durduğu gibi bir yargı için öyküsü, öykücüsü Yaşamöyküsünde “küçürek öyküler” yazdığı anlatım gerekse öykülem-kurgulam bağlamında
Ökadar öteki alanların da tümüyle bilgisine söyleniyor ama yapıt adı “öykü” değil “şey”. daha sıkı bir öyküler toplamıyla geldiği görülebiliyor.
sahip olmak gerek. Yazınımızda yüz akı on beş- Bunları “Serim”, “Düğüm”, “Çözüm” bölümlerinde Okuru kuşatan bir anlatıyı yeğliyor Esra. Sıcak bir
yirmi öykücüyü tanımak, adamakıllı okumak buluşturan Ebru, düşünsel yoğunluk yüklediği kalemle kurduğu öykülerinde; dışa çıkaramazken
Türk öykücülüğünü biliyor olmanın ölçütü metinlerine sert bir çevrintiyle sorguculuk da söylenirlikte yoğunlaşanların başka kentlerdeki yaşantı
sayılamaz artık bugün. yaptırıyor. geçişlerinin önünü açan düşünce eşikleriyle geliyor
Bu yüzden ister yazınbilimci isterse inceleme Nitekim yapıtın sonunda bir anda inen şamar da okur karşısına.
yapmaya girişen herhangi yazar olsun, bir kişinin bunu gösteriyor: “Minimal şeyler, büyük günahlardır Kuşkusuz bu olgu, farklı açılımlara kapı aralayan
öykücülerin tümünü okuyabilmesi ne yazık ki aslında.” yaşantısal anları da getiriyor önümüze.
olanaksız. Shakespeareyen edayla kaleme getirildiği Sonuçta bunlar, başkalarına biçilmiş, yakıştırılmış
Bu tür güçlükleri aşmakta ortak çalışma bilinci öne sürülebilecek metinlerde dize düzeni içinde yaşantısal akışların rol oynadığı bir öykülemenin
gerekiyor. Önlemi bırakmadan yapay zekâdan soğurulan anlamsal göndermeler, bir biçimde klasik temelini oluşturuyor.
yararlanmanın gündemde tutulması gerektiği de metinlerden bildiğimiz fragman yapısına benzer Bu doğrultuda Deli Cesareti, kişilerin yaşadığı
çok açık. düzenek taşıyor küçürek öykülere. iki farklı zamanı karşılaştırma olanağı sağlayan
Nitekim öykücülüğümüzün geneline dönük Yine de yazar bu örneklerde, yaslandığı dil yansıtımcı öğeler aracılığıyla, yer yer dramatik,
çalışmamda beni en çok zorlayan yanın, aşılması yapısıyla dikkati çekiyor. Düşünsel yoğunluklu hüzünlü düğümler atan öyküleriyle dikkati çektiği
güç böylesi engelin hep önümde durduğunu yapıt hem duru hem tok sıkı dil yapısına yaslanıyor öne sürülebilir.
ama bunu görmezden gelmenin çok daha vahim çünkü.
SALİHCAN SEZER:
sonuçlar yaratacağını bilmek.
KADER MENTEŞ BOLAT:
‘YENİ HAYATLARININ İLK GÜNÜ’
MERVE KOÇAK KURT: ‘SÖZ SANDIĞIM’
‘BOŞLUĞUN İÇİNDEN’ Salihcan Sezer (d. 1986), Yeni Hayatlarının İlk
Merve Koçak Kurt (d. 1976), öyküde direnen
Kader Menteş Bolat, Boşluğun İçinden (Muhtelif, Günü (Bilgi, 2025) başlıklı öyküler toplamında
kalemlerden biri. Dördüncü kitabıyla okuru
2024) adlı yapıtında, yatkın güneş altında uzanmış yeni bir biçemle anlatı kurma isteğindeki öykücü
selamlıyor: Söz Sandığım (İthaki, 2023).
rahat çalımlı Ege kasabalarında, kaygısız adımlarla kararlılığı sezdiriyor ilk ağızda daha çok.
Kimi bağlamlı yapıdaki öykülerinde Merve,
dolaşır görünmesine karşın bütün bunların Bunu, anlatısında tiyatronun eylemsel, sinemanın
bunların yerli yerinde, güzel bir kurulumla kaleme
gerisinde, çınlayan bir sessizlikle kuşanan, karesel dil-mantığını buluşturarak başarmaya
alınmış olmasını yeğlediğini gösteriyor, önceki
uzaklaşmış ya da yitirdiği yakınlarının acısıyla çalıştığı izlenimi uyandırıyor.
verimlerinde de izlendiği üzere.
çökekalmış, belki bir biçimde salt bu nedenle kendi Bu açıdan özellikle geçişlerde bu sanatları
“İçinde bir ayin kalabalığı” (17) taşıyıp bunu
alzaymırlarına tutunmuş kişilerle tanıştırıyor bizi. kullanarak yaptığı oyunbazlıktan yararlanıyor daha
büyüten, yine de içte kabaranları alçakgönüllü
Yazar, öykülerinde bu acıyı, araya mesafe koyup çok. Kişilerin yapılandırılışı, söyleşimler de bu
tutumla yansıtmaya çabalayan bir öykücü o.
uzaklaştırdığı dingin denizi, olası yaşanmışlığı okura anlatımla bire bir örtüşüm içinde zaten.
Tüm öykülerinde gözlüyoruz yazarın bu
kurdurup bununla enikonu bir büyü harcı karıyor. Bu doğrultuda öykülemde eksiltili anlatımla
tutumunu. İçte çökeltisi kalan hayatın yaşanmamış
Bunu öne çekmemin nedeni, anlatı kişilerinde sağladığı anlam yoğunlaştırmaları önemli yer
yanlarını bir araya getiren bir manifesto olarak da
unutuşun yol açtığı boşluğa yoğunlaşırken, tutuyor.
alınabilir öyküler.
olguyu çok uyumlu bir sessizlik biçiminde işleyip Gerçeklikle kurduğu bağlantılar kimileyin soru
Acıları, kederleri anlatan değil sızdıran, öyküleri
bunu öne çıkaran bir iç yumuşaklığıyla somutlaması imleri yaratsa da, farklı kılmaya çabaladığı anlatım,
de bu yolla birbirine ilmekleyen, bu hüzünlü
yazarın. Yani başarılı evren kurulumu, bu evrene bunları şaşırtıcı biçimde öykü içinde bu “yeni”
geçmişin kazısını yaparken asla iç dökme vıcıklığına
yerleştirdiği kişiler. kılınan anlatımla hamurlaştırıyor.
kalkışmayan bir yazar Merve.
Ama Kader okurunu da seçebilmeli. Bu, okurunu Kimi kalemler öykü yansıtımından uzak tutumla
Bu nedenle bir yandan çok ince duyarlıklarla
öngörebilmeli anlamına geliyor onun. Çünkü arabesk yaşamı işler ya, Salihcan da onlara benzer
örüntülerken anlatısını aynı zamanda bunlara
okur, avare öğrenci değil, arada bir kimi ipuçlarını sokak dili örüntüsüne yaslanıyor ama kendine
duygululuktan uzak yoğun bir duygudaşlık yükleyip
anımsatmak gerekmez ille, haa, böyleyse de okur özgü eleştirel tutumla farklı bir anlatı damarı
yükseklik kazandırıyor. Böylelikle öykülerdeki
değildir, o zaman salıver, gitsin. yakalamaya çalışıyor.
gerçektenlik duygusunu da alabildiğine yükseltiyor.
ESRA ÖZDEMİR DEMİRCİ: ‘DELİ CESARETİ’ MERAL ÇİÇEKLİDAL:
EBRU KIŞ: ‘MİNİMAL ŞEYLER’ Esra Özdemir Demirci’nin (d. 1983) ilk öykü kitabı
‘KÜÇÜCÜK SÖYLÜYORUM’
Ebru Kış (d. 1977), öykücülüğümüze farklı Kıyı (Hece, 2015) üzerine yazamamıştım, son yapıtı
Meral Çiçeklidal (d. 1987), Küçücük Söylüyorum
başlıklarda katkı sunan bir imza olarak ilk öykü Deli Cesareti’yle (Hece, 2022) birlikte alayım hadi.
(Everest, 2024) adlı öykü kitabında, gerek öykü
>>
12 7 Ağustos 2025