Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gökten üç kitap düştü…
Size üç kitaptan söz edeceğim. Her biri hem görsel hem de metin ve dahi kurgusu açısından öylesine tutarlı, sevimli, kucaklayıcı, sımsıcak üç
kitap. Sade mi sade. Özgün mü özgün. Zaten bu kitaplardan biri de Andersen Ödülü’nü almış ve dünyada 8 milyonun üzerinde satmış.
Bakınca diyeceksiniz ki “Hadi canım bu kitap mı?” Evet bu kitap! Hayatı en doğal yerinden yakalamış ve yakaladığı yerde bizi de görmüş ve
oturmuş bu öyküyü “Alın size evrensel bir öykü! Hayat böyle yakalanır ve de böyle anlatılır!” deyivermiş.
‘EVE DÖNELİM KÜÇÜK AYI’
Her yerin bembeyaz karla kaplı ol-
duğu bir kış günü, baba ayı ve yav-
ru ayı dolaşmaya çıkmışlar. “Hadi ca-
nım karda nasıl dolaşırlar? Onlar bu
havada uyurlar” dediğinizi duyuyo-
rum. Hayatı siz bu kadar gerçek mi
sanıyorsunuz? Değil. Algılarınızı açın
ve dinleyin!
Metin şöyle başlıyor:
“Bir zamanlar iki ayı varmış: Bü-
yük Ayı ve Küçük Ayı. Büyüğü Bü-
yük Ayıymış, küçüğü ise Küçük Ayı...”
Anne Ayı, Baba Ayı, Kız Ayı, Oğlan
Ayı değilmiş onlar. Ayıymış işte. Bü-
yüğü Büyük Ayı, küçüğü Küçük Ayı.
Birilerinin çok dert ettiği gibi ayı ai-
lesi olmak gibi dertleri yokmuş. Anne
oğul da olabilirmiş, anne kız da. Ba-
ba oğul da olabilirmiş baba kız da.
kendisinin sebep olmuş olabileceği kuşkusu onda
bundan kurtulmak için mücadele etmek gerekir.
Onlar birbirleriyle olmanın, birbirlerini anlamanın,
Kitap bu bağlaçlar üzerine kurulu fantastik bir derin suçluluk duygusu yaratmaktadır.
birbirlerini sevmenin, birbirlerini ısıtmanın birbirleri-
öykü ile karşılaştırıyor bizi. Yetişkinlerin anlamadıkları şey, yaşadıkları sorun-
nin hayatını kolaylaştırmanın derdindeymiş.
Milo anneannesinin unuttuğu şemsiyeyi götür- lara kendisinin neden olduğu duygusunu yaşadığı-
Doğanın seslerini keşfetmeye, anlamaya, kavra-
mek için yola çıkıyor. Neyse ki hava güzeldi ama nı düşünmesidir çocukların.
maya çalışan Küçük Ayı her duyduğu sesi Büyük
yağmur başlayıverdi birden. Neyse ki anneannesi- Bu durum onlarda ciddi suçluluk duygusu yaratır
Ayı’ya sorar.
nin şemsiyesi vardı yanında. ve bu da gelecekte onarılmaz yaralar açar.
Büyük Ayı onun sorusunu sabırla dinler ve ona
Metin çocuğun yaşadığı bu durumun yarı fantas-
Ne yazık ki Milo bastığı yere dikkat etmedi ve uçu-
en sade haliyle anlatır. Bu anlatım onun kendini de
rumdan aşağıya uçmaya başladı ve ne yazık ki ağ- tik bir dünyada imgeler üzerinden açıklamaya ça-
keşfetmesi için hoş bir yolculuktur.
zı açık bekleyen balinanın ağzının içine düşüverdi. lışıyor. Sade, yumuşak bir dille Bruno Dede’nin di-
Yorulunca karlara çöküveren Küçük Ayı’yı omuz-
Fantastik öykümüz böylece başlayıverdi. linde sesletiliyor.
larına alan Büyük Ayı onu mağaraya kadar taşır.
Milo neler yaşadı neler. “Neyse ki şemsiyem var-
(Böyle Büyük Ayı’lara rastlayınca biz de çok mutlu
SONUÇ
dı” dedi, “Ne yazık ki korsanlarla karşılaştım” dedi.
oluyoruz değil mi? İşte Büyük Ayı olmak böyle gü-
Birçok yazımızda altını çizerek vurgulamaya ça-
Her şey iyi iken “Neyse ki!”, kötüye yolculuk baş-
zel bir şey).
lıştığımız konu çocuğun yetişkinler dünyasının ka-
layınca “Ne yazık ki!”.
Mağaralarında sıcacık battaniyeye sarılmak, fe-
fasına göre biçimlendireceği bir nesne olmadığıdır.
Bir çocuğun yaşamına böylesine dilsel güzellikle-
nerlerle aydınlatılan mağaranın fantastik dünyasın-
Onların temel ihtiyaçlarını karşıladığınızda (yedir-
ri salt bir örnekle değil fantastik bir metinle soktu-
da hayallere dalmak ve de üstelik Büyük Ayı’nın
mek, içirmek, giydirmek, okula göndermek) tüm
ğunuz zaman onun dile yakınlığını, anlatımda fark-
masallarında ateşin çıtırtısında büyülü bir dünyaya
görevlerinizi yerine getirmiş olmazsınız. Bunu zaten
lı biçim ve biçemleri kullanma becerilerini, düşleme
uçup gitmek...
yapmak zorundasınız.
gücünü de artırmış olursunuz.
Karda dolaşan iki ayı, Büyük Ayı ve Küçük Ayı ne
Aslında bunların eksik olması durumunda dev-
Sonra karşınızda dilinizde şakıyan bir kanaryayı
tatlı ısıtıyor bilseniz. Böylesine basit bir öyküyü, öy-
let çocuk hakları gereği eksik olanı kapamak zo-
(yavrunuz) dinlemenin tadını yaşarsınız.
lesine güzel görsel öyküye dönüştürmüş ki çizer,
rundadır.
baktıkça doyamayacaksınız.
‘FIPS OLANLARI ANLAYAMIYOR’ Çocuk yaşamı merak eder. Onu anlamaya, kav-
Çocuklara gerçekliği daha kolay anlatabilmek ve ramaya, anlamlandırmaya çalışır.
‘NEYSE Kİ NE YAZIK Kİ’
Sorularına sabırla yanıt vermek ve onun tanıma-
onların daha yumuşak biçimde bununla karşılaştı-
Edebiyat dildir. Söyleme yeteneğidir: “Neyse ki,
rabilmek için onu gerçek üstü dünyaya, fantastiğe ya çalıştığı dünyayla özgüvenle karşılaşmasını sağ-
ne yazık ki…” iki güzelim bağlaç.
götürürsünüz. lamak zorundadır yetişkinler dünyası.
Gereken yerde cümlenin başına koymazsanız
Çocuk orada bununla karşılaşır ve sorunsuz bi- Çocuğun en temel ihtiyaçlarından birisi dildir ve
cümlenin tadı kaçar, hatta anlamı bile kaçar ama
çimde sorgulama ve konuyla ilgili kendini, duygula- kendini en iyi ifade edebilmesi onu daha güven-
uygun yerde kullanıldığında cümleye öyle bir tat
rını, tepkilerini ifade etme özgürlüğünü yaşar. li yapacaktır.
verir ki cümle tadından yenmez. Yenir elbette, oku-
Fips bir köpek yavrusudur. Sadece köpeklerin Elbette karşısında onu dinleyen ve anlayan yetişkin-
nur da.
lerin olması koşuluyla yoksa dil suskunluğa bürünür.
yaşadığı bir sokakta oturmaktadır.
“Neyse ki” dediğinizde cümlenin devamında
Sokağın bir Bruno Dede’si vardır ve mutlu mutsuz Anne baba çocuklarının sorumluluğunu taşımak
olumlu bir gelişmenin varlığını duyumsarsınız. Kış
günü paltonuzu unutmuşsunuzdur; neyse ki hava tüm yavru köpeklerin duygularını burunlarından anlar. zorundadır. Elbette sevgilerini yitirmişlerse bunu
Fips de mutsuz bir köpek yavrusudur ve an- birlikte değil ayrı ayrı yapabilirler.
güneşlidir ve sizi ısıtır.
“Ne yazık ki” dediğinizde ise bir beklentinin ya ne babasının sürekli kavga etmesinde çok etkilen- Asıl sorun bunu çocuklarına anlatırken onu özne
mekte ve onların ayrılma düşüncelerinde endişe- olarak ele almalarıdır. Üç kitap tam da bu rolü oy-
da umulan bir durumun gerçekleşmemesi söz ko-
nusudur. Üzücü bir durumla karşılaşmışsınızdır ve lenmekte ve gelecek korkusu yanında bu duruma namakta ve çocuğu özneleştirmektedir.
n
5 Haziran 2025
14