22 Nisan 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

(10 HAZİRAN 1914 / 18 NİSAN 1988) Oktay Rifat: ‘Şiir yaşamaktan ayrı bir şey değildir’! “Orhan Veli, Melih Cevdet ve Cahit Sıtkı ile arkadaşlık nesnelleşen şiirle ilgili kural, ilke ve düşünceleri bilmek ettim. Ozanlık dışında her iş bana ikinci derecede bir uğraş ve öğrenmek zorundadır. göründü… Bilgisizliği üstünkörü bilgiden yeğ tutarım… Ozan, başka ozanlardan kendine, kendinden başka ozanlara gide Sosyalistim. Şiir, sosyalizm ve yalandan sakınma bana gele pişer ve olgunlaşır. Ozanın kendine varışı kolay olmaz. Uzun kişiliğimin temel direkleri gibi görünür. bir yoldur bu.” (Şiir Konuşması / Yapı Kredi Yayınları / s. 9) Bana kalırsa şiirin bir ayağı toplumda, bir ayağı kişinin Oktay Rifat’ı, kendi sözüyle ve saygıyla anıyorum: “İnsana inanırım, insana inandığım için de kendime güvenirim”. içindedir. Her ozan, topluma mal olan, başka bir deyimle, ‘YENİ ŞİİR ÖNCE KARIŞIK SANDIĞI ÖNER YAĞCI İNSANOĞLUNU FETHETMEK İSTİYOR’ “Gerçeğe ışık tutmakta gösterdiği başarı yeni şiirin er- BİR GARİP OKTAY RİFAT! demlerinden biri. Daha başka erdemleri de var yeni şiirin. 1941’de Orhan Veli ve Melih Cevdet’le yayımladıkları (…) Yeni şiir önce karışık sandığı insanoğlunu fethetmek is- Garip’le şiirimize Birinci Yeni de denen Garip akımını tiyor” diyen Oktay Rifat, şiir düşündü, şiir yaşadı, şiir ara- getiren Oktay Rifat’ın (Horozcu, 10 Haziran 1914 / 18 dı hep ve Perçemli Sokak’ta (1956), İkinci Yeni çizgisindeki Nisan 1988), Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne yoğun imge yüklü şiirlerinin ilk örneklerini verdi: Şiirler’i (1945), bu akımın özelliklerini taşıyordu. “Uykusuz camların kırmızı boynuzlu öküzü ellerimi yala- Kentin sıradan insanlarının yaşamlarının ve duygularının dı mı yemyeşil kesilirim. Alnımın kuşları havalanır. İçim dı- aktarıldığı, biçim kaygısı olmayan, gücünü yergi ve alaydan şım gözle görünmeye başlar. Başkaları seyrime dalmış ne alan şiirleri günlük konuşma diliyle yazılmıştı: fayda, ben mühürlerin yalnızlığında erir giderim” (XVII). “Ekmek dizimde/ Yıldızlar uzakta tâ uzakta/ Ekmek “Koşuyorum yarınların çağrısına/ Bitimine karanlığın” yiyorum yıldızlara bakarak/ Öyle dalmışım ki sormayın/ dizeleriyle bitirdiği şiirini ad yaptığı Âşık Merdiveni’ndeki Bazen şaşırıp ekmek yerine/ Yıldız yiyorum” (Ekmek ve (1958) şiirlerinde kendine özgü imgeler vardı: Yıldızlar). “Bütün karanlığı versem size giden geceyi durduramazsınız/ “Denize baksam/ Kayığın hatırı kalır/ Ağaca baksam/ ışır odamızın havası kaçar çeşmelerinizden durduramazsınız/ Bulutun/ Peki ya iskele” (İskele). Ben denize bakarım sandalca uzaktan/ Siz yüzersiniz bir kuş “Akşamları parka çıkmaktı/ En büyük eğlencesi/ uçar bir gemi geçer durduramazsınız” (Bağımsız). Şair Orhan Veli’yi/ Melih Cevdet’i severdi hayatında/ ‘ŞİİRİN ARKASINDA BİRİNİ ARIYOR GÖZLERİMİZ, Ağaçlardan kavağı severdi/ Yıldızları da severdi/ Ve en rahat/ Anasının serdiği döşekte uyurdu/ Şimdi burada MÜŞTEREK DERDİMİZİ DERT BİLEN, BİZİ BU DERTTEN KURTARMAK İÇİN ÇIRPINAN BİRİNİ!’ yatıyor” (Karacaahmet). “Şairin Kişiliği” adlı yazısında, “Şiirin bir kelam sanatı HALK ŞİİR GELENEĞİNİ DE SÜRDÜRDÜ! olduğunu inkâr edecek değilim. Elbette ki şiir, güzelliğini Bu kitabında bir yandan da geleneksel biçimler denedi konusundan çok, söyleniş tarzından, edasından alır… ve halk şiir geleneğini sürdürerek yarım ve tam uyaklar İstediği kadar güzel söylenmiş olsun, insanlık sevgisine, kullandı: uğraş sevgisine, hürriyet sevgisine Aykırı düşüncelerle, “Gördüm ki varlık hayal yokluk yalan/ Gerçek diye duygularla yazılmış bir şiirin bizi ta gönülden kavramasına ne varsa dilimizde/ Gördüm ki bu kubbede baki kalan/ imkân var mıdır? (…) Bir meşaledir tüter elimizde” (Paul Valery’ye Ağıt), Şiirin güzelliği söylenişinden geliyor. Doğru söze ne “Balkondaki beyazlı kadın/ Ölçüsü rengin ve mekânın/ denir! Ama bu iş bu kadarla bitmiyor. Şiirin arkasında Düşer omuzlarından sanki/ Billûr çağlıyanı zamanın” birini arıyor gözlerimiz, müşterek derdimizi dert bilen, bizi (Balkondaki Beyazlı Kadın). bu dertten kurtarmak için çırpınan birini” (Şiir Konuşması, Güneşli odanın, çamurlu sokağın/ Beyazın, siyahın, yeşilin,/ Aynı yıl yayımladığı Güzelleme’deki şiirlerinde de ay- s. 61) diyen Oktay Rifat’ın Elleri Var Özgürlüğün’deki Pembenin kıymetini bil/ Dirilik öyle bir şey yürekte/ nı çizgide olan Oktay Rifat’ın Aşağı Yukarı (1952) ve Karga (1966) şiirleri yine toplumcu öz taşıyordu: Sevinçle çırpınır/ Kavak yelleri eser insanın başında/ ile Tilki (1954) adlı kitaplarındaki şiirlerde yergiyle birlikte “Köpürerek koşuyordu atlarımız/ Durgun denize İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır/ Halk için girişilen toplumsal sorunlar ve toplumcu gerçekçi izler öne çıktı: doğru./ Bu uçuş, güvercindeki,/ Özgürlük sevinci mi ne!/ savaşta/ O korkulu sevincin/ Öfkenin kıymetini bil/ “Boğazından lıkır lıkır geçen/ Şu suyun kıymetini bil/ Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,/ Düşünmek yasak,/ İşgücünü Nedir ki bu mavilik deme/ Pencereden görebildiğin kadar/ Bil ki bu/ Budur işte/ Güneş yalnız dirileri ısıtır/ savunmak yasak!/ (…) Emeğin dalları kırılmış, yerde./ Göğün kıymetini bil/ Kıymetini bil çiçek açmış bademin/ Güneşin kıymetini bil.” (Son Söz). Işık kör edicidir, diyorlar,/ Özgürlük patlayıcı./ (…) >> 10 17 Nisan 2025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle