Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kitabınızı nasıl alırdınız?
Aytül Akal, yayınevinin “Tek Başıma Okuyorum!” dizisine; okuma ve yazma
yolculuklarımızın özgür, özgün ve biricikliği üzerine kaleme aldığı
Mükemmel Öykü’sünden yükselen “Sınırlarınız sizin olsun!” çığlığıyla katılıyor.
Burcu Koçer Oruç’un fırçasından öykü boyunca dökülenleri de seveceksiniz.
Belki babası az da olsa doğru bir yerden bakar Defne’yi hangi şahane masal ülkesine taşıdığını
Y. BEKİR YURDAKUL
konuya diye heveslenmiştim Akal’ın ilk satırlarında, kitabı okuduğunuzda kendiniz keşfedin isterim.
yanılmışım. Akal, babayı da katıvermiş “sansürcü” Benim ilk sözcükten bu yana paylaşmak için
armaklarından biri, sanırım işaretparmağı, ki-
kervanına. Yok birbirimizden farkımız! didindiklerime ekleyeceklerimi iliştireyim şuracığa ki
taplarımızdan birinin arka kapağına mola ver-
yazı da tamamlanmaya doğru yol alsın.
Sıkça yakındığımız konudur, Türkçemizde her
P miş gibiydi. Parmağının, dinlenmeye durmuş
konuyu özgürce işleyen metinlerin çocuklar için
inceliğine karşın; “Kitapta bundan çok var mı?” soru-
BEDAVA BEKÇİLİK…
yazılamadığı. Dahası çeviri yapıtlarda bu kısıtlamanın
sundaki yargıç edasıysa ayan beyandı. Anlamamış-
Bir yanda alabildiğine kirli, kirlenmeye devam eden
neredeyse ortadan kalktığı, başka dillerde yazanlara
tım ilkin, neydi merakı ya da neyi bilmek istiyordu?
üstelik bir o kadar da güvensiz gündelik yaşamımız;
bambaşka bir yaklaşım sergilediğimiz gerçeği…
Bunu belli ettim.
bir yandaysa ücretsiz-maaşsız “ahlak bekçiliği”
Sorusuna açıklık getirdi o narin parmağını
kervanında yer beğenme / yer kapma hallerimiz.
da dikleştirerek: “Bundan diyorum, çok var mı
Hem de hiç düşünmeden hem de sevgi adına hem
kitapta?” Parmağın ucundaki “ulan” sözcüğünü
de kendi çocukluk hayallerimizi bile acımasızca terk
fark edince anladım meramını. “Evet” dedim, “Var
ederek.
ama sandığınız denli çok değil”. Sonrası kısacık bir
Hepimizin öğretmeni Adnan Binyazar, edebiyat
konuşmaydı sanki sohbet havasında.
yapıtlarını terbiye(!) aracı sanma hallerimizi,
“Bakınız, bildiğiniz gibi, argo ve küfür dilimizin
“Edebiyattan bir şey öğrenilmez ama edebiyattan
de büyük zenginliğidir. Küfür diye nitelediğimiz
öğrenilen de başka hiçbir yerden öğrenilmez!”
sözcüklerin öyle uluorta, her daim dökülmesini
çığlıyla çöpe atmıştı.
istemeyiz (yetişkinlerin düğün bayram gündelik
“O” olmayacak, “bu” aman ha, “şu” sakın ha,
konuşmalarına karşın) çocuklarımızın dilinden /
“öteki” daha neler, “beriki” bozar çocuğun ahlakını,
dilimizden ama varlığı da ortadadır.
“şuradaki”ni ya örnek alırsa çocuk kılığına bürünmüş
Argoya gelince; kuru, tatsız tuzsuz, terbiyeye
“sınırlama, yasaklama, arıtma, terbiyeli kılma…”
batmış, usturuplu bir anlatımsa beklediğiniz, arzu
halleriyle ortaya konacak metinlerin ne edebiyatla bir
ettiğiniz; sorun yok ne ki o durumda anlatımda
ilgisi vardır ne sanatla ne de hayatla.
lezzetten vazgeçtiğinizi de kabul etmelisiniz.
Sözün tam da burasında aklıma geleni de not
Dahası öyle zaman olur ki pek masum bir
düşeyim: Yetişkinler olarak, hayatın gerçekleriyle
sözcüğümüz bile kullanım yeri ve zamanına bağlı
hiçbir bağı kalmamış, gündelik yavanlığı diline
olarak pekâlâ argo bir rol üstlenebilir.”
dolamış bu türden metinleri / kitapları hangimiz
Bu konuşmanın ardından öğretmen olduğunu
okuruz ki çocuklarımızın bu “sade suya tirit” işlere
öğrendiğim konuğumuz, işaret ettiği kitabın yanı sıra
ilgi duymasını, sevgiyle yaklaşmasını beklemekteyiz?
iki kitabımızı daha alıp ayrıldı sergi yerinden.
Başka bir gün, kitaplardan birinin kapak resminde BIRAKIN BULUTLAR PEMBE OLSUN!
yer alan masalsı figürün “çıplak” oluşuna takılmıştı Edebiyatın, bir terbiye sopası değil; düşlerimizi,
-mesleği bende saklı- yetişkin bir okur. Anladığımız yaratıcılığımızı, insan olma hallerimizi besleyen
oydu ki o küçücük çıplak desen; haberlerin, dizilerin, bir yol arkadaşı olduğunu kavrayıp yasakçı
ev içlerinin, sokağın yapmadığını yapacak; ahlakını
parmaklarımızı sözcüklerin üzerinden çektiğimiz
bozacaktı çocuklarının / ülkemiz çocuklarının… gün, işte o zaman hayallerimiz ışık olur yaşam
Okullardan birinden, bir kitabımızın daha çocuklar yolculuğumuza.
okumaya durmuşken telaşla toplanıp derhal geri İşte o zaman çocuklarımızın öykülerinde; ay mavi,
Desen: BURCU KOÇER ORUÇ
verildiğini söylesem inanır mısınız? bulut pembe, ağaç rengârenk, toprak yeşil olur;
Gerekçe mi? Sayfalardan bir sayfaya, nasıl
kertenkeleler ceplerine saklanır, okullu çocuklar
DEFNE Mİ YAZIYOR ÖYKÜYÜ?
olmuşsa sızıvermiş işte görkemli bir gökkuşağı! gevrek satar, kargalar boyanır tepeden tırnağa…
Defne hevesle oturur öykünün başına. Her
Edebiyatın hayattan ve bilimden önce söylemesi
yazdığına karşı çıkışlar da yağmur gibi, dolu gibi
‘SANSÜR’ GÖREVİMİZ SANKİ!
de budur işte.
yağar; çok sürmez sel gelir. Ortada onca selden
Yazın yaşamımızda uzun yıllara yayılan emeği yurtta
Mükemmel Öykü’yü edebiyatın ne’liği üzerine
sonra kalansa tıknefes bir metindir.
ve yurtdışında binlerce çocuğa, gence ulaşan yapıtlarıyla
yeniden düşünmelerimizin yanında yasakçı
tanıdığımız Aytül Akal’ın Mükemmel Öykü’sünü okumaya Öğretmeni, “Ne oldu bu çocukların hayal
hallerimizden arınmak için de bir fırsat olarak
güçlerine? Nerede ve nasıl yitirdiler?” merakıyla
durunca, demem o ki öykünün kahramanı Defne’yle
değerlendirmekte yarar var.
tanışınca aklıma geldi kitap fuarlarında yaşadıklarım. kıvranırken; ben, öyküyü sansürcü anne babaya
Bırakalım çocuklar yazarken hayallerini sözcüklerine
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok bence. “Rahat bırakın Defne’yi!” haykırışıyla okuduğumu
ortak etsinler ve okurken merak ve heyecan katarlarında
neden sonra fark ediyorum.
Haydi çevirelim sayfalarını Mükemmel Öykü’nün:
çıksınlar bitimsiz yolculuklara…
n
Defne’den bir öykü yazmasını istiyor öğretmeni. Şimdi siz Defne’nin öyküsünü ne yaptığını,
Haberi alır almaz gösterdiği tavırdan Defne’nin gönlünce yazıp yazamadığını, sonrasında nelerin Mükemmel Öykü / Aytül Akal / Resimleyen: Burcu
annesinin bu yazı sürecindeki yerini kavrıyoruz. olup bittiğini merak ettiniz, biliyorum. Aytül Akal’ın Koçer Oruç / Tudem Yayınları / 48 s. / 8+ / 2024.
21 Kasım 2024 15