Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SELÇUK DEMİREL’DEN
‘AĞAÇNAME: SEN NE GÜZEL BİR AĞAÇSIN!’’
Ağacın dile geldiği kitap!
“Ben bir ağacım./ Benden masa olur,/ sandalye olur./ Benden kâğıt olur,/ kalem olur./ Oturup ağaç
resimleri çizersin.” Çizgilerini tüm dünya kültürleriyle besleyen ve çalışmalarını Paris’te sürdüren
Selçuk Demirel’den ağaçlara bir saygı duruşu: Ağaçname-Sen ne güzel bir ağaçsın! (Yapı Kredi
Yayınları). Selçuk Demirel Ağaçname’de yer yer şiirsel, yer yer de aforizma niteliğinde metinler
eşliğinde ağaçların hayatımıza kattığı anlamların altını çiziyor.
yımlanan Ağaçname-Sen ne gü- bahçesini bir şekilde yeniden
zel bir ağaçsın! bunlardan en yeni- yaratmak çabası olsa gerek.”
si. Ağaçname’de Demirel, çizgiler- Gerçekten de geçmişten bugüne
le anlattığı hikâyelerine bir yenisini baktığımızda Selçuk Demirel’in
daha ekliyor. insanlığın düşünce dünyasına
Selçuk Demirel giriş yazısında dokunduğu çizgi yaşamında
EGE YATIR
hüzünlü bir anısını aktarmış: Ço- ağaçlar çok önemli bir izlek ve
cukluğunun ilk altı-yedi yılını ge- imge hatta başkahramanlardan
“Ağaçlara hep büyük bir hayranlık
çirdiği Artvin’deki evlerinin bahçe- biri olarak yer alıyor.
duymuşumdur.Heybetli gövdeleriyle kollarını
sindeki ağaçları ne kadar sevdiğini, Bazen yıkımı, bazen hüznü,
açmış, bizi kucaklayacakmış gibi bekleyen,
bunlardan en çok sevdiğinin kiraz bazen yenilenmeyi, bazen mut-
gündüz başı bulutlarda, gece olunca da
bizim için yıldız toplayan ağaçlar. Şiirin, luluğun ta kendisini imgeliyor
ağacı olduğunu fakat bir yaz tatili
resmin, edebiyatın vazgeçilmezi. Gölgesinde
dönüşü Artvin’e geri geldiğinde o Demirel ağaçlardan yarattığı çizgi
toplanıp sohbet etmekten hoşluk duyduğumuz,
evreninde. Ağaçname’de ise bu çizgiler dünyasına bu kez şiiri
kiraz ağacının kesildiğini deyim
meyvelerini büyük bir iştahla yediğimiz
yerindeyse yasla anlatıyor. de derinliklerine sindiren yazılarla farklı bir ifade katıyor.
ağaçlar.” Selçuk Demirel
Bir diğer yönüyle Demirel’in kaleminden kendi başlarına
Yasla anlatıyor çünkü kendisini
edebiyatın ve resmin de büyük yol- da derin anlamlar yüklenmiş olan çok sevdiği ağaçları dile
esimleri, çizgileri dünyanın pek
geliyor, eşikten beşiğe, beşikten mezara insan yaşamına
daşı ağaçların en büyük sevdalıla-
çok önemli yayın organlarında yer
rından sayıyor: nasıl dokunduklarını, kendilerini anlatıyor, hatırlatıyor.
R alan dünyaca ünlü çizerimiz Sel-
Sonra duygularımızın içinde nasıl da usulca dolaştıklarını
“Pek çok şey gibi artık tamamen
çuk Demirel’in usta kaleminden çıkan-
yitmiş ve kaybolmuş bahçedeki bu ağaçlar benim düşünce görüyoruz. Dileklerimize, özlemlerimize, ruhumuza nasıl
lar kitaplaşarak aralıklarla Yapı Kredi Yayınları tara-
ses olduklarına yeniden tanık ediyor Selçuk Demirel keli-
dünyamda yaşamlarını sürdürüyor. Belki yazıyla ve resimle
fından okuyucularla buluşturuluyor. Kısa süre önce ya-
yapmaya çalıştığım, çocukluğumun bu kaybolan cennet melerine eşlik eden usta çizimleriyle.
n
AYŞE DÜNDAR’DAN
‘Bir, İki , Üç, Dört, Korkmuyorum’
Ayşe Dündar, 1, 2, 3, 4, Korkmuyorum (Librum Kitap) adlı romanında sevgi ve ilgi yoksunluğu içinde ama
pamuklara sarılarak büyütülmeye çalışılan küçük bir kız çocuğunun iç dünyasını, yalnızlığını gidermek için
kendince bulduğu çareleri, yarattığı hayali kahramanlara sığınışını, onlarla var olma çabasını anlatıyor.
sesini duyurmaya çalışırken temiz- piri Hallac-ı Mansur’u gören Ömer
MERVE KAZANCI
lik hastası annesinin süpürgesiyle to- amca ve daha niceleri İstanbul’un
zuttuğu bir evde altından kalkmak-
dört bir yanından çıkagelip roma-
Bir, İki, Üç, Dört,
n
ta zorlandığı ruh sancıları çekiyor. nımın içinde yerini alıyor.
Korkmuyorum’da okuyucuyu
Hayal gücüne sığınıyor ama ba- Okuyucuları hangi yeri kah-
n
nasıl bir olay örgüsü bekliyor?
zı şeyler ona da sığmıyor. Örneğin ramanlarla buluşturmayı tasarlı-
Roman, çehresi acımasızca de-
bahçedeki çocuklarla oyun oyna- yorsunuz?
ğiştirilen bugünün İstanbul’unda,
mak isteyen Güneş’in yaşını söy- Her yeni gün tanık olduğum bir
geçmişiyle hesaplaşmaktan daima
lemeye kalktığında, o kadar sayıyı olay, öğrendiğim başka bir şey, iz-
kaçınan bir kadının, bir tesadüfle
ağzında çeviremiyor! lediğim bir film, duyduğum bir konuşma kışkırtıyor beni yaz-
yıllar öncesine dönüşünü anlatıyor.
Zeynep’in diğer çocukların arasın- mak için. Bazen her şey öyle hızlı gelişiyor ki ne yazacağı-
Yıkılan binalardan yayılan as-
da başkalaştırdığını düşündüğü ve nı şaşırıyor insan.
bestten plastik bir güle, dokunul-
bir sabah uyandığında sonsuza dek Gökbilimcinin Salyangozu’nda adlı öykümde teleskopla
mayan örümcek ağlarından zürafa
kurtulmayı dilediği bir gözlüğü var. gökyüzüne bakan Johannes Kepler’e yer vermiştim. Roma-
heykellerine, Lumiere Kardeşler’in
Onu takmak zorunda oluşu umut- nımda ise, kalın camlı gözlüğünün ardından dünya ile bakı-
kâbuslarından kara listeye alınmış
suzluğunu daha da derinleştiriyor. şan Zeynep’e… Gözlük ve teleskop ikilisinin ardından mik-
oyuncaklara, elinde tahta bir güver-
Ama beyninin kıvrımlarını doldu- roskop mu gelecek dersiniz? Bir bilim insanı mı? Yoksa bir
cin tutan filozof Arhitas’dan vapur-
ran hayal yağmuru ona akıl almaz dostlar kazandırıyor: Be- fotoğraf makinesinin merceğinin ardından yaşama tanıklık
dan inen yaşlıların takma dişlerini çalan hırsızlara kadar uza-
deni sığırcık kuşları gibi uçuşan ama hiç dağılmayan bir si- eden bir fotoğrafçı mı?
nıyor bu dönüş. Küçük bir kız olarak ebeveynlerinin buz tut-
nek sürüsünden oluşan Sinek Adam… Eyfel Kulesi’nin ucunu Romanda, Zeynep cebine Sirkeci’yi koyup şehir hatları va-
muş duygu dağlarına çarpa çarpa sevgi ararken, kurduğu sı-
nırsız bağlarla fantastik düş yolları yaratıp yalnızlığından kur- törpüleyen, kafası boksörlerin kum torbasına benzeyen Uyku puruna binmişti. Belki de bir sonrakinde başka bir kahraman
adlı garip bir yaratık… “İnsanların, başkalarının onları sev- cebine bir vapur koyar, alır başını gider. Kim bilir! Ama bil-
tulmaya çalıştığı günleri hatırlıyor.
Karakterler hangi özellikleriyle öne çıkıyor? mesini beklemeden önce, kendilerini sevmeyi öğrenmeleri ge- diğim şey, bir sabah kafamdakiler cam gibi saydamlaştığın-
n
Hassas bir kız çocuğu olan Zeynep, trafik uyarı levhalarına rekir” diyen bir film kahramanı… da bir kez daha edebiyat denen o uçsuz bucaksız düş evreni-
benzeyen hikâyeler anlatan babasının taşlaştırdığı bir ailede Yorgan dikerken uyuyakaldığında, rüyasında yorgancıların nin işçisi olacağım.
n
10 1 Haziran 2023