23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RIZA TÜRMEN İLE ‘TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ ARAYIŞI’NI KONUŞTUK ‘Otoriter iktidar çürüyor!’ Kitap, Türkiye’nin haklar ve özgürlükler alanındaki referans hukukçusu Rıza Türmen’in, 2014’ten bu yana düzenli olarak yazdığı ve “Barış”, “Demokrasi”, “Ütopya”, “Seçim” ve “İnsan Hakları ve AİHM Yazıları” temaları altında toplanan yazılardan oluşuyor. Her bir bölüm Türmen’in hukuk ve diplomasi uzmanlıklarıyla derinleşiyor. Kitabın içeriği bütünleyen kapak çizimi ise Selçuk Demirel’e ait. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr n Karanlık bir dönemden geçtiğimizi vurguladığınız günümüzde umutla “gerçekçi” mesafeniz nedir? Karanlık bir dönemden geçtiğimiz doğru. Kitapta, bu karanlığı anlatan birçok yazıyı bulabilirsiniz. Ama umutsuzluğa kapılmak için bir neden yok. Tersine umutlanmak için pek çok neden var. Bir kere devleti yöneten bu baskıcı, otoriter iktidar, bütün otoriter yönetimler gibi kendi çürüme tohumlarını içinde taşıyor. Her geçen gün iktidarın aşağı doğru gidişini görüyoruz. Bununla birlikte baskı da artıyor. İktidarda kalmanın, muhalifleri sindirmeye, karşı bloku bölmeye bağlı olduğu düşünülüyor. Öte yandan iktidarın sahip olduğu destek giderek azalıyor. Yoksulluk, işsizlik arttıkça iktidarın tabanı daralıyor. Ama bütün bunlara determinist bir açıdan yaklaşıp “Nasıl olsa kendi kendine çöküyor. Bir şey yapmaya gerek yok” deyip seyretmek yanlış bir tutum. Kitapta bir yandan bu koşullar altında etkili bir demokrasi mücadelesi nasıl verilir, bunun arayışı var, öbür yandan AKP iktidarı sonrasında yeni bir demokrasi inşasına ilişkin görüşleri içeren yazılar var. Gramsci’nin dediği gibi “Çöken sınıfların akşamları yükselmekte olanların sabahıyla ölçülür”. ‘YEREL SEÇİMLER İÇİN BİR ÖNERİM VAR’ n Yazılarınızda da ortaya koyduğunuz üzere seçim, seçmek, seçilmek içi giderek boşaltılan kavramlara dönüştü/dönüşüyor öte yandan. Seçim sadece oy verme sürecini değil, kampanya sürecini de kapsar. Özgür bir seçim için her şeyden önce özgür bir basın gerekir. Türkiye’de basın özgürlüğünden söz etmek olanağı yok. Bunun yanında, kampanya sırasında muhalif partilere saldırılar, yazılı ve görsel basında iktidara ve muhalefete ayrılan zamanın eşitsizliği, devlet olanaklarının iktidar partisi için kullanılması ve YSK’nin oy işlemleri, seçimin yenilenmesine ilişkin verdiği tarafsızlıkla bağdaşmayan kararlar, Türkiye’deki seçimlerin eşit, serbest, adil olduğu sonucuna varmayı güçleştiriyor. Yanında Cumhurbaşkanı adayı bir parti başkanının cezaevinden kampanya yürütmek zorunda kalmasını, AİHM kararında da belirtildiği gibi seçme ve seçilme hakkıyla bağdaştırmak güç. Kitapta yerel seçimler için bir öneri var. Bazı il ve ilçelerde, adayların halk tarafından bu amaçla düzenlenecek forumlarda belirlenmesi öneriliyor. Böylece, siyasal partilerin adayları yanında halkın adayları da yarışa katılma olanağı bulurlar. Seçilirlerse katılımcı demokrasi açısından büyük bir başarı olur. Yeni bir demokrasinin kapılarını açar. Demokrasinin temel taşı ifade özgürlüğüdür. İnsanlar düşündüklerini, şiddete teşvik olmamak koşuluyla, serbestçe, korkmadan söyleyebilmeli ya da yazabilmelidir. Türkiye’de ifade özgürlüğünün giderek daha fazla baskı altına alındığını görüyoruz. AİHM istatistiklerine göre Türkiye Avrupa Konseyi üyesi 47 devlet arasında ifade özgürlüğünü en fazla ihlal eden ülkedir. AMİRALLER BİLDİRİSİ! Bunun en son örneğini, amiraller bildirisinde görüyoruz. Bu bir ifade özgürlüğü sorunudur. Üslup yanlışmış, gece yarısı yayımlanmış, Türkiye’de geçmişte askeri darbeler olmuş, kolektif bir davranışmış bunların hiçbiri emekli asker dolayısıyla sivil birey olan bu kişilerin ifade NECATİ SAVAŞ özgürlüğünün sınırlandırılmasını haklı göstermez. AİHM’in Handyside / İngiltere kararında belirttiği gibi “İfade özgürlüğü sadece zararsız ve lehte olan görüşleri değil, aynı zamanda devleti ve toplumun bir bölümünü rahatsız eden, inciten, şok eden görüşleri de kapsar. Demokratik bir toplumu meydana getiren bi değerler var. Bu değerlere saygı göstermeyen, ülkeyi bu değerlere uygun bir biçimde yönetmeyen rejimin adı demokrasi değildir. Türkiye’de yönetimin demokrasiyi oluşturan değerlerden giderek daha hızlı bir biçimde uzaklaştığını görüyoruz. n Siyasi, sosyal ve bunu bu çağda çoğulculuğun, açık fikirliliğin, hoşgörü özellikle biçimleyen teknoloji alanlarınnün gereği budur”. daki her kaçınılmaz değişim, demokrasi Bir darbe girişimi olarak yorumlanması kavramına adeta saldırıyor! 21. yüzyılda, olanaksız olan bu bildiriyi yazanlarla ilgi içinde bulunduğumuz dönemde, sizce li soruşturma, bu kişilerin ifade özgürlü demokrasi ve sosyalizmin anlamı nedir? ğüne yapılan haksız bir müdahaledir. İfaDemokrasi ile sosyalizm el ele yürürler. de özgürlüğünün açık bir ihlalidir. Günümüzün koşullarında demokrasi ile n Haklı itirazlarınızın başında başka sosyalizm birbirini tamamlayan bir bütüneler geliyor? nün parçalarına dönüşmüştür. İtirazın temel nedeni demokrasi. DeGünümüzdeki eşitsizlikleri, adaletsizmokrasi, sadece seçim sandığına indirge likleri ortadan kaldırmak için getirilen çönemez. Seçim ülkeyi kimin yöneteceği zümler 19’uncu yüzyıldakinden farklıdır. ni belirler ama nasıl yöneteceğini belirleÖrneğin 19’uncu yüzyıldaki üretimin mez. Yönetme biçiminin de demokrasiye kamusallaştırılması görüşü, sermayenin uygun olması gerekir. Demokrasi bir de sınır tanımadığı günümüzde çözüm ğerler bütünü. Bunun içinde insan hakla olamaz. Demokrasinin, ekonomik altyapırı, kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, yargı ya bağlı bir üstyapı olduğu görüşü de gübağımsızlığı, çoğulculuk, katılımcılık gi nümüz için geçerli değildir. ‘SOLUN GÖREVİ DEMOKRASİYİ DEMOKRATİKLEŞTİRMEK!’ Günümüzün değişen koşulları karşısında solun görevi, liberal demokratik ideolojiyi terk etmek değil, tersine liberal demokrasiyi benimseyerek onu katılımcı, çoğulcu bir yapıya dönüştürmek, başka bir deyişle demokrasiyi demokratikleştirmektir. Bu amaçla solun yapması gereken, baskıya, tahakküme karşı mücadele veren bütün grupları birleştirici bir rol oynamak, bütün bu mücadeleleri bir siyasal proje çevresinde birleştirmek, tahakkümsüz, özgürlük ve eşitliğe dayanan yeni bir toplum inşa etmek olmalı. Özgürlük talepleriyle aş, ekmek talepleri birbirini tamamlayan bir bütün oluşturur. Biri olmazsa, öbürü de olmaz. Bütün hak talepleri eş değerdedir. Hiçbiri daha az ya da daha çok önemli değildir. O nedenle, hak talebinde bulunan kişi ya da gruplar, başka hak taleplerine karşı kayıtsız kalamazlar. Kendi talepleriyle başka talepler arasındaki ilişkiyi görmezden gelemezler. Ancak talep grupları aynı tehditle karşı karşıya olmalarına ve aynı amaçla aynı mücadeleyi vermelerine karşın aralarında eşgüdüm bir yana bir diyalog bile bulunmamakta. ‘DEMOKRASİ KONFERANSI’NA HERKES KATILMALI!’ Böylesine parçalanmış, bölük pörçük yürütülen mücadele etkisiz kalmakta, tek adam yönetiminin giderek artan baskılarına karşı cılız itiraz sesleri bir sonuç vermemekte. Bu eksikliği gidermek ve hak talebinde bulunan bütün sivil toplum örgütleri arasında bağlantı kurarak bunları siyasal bir proje çerçevesine oturtmak amacıyla bir “Demokrasi Konferansı”nın toplanmasına karar verildi. Konferansın hazırlık çalışmaları yapılıyor. Konferansa demokrasi ve hak talepleri bulunan bütün örgütler, siyasal ideolojileri, dünya görüşleri ne olursa olsun katılmalı. Bu konferans Türkiye’de ezilenlerin sesinin duyulacağı yeni bir aşama. Konferans amaçlarına ulaşırsa, demokrasi mücadelesinde yeni bir başlangıç olacak. n Türkiye’de Demokrasi Arayışı / Rıza Türmen / Doğan Kitap / 328 s. / 2021. 8 15 Nisan 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle