08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP l BEBEK l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİML SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Çocuklar için yazma kılavuz(luğ)u Yaklaşık kırk yıldır çocuk edebiyatına emek veren yazar, çizer, editör ve yayıncı Fatih Erdoğan, Çocuklar İçin Yazmak kitabıyla, deneyimleri (“dağarcığı”) doğrultusunda, çocuklar için yazmak isteyenlere samimi ve mizahi bir dil ucuyla, kesinlikten uzak, “geze geze” gidilecek bir güzergâh önerisi çiziyor. SİML SUNAY ‘‘Ç ocuk edebiyatının güzel bahar günleri yaşanıyor epeydir...” diyor Fatih Erdoğan ve nicelik artışıyla oluşan bu mevsimde çiçekler kadar çeşitli “yeni yeni yazarların ortaya çıkması” gerektiğine dikkat çekiyor. Yazan ama uzun zamandır yayımlatamayan veya yazmaya yeni başlayanlar için kibirden uzak, kapsayıcı, teşvik edici hatta kışkırtıcı bir üslupla, çocuk kitapları selinin içinde yolunu kaybedenler için “ilk hevesten imza gününe” değin kılavuzluk ediyor. “Çocuklar için yazan bir yazar olmak istediğimizde önümüzde nasıl bir rota uzanmaktadır? Bu rota üzerinde karşımıza çıkacak ve tek tek aşmak zorunda kalacağımız engeller nelerdir? Nasıl bir hazırlıkla, nasıl bir donanımla yola çıkmalıyız?” (sayfa 18) soruları ışığında uzun yıllardır verdiği seminerleri bir kitapta topluyor. Bölüm sonlarında “çalışma” adıyla uygulamaya da davet eden kılavuz kitap aynı zamanda çocuk edebiyatının güncel sorunlarına da değindiği için bize tartışma imkânı sunuyor. Erdoğan, seslenişini “pozitif öngörü”yle daha en baştan “yazar arkadaşım” dediği, yazmak isteyen kişiye yöneltiyor ve samimi bir sohbet havasında yer yer ironik bir anlatımı seçiyor. “Aslında ben de bu kitapta yazarlığın nasıl bir ‘şey’ olduğunu anlatabileceğimden emin değilim. Hatta, sanırım buna yeltenmeyeceğim bile.” (sayfa 22) diyerek mutlak bir “yazarlık” tarifinden uzak duruyor. “İşin asıl yükü senin üzerinde ve seni yazar yapacak olan şey ne bu kitap ne de herhangi bir kurs.” (sayfa 31). Yazar olmaklığın getirdiği “havalı” etiketten, prestijin büyüsünden azade, sahici ve uzun soluklu, emek isteyen yazma eylemine odaklanıyor. “Önüne gelen yazıyor” diyen kibirli sese itiraz ediyor. Zamanın pek çok şeyi olduğu kadar çocukları da değiştirdiğini vur guluyor. Okur da mutlak değil. Ya zar olmak demokrasisini tamamlamamış ülkelerde toplumsal etkisi nedeniyle tehlikeli de... Erdoğan’a göre “çocuk yazarlığı siyasetten biraz uzak bir özerkliğe sahip”, bu nedenle onun “tehlike”si ya da “olası çatışması” daha çok sosyal medya üzerinden toplumla olmakta. Çocuk edebiyatı siyasetten “biraz uzak” mıdır? Çocuk edebiyatı “özerk” midir? Bunları tartışmak mühim. Bununla beraber Erdoğan “çocuk edebiyatı yoktur” tartışmasına, zaman kaybı olması nedeniyle hiç girmeyeceğini de söylüyor. Buradan anlıyoruz ki ona göre çocuk edebiyatı tartışmasız vardır. Bu tartışmanın henüz bitmediğini düşünüyorum; bu sorunu artık pek konuşmuyorsak “nicelik” furyasıyla ve harika resimlenmiş kitapların cazibesiyle üzeri örtüldüğü içindir. Çocuk edebiyatı “ötekileştirilen” bir edebiyat türüdür hâlâ. Erdoğan, kitap boyunca anılarına ve kendi okurluğuna da içtenlikle başvuruyor. “Acıların Çocuğu” adlı Kemalettin Tuğcu ile ilgili bölümde, Tuğcu’ya olan önyargıları ve “ağlamakla” ilgili yaygın düşünceleri tersine çeviriyor. “Tuğcu’nun keşfettiği şey ‘gözyaşı’ değil duyguydu.” (sayfa 182). “Onun kitaplarında çocukların yaşadığı acılar ve mutsuzluklar vardır. Vardır ama tüm kitaplarının sonu iyi biter.” (sayfa 185). Tuğcu konusuna bugünden bakarak dahi tümüyle katılıyorum; “öteki”yi dillendirmesi çok değerli. “ÇOCUKLARI SEVMEK” Çocuklar için yazmanın doğal çekinceleri üzerinde duran Erdoğan’a göre, “‘Çocukları sevmek’ ile ‘çocuklar için iyi yazmak’ arasında hiçbir zorunlu koşul ilişkisi yok”tur. “Çocukları sevmeyebilirsin ama onlar için yazdığın kitapları çocuklar bayıla bayıla okuyabilirler.” (sayfa 6869). “Çocuklar yazdıklarımızı anlar mı?” sorusu sıkça sorulur. “Bir çocuk okur bir kitaptan bir şey alır, başka bir çocuk başka bir şey alır. Bu fark çocuklardan birinin kitabı anlamadığı anlamına gelmez. Kendine göre anladığı anlamına gelir. Her durumda anlamak okurla ilgilidir, yazarla değil” (sayfa 135). Çocuklara küfürlü, şiddet içerikli, korkutucu ifadelerle seslenebilir miyiz, temel sorularını da cevaplar. Bu soruların cevapları kahramanın kim olduğuyla da ilgilidir. Erdoğan’a göre küfür ve şiddet olumlanmadığı sürece elbette yer alabilir. Çocukların korkmasında hatta korkmakta bir sorun yoktur. Çocuk karakterler çocuk kitapları için mecburi değildir. Pek çok farklı karakter kullanılabilir. Çocuk okur sabit, somut bir varlık değildir bununla beraber çocuk okurdan sabır beklenmez. Yazarın çocukluğu, çocuk okur, çocuk karakter, toplumsal çocuk, günümüz çocuğu arasında mekik dokuyor Erdoğan. HANGİ YAŞA YAZIYORSUN? “Her çocuk özeldir ve edebi kitapları sabit bir iki yaş grubuna kilitlemek doğru olmaz. Bunun bir sakıncası da şu: Bırakın ülkemizin her yanındaki, mesela büyük bir kentin farklı semtlerindeki çocukların gelişmeleri ve okuma becerileri bile aynı değil” (sayfa 63). Erdoğan’ın önerisi; “yazar arkadaş”ın kurgusunu, kurgusunun üzerine oturtacağı çatışmaları vb. belirlerken zihnindeki yaş aralığı ile yazdıklarını okumasını umduğu okur arasındaki ilişkiyi doğru kurmasıdır. Ayrıca Erdoğan yazar olmak için gerekenleri şöyle sıralar: 1. İlgi, 2. Yetenek, 3. Bilgi, 4. Donanım. Mutlak bulmadığı bu “gereken”leri tek tek açıklar. Daha sonraysa sırasıyla anlatıcının kim olduğu, ilgi çekici bir giriş, mekân, kahraman, kurgu, mesaj kaygısı ve türler üzerinde durur. “Küçük çocuklara yönelik olarak yazmaya giriştiğin öykünün kahramanlarını belirlerken pekâlâ hayvanlardan yararlanabilirsin. Bazı durumlarda işini kolaylaştırır” (sayfa 90). Bu kısmı güncel bulmadığımı söylemeliyim. Kelile ve Dimne, Ezop ve La Fontai ne fabllarından Disney dünyasına değin çocukhayvan analojisi (benzerliği), ironi, imge, yabancılaştırma gibi nedenlerle çocuk edebiyatını çok uzun zamandır sarmış olan, insan biçimcilik, insan merkezcilik taşıyan “hayvan karakter kullanımı”na bugün eleştirel bakıyoruz. Çocuk edebiyatında hayvan karakterler yaratmak pek de göründüğü gibi masum ya da bir tür “kolaylaştırıcı” değil. Buradaki yazılarımda bu konuyu çokça tartışıyorum zaten. Kılavuz kitabın dikkat çektiği bir diğer önemli nokta da şurası: “Türkiye dünyanın da gündemini işgal eden ciddi makro sorunlarla boğuşuyor ama bunların hiçbiri çocuk edebiyatımızda yer bulamıyor. Bir örnek: Anne Frank’ın Hatıra Defteri Türkiye’de yıllardır çok satan kitaplar arasında. Nazi Almanyası döneminde Yahudi bir kız çocuğunun bir tavan arasında gizlendiği köşede tuttuğu günlük insanları sarsıyor doğal olarak. Ancak dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye’de de Anne’in trajedisini aratmayan nice insani trajedi yaşanıyor ve bunlar da boyunları bükük bir şekilde yazarlarımızca fark edilip yazılmayı bekliyor.” (sayfa 198). Dolayısıyla çocuklar için yazmak konusunda genellikle yazarın özgür bırakıldığı bir alan ya da bilmediğimiz bir nedenle üzerinde durulmayan “mesele” meselesine değiniyor. Tüm bunların yanı sıra telif yüzdeleri, “Yayımlanmanın 20 Altın Kuralı”, imza günlerinde nasıl davranılacağı, ne giyileceği gibi pek çok tavsiye içeren kitap, bir deneyim/birikim taşıması, otobiyografik malzeme içermesi nedeniyle değerli. Bir başka yazar bambaşka bir izlek kullanabilir. Sözgelimi, şiddete değinirken ayrımcılıklara, toplumsal cinsiyete ve eşitlik kavramına uzanabilir. Çocuk edebiyatında canlı temsilleri üzerine tematik bir kılavuz yazılabilir. Hem kitap hem de okuruna açtığı katkı alanı bize aslında çocuk yazarlığının “siyasetten biraz uzak bir özerkliğe sahip” olmadığını gösteriyor. n Çocuklar İçin Yazmak / Fatih Erdoğan / Editör: Acar Erdoğan / Binbir Kitap / 240 s. / 2019. 10 7 Mayıs 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle